hesabın var mı? giriş yap

  • felsefe sınawı :
    -"nasıl olsa kader yok mu, felsefe ne işime yarayacak diyen birine felsefeyi nasıl savunurdunuz?"
    maniaque: savunmazdım , birakirdım allahından bulsun...
    sonuc: 11/100

  • şimdi herkes puanını yazacak buraya. ben de yazayım ama bir faydam dokunsun insanlığa.

    puanımı bir önceki sınava göre %1.41 oranında arttırmışım. eğer bir önceki sınavımda 5 puan eksik alsaydım puanımı %7.76 kadar arttırmış olacaktım. buna göre bu sınavdan aldığım puanı siz hesaplayın bakalım gençler. ilkbahar dönemine hazırlık olur hem.

  • yapılan en küçük bir eylem ya da alınan en küçük bir karar bile hayatımızın gidişatını önemli bir şekilde etkileme yetisine sahiptir. hayatımızın akışı, bir kelebeğin kanadı büyüklüğünde olan seçimlerimizde dahi hiç umulmadık noktalara ulaşabilir. bu etkenlerden belki de en önemlisi zaman kavramıdır. yolda yürüken elinizden düşürdüğümüz kitabı almak için kaybettiğiniz bir saniye, kavşakta freni kopmuş bir aracın size yirmi santim fark ile çarpmamasına neden olabilir. peki ya kitabınızı düşürmeseydiniz ne olacaktı? biz bunu daha çok şans olarak adlandırıyoruz fakat herşey bu kadar basit mi acaba? ihtimaller o kadar çok ki, insan beyninde bunu canlandıramıyor bile. bir düşünün kitabınızı düşürmeden önce size adres soran yaşlı adam olmasaydı siz kitabınızı düşürür müydünüz? ya da yolda gördüğünüz dilenciye para vermeseydiniz o yaşlı adam size adres soracak mıydı? ve ya hava güzel diye sahilden gitmemiş olsaydınız o dilenciyle karşılaşacak mıydınız? bu ihtimallerin sonu yok. ve hayatımız da bu ihtimaller sonucu bir zincir gibi şekilleniyor. malesef insan, iyi ya da kötü olan ihtimali yalnızca seçimini yaptıktan sonra görebiliyor ve bir çok kez de seçim yaptığının farkında bile olmuyor.

    hayatımız sadece kendimizin yaptığı eylemlerden oluşmuyor, dış çevrenin de oldukça büyük bir etkisi var. şöyle ki, freni patlayan aracın sürücüsü o aracın bakımını zamanında yaptırsaydı ya da evden biraz daha erken çıkp acele etmek zorunda kalmasaydı yine çok farklı ihtimaller oluşacaktı ve sürücü ile sizin hayatımız belki de hiç bir zaman kesişmeyecekti.

    kelebek etkisinin hayatımız üzerindeki etkisi de mekan kavramı ile değişiklik gösterebiliyor. kapalı ortamlarda yapılan küçük eylemler hayatımızda büyük değişikliğe neden olmayabilirken yolda yürürken adımımızı beş santim daha fazla atmamız köklü değişikliklere yol açabilmektedir.

    the butterfly effect filmi bu nedenle biraz daha düz mantıkta düşünülerek çekilmiş bir film. şunu yaparsa hayatı bu şekilde olur şeklinde bir anlatım vardır ki, her bir eylemden sonra hayatta binlerce milyonlarca seçimin daha olacağı pek işlenmemiştir, işlenmesi de pek mümkün değildir. buna rağmen run lola run filminde bu ihtimaller çok güzel anlatılmıştır. özellikle de lola’nın karşılaştığı kişilerin gelecekte ne durumda olacağı çok iyi şekilde işlenmiştir.

    farkına varmasak da sürekli bir kelebek etkisi içerisindeyiz. hatta siz bu yazıyı okurken bile bir seçim yaptınız ve bellki de hayatınızda küçük ya da büyük değişikliklere neden olacaksınız.

  • sinema çıkışı yemek yeniyor, filmin kritiği yapılacak..:

    -altyazılar çok kötüydü ya..
    -bakmadım.

  • hiçbir kadını güzel bulmayan ve "madem güzel kadın yok ben de kendi kadınımı kendim yaparım" düşüncesi ile yola çıkarak yaptığı heykele aşık olan heykeltıraş olup aynı zamanda george bernard shaw'ın çiçekçi bir kızın hikayesini anlattığı oyununun adıdır. oyunda eliza adlı kızımız sokaklarda çiçek satan kendi halinde bir zavallıyken bir profesörün yardımı ile oturmayı kalkmayı, etkileyici konuşmayı öğrenen, kendine güveni gelen bir prenses olur çıkar. bu sahne, hanımefendilik dersleri alan köylü kızının olduğu türk filmlerinin ve belki de "ben donyanın en gozel garısıyam" repliğinin kaynağı olmuştur. pygmalion, bir kimseyi olduğu gibi kabullenememe ve değiştirmeye çalışma anlamına gelen pygmalion kompleksi'ne de ismini vermiştir.

  • verdiğiniz an ağzını beş karış açık bırakması gereken hediyedir. örnek vermek gerekirse;

    radyo programlarını kayıt edecek bir düzenek kurun. kız arkadaşınız ile beraber dinlediğiniz veya onun çok sevdiği şarkıları listeleyin. burası için kolay kısmı.

    oturun radyo başına geceden. istek çalan radyoları bulun. yerel radyolardan başlayın, ulaşması daha kolay olur. mehmet'ten zeynep'e diye isteyin ve kaydedin. farklı programcılar sizin hediyenizi anons etsin her şarkı başında. doldurun böyle bir cd.

    gerçi bunu en güzel kaset ile yapardınız. onla daha kolay oluyor. olmadı evde kayıt yapan teyp varsa kaset ile yapın kaseti cd'ye çevirtmek 5 lira.

    bonus: buda yapılabilecek bir süpriz. kız arkadaşınız eve film izlemeye gelecek olsun. önce filmi indirin. sonra divxplanetten altyazısını indirin. altyazı dosyasını notepat ile açın. karşınızda konuşmaları göreceksiniz. filmin en uygun olan diyalog sahnesine hayal gücünüzüde kullanarak ona olan sevginizi yazın. al pacino karşısındaki oyuncuya mehmet'in zeynep'i ne kadar sevdiğini falan söylesin.

    muhtemelen o film yarıda kalır.

  • bana göre; (bkz: algida)

    seneler evvel çok kaliteli, çok lezzetli diye tüketirdim. sonra, herkesin pancar şekerini bırakıp mısır şurubu şekeri kullanmaya başlamasını normal karşılıyoruz da artık, o yetmezmiş gibi bir de bunların paketlerinde "dondurma" yazmadığını/yazamadığını ve sebebinin de hiç süt kullanmıyor olup her şeyi süt tozu ve su ile yapmaları olduğunu öğrendiğimde bitti benim için.

    edit: imla