hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.

  • anneanne kişisine iş yerinde yaşanan bir takım sorunlardan bahsetmektir. siz ne anlatırsanız anlatın, cevap kızım sıkı giyin olarak geri döner.

    -geçen hafta beyanneme süresini atlamışız...
    -aman kızım sıkı giyin.
    -patron maaşları geç öder muhtemelen...
    -o da sıkı giyinsin.

  • güzel insandır. oturup iki lafın belini kırabilirsiniz genelde kafa insanlar olurlar.

    sevgili arayan tiple geçirdiğiniz vakitten tad almazsınız çünkü o avının peşinde olur. evet av.

  • hiç cool bir davranış değildir. dracula'nın şatosunun önünde 10 çift ayakkabı olduğunu düşünün mesela. adama saygı duyabilir misiniz artık? içerde vampirlik mi yapıyorlar, mevlüt mü okutuyolar belli değil.

  • bir bok olmuyor diyen gözümde net cahildir.
    üst perdeden egolu yorumlar yapıyorlar. bilmiyorum demek ülkede suç falan sayılıyor da haberimiz falan yok sanırım. spermden insan oluyor, koca evrende manasız şekilde dolaşıyorsun, gelip bir pc araclığı ile ahkam falan kesiyorsun. tüm bunlar olabildiğince saçmayken ya da en azından aklımız varoluş konusuna yetmiyorken, bişey olmuyor ne demek lan. bu sorunun tek cevabı var; o da "bilmiyorum" bu kadar basit. din gerçek olabilir, sadece çürüyebilirsin, ya da bilmediğin farklı bir seçenek gerçekleşir. sekiz kafalı bir başka varlığa dönüşüp başka bir evrende hayatını sürdürüyor olma ihtimalin bile var. adam gelmiş ciddi ciddi bir halt olmuyor demiş. kendinden emin. bu nasıl bir kafa yapısı acaba. bilmesi imkansız olan bir konuda yorum yapıyor. millet uzun uzun yazıyor cahil gibi. çok mu zor bilmiyorum demek. dindarsan inandığın şey belli, değilsen de cevabı bilmiyorum olan bir soru. bu kadar basit.

  • bazen geçmişe baktığımda böyle bir kavrayış hasıl oluyor bana nedensiz. şöyle ki; geçmişte bana sorulan, anlatılan her şeye saf bir iyiniyetle karşılık / yanıt vermişim. halbuki bunlar stratejik sorular / anlatımlarmış.

    bu konu hakkında ne düşünüyorsun, dendiğinde; aslında düşüncelerimin merak edildiğini sanmışım. halbuki zor duruma düşmem için sorulmuş bir soruymuş bu. mesela derdimi dinlemek isteyen birinin acılarımla rahatlamak istediğini sonraları anlıyorum. ya da sen iyi bir arkadaşımsın diyenin aslında kendisini dinleyen tek insan olduğum için bunu söylediğini tecrübe etmem gibi şeyler...

    bazı büyük sorulara büyük cevaplar verdiğimi sandığım zamanlar olmuştu. çok aptalca bir şey bu. hatırlamak bile utandırıyor. adam kendini çok ciddiye alıyor denmiştir muhtemelen. üstelik statüm bile yoktu o vakitler; yani hararetli tartışmalara girdiğim dönemleri kast ediyorum. hepsi ne kadar da yalandı. iletişimin bir ilüzyon olduğunu hiç anlayamamıştım. safça anlam açıklamaya çalışıyordum. bu yüzden, kendimi, çoğu zaman, sahnede olduğunu anlayamayan bir tiyatro oyuncusu addederim.

  • kıskanç olarak, dört kez acı çekerim:
    kıskanç olduğum için,
    kıskançlığımdan dolayı kendimi suçladığım için,
    kıskançlığımın ötekini incitmesinden korktuğum için,
    bir bayağılığın beni tutsak etmesine boyun eğdiğim için: dışarıda bırakıldığım, saldırgan olduğum, deli olduğum ve sıradan olduğum için acı çekerim.
    barthes

  • alman bilim kadını elisabeth noelle neumann tarafından ortaya atılan bir kuram.

    kabaca, kişisel görüşünüzün başkalarının ne düşündüğüne bağlı olduğunu savunuyor. bunu savunurken de adım adım varsayımlar yapıyor:

    öncelikle insanlar bir görüşü benimsemede yalnız olduğunu düşünüyorsa bunu açık olarak dile getirmekten kaçınır, ama bu görüşlerinin paylaşıldığını, destek göreceğini düşünüyorsa çevresindekilerle konuşur. tereddütle attığınız bir tweet'e rt/fav gelince onu diğer ortamlarda dile getirmekten çekinmezsiniz örneğin.

    peki bir görüşün toplumda ne kadar geçerli olduğunu nasıl saptarsınız? kitle iletişim araçlarıyla. medyada çok yer alan bir görüş kabul alır, medyada yer almayan görüş dışlanır gibi bir düşünce oluşmakta.

    kitle iletişim araçlarına baktınız, hepsi aynı kanıları dile getirme eğiliminde. cümlelerini de hep toplumun hepsi aynı kanıdaymış gibi kuruyor. çoğu zaman öyle olmasa bile.

    böyle olunca insan toplumdan ve bulunduğu çevreden dışlanma korkusuyla görüşünü savunmuyor. savunmayınca suskun kalıyor, dolayısıyla o görüş daha az yaygın ve geçerli sayılıyor. ve işte suskunluk sarmalı oluşuyor.

    yani savunduğun görüşü dile getirmede daha az istekli olmanın sebebi bu görüşün medyada/çevrende dile getirilmemesi, ama zaten medyada/çevrende dile getirilmemesinin sebebi de senin o görüşü dile getirmemeyerek bu sarmalı güçlendirenlerden biri olman.

    bu olayı açıklayan bilimsel makalelerde çok bahsedilen bir deney var: asch'in sosyal etki deneyi.

    deneyde üç değişik boyda çizgi var. deneklere hangisinin onlara ayrı örnek olarak gösterilen dördüncü çizginin uzunluğuna yakın olduğu soruluyor. ve doğru cevabın hangi çizgi olduğu çok açık biçimde belli. bir de deneklerin arasında araştırmacıların denek rolü yapan yardımcıları var. bu yardımcılar deneklerden önce art arda yanlış cevap veriyorlar. sonuç ne oluyor? kendisine sıra gelene kadar yanlış cevabı veren yardımcıları dinleyen denek, gerçeğe aykırı olduğunu çok açıkça bilmesine rağmen yanlış olan cevabı veriyor. deneyin sonucunda her üç denekten birinin doğru cevabı bile bile yanlış cevabı verdiği görülüyor.

    bu şu demek: insan doğru bildiği bir şeyin tersini iddia eden bir grupla karşılaştığında onlara uyum sağlıyor. çoğu insan çok da umrunda olmayan, önemsiz bir konuda çoğunluğun yanlış olduğundan şüphe edemeyeceği görüşüne katılıyor. neumann'a göre sebebi de dışlanma korkusu.

    aynı şekilde, birtakım "yanlış" fikirlerin bundan uzun yıllar önce toplumda nasıl bu kadar baskın olabildiğine şaşırdığınız olmuştur. sebebi suskunluk sarmalı.

    suskunluk sarmalından kurtulmanın yolu da bu dışlanma korkusunu yenebilmek. çünkü toplumu değiştirmek dışlanmayı göze alarak fikirlerini dile getirebilen bireylerle mümkün olacak.

  • hocanın* ingilizce "urfa ve gelenekleri" konulu bir sunum yapmak için hazırlanmış urfalı öğrenciye hiç bir görsel hazırlık yapmamasından dolayı tepki göstermesi, çünkü elemanın hadiseyi dümdüz anlatmak niyetinde olması, geleneksel müzik ve dans kısmına gelince hocanın tepkisini yinelemesi, "nasıl anlatacaksın ki müziği, getirip dinletseydin, dansını da yapardınız" şeklinde dırdırlanması, birden öğrencinin gözlerinde bir ışık belirmesi, akabinde sınıftaki ikinci urfalı öğrencinin elinden tutulup kaldırılması, sınıfın ortasında, müzik olmadan, sadece mırıldanılarak, halaya benzer bir dans yapılması, yaklaşık 3 dakika boyunca büyük bir ciddiyetle, hareketlere sonsuz özen gösterilerek dansın sürdürülmesi, sınıfın şaşkın bakışlar ve dumur ifadeyle bırakılıp, sunumun bitirilmesi.