hesabın var mı? giriş yap

  • türk tabipleri birliğinin bugün yaptığı basın duyurusunun başlığıdır.

    biz de. biz yani, berkinin, burakcanın, ali ismailin, ethemin, mehmetin aileleri. gezide yaralanan, hakarete uğrayan, taciz edilen herkes.

    başbakan erdoğan’ın duygu durumundan

    endişe duyuyoruz!

    “gezi olaylarını faiz lobisi çıkardı.”

    “dolmabahçe camii’nde içki içtiler.”

    “benim başörtülü bacılarıma saldırdılar.”

    başbakan recep tayyip erdoğan’ın gezi direnişi’nden bu yana kullandığı ayrıştırıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı dili hekimler olarak kaygıyla izliyoruz.

    dün gaziantep mitingi’nde berkin elvan’la ilgili söylediklerini dinlediğimizde ise dehşete kapıldık.

    normal/de hiç kimse çocuklarını kaybetmiş iki aileyi karşı karşıya getirmeye çalışmaz.

    normal/de hiç kimse ekmek almaya giderken polis tarafından başından vurulan, 269 gün ölümle pençeleştikten sonra hayatını kaybeden 15 yaşındaki bir çocuğu terörist ilan etmez.

    normal/de hiç kimse oyun çağında öldürülen bir çocuğun mezarına konan oyuncak misketleri “demir bilye” olarak çarpıtmaz.

    normal/de hiç kimse daha iki gün önce evlâdını toprağa vermiş bir anneyi miting meydanında yuhalatmaz.

    bizler hekimiz.

    insanın bin bir ruh halini, bin bir duygu durumunu biliriz.

    başbakan erdoğan’ın duygu durumundan endişe duyuyoruz.

    fevkâlâde endişe duyuyoruz.

    kendisi, çevresi, ülkemiz adına endişe duyuyoruz.

    endişemizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.

    türk tabipleri birliği

    merkez konseyi

    http://www.ttb.org.tr/…/haberler/basbakan-4447.html

  • yakın zamanda hem yunanistan hem de ukrayna'ya gittim. hiçbirinde turist çıkacak yerlisi eve girecek diye bir şey göremedim.

    anavatanımızda gördüğümüz muameleye bak.

  • filmin başında kullanılan her detay daha sonradan önemli birer dönüm noktası haline geliyor. woody allen'ın harikalar yarattığı ve eğer insan şanslıya horozu bile yumurtlar dedirten harika film. allen'ın diğer filmlerine oranla ironi ve mizah minumum dizeyde tutulmuştur.

  • konsept olarak 1958 yılında ortaya çıkan nötron bombasının fikir babası samuel t. cohen’dır. nötron bombası ilk defa 1962 yılında yer altında denenmiş ve 1963 yılında da silah haline getirilmiştir. abd başkanı jimmy carter’ın avrupalı müttefiklerini nötron bombasıyla güçlendirme planı 1978 yılında büyük protestolarla karşılaşınca, proje bir süre askıya alınmıştır. ancak 1981 yılında başkan ronald reagan nötron bombası üretimine yeniden başlamıştır.

    abd ve rusya’nın dışında fransa ve çin’in de nötron bombası testi yaptıkları bilinmektedir. ilk denemesini 1967 yılında yapan fransa’nın ilk gerçek nötron bombası testi 1980’de gerçekleştirilmiştir. çin ise 1984 yılında nötron bombasının prensiplerine dair başarılı bir testin ardından asıl bombayı 1988 yılında denemiştir. her iki ülkenin de kullanıma hazır nötron bombasını stoklarında bulundurmamayı tercih ettiği bilinmektedir. çin 1988 yılındaki test öncesi yaptığı açıklamada ülkenin nötron bombasına ihtiyacı olmadığını, yapılan testin de ileriki dönemde ihtiyaç duyulması halinde teknolojinin ülkenin elinde hazır bulunması amacıyla gerçekleştirildiğini bildirmiştir.

    1999 yılının ağustos ayında nötron bombasına dair bir açıklama da hindistan’dan gelmiş ve ülkenin nötron bombası üretecek kapasitesi olduğu ifade edilmiştir. 1984 yılında israil’in de nötron bombasını toplu ürettiğine dair raporlar bulunmaktadır.

    nötron bombasının asıl hedefinin insan olduğuna dair yapılan haberlerin ardından, bilim kurgu yazarı ısaac asimov tarafından yapılan şu açıklama bombanın tabiatını net biçimde ortaya koymaktadır: “böyle bir nötron bombası veya n bombası sadece mal-mülk derdine düşenler ve insan hayatını ucuz görenler tarafından istenir.”

  • insanları gözünde fazla büyütmek.
    onlar zaten kendilerini o kadar büyük görüyorlar ki, bir de sen büyütünce, karşında tanrı pozisyonunda seni yargılayan biri oluveriyor.
    "hele bi' otur soluklan yeğenim" jokerinizi elinizden hiç bırakmayın.

  • beyler toplanın size tamamen bilimsel ve öğrenimi kolay bilgi vaad ediyorum.

    herkesin bildiği bir ilacı, augmentini ele alalım. augmentin 1000 mg amoksisilin (klavulanik asit dahil) içerir. bu ilacın 4 adet muadilini yazalım: klamoks, croxilex, klavunat, amoklavin. bu ilaçların hepsi 1000 mg amoksisilin içerir. bu duruma farmasötik eşdeğerlik denir. peki nedir aradaki fark? bunu anlamak için önce biyoyararlanım nedir bilmek lazım.

    biyoyararlanım bir ilaçtan gördüğümüz faydayı ifade eder. yani bize ne kadar etki ettiğini. orijinal ilaç olan augmentinin biyoyararlanımı %100 kabul edilir. yukarıda saydığım muadillerinin de %80-125 arasında olma zorunluluğu vardır.

    gelelim zurnanın zırt dediği yere. kötü gözle baktığımız muadil ilaç, aslında orijinal ilaçtan %25 daha etkili olabilir. bahsettiğim ilaçlardan hangisi %80 hangisi %125 etkili bunu ne doktor ne de eczacı biliyor. ben eczacıyım bilmiyorum. bilen doktor ve eczacıya da rastlamadım. çünkü bu alenen paylaşılan veya kolayca ulaşılan bir bilgi değil. o halde hangisi daha etkili bilmiyorsa doktor neden x ilacını yazıyor veya eczacı neden y ilacını veriyor bunları açıklayalım sonraki paragrafta.

    doktor:
    - ilaç firmasıyla maddi anlaşması vardır.

    - yazdığı ilacı biliyordur, aklına ilk o geliyordur. (piyasadaki muadillerin çoğunu bilmiyor doktorlar, bu bir eksiklik de değil)

    - yazdığı ilacın daha etkin olduğuyla ilgili hastalardan geri dönüş almıştır.

    eczacı:
    - ilaç firmasıyla maddi anlaşması vardır. (hakkıdır, parasını ilaç ticaretinden kazanıyor. zaten adam ilaç firmasından alıyor ilacı, tabi ki oturup pazarlık, anlaşma yapacak. devletten aldığı bir maaşı yok. karını arttırmak istemesi son derece normaldir.)

    - yazılan ilaç elinde yoktur.

    - yazılan ilaç fark çıkarıyordur ve hastalar para vermeye itiraz ediyordur.

    gelelim daha da önemli bir bilgiye. orijinal nedir muadil nedir. orijinal ilaç, o ilacı keşfeden firmanın ilacıdır, muadil ilaç ise gerekli izinleri alıp o ilacı üreten bir başka firmanın ilacıdır.

    beyler türkiye'deki ilaçların neredeyse hepsi zaten muadildir. yani yukarıda bahsettiğim augmentin de zaten muadildir, çünkü amoksisilini keşfeden gsk (augmentini üreten firma) değil ki, hatta k.asitle kombinasyonunu deneyen ilk firma bile değil link. neyin kavgası bu? majezik dediğiniz ilaç muadil mesela. kanser gibi ilaçlarının patent süresi dolmamış hastalıkların dışındaki ilaçların hepsi muadil zaten, hangi orijinalden bahsediyorsunuz siz?

    başlığı açan arkadaşın olayı muadil ilaç değil daha farklı birşey, çünkü muadil ilaç daha ucuz olur genellikle, daha pahalı olmaz. ya o eczacı çok farklı bi kazık denemiş ya da arkadaş yalan söylüyor.

    boşuna dövüşmeyin aldığınız tüm ilaçlar muadildir. sağlık sisteminin, hastanede ve eczanede dönen dolapların, yediğimiz kazıkların içinde muadil ilaç olayı denizde su damlası kadardır. ınsanların en kolay farkettiği şey olduğu için millet bunu dolandırıcılık sanıyor. oysa en dolandırıcılık olmayanı bu.

    son olarak güvendiğiniz, vicdanlı doktorları ve eczacıları tercih edin.

    edit: muadilin muadili diye birşey yoktur. piyasadaki bütün muadiller %80-125 aralığındadır. %80'i baz alıp, onun da %80'ini tutturup %64 biyoeşdeğerlikte ilaç üretilmesi bilgisi hayal ürünüdür.

    kırım kongo kanamalı atesi ekledi; ilaç firmaları genelde %95-105 aralığını tutturmaya çalışıyormuş.

    edit2: beecham ko-amoksilavı ilk kullanan firma fakat zamanla gsk'ya satıldığı için şu anda patent sahibi de gsk oluyormuş bu da augmentini orijinal ve diğerleri için referans ürün yapıyor.

  • senin kontrolsüz tohumun binlerce liralık televizyonumu kıracak, sen de 'eheh çocuk işte yapmış n'olacak canııım..' diyerek sıyrılacaksın öyle mi?

    yemezler canım. çocuguna nasıl davranılması gerektiğini öğretmeyi becerememişsen o parayı seve seve ödeyeceksin.

    edit: ne işsiz heriflersiniz lan hasta mısınız oğlum siz? tabak, çanak, vazo gibi değersiz bir şey kırmıyor velet. bakın bakalım kaç bin lira led televizyonlar. kimse kusura bakmasın benim elalemin keyfine çöpe atacak o kadar param yok. sizin başınıza gelse o aileye dava açarsınız samimiyetsiz davarlar sizi.

  • sarıcazadeler olarak da anılan sarıca ailesi, eğriboz adası’ndan göç ederek istanbul’a yerleşen asker kökenli bir ailedir. yaptırdıkları köşk, apartman ve pasajlarla istanbul konut mimarisine katkıda bulunan sarıca ailesi, moda’ya ilk yerleşen türk ailelerinden biridir. o zamanlar sarıcalar diye bahsedilenler, ıı.abdülhamit döneminde sarayda mabeynci olan ragıp paşa ve yıldız sarayı’nın doktoru olan kardeşi arif paşa’dır.
    arif paşa konağı, rum mimar pape kalfa’nın bilinen ilk büyük ölçekli yapısıdır. moda caddesi üzerinde geniş bir bahçe içinde bulunan köşk 1903 yılında inşaa edilmiştir.
    1930lu yıllarda tramvay geçmeden önce biri esas bahçe giriişi biri de servis kapısı olmak üzere iki demir kapısı vardı. tramvayın geçmesi için köşkün bahçe duvarları geriye çekilince, esas demir kapı kaldırılmıştır. bugün eski servis kapısından bahçeye girilmektedir. moda caddesi’nin genişletilmesi sırasında, konağın girişi önündeki boşluk yola katılmış, yapının bahçe içindeki konumu bozulmuştur. sütunlu ana giriş kapısının önündeki merdivenler, dökme demirden yaya-araç giriş kapıları ve üzerlerindeki topuz çatılı saçaklar, bu çalışmalar sırasında ortadan kaldırılmıştır.
    ı.dünya savaşı sırasında bir süre ermeni sıbyan okulu olarak kullanılan köşk günümüzde sarıca ailesinin mülkiyetindedir ve arif paşa’nın torunu olan piyanist ayşegül sarıca ikamet etmektedir.

  • özellikleri şunlardır:
    - fiziksel cazibeye ters orantılı özgüven
    - 1000 metreye kadar trip atma kabiliyeti
    - atmosfer olaylarını etkileyebilecek güçte pöfleme
    - evlendikten sonra dahi 7 aya kadar vermeyebilme
    - 1 dakikada 42 bin karaktere kadar mesaj yazabilme
    - ikili kimlik (evde yarılana kadar açık çay, dışarda cafe latte)
    - bele yönelmiş kızılötesi ışınları engelleyebilen alttan çıtçıtlı body
    - her erkeğin taşıyamayacağı çelik gövde
    - saçın üzerine sabitlenmiş anti serpinti güneş gözlüğü
    - 54 metre ötedeki hava akıntısını algılayıp üşüyebilme