hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---

    o nasıl bir bilgisayar ben anlamıyorum arkadaş. ciuv civ fiuv diye anında kapanıyor sekmeler programlar. bendeki bilgisayar dexter'da olsa 50 defa yakalanmıştı yeminle.

    --- spoiler ---

  • 5 kardeş kağıt toplama işini bitirip eğlenerek eve dönüşe geçiyor. "kardeşlerden en büyüğü iterken küçüklerde kağıt toplama aracına binerek doyasıya eğlendi" .bu cümleyi haber metni olarak yazan arkadaş isterse benim kağıt toplama arabama binip üzerinde doyasıya eğlenebilir.

  • 3.6 milyar yıl önce ortaya çıkan basit tek hücreli canlıların ardından çok hücreli canlılara 1.7 milyar yıl önce rastlanmış ve bu çok hücreli organizmaların birinci zaman denen paleozoyik (=paleozoik) dönemdeki çılgın artışına isim olmuş artışlarıdır. bu dönemde omurgalılar da dahil olmak üzere hücreli hayvanların ataları ortaya çıkmış, bitki-hayvan nüfusu dünyayı sarmaya başlamış.

  • sipariş verilen yer: cafe kazancı.
    ön bilgi: sipariş verenler bir haftaya yakındır hastadır. cafe kazancı'dan ev yemeği menüsü söylerken telefonla siparişte çorba seçeneği bulunuyorken yemeksepeti üzerinden verilen siparişlerde o seçenek bulunmamaktadır. sipariş verildiği sırada restoranın kapanmasına 8 dakika vardır.

    not: eve getirdiğiniz menüde yan ürün olarak çorba da söyleyebileceğimiz yazıyor ya, bu siparişimizde cacık yerine çorba gönderirseniz o kadar seviniriz ki anlatamam. yani son dakika siparişinde böyle bir şey isterken biraz çekiniyorum açıkçası ama bi evde iki hasta olmak da epey üzücü :(

    sonuç: cacık yerine tek bir çorba beklerken, cacık+2 çorba gelir. çorbaların üzerindeki "geçmiş olsun!" notu da cabası. minnetle yaşaran gözler, öksürükler eşliğinde söylenen "insanlık ölmedi cafe kazancı'da yaşıyor" şarkıları...

  • bizim oğlanda iki sene önce ilkokula başladığında, okulunun koridorundaki satranç köşesinde akran öğrenmesi vesilesi ile bir satranç sevdası yeşerdi. her akşam eve başka bir arkadaşı ile yaptığı maçların hikayeleri gelmeye başladı. bir akşam biz de bir maç yaptık, ben tabi acımam affetmem bak diye önden göz korkutmak için " ortaokulda turnuvada üçüncü olmuştum*" dedim buna. sonra da maçta tokatladım zibidiyi. adam rocky balboa gibi, günden gün iyice kaptırdı kendini.

    önce youtube'da satranç eğitim videoları izledi. bütün taşları, hamleleri, açılışları, terimleri öğrendi. ekran karşısında adeta kung-fu yüklenen neo gibiydi. bir süre sonra satranç uygulamalarına dadandı. evin içinde "vezir gambiti mi hint savunması mı daha estetik?" diye gezmeye başladı. (bkz: #87953133)

    son seviyede artık kasparov'un, karpov'un, carlsen'in eski maçlarını seyretmeye başladı. "orada fil g5'e mi oynanır yeaa?" diye edepsiz yorumlarda bulunuyordu. iş artık 1851'de oynanan maçların hamlelerini ezberlemeye ulaştı. artık hemen her akşam maç yapıyorduk ve beni yeniyor ya da yenemese bile çok zorluyordu.

    pandemi döneminde çocuklara sokağa çıkma yasağı başlayınca, daha önce yüz yüze satranç dersi aldığı bir satranç kulübünün başka bir eğitmeninden çevrimiçi eğitim almaya başladı. skype'taki derste önce öğretmenle tanıştılar. ardından öğretmen muhabbet açılsın diye sordu:

    - ünlü oyunculardan kimseyi biliyor musun?
    + babam var.
    - aaa kim ki?
    + bir kere turnuvada üçüncü olmuş.

    var ya, işte o an, öğretmenin çaresizliğini falan boş ver, kasparov'un carlsen'in tüyleri nasıl ürpermiştir, anderssen ve kieseritzky aynı anda nasıl ters dönmüştür mezarlarında. lan sen bütün satranç külliyatını hatmet ama gelen ilk temel soruda bilal oğlan gibi "babacım" diye mırıldan. yok yani babacı da değil ibiş:

    - deniz, ara tatilde ikimiz ankara'ya gidelim mi?
    + annem de gelsin ben onsuz yapamam çok özlerim.
    - bak ya! siz ikiniz gidin o zaman bence.
    + ee valizleri kim taşıyacak??

  • alkolün de etkisiyle kesiştiğim kız dışarı sigara içmeye çıkınca peşinden gidip selam verdim..kız bön bön bakıp ''nothing'' dedi,ingilizcem zayıf olduğu için yanan sigaramı cebime koyup uzadım.

    not:bu hikayedeki kezban benim.

  • yıllar sonra,
    moda'da, ikimizin de yanında çocuklarımız var...
    beraber dondurma yediğimiz dondurmacının önünde sen o çok sevdiğin tutti frutti, çilek ve çikolatalı dondurmanı sipariş veriyorsun... 6-7 yaşlarındaki oğlun benim kafada, çikolata karamel ve fıstık istiyor... kızım da tutti frutti nin ismini sevmiş olmalı ki "babacıım ben de o teyzenin dondurmasından istiyorum" diyor...
    sen "o teyze" sıfatı ile gülümseyerek dönüyorsun seni minik parmağı ile gösteren kız çocuğuna, kızın olsun isterdin, hatırlarım... ve gözgöze geliyoruz... elindeki dondurma oğlunun ayakkabısına düşüyor... gülümsüyorum, gülümsüyorsun...
    sana bir gülümsemede "nasılsın ? mutlu musun ? beni arıyor musun ? hatırlıyor musun ?" diye soruyorum sen ise bir gülümseme ile bana "iyiyim, mutluyum, ya sen ? seni unutmadım ama neye yarar ki? " diyorsun... kızıma sesleniyorum, ikiniz birden dönüp bakıyorsunuz...
    elinden tutup yürüyorum, ah evet, o gün de arkamı dönüp yürürken ağlamamaya çalışıyordum...
    belki başka bir hayatta.....
    .......

  • - teyze şimdi benim adım pelin'miş, bu da bebeğim. öyleymiş gibi konuşalım tamam mı?
    - tamam. merhaba pelin hanım. bebeğiniz ne kadar da güzel.
    - evet. adı da ağaç.
    - aaa ne değişik bir isim öyle?
    - gözleri kahverengi diye öyle koydum. sarı olsa bal koyacaktım.
    - pelin hanım canınız sıkkın gibi. eşinizle mi tartıştınız?
    - benim eşim yok.
    - hmm ayrıldınız demek.
    - hayır hiç evlenmedim ben.
    - bu çocuğu nasıl yaptınız peki?
    - büyük bir cesaretle :ı

    oy dağlar.

  • anusu delip gecip bagirsaga kadar gicir gicir yikanmak istenilmiyorsa su tazyiginin ve boru ucu lokasyonunun iyi ayarlanmasi gereken musluk turu.

    (ayrica biri bana, oyle bir gun gelecek ki cumartesi gecesi evde yalniz oturup cekirdek citerek taharet muslugunun incelikleri hakkinda yazi yazacaksin deseydi inanmazdim)