hesabın var mı? giriş yap

  • ekonomi uzmanı değilim,hatta sözelciyim. bir sözelci gibi anladığım ve öyle anlatacağım durumdur. azıcık uzun olabilir ancak yormayacak diye düşünüyorum.

    öncelikle dolar veya euro artmıyor. tl değerini ve itibarını yitiriyor. bunu bilelim.

    bilmemiz gereken ikinci şeyse doları birilerinin artırmadığı. yani bazıları sanıyor ki trump'ın önünde düğmeler var. adam kafasına göre dolar yükseltiyor. "ver papazı.", "vermem." al sana 4,80... "veriyor musun?", "vermiyorum!", "al ulan 5.40 yaptım!"

    böyle bir dünya yok.

    şimdi gerçeklikle kucaklaşalım. tl değerini, itibarını yitiriyor dedik. liranın değeri ülkenin değerine bağlıdır. ülke itibarsızlaşır, güvenilmez olursa lira da onu temsilen düşüşe geçer.

    bir mahalle örneğinden yola çıkarak anlatalım:

    diyelim ki ilimizde bir banka açılışa özel çok düşük faizli krediler verdi. mahallemizde herkes bu kredileri alıp bankanın verdiği dolarları cebine doldurdu. komşumuz ali amca bu paralarla evine iki kat daha çıktı. aysel teyze tarlasını genişletip ektiği ürünleri çeşitlendirdi. haydar abi küçük bakkalını markete çevirdi. biz de itibardan tasarruf olmaz diyerek gösterişi sevdiğimizden evimize kocaman avizeler aldık. ortalık pırıl pırıl. efendim kalktık en lüks mutfak tezgahını, dolapları, çekyatları aldık. ne bileyim ailemiz 4 kişiydi ama 12 kişilik masa aldık. hatta çok güzel garaj yapıp içine güzel bir araba koyduk vs.

    mahallede herkes evimizi parmakla gösteriyordu. "vaaay şunlara bak, eski evden eser yok. maşallah iyiler ha!" diye bize imreniyorlardı.

    aradan zaman geçti. banka dedi ki eh hadi bakalım şimdi taksitleri almaya başlayalım.

    ali amca evine iki kat çıkmıştı. karısı "ne yapacağız, evimiz var..." diye dırdır etmişti ama ali amca bunları kiraya verdi. krediyi gelire çevirdi. şimdi bankaya rahat rahat ödüyor. ali amca kafası çalışan adammış. ali amca güvenilir. ali amca adamın dibi.

    aysel teyze tarlayı ve ürünlerini genişletmişti. aysel teyzenin ürettiği sebze, meyve arttı. daha çok kazanır oldu. aysel teyze krediyi gelire çevirdi. şimdi bankaya rahat rahat ödüyor. aysel teyze güvenilir. aysel teyze kral.

    haydar abi market sahibi olmuştu. satışı birken on oldu. hatta ikinci marketi açmayı düşünüyor. haydar abi krediyi gelire çevirdi. şimdi bankaya rahat rahat ödüyor.haydar abi güvenilir adam. kafası çalışan adam.

    banka bizden parasını istiyor. bizim ailenin reisi avizeler aldı, lüks eşyalar aldı. ancak gelirimiz hiç artmadı. hanım ve küçük çocuk böyle cillop gibi eşyalarla yaşarken çok mutlulardı. ancak büyük çocuk hep nasıl ödeneceğini düşünüyordu. ileride zorluk çekeceklerini söylüyordu ancak anne ve baba "buna iyilik yaramaz." diyordu. "eskiden beton zeminde oturuyordun odanda, şimdi parkede gidiyorsun hala beğenmiyorsun." diyorlardı.

    eskiden herkes bizim evi beğenirken aslında hazır yiyici olduğumuz ortaya çıktı. mahallede bir itibarımız kalmadı. kimse bize güvenmiyor. bizim aile reisi "param var." dese de mahallede artık ne parasının ne sözünün kıymeti var. aile reisi evdekiler mırın kırın edince "en güzel eşyalarda oturuyorsunuz halen nankörlük ediyorsunuz!" diye kızıyor. çocuk "baba neden bizim hiç paramız yok?" dediğinde aile reisi en güzel evin onlarda olduğunu ve bu yüzden komşuların onları çekemediğini söylüyor.

  • "snob sozcugu ilk olarak 1820'lerde ingiltere'de kullanilmaya baslandi. soylenene gore oxford ve cambridge universitelerinde siradan ogrencileri aristokrat ogrencilerden ayirabilmek icin adlarinin hemen yanina sine nobilitate (soylu olmayan) ya da kisaca snob diye not dusulurmus.

    snob sozcugunun anlami zaman icinde degisime ugradi. snob basta yuksek statu sahibi olmayan kisileri karsilayan bir sozcuk iken, kisa bir sure sonra yuksek statunun yoklugundan rahatsiz olan kisiler icin kullanilmaya baslandi."

    alain de botton - status anxiety

  • --- spoiler ---

    amk sansa'sının jon'a benim soyadım stark diye şekil yaptığı dizi. ulan senin soyadın olmayan şey mi var. dizinin yarısıyla evlenmedin mi? senin asıl soyadın sansa stark baratheon lannister bolton değil mi amk.

    --- spoiler ---

  • birkaç gündür twitter'da kendi çapında olay yaratan annedir. kendisi ve destekçileri bildiğin terör estiriyor. vay efendim çocuğunu nasıl almazlarmış, nereye şikayet edebilirmiş, bu ayrımcılıkmış, çocuğu kapıya mı bıraksınmış, bunu normal karşılayanlar geri kalmışlık göstergesiymiş vs vs vs .

    ilgili tweet: https://twitter.com/…oay/status/1426845289172934667
    (düzeltme: hesabını kilitlemiş. şuradan ne yazdığı görülebilir: https://www.instagram.com/p/csrbz0rmtsq/)

    eskiden de böyleydi ama yeni nesil anne babaların bir kısmı gerçekten çıldırmış. dünya sizin ve çocuğunuzun etrafınızda dönmüyor arkadaşlar. yüzlerce restoran varken, bir tanesi çocuk almıyoruz dedi diye zorla kısırlaştırma kanunu çıkarılmış gibi delirmek niye? oraya gitmeyiverin, bu kadar basit.

    bu arada o kadar gürültü patırtı içinde restoranın adını yerini yazmamışlar en büyük kayıp bu.

    not: çıldırmak tabirine takılanlar olmuş. çıldırmak için illa saçını başını yolup birine saldırmasına gerek yok. bu ve arkasından gelen ısrarlı tweetleri atmak da bir çıldırmışlık örneği. bir kısmını sildi sanıyorum ama, "kudurun", "geri kalmışsınız" vs şeklinde fikrini desteklemeyenlere sallayıp duruyor kendisi.

  • bence zordur ya. vallahi bak. var benim böyle bi tanıdığım. evlendi sonra bir de aşık olmadığıyla. aşık olduğu ona yar olmamıştı çünkü. sanırım o da "benim sevdiğim beni sevmiyorsa ben de beni sevenle beraber olurum"* diye düşündü.

    mesela hayal kuracaksın. insan kendiyle ilgili hayaller de kuruyor elbet ama 2 kişilik hayaller daha bi tadından yenmiyo. sevdiğin biriyle olursa tabi. ama aşık değilsin işte. ne zevk alıcaksın ki o hayalden? insan kurmaya üşenir.

    mesela bişeyine sinirlendin diyelim ki. seven insan görmezden gelir, kabullenir, geçiştirir falan. sen hem sinir olmuşsun hem de aşık değilsin, napcan? insan sevdiği kişiye daha fazla tolerans gösterir. peki ya sevmediğine?

    ailesiyle oturup kalkman lazım. ben sevmediğim adamın annesine "annem" babasına "babam" gözüyle bakamam heralde. kendi annem-babamla aynı evde yaşadığım halde gün içinde illa ki ararım naptınız ne ettiniz diye, onları aramak istemem ki? ailesini benimseyebilmek için adamı sevip benimsemek lazım önce.

    arkadaşları var bir de. arkadaşlarıyla takılmaktan hoşlanmıyosam sırf onun hatrı için katlanabilirim. ama işte sevmediğim bi insan için hatır gönül falan bana biraz yalan geliyo.

    zaten bir defa geliyoruz bu dünyaya. bu eziyeti çekmeye değmez. ömür boyu yalandan mutluluk sahneleri pozlamanın manası yok. feysbuka boy boy gelin-damat fotoğrafı koyunca mutlu olunmuyo. -muş gibi oluyo.

  • 1 ay dayanabildi, ve bu sabaha karşı hayatını kaybetti.

    şu an katillerinin yüzünü görmek isterdim; ne düşündüklerini, nasıl yorum yaptıklarını, bu kızın ölüm haberini aldıklarında hayatlarına nasıl devam edebildiklerini. sanırım "napalım" diyip şişelerine yeni mazotlar doldurup başka otobüslerin başka sivillerin avına çıkacaklar.

    uğur kaymaz'ın, ceylan önkol'un katillerinden başka bir yerde mi yargılanacaksınız sanıyorsunuz? yanılıyorsunuz. aynı bokun soyusunuz.