ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
derya büyükuncu'dan michael phelps'e adamlık dersi
-
keşke michael phelps de karşılığında derya büyükuncu'ya yüzme dersi verseymiş.
ermenistan'ın trabzon'u istemesi
-
bizzat trabzon a gelip trabzon insanından istesinler, ondan sonra konuşalım dediğim istek.
23 ocak 2015 tübitak'ın domuzlu kitap rezaleti
-
tubitak'ın diyanet işlerine bağlanma zorunluluğunu bir kez daha ortaya koymuş gerçektir. bitsin bu zulüm.
canlı yayında para saymak
-
bill gates veya mark zuckerberg'e bak, bir de bizim zenginimize bak. pişmiş kelle gibi sırıtıyor bir de görgüsüz.
edit: açıkçası videoyu twitter'da görmüştüm. sözlüğe girince başlığında yalnızca üç entry olduğunu gördüm ve sırf test için, yaratıcılık bakımından hiçbir değeri bulunmayan klasik debe entrysi girmek istedim. sonuç ortada. umarım sözlüğün halinin vahametini anlıyorsunuzdur.
en azından bu durum hayırlı bir işe vesile olsun diyor ve sizi şu başlığa yönlendiriyorum: (bkz: hamza'nın protezi için 25bin tl gerekiyor)
ailenin komik kısa mesajları
-
- nezamangeliceksingeçolduhadigelhemen
- gelicem birazdan. 0'a basinca boşluk oluyodu hani?
- a m a n b e
- annegelmiyorumbenvazgeçtim.
hazırlanan sofraya kimsenin oturmaması
-
mutsuzluk sebebidir.
şimdi ben yaşını almış gencecik bir insanım. sofra hazırladığım insan sayısı üç, bilemedin beştir. onlar da arkadaş, eş dosttur. ama az çok tahmin edebiliyorum bu durumun yarattığı mutsuzluğu.
bir anne var mesela. her gün akşam sofrası hazırlamakla mükellef. zaten sabahtan akşama kadar yalnızlığından çok sıkılıyor. kadının tek mutluluğu akşam yemeğinde ailece sofraya oturup iki çift laf etmek. oğul/kız geliyor, aç değilim diyerek odasına çekiliyor, eş desen bazen geliyor, bazen gelmiyor. gelmeyince de o üç beş tabak, çatal, bardak sofrada piç gibi kalıyor.
annenin o sofrayı geri toplarkenki yüz ifadesi gözünüzün önüne geldi mi? hah. o işte mutsuzluk. kanımca anne ne kadar aç olursa olsun toplarken bıçak gibi kesiliyor iştahı. ama anne ya işte, ses etmiyor. bir sonraki akşam yemeğini bekliyor.
ergenken hepimiz yapmışızdır. "yemiycem!!!" diyerek annelerimizi cezalandırmışızdır. bilin ki o cezaların en büyüğüdür.
sahanda yumurta bile olsa, sofra sofradır sevgili arkadaşlar. siz siz olun, sizin için hazırlanan sofraya herhangi bir zıkkım yemeseniz de oturun. annenin sofrası olur, babanın olur, eşinin olur, arkadaşının olur. ama oturun.
sofraya hazırlanan emeğin boşa gitmesi şu dünyada beni en çok üzen şeylerden biridir. o sofrayı hazırlayan aç değilseniz size çay da demler üşenmeden. yeter ki oturun.
sofra evin direğidir.
100 kontöre 10 dakika konuşulan yıllar
-
cidden çok enteresan yıllardı.
sonra turkcell telsim'e karşı bir kampanya yaptı. turkcell'den turkcell'e dakikası 4 kontör oldu, turkcell harici aramalar gene 10 kontör ücretle devam etti.
sokaktaki adamın bu kampanyaya tepkisi ise şu oldu:
- abi 1.5 dakikadır konuşuyorsun, girdi kol gibi.
+ abi turkcell kampanya yapmış, dakikası 4 kontör. girmiyor yani.
- yürü git lan! nasıl 4 kontör oluyor?
+ vallaha bak!
- vay amuğa goyyim.
evet, beklentilerimiz buydu, düşüktü. sonra uzaklardan bir yerlerden aria ve aycell adlı iki kahraman çıktı.
aria : "günde 10 kontör bedava" gibi akıl almaz bir kampanya yaptı. aklımızı başımızdan aldı.
aycell : cüzi bir paraya öğretmen hattı sattı. sınırsız denen kavramı hayatımıza soktu.
başlarda turkcell "zengin hattı" olduğundan, marka pantolon, ayakkabı giymek gibi bir şey olduğundan, bazıları kazık da olsa, hattını değiştirmeye kıyamadı ama o kitle de zaman içerisinde azalınca, turkcell pazarı kaptırmamak için kampanyalara başladı.
o yüzden ne zaman avea ile ilgili sözlüğe kötü bir şey yazasım gelse, yazar, silerim. adamlar bizi nerelerden kurtardılar, ahde vefa denen bir şey var. turkcell'i ise geçmişten gelen kinle petrol milyarderi olsam kullanmam.
çocukken beğenilip şimdi anlam verilemeyen araba
paranızı neye yatırdınız anketi
-
benim gibi vadelide türk parası tutan başka süzme salak var mı diye bi bakmaya geldim ama yok sanırsam
reaksiyon
-
iki üç kez farklı bölümlerine denk geldim, beş dakikalığına izledim, bana mı hep denk geldi bilmiyorum ama, diyaloglar şunlardan ibaretti:
-devlet söz konusuysa, abisini bile tanımaz.
-o zaman bizi de tanımaz?
-devlet söz konusuysa, tanımasın zaten.
-devletin menfaatleri uyarınca...
-devlet.
-devlet?
-devlet tabi ya.
-devletimisss.
-devlet demiş miydim?