hesabın var mı? giriş yap

  • en az 10 yillik satranc tecrubesine sahip profesyonel oyuncularin uyguladigi, siradan oyuncular tarafindan uygulamasi tehlikeli olabilen teknikler butunu.. bilinenleri $unlardir:

    sadece sah'iniz kalmi$sa kuytu bir ko$eye saklanin.. vezir ve filleriyle ortalikta fink atan rakip sizi goremeyince "bu yone gitmi$ olmalilar!" deyip tahtanin yanindan gecip gidecektir.. karanlik bastirinca atiniza atlayip kacin..

  • kasada 50 tane çayla bekleyen adamın görüntüsü gözümün önüne geldi de, cidden rezalet.

    ulan 2 kuruş kar edicen diye düştüğün hale yazık utanmaz herif. umarım migros çalışanları yaka paça dışarı atarlar seni.

  • - noldu be mükremin, ne güzel yaşıyoz işte.
    - tırbişon sen azcık türkçe bilseydin, buna yaşamak demezdin.

  • dadacı olup sonrasında yeni nesnelcilik akımının öncülüğünü yapmıştır. nazi karşıtı bir ressam olup, en önemli eseri ortalama 50 çalışmadan oluşan "savaş" serisidir. resimlere baktığınızda gerçek bir savaş yeri görmenin rahatsızlığını
    iç bulantısını yaşarsınız ama bu birebir çizimden değil, özgünlüğündendir.

  • bizim ülkenin sorununu gösteren içerik. hep kötüyü örnek almak.amerikada sigortası olmayan tedavi edilmemiş ama tayyip sağolsun bize sigorta sormuyormuş. iş oraya geldiyse küba’yı örnek gösterin o zaman. eğitim sağlık her şey ücretsiz. adamlar çılgın çalışıyor. ne kadar aptal bir kafanın hezeyanı bu.

    edit:@kiray mahlaslı yazarın söylediğine göre gss prim borcu olanlar tedavi olamıyor. buna da cevap alalım.
    edit: gss prim borcu olanlar endişelenmesin lütfen, acilden giriş yaptığınızda borcunuz var diyerek geri çevrilmiyorsunuz. zaten gss prim borcunun ertelendiği yönünde mesajlar da geliyor. kendiniz araştırabilirsiniz son durumu.

  • babam parasız kalmazdı, babamın hep parası yoktu. çoğu gün eve ekmek parası bırakmadan giderdi. evde bir damla yağ yokken bakkaldan veresiye rakı almıştı bir gün. annem babamdan allah gibi korkmasına rağmen "ya allah" deyip balkondan aşağı fırlatmıştı rakıyı. bütün sokak iki gün anason kokmuştu. karşı komşumuz hacı amcalar çok rahatsız olmuşlardı, söylenmişlerdi tövbe tövbe diye:)

    yani bazı babalarda default gelen özellik o. genelde paraları olmaz.

    "baba yarın arife, bayramlık alacak mıyız?" "paramız yok kızım."
    "baba eşofmanım yok beden dersine giremiyorum." "paramız yok kızım."
    "baba harç zamanı geldi." (şair burda zaten katkı kredisiyle büyük kısmı ödenmiş olan meblağdan bahsediyor.) "paramız yok kızım."
    edit: parasız da öldü kendisi, cenazesini kaldırıp borçlarını ödedik üstüne.

  • sene 2010. kardeşimin ergenlik döneminin nirvana yılları.
    yaşı 15.

    taşınıyoruz. sıra kardeşimin odasında.
    annemle kardeşim halıları kıyafetleri falan toplarken, babamla ben de yatak ve dolap gibi ağır şeyleri alıyoruz.

    yatağı kaldırdığımız zaman bir de ne görelim!!
    yatağın altı peçete dolu. *

    annemi dışarı çıkartıp, kardeşimi çağırıyoruz. babam peçeteleri gösteriyor ve yıllar sonra hâla gülmemizi sağlayan o soruyu soruyor.

    " bu ne lan aile mezarlığı gibi? "

  • (bkz: operation eagle claw)

    yukarıdaki operasyon, dünya tarihinin en büyük rehine kurtarma facialarından biridir. fort bragg'de delta force ekibine ders olarak gösterirler "bir daha böyle mallıklar yapmayalım" diye. bu operasyonun sonucunda, rehineler ölmedi, ama rehineleri kurtaramadılar ve buna "failed operation" dediler. yani başarısız operasyon.

    hatta başkan carter açısından, ciddi bir politik skandaldı.

    çünkü rehinelerin kurtarılamadığı operasyona başarılı denmez. denemez, yok böyle bir şey. hepsinin öldüğü operasyonla ise ancak dalga geçilir. suudi'lerin uçağa operasyon yapmaya çalışırken zavallı haline yıllarca güldük. onda bile 3 rehine ölmüştü.

    şimdi 13 şehidimiz var ve komutan tebrik ediyor.

    ama ben artık siyasileri değil, askeri suçluyorum. çünkü bu operasyonu başarılı görüp, tebrik eden komutan varsa ve subaylar da durumu çaktırmıyorsa...ya ne desem gg.

  • bu yıllar sonra gelen devam filmi fikri çok iyi sonuçlar vermemişti bildiğiniz üzere. matrix'inden star wars'una çok defa denendi ama salondan çıkarken hepimiz o havanın tekrar yakalanamadığını düşünüyorduk. çünkü her filmde işte devir değişti, eski kahramanlar köşeye çekildi ve serilerin ruhuna pek uymayan yeni durumlar ortaya çıktı deniyordu. bu nedenle maverick ilk duyurulduğunda pek bir heveslenemedim. ancak sonra fark ettim ki bu projenin içinde tom cruise var ve bu adamın olayı zaten yaşlanmamak. yani ne olursa olsun yeni bir dönemdeyiz deyip filmin ruhunu öldürmeyeceklerini düşündüm ve cuma akşamı koşa koşa sinemaya gittik. şimdi film nasıl olmuş bir bakalım.

    --- spoiler ---

    biraz önce bahsettiğim üzere bence yeniden çevrimlerin ya da devam filmlerinin en büyük hatası bizim ilk filmlerde sevdiğimiz şeylerden çok uzaklaşmaları. mesela böyle bir durum star wars için geçerlidir. yeni üçlemede güçlü kadın temasını zorla hikayeye sokmaya çalışmışlardı. (güçlü kadın temasından şikayet etmiyorum yanlış anlaşılmasın benim derdim bunu hikayenin içine tam ekleyememelerinde) ancak buna gerek yoktu çünkü taa allah'ın 1977'sinde bunu yapıyorlardı zaten. a new hope'un başında han solo, her işten kaçmaya çalışan çıkarcı bir insanken, luke ise bunalımlı ergen gibi takılıyordu. o sırada leia galaksiyi kurtarmak adına ölüm yıldızının planlarını çalıp darth vader'ın karşısına dikilmekle meşguldü. bunu da hikayenin doğal akışı içinde yapıyorlardı.

    benim top gun maverick filminde en sevdiğim nokta da bu oldu. oturup ilk filme bakmışlar izleyici neyi beğenmiş, anlatılan filmin ruhu nedir tekrar çalışmışlar ve ikinci filmde de bunları bire bir uygulamışlar. top gun'ın olayı nedir? donanmanın en iyi pilotları bir araya gelecek, zorlu bir görev olacak, işte uçaklar vın vın uçacak, bir takım ego çatışmalarına girilecek, arkadaşlık dostluk ön plana çıkacak, deri ceketli tom cruise karizmatik şekilde motora binecek, bira falan içip kafa dağıtacaklar, maverick otoriteye falan karşı gelecek. tüm olay bu. izleyici bundan farklı bir şey beklemiyor zaten. herhangi bir ekleme yapmaya ya da farklı bir söylemi zorla dahil etmeye gerek yok ve top gun maverick tam olarak bunu başarıyor.

    tabi ki güncellemeler var çünkü aradan 36 sene geçmiş. ancak bunu da kalp kırıcı bir şekilde yapmıyorlar. sadece filmin başında pilotların devri bitti drone falan olacak deniyor. bu konuyu film boyunca devam ettirseler ve ana karakter işte bizim dönemimiz geçti diye üzülse sıkıcı olurdu. ancak film boyunca bir daha drone konusu hiç açılmıyor bile. bu olayın kalp kırıcı olma sebebi de şu; ben mesela han solo'nun, leia'nın luke'un falan yaşlandığının tekrar tekrar hatırlatılmasını istemiyorum. çocukluk kahramanım onlar benim, neden gözüme sokuyorsunuz bu konuyu manyak mısınız? bu filmde ise tom cruise'un inatla yaşlanmamasının da etkisiyle, yaşanan değişimi sadece hikayede yapılan atlamayı tutarlı şekilde oturtmak için kullanmışlar. olması gereken de bu aslında.

    filmin bir diğer güzel noktası da konuyu çok dağıtmadan ilk top gun'da hiç konuşulmamış ancak çağın ruhuna uygun olsun diye zorla eklenecek konulara hiç girmeden pür aksiyon yaşatması. aksiyon filmlerinin bile ilk yarısı görece sakin geçer. bu filmin ilk yarısında ise maverick'in kötü duruma düşmesi gerekiyor ki top gun'da öğretmen olmayı kabul etsin. orada işte bir köşeye atılmış üzgün bir ana karakter yerine prototip uçakla ses hızının 10 katına çıkan ve uçağın parçalanmasına neden olan bir pilot izletiyorlar bize. bu da izleyiciyi yakalamak için gerçekten mükemmel düşünülmüş bir fikir.

    filmin devamında ise gerçekten heyecan verici çekimler olduğunu söylemeliyiz. şimdi ilk top gun filmi 1986 yılında yapıldı ve o zaman sinema için kullanılan kameralar baya büyük ve hantal şeylerdi. o nedenle kokpite kamera koyup doğru düzgün çekimler yapmak çok zordu. bir de havada çekim imkanı falan daha düşüktü. şu an ise cep telefonuyla 4k görüntü alabiliyorsunuz. bu da izleyiciye daha detaylı görüntüleri daha net şekilde aktarma imkanı sunuyor. mesela uçaklar tırmanışa geçeceği zaman gazı ittirip yönlendirme kolunu eş zamanlı olarak geriye çektikleri bir çekim var. bunu ne zaman görseniz aha bir aksiyon geliyor diyorsunuz ve o 2 saniyelik cut bile filme muazzam bir heyecan katıyor.

    film senaryo anlamında da heyecanlı. hatta seyirciyi şaşırtacak şöyle ufak bir numarası da var. şimdi filmin büyük çoğunluğunda tek bir görevden bahsediliyor. işte vadiye giriş yapılacak, radar seviyesinin altında uçulacak, hızlı olunacak ki karşı taraftaki uçaklar bize yetişemesin, bir tırmanış yapılacak tepe aşılırken uçaklar ters dönecek, hedefe dalış, iki ekibin arka arkaya isabetli atışı ve sonra 10 g'lik tırmanış. rakamlarla aranız iyiyse kaç knot'ta gidilecek irtifa kaç feet olacak onu bile hatırlarsınız. bu durum izleyiciye bir güven duygusu da veriyor çünkü ne olacağını biliyorsunuz zaten. bu noktadan sonra rooster'ın ve maverick'in vurulmasıyla film o güvenli alanı ayağınızın altından çekip alıyor ve ne olacağını bilmeye film boyunca alışık olduğunuz için o son aksiyon kısmının heyecanı 3'e 5'e katlanıyor. ha yine belki klişe işler oluyor ama film ilk kısımda senaryo inşasını o kadar iyi kurmuş ki son anda kurtarma gibi şeyler bile izleyiciye eğlenceli geliyor.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak sanırım en beğendiğim ve eğlendiğim devam filmi bu oldu. işleri çok karıştırmadan izleyici neyi sevdiyse onu yapıp geçmişler. gün batımına doğru arabanın başında bekleyen sevgili çok mu klişe dememişler mesela top gun biraz da poz kesme midir, diye sormuşlar. evet yanıtını alınca basıp geçmişler sahneyi sonuç da muazzam keyifli bir film olmuş.

    bir de tabi ki filmi izleyip yine yaldır yaldır inceleme videosunu yaptık. ona da bakmak isterseniz linki burada. https://youtu.be/-v3jylimfs4