hesabın var mı? giriş yap

  • iyi yapmış

    e: mesajlar sonrası ekleme ihtiyacı duydum, bu sapık soysuzlara kim acıyorsa, 7 sülalesinin bu görgüsüzler tarafından tecavüze uğraması tek dileğimdir.

  • nasıl geriye gittiğimizi gösteren konferanstır. şimdi erzurum'da orucu ne bozar konferansları var herhalde.

  • ulan öyle bir yasa mı var? amerikan başkanı olunca sövmek serbest azerbaycan başkanını eleştirince en üst sınırdan ceza mı olur? azerbaycan kardeş ülke tamam da onların cumhurbaşkanını eleştirince bu ülkeye mensup olanlar bu ülke kurumundan nasıl ceza alabilir? rtük sanırım halk tv hükümete muhalif olduğu için her gün oturup nasıl ceza kesebiliriz diye düşünüyor.
    sevgili rtük, aldığın tek delikli kuruşta hakkım var ise haram zıkkım olsun.

  • etrafınızda anime ne ya çizgi film değil mi o diyen insanlar varsa akira tam ağızlarına vurmalık bir yapım. çünkü 1988 yılında yapılan bu film zamanında bütün dünyanın animeye bakışını değiştirmiş. konusu falan da şuan gördüğünüz animeler gibi değil pek. sevimlilik sıfır, insanları karakterlere alıştırmak sıfır. cayır cayır distopik bir evren var ve hikayenin her bir anı acımasızlık dolu. yer yer çiğ şiddet sahneleri de var ve filmin genel tarzı biraz grotesk. o yüzden midesi hassas insanlara da pek önerilmez.

    film çok farklı evet ancak şöyle temel bir sorun var keşfettiğim. insanlar genelde akira'yı ilk izlediklerinde anlayamıyorlar. haklılar da çünkü çok fazla olay var ve senaryoya bir çok şey sığdırmaya çalışmışlar. dramatik kurgu biraz koşar adım dizayn edilmiş. bunun da nedeni akira'nın aslında altı kitap 2000+ sayfa bir mangadan uyarlanmış olması. elde bu kadar çok materyal ve yaklaşık iki saat süre olunca da mecburen detaylar es geçilmiş. detaylar atılınca haliyle bir çok konu havada kalmış. ben de olayları anlayabilmek için mangayı okudum ve bu entry'de akira filmindeki boşlukları dolduracak detayları anlatacağım.

    --- spoiler ---

    ilk önce olayların nasıl başladığını anlatayım. bildiğiniz üzere film üçüncü dünya savaşından sonrasını ele alıyor. bir yerde de üçüncü dünya savaşının akira nedeniyle çıkmış olabileceği söyleniyor. ancak bu iddia filmde tam olarak doğrulanmıyor. asıl hikayede ise bu söylenenin doğru olduğunu öğreniyoruz. 28 numaralı akira daha önce kontrolden çıkıp tokyo'da bir enerji patlaması yaratmış ve insanlar bu saldırının nereden geldiğini anlayamamışlar. herhalde o sırada bir gerginlik vardı. çünkü bir olay bir diğerini tetiklemiş ve sonunda dünya savaşı başlamış işte.

    filmde anlaşılamayan bir nokta da yüzleri yaşlı olan çocuklar kim ve neden tetsuo'yu öldürmeye çalışıyorlar. bu çocuklara aslında filmde dini bir lider olarak gösterilen mrs. miyako'yu da dahil etmek lazım. çünkü aslında o da bu çocuklardan biri. bu çocuklar zamanında bir deney için bir araya getirilmişler. hepsinin psişik yetenekleri var ve bu proje ile yetenekleri ortaya çıkarılmış. bundan sonra çocuklar farklı yetenekler kazanmışlar. işte kimi teleport olabiliyor kiminin telekinezi gücü var falan. ancak mrs. miyako biraz farklı. mrs. miyako bir insanın fiziksel olarak bilmesinin mümkün olmadığı şeyleri bilebiliyor. ve asıl hikayede bu çocukların lideri olarak hareket ediyor. laboratuvarda gördüğümüz diğer üç çocuk the espers olarak biliniyorlar. onlar da bu deneyin ürünleri. askeri üste yaşamalarının sebebi de güçlerinin çok ağır baş ağrısına sebep olması ayrıca kontrolden çıkma ihtimalleri. bu nedenle sürekli olarak ağır sakinleştiriciler kullanıyorlar. sakinleştiricilere ulaşmanın en kolay yolu da bu merkez de yaşamak.

    gelelim kei ve tetsuo meselesine. filmde yardımcı rolde bulunan kei aslında diğer çocuklar gibi bir psişik. ancak güçleri açığa çıkarılmamış. the espers yada mrs. miyako, tetsuo'nun karşısına çıkmak için fazla zayıflar. bu nedenle tüm güçlerini kei'de birleştiriyorlar. böylece tetsuo'yu durdurabilecekler. peki tetsuo'yu neden durdurmak istiyorlar? çünkü tetsuo da akira gibi kontrolden çıkacak ve felakete sebep olacak.

    filmde gösterilmiyor ama tetsuo neo-tokyo'daki bir çok insan gibi bir hap bağımlısı. psişik güçlerine kavuştuktan sonra normal hayatında ezilen biri olduğu için ortamda terör estirmeye başlıyor. ayrıca güçleri çok hızlı büyüyor bu nedenle şehri havaya uçurması an meselesi. tetsuo başlarda iyi gidiyor çünkü habire hap almaya devam ediyor. bu da kendisini kontrol altında tutmasını kolaylaştırıyor. mrs. miyako bakıyor tetsuo her türlü insanlara zarar verecek, durdurulması gereken biri, tetsuo'ya görünüp onu hapları kullanmamaya ikna ediyor. böylece tetsuo kontrolden çıkacak ve kendisini koruyamaz hale gelecek. the espers ile güçlerini birleştiren mrs. miyako da kei'yi kullanıp tetsuo'nun işini bitirebilecek. orijinal plan bu yani.

    tetsuo'nun filmin sonundaki haline bürünmesi de bu yüzden. şekil olarak böyle olmasının bir sebebi var. o da elindeki yeteneklerin vücudunun kapasitesini aşması. yani tetsuo'nun gücü fiziksel olarak barınacak bir yer arıyor. bulamadığında da hacim kazanmak için etrafında ne varsa absorbe etmeye başlıyor. stadyum sahnesinde dev bir yığın görmemizin sebebi de bu.

    ve en önemli soruya gelelim. kim bu akira? akira aslında the espers zamanında deneye alınan çocuklardan biri. hatta numarası da 28. akira'nın farkı şu. diğer bütün çocuklardan çok daha güçlü kendisi. ancak güçleri kontrolden çıkıyor ve tokyo'yu yok ediyor. filmin başında da bunu görüyoruz. bu patlamadan sonra filmde akira'yı parçalara ayırıp kavanozlarda sakladıklarını söylemişler ancak manga'da akira hayatta. stadyumun altında gömülü olan o dev kapsülün içinde dondurulmuş durumda ve güçlerinin kontrol edilebileceği anı bekliyor. ayrıca kimse akira'nın nasıl bu kadar güçlendiğini bilmiyor.

    manga'da akira kapsülden çıkıyor. ancak diğer çocuklar gibi değil. hiç konuşmuyor. bunun nedeni de içindeki gücün akira'nın karakterini tamamen silmesi. yani bedeninde akira diye biri yok. sadece saf enerji var. bu enerji de sadece tetsuo'nun beyin dalgalarıyla uyum gösteriyor. o yüzden akira sadece tetsuo'nun kullandığı yüksek miktarda enerjiye tepki veriyor.

    filmde evrenin tarihi, evrim ve insanların evren ile bağlantısı hakkında bir şeyler söyleniyor ancak bu kısım çok kısa. aslında durum şöyle; akira evrimde insanın bir sonraki hali. kendisi bedenen bir şey yapmadan nesneleri hareket ettirebiliyor ve sonsuz enerji yaratabiliyor. bunlar da insanlığın sorunlarını çözebilecek şeyler. ancak insanlar bu evrime henüz hazır değiller. yada filmdeki her şeyi değişim sürecinde yaşanan minik pürüzler olarak da görebilirsiniz. bu da bir bakış açısı tabi. akira enerji yaratabildiği gibi mevcut enerjileri de absorbe edebiliyor. manga'da da tetsuo'nun yarattığı patlamayı the espers'ın yardımıyla absorbe ediyor.

    --- spoiler ---

    gördüğünüz gibi hikayenin temelinde göremediğimiz pek çok detay var. manga'da anlatılan ana konuya çok az katkı sağlayan ancak müthiş derinlik kazandıran politik meseleler de bulunuyor. baya çok yönlü, çok karakterli, çok sub-pilot'lu derin bir hikaye aslında akira. filmi anlamamış olanlar için de durum aslında normal ama bu filmin kötü olduğu anlamına da gelmez. kendi içerisinde çok iyi uygulamışlar bence. çünkü dediğim gibi yüzlerce detay var bu dünya ile ilgili. mesela mrs. miyako ve tetsuo'nun arasında savaş çıkıyor. bu kısımdan bahsetmedim bile. o yüzden siz de filmi beğendiyseniz ve daha derinlemesine öğrenmek istiyorsanız bir yerlerden manga'yı edinip okumanızı tavsiye ederim.

  • edit: söylenenlere göre iş başkaymış. ilke'nin sevgilisi san francisco'daki hult business school'da olduğu için san francisco'ya gitmeye çalışıyormuş ilke. fonlanan ilke'nin eğitimi değil de başka bir şey sanırım:) bu bilgi şimdilik teyide muhtaç tabii.

    başlık sahibi kaçmış. ama herkes bilir ki bir kere internete konan şey asla yok olmaz. özetle arkadaşının sivas üniversitesi'nin amerika şubesine gidebilmesi için para toplamaya çalışıyordu. ekran görüntüsü görsel.

    dilencilik sayfası da şöyle bir şey görsel

    ne qs top universities ne de times higher education world university rankings'e girmeyi başarabilmiş, amerika'daki üniversiteler arasında da ilk 500'e ancak girebilmiş san francisco state university de yapılacak bir yüksek lisans için yapılan online dilencilik.

    bakın tekrar söylüyorum dünya çapında yapılmış sıralamalarda adı bile geçmiyor, listeye bile girememiş. amerika içinde yapılmış sıralamada da 401-500'üncü dilimine girebilmiş bir okul. aşağıdaki linkten bakabilirsiniz. derecenin us college rankings yani sadece abd üniversiteleri sıralaması olduğuna dikkat. türkiye'de bundan daha iyi en az on üniversite vardır.

    https://www.timeshighereducation.com/…te-university

    bu üniversiteler şu şekilde çalışır: başvuran ve aptal olmayan herkesin parasını verip yüksek linsans yapmasına izin verirler ki finansman sağlansın ve çark dönsün. amerikanın en iyi 500 üniversitesinden birine finansman sağlamak isteyenler burs verebilir.

    bu yöntem gerçekten güzel çalışıyor. abd'nin aksaray üniversitesi seviyesindeki yerlerden kabul alıp sonra insanların eğitim konusundaki hassasiyetlerini suistimal ederek para topluyorlar. alırsın kabulünü harvard'dan, stanford'dan sonra göğsünü gere gere bağış istersin ama sen gidip nişantaşı üniversitesi'nin abd şubesinden kabul alıp para topluyorsan bu dilenciliktir. hatta taahhüt ediyorum bu kız times higher education world university rankings'te ilk 50'ye girmiş bir üniversite'den kabul alsın ben de 500tl bağışta bulunacağım, hak etmiştir çünkü. ama bu haliyle olmaz.

    aşağıya ayrıca bursiyerimizin kalbi kadar temiz araştırma geçmişi sayfasını da bırakayım:)

    https://www.researchgate.net/…file/ilke-bayazitli-2

    gerçekten bıktım bu dilencilerden. bunlar yüzünden gerçekten başarılı ve hak eden arkadaşlarım çalışmaları için burs bulmakta zorlanıyor. bundan sonra gördüğümü böyle yerin dibine sokacağım. duyun sesimi ey vakıflar, dernekler! bu istismarcılara para kaptırmayın. hitay vakfı diye bir vakıf 3000tl bağışlamış görünüyor mesela. gerçekten faydalı yerlerde kullanılabilecek 3000tl potansiyel boşa gitti resmen. yazık.

  • yunan efsanesine göre theseus gemisiyle birlikte girit'ten zaferle dönünce atinalılar, theseus'un gemisi'nin hatıra olarak korunmasına karar verirler. geminin tahtaları eskidikçe yenileriyle değiştirilir. (bkz: restorasyon) bir zaman sonra geminin tüm parçaları değiştirilmiş hale gelir. bu durumda gemi hala theseus'un gemisi midir?

    gemide girit'te fiziksel olarak bulunmuş hiçbir parça kalmamıştır. dolayısıyla artık bu gemi o gemi değildir diyenlere hak verebiliriz. öyleyse bu gemi tam olarak hangi tahtasını kaybettikten sonra theseus'un gemisi olma vasfını yitirmiştir? heraklitos bu durumu bir paradoks olarak kabul etmeyip, geminin zaten atina'ya geldiğinin ertesi günü bile aynı gemi olmadığını, aynı gemide iki defa yıkanılamayacağını söyler.*

    aristo maddeyi meydana getiren dört sebep sıralar: şekil, madde, amaç, etkin neden. maddenin ne olduğunu belirleyen şey şekli olduğuna göre gemi hala aynı gemidir. üstelik geminin bulunuş sebebi, amacı da değişmemiştir.

    paradoks bu kadarla sınırlı değildir. geminin değiştirilen her parçası saklanmış olsa ve bunlarla ikinci bir gemi yapılırsa ne olur? eski parçalarla yapılan gemi theseus'un gemisi olur mu? cevap evetse, bu durumda iki tane mi theseus'un gemisi olur? yoksa eskinin dirilmesi yeni parçalara sahip geminin sıfatını kaybetmesine mi sebep olur?

    1 yılda vücudumuzdaki atomların neredeyse hepsi değişmiş oluyor. yeni atomları genlerimizdeki kodlara göre -ki genlerimizi oluşturan atomlar da değişiyor- tekrar dizdiğimizden aynı görünüyoruz ama 1 yıl önceki yapı taşlarımızın hiçbiri bizimle değil.

    konu bir bakıma madde ve mana çatışmasıdır. atinalılar theseus'un gemisi'nin onlara kazandırdıklarını unutmamışlardı. zamanla parçaları değişse de taşıdığı anlam onlar için değişmemişti.

    bizi biz yapan nedir? sevip değer verdiğimiz insanlar tam olarak hangi noktadan sonra o artık benim sevdiğim x değil noktasına ulaşır? hangi tahtaları değiştikten sonra? veya bizim hangi tahtamız değiştikten sonra?

  • öncelikle söylenmesi gerekiyor ki bu dizi efsane bir spider-man dizisidir.

    dizinin içeriğini biraz incelemek istiyorum.

    birinci sezon

    açılışı lizard ile hikayemiz spider-man'in hayatının ortasından başlamaktadır. yani peter parker çoktan süper güçlere sahip olmuş, liseyi bitirerek esu'ya başlamış ve daily bugle'da çalışmaktadır. orijin hikayesi seride ara sıra flashback'ler üzerinden anlatılır. birinci sezonumuz sınırları genellikle bir bölümü geçmeyen hikeyeler üzerinden seyirciyi -özellikle çizgiromana alışık olmayan kitleyi- marvel evrenine ve new york'un genel atmosferine alıştırarak spidey'nin karakteri ve kişisel hayatı üzerine yoğunlaşır. peter her zamanki gibi yalnızlıktan yakınır, mary jane watson'ın peşinden koşar, finansal sıkıntılar yaşar, yani klasik bir spider-man portresi çizilmektedir. spidey bu sezonda doc ock, cameleon, scorpion, shocker, hobgoblin, venom gibi villian'ları dize getirir. hepsi sonraki sezonlarda geri döner.

    ikinci sezon: neogenic nightmare

    ikinci sezonla birlikte hikaye genişler. artık kahramanımız villian'larla savaştığı gibi aynı zamanda kendisini neogenic bir kabusun içinde bulmuştur. yani güçlerini kaybetmekte ve mutasyon geçirmektedir. kendi problemleri ile uğraşmakla meşgul olsa da tıpkı kendisi gibi bir neogenic kurbanı olarak vampire dönüşen michael morbius'a da yardım etmeye çalışmaktadır. arada man-spider'a dönüştükten sonra curt connors ve mariah crowford'un yardımlarıyla mutasyonunu kontrol almayı başarır ancak morbius'un başkalarını da vampıre dönüştürmeye çalışması üzerine morbius ile savaşır. bu arada mary jane ile ilişkilerin hem ciddileşmesi hem de kırılma noktasına gelmesi bu sırada olur. mj harry ile çıkmaya başlar. sezon sonunda spidey mutasyon belasından kurtulur.

    genel olarak etkileyici ve karanlık bir atmosfere sahip olan bir hikaye sunulmaktadır bu sezonda.

    üçüncü sezon: the sins of the fathers

    bu sezon gereğinden fazla mistik ögelerle bezenmiş, bana göre en az etkileyici olan sezondur. açılışı doctor strange ile yapan sezon zaten ilk bölümünden itibaren sezonun gidişatıyla ilgili ipuçlarını verir. sezonun geri kalanında madame web ortaya çıkar ve spidey'e bir tür coach'luk yapmaya başlar ki her bölümde verilen mesajları izleyicinin gözüne sokarak bize okuyucu ile kitap arasına giren tanzimat dönemi yazarlarını hatırlatır. zaten spider-man gibi realist ve süper güçleri duvarlara yapışmak ve spider sense'ten ibaret olan bir süper kahramanın hikayesine bu denli aşırı mistik ögeler barındırmak başlı başına bir hatadır. özellikle dormammu'nun yer aldığı bölümler alışık olduğumuz spider-man ambiyansına hiç uymamıştır. madame web'in gözükmediği ve daredevil'ın konuk olduğu iki bölümlük mini-seri ise bana göre sezonun en iyi kısmını oluşturur. peter parker'ın hapse düştüğü vurucu bir hikayesi vardır ve mutlaka izlenmesi gerekir. şimdi bakınca sezonun geri kalanına göre hayli farklı bir havada geçtiği anlaşılıyor.

    madame web soslu mistisizmin ötesinde mj'in harry'den ayrılarak peter ile tekrar çıkmaya başlaması dışında sezonun geneline hitap eden bir hikaye yok gibidir. sezon sonunda spidey green goblin'de köprüde savaşır ve bu sırada mj ortadan kaybolur. daredevil, ıron man, rocket racer gibi kahramanların konuk olduğu bölümler ile iyi bir seyirlik sunar.

    dördüncü sezon: partners in danger

    bu sezonda düşen tempo artmaya başlar. mj'in ortadan kaybolması üzerinde depresyona giren peter hayata tutunmaya çalışmaktadır. aynı zamanda felicia hardy'nin black cat'e dönüşmesi ve spider-man'e ilgi göstermesi olayları daha da karmaşıklaştırmaktadır çünkü peter felicia'ya yakınlaştıkça mj'in anısına ihanet ettiğini düşünmekten kendini alamaz (pekala, hikayenin orijinalinde mj'in yerinde gwen stacy ve felicia'nın yerinde mj'in olduğunu biliyoruz ama asıl hikayede ölen gwen'in aksine tas'taki mj'in ölmediğini yani dönme ihtimalinin olduğunu düşünürsek peter'ı çok daha büyük bir ikilemde bıraktığını ve bu yönüyle orijinalden daha kuvvetli olduğunu kabul etmeliyiz.). bir ara morbius'un ortaya çıkması ve blade ile işbirliği yaparak avrupa'ya gitmesinden sonra felicia'nın da onlara katılması üzerinde spidey iyice yalnız hisseder. bu sırada mj çıkagelir ve ilişkileri çok daha güçlü bir şekilde tekrar alevlenir. hatta peter gizli kimliğini mj'e açıklar ve ona evlenme teklif eder.

    bu sezonun peter'ın hayatının hem duygusal hem de süperkahraman taraflarını çok güzel bir şekilde aktaran ve aradaki dengeyi çok iyi tutturan bir hikaye anlattığı söylenebilir. sezon prowler'ın konuk olduğu ve arka mahallelerde yaşayan zencilerin sorunlarını ele alan bir bölümle final yapar.

    beşinci sezon: six forgotten warriors, secret wars ve spider wars

    temponun zirve yaptığı sezondur. peter ve mj'in düğünleriyle başlar ve öncekilere göre daha uzun ve derinlikli sayılabilecek mini seriler ile devam eder. spidey amerika'dan rusya'ya uzanan bir serüvende ebeveynlerinin izini sürdükten sonra captain america ve yeniden ortaya çıkan diğer unutulmuş savaşçılara katılarak red skull'un dünyayı ele geçirme planlarını engeller. sonra geri dönen mj'in bir klon olduğunun anlaşıldığı trajik bir maceraya atılır ki bu iki bölümlük hikayenin sonunda ölmek üzere olan klon mj'in peter'a söylediği "before i go, i want you to know just one thing. if any part of me is anything like the real mary jane watson, she loves peter parker more than anything in the world... more than anything!!" sözleri, ardından spidey'nin sular altında kalan labda kendini boğulmaya bırakması ama the jackell tarafından tesadüfen kurtarılması nereden baksan etkileyici bir hikayedir. hemen ardından madame web tarafından secret wars'a gönderilen örümcek bunun sonrasında kendisini the clone saga serisinden hayli esinlenmiş olan spider wars'ta bulur ve stan lee'ye yaptığı ufak bir ziyaret sonrası gerçek mary jane watson'ı bulmak için bir yolculuğa çıkar.

    seri de burada biter. her ne kadar büyük final olarak tasarlanılmamışsa da epik bir finaldir. arkada bırakılan soru işaretleri o kadar büyük değildir bana kalırsa.

    hikayeyi tamamladığımıza göre biraz gözlemlerimizden bahsedelim:

    1) tas kesinlikle başarılı ve çizgiromana sadık bir peter parker karakteri ortaya koyuyor. spider-man tam olarak budur. serideki gözüken diğer karakterler de felicia hardy ve miles warren gibi birkaç istisna dışında çizgiromana sadık bir şekilde yaratılmışlar.
    2) bahsettiğimiz istisnaların hikayeye katkı sağladığını söylemeliyiz. örneğin michael morbius nobel ödüllü bir kimyager değil peter'ın sınıf arkadaşı olarak gösterilmiş ve felicia ile bir ilişkileri var. michael başka bir mutasyon geçirip kış uykusundan geri döndükten sonra black cat'e dönüşmüş olan felicia ile etkileyici bir ilişkiye başlıyorlar.
    3) gwen stacy, stacy ailesi ve betty brant gibi bazı karakterler ise hikayeye dahil edilmemiş. özellikle gwen'in atlanmasının hikayenin başlangıçtan yani süper güçler kazanmasıyla değil direkt peter'ın üniversite hayatından başlaması ile ilgili olduğunu düşünüyorum. gwen spidey'nin başka bir boyuta gittiği son bölümde karşımıza çıkıyor.
    4) kostüm başarılı. sezonlar ilerledikçe çizerlerin bu konuda gelişme göstermeye başladığı görülüyor.
    5) seri boyunca x-men üyeleri, daredevil, ıron man, captain america, fantastic four, shield & nick fury, punisher, doctor strange gibi kendi serilerine sahip olan kahramanlar ve bu isimlerden bazılarının düşmanları red skull, baron mordo, dormammu, doctor doom gibi karakterler yer alıyorlar. hatta pek çoğunun orijin hikayeleri de işleniyor. storm, punisher ve ıron-man iki farklı sezonda konuk oluyorlar. yanlış hatırlamıyorsam bu seri 90'larda çıkan ıron man, x-men ve fantastic four tas'ları ile aynı evrende geçiyordu. o zamanlar tüm karakterlerin hakları marvel'da olduğu için avi arad başka seriden karakterler hikayeye dahil etmekte zorluk yaşamamış. günümüzde bu kadar farklı karakteri aynı yapımda hayal etmek bile zor.
    6) bu yapımın spidey'nin kişisel hayatını, sıkıntılarını, motivasyonlarını ve romantik gitgellerini iyi bir şekilde yansıttığını düşünüyorum. belki buna ayırdıkları süre biraz daha fazla olabilirdi ama yazar ekibi şu anda aklımıza gelmeyen farklı zorluklarla uğraşmış olabilirler.
    8) öncelikle peter'ın simbiotla yaşadığı iki bölüm haricinde klasik kostümünden hiç vazgeçmemesi farkediliyor. bazı bölümlerde siyah kostümünü giyebilirdi, özellikle ağır bir atmosferi olan bölümlerde. yine de spider wars'ta farklı boyutlardan gelen spider'lar sayesinde farklı kostümler gördük.
    9) dövüş tekniklerinin, swing'lerin ve patlama sahnelerinin farklı bölümlerde tekrar tekrar kullanılması. hepimizin dikkatini çekmiştir eminim. çizer ekibinde bir türk mü vardı acaba?*
    10) madame web'in üçüncü sezonda kendisine aşırı yer bulmasını hikayeden bahsederken yeteri kadar eleştirdim sanırım. kingpin ise özellikle üçüncü sezonla birlikte hemen her villain'ın arkasındaki mastermind olarak ortaya çıkıyor. hikaye gelişimi için anlaşılır bir durum ancak biraz abartıldığını düşünüyorum. spidey bir daredevil değil sonuçta.
    11) hikayede peter'ın spider-man olmayı bırakması işlenmemiş. güçlerini kaybettiği için bırakmayı düşündüğü bir bölüm var, evet, ama bir şekilde kostümünü giyiyor ve güçleri hemen geri geliyor. spider man no more'da peter'ın yaşadığı ikilemler hikayeye pek yedirilememiş. genel bir eksiklik olarak bu da sayılabilir bence. peter'ın birkaç defa örümcek kariyeri nedeniyle kişisel hayatında sıkıntılar çektiğini görüyoruz ama biraz yüzeysel kalmış gibi.
    12) venom'un geri döndüğü mini seride anlatılmak istenenler dormammu ve bordo'nun büyü atmosferinin içinde kaybolmuş ne yazık ki. eddie brock daha iyi bir vedayı hakediyordu.
    13) murat şen seslendirmesi çok başarılı.
    14) 1987'de çıkan kraven's last hunt serisi bu hikayeye uyarlanmamış. uyarlansa çok iyi olabilirdi. çocuklar için biraz ağır kaçtığını düşünmüş olabilirler.
    15) türkçe dublajda kahramanımızdan örümcek-adam değil orijinal ismiyle spider-man diye bahsediliyor hemen her zaman. düşmanlarda da genellikle orijinal ismine sadık kalınmış. zaten gördüğüm kadarıyla marvel çevirilerde bir standart yok. venom seride zehir ismi ile çevrilmiş, mysterio kendi ismi ile kalmış mesela. scorpion veya chameleon gibi türkçesi bariz olan isimlerde pek şaşma olmasa da carnage veya shocker gibi karakterlerin çevirileri farklı yayınevlerinde birbirini tutmayabiliyordu eskiden.
    16) bu dizinin introsu bir harikadır!

    sonuç olarak bu yapım bir efsanedir. türkiye gibi çizgiroman kültürü pek gelişmemiş olan bir ülkede birkaç jenerasyonu spider-man ve marvel ile tanıştırmıştır. büyük gücün büyük sorumluluk getirdiğini öğretmiştir bizlere.