hesabın var mı? giriş yap

  • dindarız diyenlerin müslümanız diyenlerin ülkede yaptıklarını gördükçe onlara benzemekten korkmaları normal değil midir

  • deplasman tribununde 8 kisi var. farkli yerlere oturmuslar. lan insan bari sohbet eder sen kiev'in neresinden diye

    debe editi: senin anıtkabirin olmayacak, her sene öldüğün gün ve saatte saygı duruşu olmayacak sen sadece öleceksin.. daima yaşasın mustafa kemal atatürk ilke ve inkılapları.

  • resmen film gibi soygundur. kiralık kasaları tercih etmelerinin sebebi anakasalara nazaran daha kolay açılmaları olabilir. işlerini daha çabuk bitirmek istemiş olabilirler. anapara kasaları için tahminimce kaynak makinesi gerekebilir. kiralık kasalarsa ince demirdendir. hoş, tüneli kazan yanında kaynak makinesini de getirmiştir.

    ayrıca bankaların kasalarında illa ki hareket sensörleri olur, eğer soygun gece yapıldıysa bu sensörlerin çalışmaması diye bir şey söz konusu olamaz. ancak haberde soygunun gece mi gündüz mü olduğuna dair bir bilgi bulamadım. eğer sensör yoksa bu korkunç bir ihmal demektir, eğer sensör var da çalışmadıysa içeriden birileri bu işin içinde olabilir. soyguncuların illa ki bir kez kasa dairesine girmiş olduklarını düşünüyorum, ön inceleme ve durum tespiti yapmışlardır kesin.

  • neden 8 mart dunya kadınlar gunu?....

    kadınlara özgü bir günün var olması düşüncesi ilk kez, 26-27 ağustos 1910’da kopenhag’da düzenlenen uluslararası sosyalist kadınlar konferansında ortaya atıldı ve kabul edildi. bir çok ülkede her yıl kutlanmaya başladı. isveç’te ise 1912 yılından itibaren kutlanmaya başladı.

    ancak ilk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı ve değişen tarihlerde ama her zaman ilkbaharda kutlanıyordu. tarihin 8 mart olarak saptanışı 1921’de moskova’da gerçekleştirilen 3. uluslararası kadınlar konferansı tarafından olmuştur.

    iki dünya savaşı yılları arasında bazı ülkelerde kutlanması yasaklanan kadınlar günü, 1960’lı yılların sonunda amerika birleşik devletleri’nde de kutlanılmaya başlamasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. birleşmiş milletler genel kurulu, 1977 yılında 8 mart’ın dünya kadınlar günü olarak kutlanmasını kabul etti.

    ilginç bilgiler

    birleşmiş milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre;

    1. dünyadaki işlerin %66’sı kadınlar tarafından görülüyor.
    2. buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahipler.
    3. dünya’daki mal varlığının ise % 1’ine sahipler.
    4. başka bir değişle dünyadaki işlerin % 34’ü erkekler tarafından görülüyor ama erkekler dünyadaki toplam gelirin % 90’ına ve toplam mal varlığının % 99’una sahipler.

    türkiye’den rakamlar ( milliyet, 8 mart 2001)

    1. şehirlerde evli kadınların % 18’i, köylerde de % 76’sı eşleri tarafından dövülüyor.
    2. kadınların % 57,7’si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor.
    3. aile içi suçların % 90’ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor.

    dünden bugüne "kadinlar günü"

    dünya kadınlar günü ilk kez 1800'lü yıllarda bir tekstil fabrikasında daha iyi çalışma koşulları için greve giden kadın işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamayarak ölmeleriyle gündeme geldi kadınlar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de 8 mart'ta eşitlik isteklerini daha yüksek sesle dile getiriyorlar.

    8 mart'ın dünya kadınlar günü olarak kutlanması, uluslararası düzeyde kabul gören bir hal alması 1970'lere rastlasa da, bu tarihe kaynaklık eden olay ve dünya kadınlarının ortak bir gün kutlama isteğinin gündeme gelişi 1800'lerin ortasını bulur. abd'nin new york kentindeki cotton tekstil fabrikasında çalışan işçi kadınlar, 1800'lü yılların ortalarından beri daha iyi çalışma koşulları, emeklerinin karşılığında hak ettikleri ücret ve daha iyi yaşam için mücadele vermektedir. ama bunca yıllık mücadeleye karşın elde edebildikleri pek bir hak yoktur. en sonunda, 8 mart 1908 günü, haklarını alabilmek için son çare olarak greve giderler. ancak patronlar bu greve zalim bir şekilde müdahale ederler. greve giden kadınlar fabrika binasına kilitlenirler. patronlar bu yolla grevin başka fabrikalara sıçramasını engellemek isterler. ancak beklenmedik bir şey olur ve fabrika yanmaya başlar. ne yazık ki yangından fabrikada bulunan kadın işçilerden çok azı kaçarak kurtulmayı başarır yanan fabrikadan kaçmayı ve fabrikanın çevresine kurulmuş olan barikatları aşmayı başaramayan 129 kadın işçi yanarak ölür.

    aynı yıl diğer endüstri kollarındaki kadınlar da mücadeleye devam ederler. kadınların yürüttükleri mücadelenin temelinde seçme ve seçilme hakkı, günlük çalışma saatlerinin, koşullarının ve ücretlendirmenin yeniden düzenlenmesi gibi konular bulunmaktadır. dünya kadınlar gününde bugün de ilk başlarda yapıldığı gibi eşitlik için, bağımsızlık için, politik haksızlıkların ortadan kalkması için, daha iyi yaşama ve çalışma koşulları elde edebilmek için çalışılıyor.

    türkiye'de 8 mart kadinlar günü

    ilk kez 1921 yılında "emekçi kadınlar günü" olarak kutlanmaya başlayan 8 mart, 1975 yılında daha yaygın olarak kutlandı ve sokağa taşındı.

    "birleşmiş milletler kadınlar on yılı" programında türkiye de etkilenmiş, 1975 yılında "türkiye 1975 kadın yılı" kongresi yapılmıştır. 1980 askeri darbesinden sonra dört yıl anılmadı 8 mart. 1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından dünya kadınlar günü kutlanmaya başlandı.

    kadınlar 80'li yıllarda 8 mart'ı izinli yürüyüş ve şenliklerle kutlayamamışlarsa da, küçük gruplar mütevazi kutlamalarını sürdürdüler. 90'lı yıllarda kadın kuruluşlarının sayı ve çeşitliliğinin artması ile beraber 8 mart daha geniş bir katılımla kutlanılır oldu.

  • soslu patates püresi:

    patatesleri hasla. soy catalla püre yap. tereyağı ile iyice karıstır. yayvan bi tabaga al. üstünü düzelt düzlestir yani. sonra catalla delikler ac. mayonez,yogurt, sarımsak, tuzu karıstır üzerine dök. tereyagında kırmızı pul biberi yak üzerine dök. sonra kuru nane serpiştir üstüne. anladınız mı bilmiyorum.

  • ülkenin koşar adım hiperenflasyona gittiğini gösteren bir başka haber.

    yıl 2012 brent petrol 120 dolar benzin 4,50 tl
    yıl 2022 brent petrol 120 dolar benzin 26,50 tl

    işte bunlar hep rekabetçi kur. rekabetçi kur saçmalığıyla birlikte hem faizi, hem ithalatı, hem cari açığı, hem dış ticaret açığını hem de enflasyonu aynı anda coşturup ülkeyi batırdılar.

  • içi dışı bir bi insanın dürüstlüğünü gözler önüne seren cümlesi.

  • bugüne kadar erdoğan'dan başkasına vermemiş. millet onun bu seçiminin bedelini ödemiş bugüne kadar, biraz da kendisi ödesin.

  • aynı işyeri şortlu personelde çalıştırmıyor. cimer ilgilenir mi acaba?
    işletmenin tercihidir devlet karışamaz bu kadar basit. bunda mağduru oynayacak garip bir durumda yoktur.

    @sadecevatansever’in mesajı üzerine edit:
    mado’nun cevabı

    türbanlı bacılarım yine mi mağdur değil be ? :)

  • tomris tamer (henüz tomris uyar değilken yani) ülkü tamer'le evliyken aşık oluyor cemal süreya'ya. ikisi de evli aslında. sonra ikisi de ayrılıyor eşlerinden ve birlikte oluyorlar. yaklaşık üç yıl sürüyor bu aşk. o dönemin edebiyat çevrelerine göre de, aşk ki ne aşk hani.
    tomris uyar çok sağlam bir kadın. sizin aklınıza kadın gibi kadın dendiğinde kim gelir bilmem ama benim aklıma gelen üç isimden biridir kendisi. özgür, zeki, cesur, sosyal, komik, dilinin kemiği olmayan, okuyan, yazan, eleştiren bir kadın. hakkında en sevmediğim tanım ikinci yeni'nin gelinidir. (zaten türkçe'deki en çirkin kelimelerden biri de "gelin" bence. ne saçma sapan bir kelime)
    aşık olunacak kadınmış ki, ülkemizin sayılı edebiyatçı ve yazarları (ülkü tamer, cemal süreya, turgut uyar, edip cansever) kendisine aşık olmuş. ve muhakkak hepinizin hayatına dokunmuş en az bir tane şiirin/şarkının öznesi olmuş.

    cemal bey pek seviyor tomris hanımı. her akşam koşa koşa eve geliyor. tomris uyar o günleri şöyle anlatıyor;
    "evine bağlı, evinde olmayı seven bir adam -akşamları eve biraz geç gel yahu, bir erkek hiç dolaşmaz mı- dedim. ertesi gün altıyı çeyrek geçe geldi, sonraki gün altı buçuk. normalde altıda gelirdi. bir gün toz aldım, bezi silkelemek için pencereden eğildim ki kapının önünde oturmuş saatin dolmasını bekliyor" (şu tatlışlığa bakar mısınız?)
    tabi bu hikayeden tomris hanımın biraz otoriter olduğu anlamını da çıkarabiliriz. haliyle biraz fırtınalı bir ilişki yaşanıyor. bir ayrılıklarından sonra cemal süreya şu satırları yazıyor "daha nen olayım isterdin, onursuzunum senin!" (bana biri bunu yazsa, allahhhh allahhh nidalarıyla zafer turuna çıkardım.)

    ama gelin görün ki bu ilişkiyi bitiren de cemal süreya oluyor. bu konuyla ilgili tomris uyar şöyle diyor:
    "beni bıraktı ama rahat edemedi. ona göre bana sahip olunamazdı. senden ayrıldığım anda, senin hakkında, hikayen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim, benim ağzımdan kimse duymayacak, dedi ve doğrusu hiç yazmadı."

    şimdi gelelim asıl konuya. cemal süreya'nın söylediği gibi, tomris uyar için bir daha hiç yazmaması aşk acısını atlattığından mı, yoksa ölene kadar atlatamadığından mı?*