hesabın var mı? giriş yap

  • bulşit

    papa bile "bilim, evrim falan bunlar güzel şeyler." derken senin ders müfredatlarında evrimin yeri küçülüyor.

    papa diğer ruhban sınıfı üyelerinin aksine "gösterişten uzak olayım" derken sen 1000 odalı saray yaptırıyorsun.

    papa bir dinin en yüksek konumundaki insan olarak "iyi ateistler de var. belki cennete bile gidebilirler." derken senin ateistlerle ilgili yorumların "bunlar ateist"ten öteye gidemiyor.

    papa vatikan'ın tabusu sayılan çocuk taciz/tecavüzleri konusunda yüksek sesle konuşurken sizin yaklaşımınız "tecavüze uğrayan doğursun" şeklinde oluyor.

    daha sayayım mı, bence saymayayım. kendini halife ilan eden o terörist pezevenk bile papaya daha çok benziyordur.

  • dünyanın en zevkli ve sanıldığının aksine en zor spor dallarından bir tanesi eğer bir de küçük yaşta başladıysanız oynamaya tadından yenmez. özellikle pivot oynayan insanlar için çok zor bir spordur; yediğiniz dirseğin, dizin, parmağın, dişin haddi hesabı yoktur. şut atarken genel olarak savunmaya doğru koştuğunuz için ciddi sakatlıklar doğabilir.

  • güzellik kavramı göreceli olmakla beraber, genetik miras güzel olmaya yetmez. başka şartlar da gerekir. (genellemeler bütün kötülüklerin annesidir)

    maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi'ne göre insan ihtiyaçları temel ihtiyaçlar ve üst düzey ihtiyaçlar olarak ikiye ayrılır.
    temel ihtiyaçlar;
    1. temel ihtiyaçlar (yeme, içme, şu)
    2. güvenlik ihtiyaçları (barınma, tehlikeden korunma)
    3. ait olma, sevme, sevilme ihtiyacı (kız arkadaş, bir gruba girme, statü kazanma)
    4. saygı, saygınlık ihtiyacı (başarılı olmak, isim yapmak)

    üst düzey ihtiyaçlar;
    5. bilme, anlama ihtiyacı (dünya turuna çıkma)
    6. estetik ihtiyacı (sanatsal ve kişisel tatmin)
    7. kendini gerçekleştirme ihtiyacı (emekli olup, kendi domatesini yetiştirmek)

    amerikalı psikolog abimiz abraham harold maslow'a göre insan ihtiyaçları seviye seviye ilerler. yani bir insan açken telefon modelini, güvenlik sorunu varken tiyatroyu, geçim sıkıntısı varken dış güzelliğini düşünmez. ülkemiz yıllarca terör sorunu, darbeler, işsizlik, enflasyon, daha özelde aile baskısı, evlen baskısı, erkek şiddeti gibi sorunlarla uğraştı durdu. insanlar spora, sanata, kendilerine vakit ayıramadılar. çünkü daha önemli sorunları vardı; para kazanmak, dedikodu çıkmasın diye evlenmek, töre cinayetine kurban gitmemek için evlenmek, çocuk yapmak vs.

    kimse kız çocuklarına da erkek çocuklarına da fikirlerini sormadı. evlendirdiler, ya istedikleri işte çalıştırdılar ya çalıştırmadılar. ses çıkaranı dövdüler. mutsuz nesiller yarattıklar. mutsuz, geçim sıkıntısı çeken insanın nasıl göründüğü, nasıl koktuğu, vücut hatları, saçı, makyajı, dişi, game of thrones umrunda olmuyor maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre.(istisnalar vardır tâbi)

    mutlu, refah seviyesi yüksek insanlar mutlu nesil yetiştiriler, mutlu nesiller kendilerine bakarlar, spor yaparlar, hobi edinirler. hem fiziksel hem ruhsal olarak yetişir giderler...

    önce fakir bir ailede dünyaya gelmiş ünlülerin 15-20 yaş arası hallerine bakın sonra da 30 yaş civarı hallerine bakın. para, mutluluk, imkan ve istek olunca insan kendini hem fiziksel hem ruhsal olarak değiştirip, geliştirebiliyor.

    başka ülkelerden örnek vermek gerekirse hindistan'da bir bollywood'un kadın yıldızlarına bakın bir de sokaktaki kadınlara bakın. bollywood yıldızları dünya çapında güzellikleriyle göz kamaştırırken sokaktaki kadının yüzünden acı, korku eksik olmaz. çünkü 15-16 yaşında zorla evlendirilmiştir, şiddet görmüştür, tacize uğramıştır, değil okumak için kitap tuvaleti bile zor bulmuştur.

    son olarak 1-2 ülke dışında spor ve sanatta başarılı, söz sahibi ülkelerin hepsinin refah seviyesinin yüksek olduğuna hepiniz dikkat etmişsinizdir. işsizlik, iç savaş, siyasi-ekonomik krizler, salgın hastalıklar, kıtlıklar varken sanat ve spor ilgi görmez.

    edit; ekleme.

  • yıllar bana şunu öğretti ki regl dönemindeki kız ibnesin dese hayır önde gideniyim diyeceksin.

  • bugün ilk kez görüp denediğim sucuk. ününü bazı yerlerden çok duymuştum bir bakayım dedim. yediğim sucuklar kahverengi, simsiyah sucuğu görünce ne tepki vereceğimi şaşırdım. dıştan kokladım ve adeta bir pastırma kokusu aldım. eve gelip bir kestim aman allahım o da ne.. mis gibi buram buram sucuk kokuyor. yani hakiki et kokusu var. şöyle bir yağda iki tane denemek istedim, pişirdiğim sucuklardan sonra tavadaki yağ donarken bunda hiçbir şey olmadı yağ aynı yağ. heh dedim sucuğun hasıymış gerçekten.

    sucukların o meşhur yedikten sonra ağıza gelen o sevimsiz kokudan eser yok. bende genel bir gaz problemi de var. yani sucuk yedikten sonra çoğu zaman bende inanılmaz tokluk hissi yapar. fakat bu sucuk gerçekten çok hafif, hiçbir etki yok mis gibi. tüketmeyen varsa şimdiden tüketsin. sucuk yediğimi uzun zaman sonra ilk defa hissediyorum.

  • bir tane evinin halen borcunun oldugunu soylemis diger borcsuz evlerinin kac tane oldugunu bilmiyoruz.

  • 5 kardeş kağıt toplama işini bitirip eğlenerek eve dönüşe geçiyor. "kardeşlerden en büyüğü iterken küçüklerde kağıt toplama aracına binerek doyasıya eğlendi" .bu cümleyi haber metni olarak yazan arkadaş isterse benim kağıt toplama arabama binip üzerinde doyasıya eğlenebilir.

  • muhtemelen üniversite çağında birinin önermesi.

    ben de o yaşlarda "son zamanlarda kafka çok popüler" diyordum, bundan 10-15 sene önce filan.

  • sarıyer beşiktaş minibüsü, bundan 1-2 sene öncesi. ben en arkanın bir önünde yanımda bir teyze ile oturuyorum, en arka koltukta ise olayın kahramanı yaşlı bir amca var. (öğretmen emeklisi olduğunu sanıyorum)

    neyse, bir olay olmadan minibüs gidiyor, birisi parasını uzatıyor sonrasında:

    - 1. levent ne kadar?
    - 1400 abla

    o anda arka koltuktaki amca birden kabarıyor:

    - 1.levent ne kadar dediniz şoför bey?
    - 1400
    - e ben demin maslak için 1400 verdim?
    - ikisi de 1400 beyefendi
    - e olur mu canım öyle! onun yolu daha uzun!!!
    - öyle işte...

    1-2 dakika amca söylenir. sonra yine sesini yükseltir:

    - ne saçma şey! benim gideceğim yoldan çok daha uzun. o niye 1400 veriyor? niye benle aynı? daha fazla vermesi lazım?
    - amca tarifeler öyle
    - ne demek canım! öyle saçmalık mı olur? neden fiyatlar böyle?
    - fiyatları ben koymuyorum beyefendi.
    - sen koydun demiyorum. neden böyle diyorum. neden?

    1-2 dakika durur, tekrar başlar

    - böyle saçma şey mi olur... ikisi de aynı. ne acayip.
    - ...
    - o uzuuuuuuun gitsin, 1400... benimki daha yakın. az vermem lazımdı. fazla para aldınız.
    - ...

    1-2 dakika sonra tekrar başlar ama bu sefer ben dayanamam arkama dönüp cevap veririm:

    - benden fazla para aldınız bence. ikisi de aynı para olm....
    - amca, tarifeler böyleymiş. tutup şimdi otobüse binsen benim yolum daha kısa diye yarım bilet mi vereceksin? illa ki gittiğin yol kadar ödemek istiyosan taksiye bin, onda haksızlık yok bak
    - senlen konuşmuyorum delikanlı!!!!

    bir anda yanımdaki teyze gaza gelip arkasını döner ve:

    - onlan konuşmuyorsun ama hepimizin kafasını belliyorsun! bir sus be adam! bir sus!
    (akabinde bana doğru dönüp sessizce "bunamış..." der)

    amca susar...