hesabın var mı? giriş yap

  • üst edit: hepsiburada.com genel merkezinden arandım. hepsiburada'nın sahte ürünlere karşı politikasının çok net olduğunu, sahte ürüne taviz verilmediğini belirttiler. bununla birlikte sahte ürünle mücadele konusunda çeşitli yaptırımlar uyguladıklarını ve gelecekte bunları geliştireceklerine dair bilgi ilettiler. bizim konumuz için de ürünün ellerinde olmadığını ve bu sebeple oluşan zarar ile ilgili fiyat farkını hediye çeki olarak tanımlayacaklarını belirttiler. sahte ürün satan firmalar için caydırıcı olması açısından çeşitli önerilerde bulundum ve dikkate alacaklarını söylediler. destekleyen tüm yazarlara çok teşekkür ederim. teşekkürler sözlük.

    14 ağustos 2021 tarihinde eşime "dyson airwrap™ complete uzun saç şekillendirici (dyson türkiye garantili)" adlı ürünü hepsiburada üzerinden 3.646,01 tl'ye satın aldık. o dönemde hemen hemen tüm sitelerde ürünün fiyatları bu civardaydı. cimri.com 1 yıllık fiyat değişimi

    eşim yaklaşık 1 yıldır elimizde olan bu üründen memnun kalmadığı için işe yaramaz olduğunu düşünüp pek kullanmıyordu. geçtiğimiz günlerde eşim bir arkadaşımızın evinde aynı ürünü görüp kullanınca bizim aldığımız ile arasında ciddi farklılık olduğunu gördü. bu duruma istinaden aldığımız üründe arıza olduğunu düşünerek dyson müşteri hizmetlerine başvurduk.

    dyson müşteri hizmetleriyle ürüne ait seri numarasını paylaştık. görsel. müşteri hizmetleri, ürünün orijinal olmadığını ve bu sebepten ötürü ürüne servis kaydı açamayacaklarını belirttiler. buna istinaden hepsiburada.com müşteri hizmetleriyle görüşüp ürünün orijinal olmadığını ve bu konuda ne yapmamız gerektiğini sorduk. onlar da satıcı firma ile iletişime geçip dönüş yaptılar ve ürünü ilgili firmaya göndermemizi istediler.

    biz, hepsiburada.com'a üstüne basa basa ürünü dyson türkiye garantili olarak aldığımızı bu sebeple hiçbir şekilde onarım/iade kabul etmediğimizi yalnızca orijinal ürün ile değişim istediğimizi söyledik. onlar da "ilgili firma tarafından ürününüz incelendikten sonra size yardımcı olacağız" dediler. biz de hepsiburada.com'un bu sözüne güvenerek ürünü ilgili firmaya gönderdik.

    09 eylül 2022 tarihi itibarıyla ürünümüz incelenmiş ve iade alınmasına karar verilmiş. ürünümüzün 14 ağustos 2021 tarihinde aldığım ücreti olan 3.646,01 tl kartımıza iade edilmiş. görsel. oysa hali hazırda ürünün satış fiyatları bu rakamın çok çok üstünde. oysaki biz sadece ürünün orijinal olanıyla değişim yapılması durumunu kabul edeceğimizi kendilerine belirtmiştik.

    hepsiburada.com ile tekrar iletişime geçtiğimizde bu geri bildirimimizin çok kıymetli olduğunu, ürünün sahte olduğunu belgelendiği için ilgili satıcı ile ticari faaliyetlerini sonlandırdıklarını belirten bir cevap verdiler. görsel

    biz ilgili firmanın üyeliğini sonlandırmanın bizim zararımızı karşılamadığını, hepsiburada.com'a güvenerek bu ürünü aldığımızı, mağdur edildiğimizi ve ayrıca iade edilen tutar ile hiçbir şekilde ürünü alamayacağımızı kendilerine ilettik. ancak konu ile ilgili "git kime şikayet edersen et" tarzında bir yaklaşımla yasal haklarımızı kullanabileceğimizi belirttiler. görsel

    biz, hepsiburada.com'a güvenerek satın aldığımız sahte bir ürünü gerçek diye 1 yıldır kullanmaktayız. sahte olduğunu tespit ettikten sonra bize iade edilen para ile biz şu an ancak ürüne ait birkaç başlık satın alabiliyoruz. talebimiz ürünün orijinali ile değiştirilmesi. ancak hepsiburada sahte ürün satıldığını kabul etmesine rağmen hiçbir şekilde çözüm sağlamaya yanaşmamakta. bu yüzden son çare sözlüğe yazarak hakkımızı aramak istedik.

    düzenleme 1: 1 yılda nasıl ürünün sahte olduğunu fark etmesin diyen arkadaşlar var. bir ürünü daha önce kullanmadıysanız elinizdeki ürünün orijinal olup olmadığını nasıl anlayabilirsiniz? yani düşünün ki birisi size daha önce kullanmadığınız bir ürün getiriyor ve siz o ürünü orijinal diye düşünüyorsunuz ve kullanıyorsunuz. ancak o ürünü kıyaslayabileceğiniz farklı bir ürün gördüğünüzde aradaki ayrımları yapabilirsiniz. kısaca ikinci resim olmadan aradaki 7 farkı nasıl bulabilirsiniz?

    düzenleme 2: bazı arkadaşlar ürünün güncel fiyatı ile ödediğimiz arasındaki farkı talep ettiğimiz gibi bir mantık kurmuşlar. kesinlikle bir böyle talebimiz yok. tek talebimiz sahte ürünün orijinali ile değiştirilmesi. zaten ürünü gönderme amacımız buydu. ürünü gönderirken kesinlikle iade istemiyoruz değişim istiyoruz demiştik, hepsi notlarda var. biz ürünü gönderdik. şimdi elimizde ürün yok onun yerine 3646 tl var. ancak bu parayla hiçbir şekilde bu ürünü alamıyorum. hak mı bu?

    düzenleme 3: firmanın kullanıcı adını kapatmak bir çözüm değil. caydırıcı da değil. bugün o firma belki 100 müşteriye bu ürünü sattı. sahte olduğunu anlayan 5 kişiye ücret iadesini yapsa bile firma ciddi bir kar etti demektir. ayrıca bugün o firmanın satıcı adını kapatsan bile yarın birinin adına tekrar şahıs firması kurup satış yapabilir. caydırıcılık nerede?

    düzenleme 4: hepsiburada ürünün sahte olduğunu kabul eden mesajı 10 eylül'de yazdığı için başlık 10 eylül diye açılmıştır.

    düzenleme 5: yüzden fazla destek mesajı geldi. herkese çok teşekkür ederim. başlık sayesinde aynı satıcıdan satın alan bir yazar daha ürünün sahte olduğunu fark etti ve hepsiburada'ya başvurdu. bununla birlikte onlarca yazar ilgili pazaryerinden aldığı deterjandan kulaklığa kıyafetten telefona kadar birçok ürünün sahte olduğuna dair deneyimlerini anlattı. bu sorun çözülse bile türkiye'deki pazaryerlerinin sahte ürüne karşı sıfır tolerans politikası göstermesi gerekiyor. bence her önüne gelen satış yapamamalı.

    düzenleme 6: hepsiburada üzerinden satış yapan satıcının sahte ürün göndermesinden hepsiburada'nın sorumlu olmadığını yazan bazı yazarlar olmuş. o zaman hepsiburada aydınlatma metnine "hepsiburada.com satıcıların sattığı ürünlerden mesul değildir. satıcılardan aldığınız ürünlerin orijinalliğini sorgulamak tüketiciye aittir" yazsın bir zahmet ve hepsiburada üzerinden alışveriş yapacak arkadaşlar bu koşula göre alışveriş yapsın.

  • çok üzücü bir durumdur. neden kullanıyorsunuz? diye sorulmuş.

    insanlar maalesef genç yaşlarda bu illete başlıyor. bu tozun tüccarları, bodi salonlarındaki gençlere yaklaşıp çat diye portein hapı iğnesi basıyor ve illet sürekli yayılıyor. geçen hafta maalesef bir arkadaş daha bu sebepten dolayı hayatını kaybetti.

    olay samsun'da gerçekleşiyor. akşam 21.00 sularında bodicilik salonunundan eve gelen r.s, annesinden acilen para istiyor. parayı alamayan genç önce annesinin bacağını ısırıp kandaki tozları çekmeye çalışıyor.

    yaralı annesinin bağırışlarını dinlemeyip toz tüccarlarını eve çağıran genç, televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi eşyaları değerinin çok altında satarak karşılığında portein tozlarından alıyor. komşuların iddiasına göre tüccarlar evden çıkarken ''yarasın koçuma, sütle iç tamam mı?'' gibi ifadeler kullanıyorlar. fakat toz bağımlısı genç kendisinden geçiyor ve porteinleri burundan çekince maalesef hayatını kaybediyor.

    tedavisinin ardından yerel basına konuşan anne e.s ise zehir tüccarlarının bir an önce yakalanmasını istedi. oğlu r.s'nin protein tozuna karşı verilen amansız mücadelede unutulmamasını temenni etti.

  • ebesinin amı artık.

    akbank internet’in kurumsal mobil girişinde az önce şifre değiştirirken karşıma çıkan uyarı. bireyselde de böyle mi bilmiyorum.

    bu kriteri tutturacağız diye şifreleri sağa sola yazıyoruz daha büyük güvenlik açığı oluyor.

  • dunyada ates sadece olimpos'un tepesinde yanmaktadir. insanlar soguktan ve vebadan kirilirken tanrilar atesi sadece kendilerine saklamaktadirlar. kendiside tanri olan prometheus'un gonlu buna razi gelmez ve atesi bir gece olimpostan calip insanlara verir. cezasi cok buyuk olur. zeus tarafindan kayalara baglanip cigerlerinin kargalar tarafindan yenmesine mahkum edilir. olumsuz oldugundan bu iskence sonsuza kadar hep tekrarlanicaktir.
    ates hirsizi olarakta bilinir. eger bir tanriya inanacak olsaydim o tanri kesinlikle prometheus olurdu.

  • bakın tekrar söylüyorum;
    (bkz: insan ırkı yok edilmeli)

    bilmem kaç milyarlık gezegen. ne canlı türleri geldi geçti hala geçmeye devam ediyor ama bu dünya bu evren insan ırkı kadar şerefsiz, adi ve vahşi bir tür daha görmedi görmeyecek. el birliğiyle linç ettiğiniz domuz bile insandan daha merhametli daha vicdanlı.

  • o’nunla 18 ay kadar birlikte çalistik. gürün’de savci yardimcisiydi.demek ki 1981-1982 yillari imis.

    bir polis komiseri,adam öldürmege tesebbüs suçundan yargilaniyordu.sanik komiser durusmada bu savci arkadasimizi reddetti.hakim ve heyet’in reddi cmuk’a göre mümkündür.ancak savci taraf oldugundan reddedilemez.buna ragmen arkadasimiz durusmadan çekildi.ilk defa niçin bu kadar çekingen davrandigini anliyamadim.sordum açik bir cevap alamadim..

    ilçede bir sehir kulubü vardi.genelde her ilçede olur.kisin isten sonra ugruyoruz.kimi oyun oynuyor (briç,konken vs.) kimileri de seyrediyor.içerde soba yaniyor.gelen paltosunu vestiyer ve duvarlardaki askilara asiyor.bizim savci, paltoyla oturup saatlerce oyun oynuyor.bir yandan da terliyor.dedim ki ”bu kadar terliyecegine paltonu çikarip vestiyere filan versen.. “ suratima bir seyden haberin yok der gibi bakti “ yav ..asmasina asayim da ya biri cebime esrar filan koyarsa” dedi.sasirdim….bütün kis o klupte paltoyla oturup oyun oynadi.

    iskilli oldugunu herkes biliyormus meger.ara sira inceden alaya aldiklari da oluyordu.bir gün jandarma bölük komutani yüzbasi,bana ugramisti.tesadüfen savci arkadasim da geldi.yüzbasi birden konuyu degistirip “sayin savcim cezaevinde tünel kazanlar topragi nereye koyuyormus biliyor musunuz ?” sorusuna ” yoo..” deyince “saksilarda biriktiriyorlarmis…” bu laf üzerine,izin isteyip odamdaki telefondan cezaevi müdürüne “ ne kadar saksi varsa hepsini attir” emrini verdi.akabinde de cezaevine gitti.

    izne ayrilirken masasinin üzerindeki takvimin tüm yazili sahifelerini yirtar,bos sayfalari birakirdi.

    bilirsiniz uzun araçlar ,bu niteliklerini belirtmek için araçlarin arkasina sagli sollu flama koyarlar.
    bizim savci böyle bir araci arkadan görünce “kizil bayrak asmis” diye sürücüsü hakkinda (o dönemde daha kaldirilmamis olan ) tck 141-142 den sorusturma yapmisti.(komünizm propagandasi)

    ama en önemlisi simdi anlatacagim.bir , adam öldürme suçu nedeniyle x köyü yaylasinda “geceleyin kesif” yapmamiz gerekmisti.kesif günü araziyi çiplak gözle görüp gerekli tespitleri yaptiktan sonra saatinde de kesfi yapmamiz daha saglikli oluyordu.bu yüzden gündüzün,güvenlik için jandarmayi sevk edip,biz de bir binek araci ile köye hareket edecegiz ,savci yok.baktim jandarmalarin ortasinda oturuyor.”gel bu arabaya bin” dedim.”böyle iyi” dedi.üstelemedim.köy yaylasina vardik.tespitlerimizi yaptik.kesif saatine daha epey zaman var.muhtar köy odasina davet etti.köy odasinda biraz vakit geçirdik.ayran ikram ettiler.herkes içti.savci reddetti.köy odasinin kapisinda ugurluyorlar.birisi gögsünü kasiyor.olabilir insanlik hali.savci hemen irkildi; “sen niye öyle yapiyorsun,tabanca mi çikaracaksin,aç bakayim belini” müdahale ettim.adami aramaktan vazgeçti.yaylaya dogru yürürken “ben niye ayran içmedim biliyor musun ?” diye sordu.” yoo..” dedim.”ya zehir varsa “ demez mi…
    neyse,saat geldi kesfe basladik.bu arada tanik dinledim.cmuk geregince ,tanik beyanina karsi,taraflara ve vekillerine ne diyeceklerini sordum.savci uzaktan “diyecegim yok”.dedi döndüm göremedim.yerde yatan adamlar var.niye yatmislar ? anlasilmaz bir sey… savci da yatmis yere.sebebini sordum.”kesfi seyredenler bir hadise çikarir diye yere yatirdim” dedi.jandarmalar da yatanlarin üzerine silah dogrultmuslar…pes dogrusu dedim ve yine o jandarmalarin arasinda,diger kesif heyeti kendi arabamizla ilçeye döndük.

    çok yasamadi savci arkadas.oysa benden gençti.bitlis’e tayin olmus,sonra galiba amasya’ya en son
    lüleburgaz’a .yaklasik bes yil sonra öldü…yok vesveseden ölmedi.

    söylemeyi unuttum.kibrit kullanmazdi.sigaranin birini söndürmeden ötekini yakardi.akciger kanserinden öldü…

  • roma doneminde ortaya cikan bir dusunce ve felsefe akimi. tarihsel donemi icinde degerlendirildiginde, yavas yavas tarihe karisan site yasaminin golgesindeki bireyin kendini sorgulamasi ve dunyada kendine anlamli bir yer bulma cabasi olarak anlasilabilir. huzunlu bir hikayenin baslangicidir stoacilik, dunyadan kacisin, insanin kendi bedenine hapsedilmesinin dusunsel miladini gosterir bize. bir zamanlar var olmanin, insan olmanin vatandas olmak anlamina geldigi; yasamanin (bkz: bios) site yasaminda aktif olarak yer almak oldugu, bireyin kendini gosterebilecegi alanlar bulabildigi bir donemde, kimse tarafindan yonetilmeyip kimseyi yonetmezken, koca bir bosluk icine dustugu zamana isaret eder. surekli genisleyen bir imparatorluk dusuncesi, bir birlik hayali, erisilemeyen bir gucun golgesi altinda kaybolan bireyi temsil eder. kendine kalan bedenine sarilan, onu acidan, zevkten korumaya calisan, dunyada kaybettigi yeri soyut bir duzlemde yakalamaya calisan insanin draminin gostergesidir stoacilik.
    bu yuzden hegel, efendi kole diyalektigi'nde stoaciligi tarihsel bilincin ilk asamasi olarak algilar. stoacilik ona gore, bireyin asimetrik bir iliskide, varligini kanitlamak yolunda attigi ilk adimdir, kendine ait bir zihnin, kendine ait bir ozgurluk alanin yaratilmasi cabasidir. kisi, digeri yoluyla erisemedigi varliginin taninmasi olgusunu kendine referansla kurgular, donusturemedigi, katilamadigi bir dunyaya karsi kayitsizlikla yaklasmaya baslar. ihtiyaclarindan, iliskilerinden, dunyevi olan herseyden siyrilmak stoaciligin ozgurlesme yolunda ongordukleridir. olumu de bu yuzden bu denli sicak karsilarlar. olum ozgurluktur, olume hukmetmek ise, dunyaya katilamamis bireyin elinde kalan son guctur.

  • ayrılmışsındır, 9 sene olmuştur, görmeyeli de 7 sene, herhangi bir iletişim olmayı 6 sene. ilişkin vardır, nişanlısındır, evli, belki 50 yaşındasındır, coluk cocuk sahibisindir. ama bir şarkı çalar eskilerden, aklına o gelir, tatildesindir, denizi izlersin, bir bira söylersin, birden aklına gelir yine. ayıptır lan dersin, acaba akıl hastası mıyım? değilsindir, tutkudur o, özlemdir, yarım kalan seydir, tamamlamak istersin, koymustur pis.

    hep sonradan gelir aklın başına, hep sonradan..