hesabın var mı? giriş yap

  • 20 li yaşlarda çok daha sık görüyorduk bunu. sonradan azaldı ama yılda 1 görürüm gene.

    eksik kalan dersleri tamamlamak için mecbur dönülür. türkiyenin bir çok yerinde bi çok farklı insanın aynı rüyayı görmesi basit bi tesadüf değil.

    eğitim sistemimiz bilinç altımızda benzer bi tahribat yapıyor. gerçekten türk eğitim sistemi 5-6 yaşındaki akıllı çocukları alıp 22 yaşında çeşitli ruhsal sorunları ve tahribatları olan ve maalesef bomboş bi birey olarak topluma kazandırmak üstüne kurulu.

    bu arada buna çok benzer bi fenomen de askerin ilk haftası 3-5 gün sıçamamaktır. bunu da çok fazla insan yaşıyor duyduğum kadarıyla. insan bedeni olaylar karşısında benzer reaksiyonlar veriyor cunku hepsi bilimsel.

  • twitter'daki fellowship of fans adlı hesabın paylaşımlarına göre dün yayınlanan karakter posterlerinden bir çoğunun hangi karaktere ait olduğu ve kimler tarafından canlandırılacakları belli olmuş. ya da en azından kendilerinin tahminleri bu şekilde. ancak bu gibi hesapların genelde "içeriyle" bağlantılı olan hesaplar olduğunu unutmamak lazım. bazı karakterlerin yanına iliştirdikleri ipuçları pek işin içini bilmeden, sadece tahmin yürütmekle yazılacak bilgiler değil çünkü. zaten bunları birer tahmin olarak değil, "exclusive (özel)" ifadesiyle paylaşmışlar. üstelik ilk sıradaki karakteri canlandıracağı söylenen oyuncuyla ilgili geçen aylarda çıkan haberlerle de uyuşuyor. bu nedenle gerçek olduklarını düşünebiliriz bence bu "tahminlerin". buna göre ;

    - herkesin sauron (ya da witch king yani angmar'ın cadı kralı) olduğunu sandığı siyah zırhlı ve kılıçlı olan karakter sauron değil, adar'mış. tolkien'in kitaplarında olmayan, senaristler tarafından yaratılan bir karakter. sauron'un uşaklığını yapan, doğruluktan sapmış bir elf olduğu belirtilmiş. dizinin 1. sezonundaki esas kötü olarak karşımıza çıkacakmış. karakter joseph mawle tarafından canlandırılıyor. kendisi game of thrones'ta benjen stark'ı canlandırmıştı :
    adar
    joseph mawle

    - elinde padişah fermanı gibi bir ruloyu hafiften açmış şekilde baş aşağı tutan kişi celebrimbor. karakteri canlandıracak olan oyuncu ise charles edwards :
    celebrimbor
    charles edwards

    - yıldızlı sarı kaftanlar içinde yüzüklerle dolu parmaklarını kavuşturan kişi gil-galad. benjamin walker tarafından canlandırılıyor :
    gil-galad
    benjamin walker

    - üstünde kuleli bir şehir minyatürü olan asayı taşıyan kişi elrond. minyatürde görünen şehir gondolin. karakteri robert aramayo canlandırıyor, ki kendisi game of thrones'un 6. sezonunda eddard stark'ın gençliğini canlandırmıştı :
    elrond
    robert aramayo

    - kırmızı elbiseli, elinde bir kitap taşıyan kişi isildur'un kız kardeşi carine. karakteri ema horvath canlandırıyor :
    carine
    ema horvath

    - omzuna halat asmış olan, acaba hobbitlerden biri midir dediğimiz taşralı görünümlü kişi isildur himself. karakteri maxim baldry canlandırıyor :
    isildur
    maxim baldry

    - zırhlar içinde, bir yarısı altından bir yarısı gümüşten yapılma o zarif hançeri tutan kişi, doğru tahmin ettiniz, galadriel. karakteri morfydd clark canlandırıyor. posterde görülen zırhı helcaraxe'den (gıcırdayan buzul) geçilen sahnede giyiyormuş. hançerin baş tarafında bulunan oymalar ise valinor'un iki ağacı laurelin (altın ağaç) ve telperion (gümüş ağaç) :
    galadriel
    morfydd clark

    - kral arthur'un yuvarlak masa şövalyeleri gibi önünde üstü güneş gibi bir desenle süslü, altın sarısı kılıcı tutan kişi elendil. karakteri lloyd owen canlandırıyor. ancak posterde tuttuğu kılıcın dizinin kendisinde elendil'in asıl kılıcı olarak kullanılacak olan kılıçla aynı olmayabileceği söylenmiş :
    elendil
    lloyd owen

    - elinde cüce baltası tutan kişi tabii ki de bir cüce. hem de cücelerin en büyük babası durin... karakteri owain arthur canlandırıyor :
    durin
    owain arthur

    - takmış takıştırmış, sürmüş sürüştürmüş, boynundan yerlere kadar uzanan tiril tiril bir gömlek giymiş gibi görünen karakter ise cüce kraliçesi. karakteri sophia nomwete canlandırıyor. kendisi dizide bir maden çöktükten sonra üzücü bir ağıt yakacakmış. hadi bakalım, siyahi cüceniz hayırlı olsun. kapışmaya başlayabilirsiniz ^^ :
    dwarven queen
    sophia nomwete

    - ben-hur mu desem, the ten commandments mı desem, spartacus mı desem yoksa troy mu desem, ne desem bilemediğim filmlerdeki saray soyluları gibi koca koca altın süsleri, şatafatlı yüzükleri takıp muhteşem yüzyıl kaftanları gibi işlemeli mavi kıyafetler giyen kişi ise pharazon (ama henüz ar-pharazon değil). karakteri trystan gravelle canlandırıyor :
    pharazon
    trystan gravelle

    - son olarak ağaç kabuklarından yapılmış gibi duran, üstünde ağaç yaprakları ve bir insan sureti bulunan zırhı giyen, elinde ok tutan karakteri de ismael cruz cordova canlandırıyormuş. kendisi the mandalorian'ın 1. sezon 6. bölümü the prisoner'da qin karakterini canlandırmıştı. güç yüzükleri'nde ise karakteri insan köylerindeki savaş sahnelerinin çekildiği setlerde görülüyormuş ancak karakterin kim olduğu henüz belli değil :
    gizemli savaşçı
    ismael cruz cordova

    e daha ne olsun? bence ziyade olsun... paylaşımların doğru olup olmadığı ilerleyen günlerde belli olur.

  • kimse büyük konuşup yazar arkadaşa akıl vermesin bence. bu kalp öyle bir orosbu ruhlu ki kilitlendimi boku yiyorsun. kendini kandırıp türlü türlü bahaneler ile avutuyorsun.

    çok geçmiş olsun kardeşim inşallah tez zamanda düşündüklerin ya da iç sıkıntın yanlış çıkar.

    lütfen güzel sevenler üzülmesin allahım, bu gece sana dua edeceğim

  • bence ayar değil. cevapta şunlar da yazıyor:

    "niye biz topladığımız vergileri eğitime, sağlığa, sosyal güvenliğe, ar-ge'ye harcıyoruz? şimdi bize söylesin, hangi harcamayı kısacak? eğitimi mi kısacak, sağlığı mı kısacak, maaşları mı düşürecek? hayır. yoksa çıkarsınız, seçim arefesinde vaatlerde bulunursunuz ama o vaatlerin içini doldurmanız lazım. yoksa milletin gözünün içine baka baka yalan atamazsınız."

    vallahi klozeti altından, sabunluğu granitten, aylık elektrik faturası 750 bin tl olan bir saray yapmazsan, bir yerden bir şey kısmana da gerek kalmaz. bir hırsıza oy vermektense, gerçekleştiremeyecek olsa bile amacı topluma fayda sağlamak olan birine oy vermeyi tercih ederim.

  • suphi'yi yetiştiren insanın açıklaması oluyor nedense, çünkü yetiştirmek kadının görevi.

    türkçe'den türkçe'ye çeviri yapalım biraz, belki işe yarar. kadın diyor ki; babası sapık ve hasta ruhlu, oğlumu yetiştiren de bu adam. oğlumun böyle olmasının sebebi de bu adam. bir melekten tecavüzcü bir katil yaratıldı, kimse böyle doğmaz.

    kadının söylediklerinden (en azından şu haberdeki kadarından) hiç de öyle oğlunu hasta diye aklamaya çalışma falan yok. hem özgecan'a yapılanlara hem bunu yapanın doğduğunda melek gibi gördüğü oğlu olmasına canı yanıyor kadının. benim oğlum suçsuz demiyor, oğlumdan bu caniyi yaratan kocamdır diyor. içinde bulunduğu ruh halini de az biraz düşünmeye çalışırsanız iyi kötü ifade etmiş işte. kadının isyanı bir bebekten suphi'yi yaratan zihniyete, açıklamanın tamamı bu kadarsa fazlasını çıkarabilmek biraz vicdansızlık oluyor sanki.

    kadın adamı suçluyor açık açık siz sanki o ailede doğmuş büyümüş gibi suphi'yi yetiştiren o ama o suçlu diyorsunuz. bu annenin eşinden şiddet gördüğüne dair haberleri de hatırlatalım bu arada. (kadın niye adamı suçluyorun cevabı bu haberlerde)

    editasyon: kadının konuşmasının tamamı da yayınlandı, hala merak ediyor musunuz kadın niye adamı suçluyor diye? hala düşünebiliyor musunuz kadın oğlunu aklamaya çalışıyor diye? hala inanabiliyor musunuz bu kadının da bu erk'in kurbanı olmayıp bilerek, isteyerek bir cani yarattığına?

  • edebiyat tarihinin en iyi giriş cümlesi çok iddialı ancak en güzellerinden biri nazarımca şudur:

    "birden kaldıramlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi, içimdeki sıkıntı eridi."

    (bkz: aylak adam)

    ekleme:
    yabancı olarak da anna karenina'nın giriş cümlesi olabilir:
    "mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır."

  • ilay (5) ile günün değerlendirilmesi` :reported speech`

    romica: saçlarını görenler ne dedi?
    ilay: ayyy ne güzel saçlar bunlar, kim ördü tek tek?
    romica: sen ne dedin?
    ilay: teşekkür ederim, annem yaptı...
    romica: onlar ne dedi?
    ilay: annen çok güzel yapmış, aferin ona!
    romica: sen ne dedin?
    ilay: teşekkür ederim...
    romica: onlar ne dedi?
    ilay: ben teşekkür ederim...
    romica: ooo sallıyorsun sen valla, oyalıyorsun beni, muhabbet etmeye çalışıyorum kızım...
    ilay: neden?
    romica: çünkü sen benim en yakın arkadaşımsın...
    ilay: puha, amma saçmaladın! ben senin arkadaşın değilim, çocuğunum...
    romica: hem çocuğumsun hem de arkadaşımsın...
    ilay: nasıl?
    romica: birlikte konuşuyoruz, şaka yapıyoruz, gülüyoruz, oyun oynuyoruz, şarkı söylüyoruz... bir sürü şey paylaşıyoruz, arkadaşız işte...
    ilay: çok komiksin...
    romica: allah allah komik değilim ya, doğru söylüyorum, arkadaşız işte, en yakın arkadaşım sensin hatta!
    ilay: valla mı?
    romica: valla! dizine yatayım mı? saçımı okşa biraz...
    ilay: yat bakalım küçük anne! biliyorsun bazen beni kızdırıyorsun ama yine de severim seni...
    romica: benden duyduklarını tekrar ediyorsuuunn...
    ilay: arkadaşlar her şeyi paylaşır... türkçeyi de!

  • kamu kurumu mülâkatlarında görülmesi mümkün notlardır.

    adam nasıl oluyorsa sözlü mülakata 67.821, 72.045 gibi küsuratlı puan veriyor. e tabi, torpiline göre adam sıralamak da kolay iş değil.

  • elektrikli süpürge için yaptığım araştırmayı atomu parçalamak için yapsaydım, kerataları kafa kafaya tokuşturup parçalar, üstüne boyutlar arası geçit açardım. hangi süpürge evdeki ihtiyacı bana tatava yapmadan çözer diye ararken kafaları yedim, kafama huni takıp delirdim. satıştaki ürünlerin altına yazılan yüzlerce yorumu gözümü belerte belerte okurken hangi yorum parayla satın alınmış, hangisi troll, hangisi gerçek deneyimini adam gibi anlatmış çözmeye çalıştım. çözemedim! battıkça battım! süpürge belası memlekete çiçeği burnunda bir deli kazandırdı bari eli süpürgeli deliler kulübüne yenileri eklenmesin diye naçizane deneyimimi yazıyorum.

    delirmeden önceki güzel zamanlarda, aklı başında mantık yürütebildiğim tek konu ihtiyacımı belirlemekti. halının üzerine sakız gibi yapışan kıl topaklarına gözünün yaşına bakmadan dalan bir makineye ihtiyacım vardı. niye? çünkü ablamla ben eve taşınırken annemin etmeyin uyarılarını göz ardı edip, odalarımızı boydan boya halı yaptırarak gerizekalılıkta yeni bir çığır açmıştık. diyorsunuz ki “yuh! en son 80’lerde duvardan duvara halı vardı!” a ha biz de 90 başlarında bu modayı yaşarız yaşatırız dedik! halt ettik! annem zeka seviyemizden umudu kesip kendi odasını mis gibi parke yaptırdı. biz de üstüne ağır mobilyalar yerleştirilince söküp atma olasılığı ortadan kalkan halıyla baş başa kaldık. aradan yirmi küsur yıl geçti. bu mendebur halılar kendince üreyip gelişen kolonilere dönüştü. üstlerinde neyşınıl ceografik’e 10 yıllık belgesel yapacak çeşitte yaşam biçimi türedi.

    ben dedim ki “yetmez!”. “neden evde kedi beslemeye başlamıyorum? kedi kılları da eksik kalmasın halıdan!” kediler de kedi değil dana çıktı! mırıl mırıl oturacaklarına, halının üzerinde güreş müsabakalarına tutuşmaya başladılar. birbirlerinin ağzını gödünü gebertirken (buradan serkan altuniğne’ye selam olsun), tüy topaklarını halının üzerine sıvadılar da sıvadılar! halı eskiden maviydi. bu danaların tüyleri üstünü kaplayınca rengi sarıya döndü. işte o zaman dedim ki “halıya müdahale zamanı geldi. sorunumu ancak yeni nesil bir süpürge çözer.”

    işte süpürge batağına ilk o zaman düştüm. baktım markaların, çeşitlerin içinden çıkamayacağım, kısa yola saptım. philips’in namlı bir serisi vardı. altında yüzlerce yorum yapılmış, herkesin al diye tavsiye ettiği bir ürün. ucu böyle led ışıklı. burnunu ittirdikçe kenara köşeye saklanan cümle toz topağını fara yakalanmış tavşan gibi ortaya seriyor. bir de dyson ünlü. evdeki danalara özel süpürge çıkarmış, tüylerin gözünün yaşına bakmıyor. ama meret öyle bir pahalı ki yanına varmak mümkün değil. philips'i aldım. büyük hevesle kullanmaya başladım. halıyı süpürüyordu süpürmesine. topak topak tüy-toz da topluyordu. ama asıl mucizeyi düz zeminde gösterdi. bunun farlarını yakınca parkede, fayansta ne var ne yok ortaya serdi. ışıklar yol gösterdi ben vurdum bellerine süpürgeyi! ancak bu tatmini halıda yaşayamadım.

    gün günü kovaladı, philips'le mutlu mesut günlerimiz sürerken mucizeyi başarıp ev edindim. süpürge arayışı yine başlayınca huni de kafamdaki yerine geri döndü. seviyordum eldeki süpürgeyi, ama halıyı yeterince tokatlayıp tepeleyemiyordu. dyson fiyatta yine imkansızları oynuyordu, almak mümkün değildi. benim evin eski sahibi olan kadın geldi aklıma. zehir gibi akıllı kadındı. eşyam olmadığını duyunca adeta ruhumu sondajlayarak gözlerimin içine bakmış “miele al! miele!!!” emrini vermişti. çok pahalı marka olduğunu biliyordum, ama baktım dyson’dan ucuz. biraz takip ettim. ekonomik olan çeşidinin philips’ten ucuza satıldığını fark ettim.

    sonra bir sabah ansızın ani bir indirimin gazına gelip miele'nin beyaz modelini yutuverdim. dedim bizim duvardan duvara halı bunun sınavı olacak. o halının altından kalkarsa verdiğim paranın her kuruşunu helal edeceğim. miele bu halıya bir girişti, yirmi küsur yılın kirini pasını yola yola, kanırta kanırta çıkarmaya başladı. aynı noktanın üstünden her geçişte yeni bir katmanı gözümün önünde yerinden yurdundan etti. millet hep yorumlara “bilmem neyle süpürünce halının rengi canlandı, çıkan pisliği görünce gözlerimiz belerdi” yazardı, ben de “hadi len! ikstirin ordan!” diye çemkirirdim. halı hakkaten maviye döndü. ama inadım inat, o cümleyi kurmayacağım.

    çook uzun lafın kısası, aynı evde hem philips hem miele kullandım. sonuç şu: halı manyağıysanız, inadına evi tepeleme halıyla dolduracaksanız miele alın, ama unutmayın. halıya mahalle kavgasına tutuşmuş kadınların birbirinin saçına daldığı gibi yapışıp bırakmıyor. havalara kalkan halıyla cebelleşecek ama sağlam temizlik yapacaksınız.

    benim gibi halıdan nefret etmiş, evinde bir kilim bile görmeye katlanamayacak gruptansanız led ışıklı philips alın. o başlık sadece düz zeminleri süpürmek için tasarlanmış. ama kirin pasın yerini olduğu gibi gösteriyor. toz topaklarını lüp lüp içine çekişini görmenin zevki hiçbir şeyde yok.

    ve bu yazıyı sonuna kadar okuma sabrı gösterenlere armağan olarak en son, ama en can alıcı tavsiyem: göz diktiğiniz süpürgeyi internetten alacaksanız sabahın olabilecek en ama en erken saatinde verilen fiyatları takibe alın. saat 7’den önce 3100 lira olan süpürgenin yediden sonra 3999 liraya yükseldiğini göreceksiniz. bu da altın tavsiyelerin altın vuruşu olsun.

  • sdflşgajşdlhjaihşsjdha ortalama bir lisede fen bilgisi dersi ödevi olabilecek bişeyi baya baya arge projesi gibi anlatmış adamlar. güneş enerjili mobil istasyonlarda aküler maliyetsiz olarak şarj edilecekmiş. güneş enerjili şarj istasyonu beleşe kuruluyor sanki.

    her modelin başka bir özelliği varmış. cumhuriyet adlı model tahtadan olduğu için ekolojikmiş. ekolojiden anladıkları bu asldjgah.

    öbürkü modeli doğa şartlarına uygun ve sportifmiş. aşdlsgjşaldshşlajh

    hadi çocuklar saf ve hevesli okey de koca koca hocalar nası böyle şeylere alet oluyor anlamıyorum aq. saatte 50 kilometre yapıyomuş lan tahtaya teker takmışsın iki kişi ittirse zaten elli yapar o aşslfdgja