hesabın var mı? giriş yap

  • istanbulun ağaç, kuş sesleri ve huzura aç insanları için bir kaçış yeri. günlük koşuşturmadan, kalabalıktan sonra farklı bir boyuta geçiriverir adeta. sakin bir vakitte yalnız gidip asırlık çınarları uzun uzun dinlemek, kuş cıvıltıları eşliğinde kitap okumak, sarayburnuna çıkıp boğaz manzarasının büyüsünü yaşamak en güzel geleneğimdir.

  • birimizin özgürlüğünün bittiği yerde ötekininki başlar. bunu anlar buna uygun hareket edersek bu gibi problemler de azalacaktır.
    deniz kenarı değil herhangi bir yerde avrupalı turistin çocuğu ile bizim milletin çocuğu arasındaki farkı 1 dakikada anlıyorsun. düzgün bir aile terbiyesi, başkalarına saygı, başkalarının ve kendinin sınırlarını bilerek yetişen çocuklar nedense hiç de etrafı rahatsız etmeyen, kendi halinde takılan çocuklar oluyor. gel gelelim bizim milletin yetiştirdiği çocukları aşırı şımarık, ortamdaki tek çocuk oymuş gibi davranan, genellikle terbiye sınırlarını pek bilmeyen çocuklar oluyor.
    mesela bizim burada bir komşunun torunu var. bahçeye oynamaya çıkıyorlar. bahçe dediğim apartmanın bahçesi. çocuk sürekli en son ses, aşağıdan en üst kata bağırıyor anası babası da asla ikaz ermiyor. biz kaç defa uyardık da işte biraz uyarmaya başladılar. şimdi bu çocuktan duyulan rahatsız değil, ailesinin terbiye veremesininin doğurduğu bir problemden
    oluşan rahatsızlıktır. ben evden çalışan biri olarak bahçede oynayan çocuğa belli bir noktadan sonra katlanmak zorunda değilim.
    plajdakii çocuk mevzusu da aynı. kimse çocuktan çocuktan rahatsız olmuyor. rahatsız olunan şey etrafa rahatsız veren çocuklarını asla uyarmayan ebeveynler. öyle çocuk yetiştirirsen işte bunlar yetişkin olduklarında birer maganda olarak ortaya çıkıyorlar.
    bu belli sınırlar koymadan yetiştirme modasının sonu gerçekten sıkıntılı. asla sınırlarını bilmeyen çocuklar yetişiyor bunlar "hayırın" ne olduğunu bilmiyor ve ileride karısı sevgilisi reddedince aile içi şiddet doğuyor. e kaynağı yetiştirme tarzı işte.

  • 45 derecelik açıyla duran, birbirine teraslarla bağlı, altıgen evler… hatta eğimli duvarlı kübik bir evde nasıl yaşanabileceğini göstermek için aralarında bir de müze var. 1977’de hollanda’nın rotterdam şehir planlamacıları mimar piet blom’dan (1934-1999) yaya köprüsü üzerine konut tasarlamasını isteyince, ortaya bu ‘’kijk-kubus’’ yani ‘’kübik ev’’ çıkmış. kübik evlerden 55 tane planlanmış. ancak bugüne dek 38’i küçük, ikisi büyük küp olmak üzere toplam 40 ev inşa edilmiş. eğimli olup, yana yatmış her küp altıgen şekilli direk iskeletler üzerinde bulunuyor. küpler üç seviyeye ayrılmış yaşam alanlarını içeriyor. üçgen şeklindeki alt kat yaşam alanını içeriyor.

  • yıllar önceydi, sanırım 2010 yılıydı, erciyes üniversitesi bahar şenliklerinde kayseri'ye athena gelmişti ve o gün hava gerçekten de berbattı, seyirci de doğal olarak diğer günlere nazaran azdı, en öndeydim, kısa bir süre sonra yağmur bastırdı ancak gökhan ve arkadaşları bu harika konsere devam ettiler, bir kaç dakika sonra yetkili birisi çıktı ve gokhanla konuşmaya başladı, yıldırım yaklaşıyor gibi bir şeyler söyledi, gokhan da ısrarla son bir şarkı dedi, adam zor bela tamam deyince bize dönüp durumu anlattı ve mecbur olduğunu filan söyledi ve son şarkıyı delice beraber söyledikten sonra vedalaştık. bu gerçek bir sanatçıyla olan anımdı, yukarı da ise bahsi geçtiği gibi sanatçı değil sadece sıradan şarkıcı olan birisi.
    edit: gökhan yerine oğuz yazmışım, kimse de farketmemiş :) uyaran @pheno ya teşekkürler.

  • kaplumbağayı bir türlü evrimleştirememiş teoridir. o nedenle kaplumbağayı tanrı yaratmıştır.

    gülmeyin öyle:)