ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gökyüzündeki esrarengiz parmak izi
-
videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
bkz: esrarengiz parmak izi
edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
4 kasım 2019 haluk levent'in annesinin vefatı
-
geride hayırlı bir evlat bırakmıştır. allah razı olsun.
yakın arkadaştan bir anda soğutan şeyler
-
sizi kıskandığını fark ettiğiniz o an.
türkiye'ye gelmiş en efendi yabancı futbolcu
-
aranızda hala harry kewell yazmayanlar var.
19 yıllık teknisyeni 2 yıllık mühendisin yönetmesi
-
yine bi tekniker ağlayışı. yakında 10 yıllık hemşirenin 2 yıllık doktorun, 10 yıllık katibin 2 yıllık hakimin altında çalışması diye de başlık açılırsa şaşırmayacağımız durum. üniversite orda, sınavla alım yapıyorlar, mülakat yok. paşa gönlün çok huzursuz olduysa paşam, ver hakkını diplomanın. sen de mühendis ol.
arkadaşlığın bir üstü sevgililiğin bir altı
türk kızıyla evlenmemek için en büyük neden
-
okudum bayağı bir yazılanları, yani güldüm ve sinirlendim. şimdi ben de evlilik hazırlığında -külliyen yalan! hazırlanıyorum diyip diyip, orada burda içip günümü gün ediyorum :)- bir türk kadını olarak, hem de türk olmayan bir erkekle evlenecek birisi olarak bu mitlere cevap vermek istiyorum.
kızın ailesi her şeyi istiyormuş: iki tarafın da ailesi bir sürü şey istiyor. bak bakalım, annene biz düğün istemiyoruz deyince ne diyecek! önemli olan "biz bunu, şunu istiyoruz/istemiyoruz" diyip dediklerinin arkasında durmak. daha düğünde asgari müşterekte buluşup, çift olarak davranamıyorsanız, bakın bu evlenmemek için her dilde, her kültürde çok iyi bir neden olabilir!
ya bu arada düğünü damat tarafı öder geleneği çoğu yerde var. yok kız tarafı kitliyor falan diye bağrınmışsınız. bakın öropanın merkezinden bir almanla evleniyorum, adamın babası olmayan düğünün masraflarını ödemeye çalışıyor. yani durum vahim, ortada düğün yok, istemiyorum, yapmıyoruz, adam hala bir şey ödemesi gerektiğini düşünüyor. en son, "nikahtan sonra meyhaneye gidicez, çok istiyorsa hesabın büyük bölümünü ödesin" falan dedim de kurtuldum. evlilik geleneklerimizle ilgili bana sorduklarında hani takı merasimi oluyor ama takmak zorunda değilsiniz dedim ezile büzüle. sandım ki hani para istiyormuşum gibi oluyor, çok ayıp falan. sonra bakmışlar, bir bilezik fazla ucuz olur iki tane alalım demişler. çok güldüm yeminen. meğersem almanya'da da para veriliyormuş, altın değil de nakit yani.
kızın ailesinin her işe karışması: bakın bu konuda ben de çok kırgınım. annem hiç geleneksel bir insan değildir ama yine de bir iki kere fena kavga ettik. "ne demek düğün istemiyorum" ile başladı "ne demek gelinlik giymeyeceğim" ile devam etti ve daha bugün "siz berlin'e taşındığınızda tabi gelirim evi yerleştirmeye, eksiğinize gediğinize bakmaya" diye süregeliyor. telefonda konuştuk partnerimle, "benimki de yerleştirmeye gelmek isteyecek, senin anneden bile çok karışır. ikimiz de kafayı yemek istemiyorsak, bir şekilde kandıralım da ikisi de gelmesin" dedi. sonra da ikisi de gelirse hangi farklı şekillerde çıldırırız diye düşünüp güldük eğlendik.
yani tutturamadınız arkadaşlar, aileler en öropalısında bile karışıyor. karışması da problem olmamalı aslında. evet, çok stres yüklüyor insana ama çift olarak tek stres kaynağı aileniz olmayacak, bunun karşısında beraber duramıyorsanız, bir problem var demektir.
yazılacak çok şey var da, hoşuma gitti bu yazma işi, diğer başlıklara da kalsın biraz.
kısaca siz eril egonuzu türk kızı üzerinde gösteriyorsanız, elaleme gösterişim olsun diyecek biriyle evlenmenin norm olduğunu kabul ediyorsanız, kalıplar dışında evlenebilecek kadar gücünüz yoksa, evlenmeyin.
sen bütün kadınların senden bir şey koparmaya çalışan, ailesiyle sülalesiyle seni söğüşleyen fesatlar olduğunu düşünüyorsan, evlenme, bulaşma hiçbir şeye. nasıl bir sevgisizlik, nasıl bir kadın düşmanlığı aklım almıyor. yani adam evlenecek ama karşısındakinin sülük, fesat bir canavar olduğunu düşünüyor. sizin aşiret sizi beşik kertmesi mi yapmış ne yapmış? sevgisizlikten içiniz mi çürümüş ne olmuş? ya da daha olası olanı, hayatınız boyunca ataerkinin bütün nimetlerinden yararlanmışsınız da, şimdi sizden bir şey istenince çileden çıkıp, kadınlara mı çatıyorsunuz?
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: espri icat ettim beyler
1. imamhttp://
hayatta yenmiş ve yenebilecek en lezzetli yiyecek
-
en açken yenen yemektir. ne olduğunun pek önemi yok.
mario'nun ünlü olmadan önce figüranlık yapması
-
hayatin bir gercegi olan durumdur.
hayatini kardesi luigi ile birlikte baba meslegi olan tesisatcilikla kazanan süper mario, ailesinin gecimini saglayamayinca ek isler yapmaya baslar. bunlardan bir tanesi de atari figuranligidir. evet yanlis duymadiniz, o süper kahraman mario, video oyunu kariyerine zannedildigi gibi basrol kahramani olarak degil kimi zaman ekranda sadece gozuken bir figuran, kimi zaman esas kahramana zulm eden kotu bir yan karakter olarak baslamistir.
iste süper mario bros. ve benzeri oyunlardan once nintendo'ya figuranlik veya yan karakterlik yaptigi o oyunlar:
donkey kong jr. - jumpman (baba gorili tutsak edip bebek gorili oldurmeye calisan kotu karakter) -> https://en.m.wikipedia.org/…g_jr._(arcade_game).png
tennis (nintendo) - hakem -> http://www.marios-hat.com/…13/10/wiiu_tennis_02.jpg
pinball - mario (bonus bolumlerde elde demir tasiyan usta) -> http://media1.gameinformer.com/…os/mariopinball.jpg
golf- asabi golfcu dayi -> http://upload.wikimedia.org/…9/92/golf_coverart.png
patrilokasyon
-
patrilokasyon, kadınların evlilik yoluyla kendi akraba topluluklarını terk edip kocalarının akrabalarına katılması sürecine verilen ad.
akrabalık ilişkilerini incelemek için antropolog claude levi-strauss tarafından ortaya atılan bağlaşma kuramı çerçevesinde "kadının değiştokuş" sürecini tanımlayan patrilokasyon uygulamasında kadın, kendi aile ve bölgesinden ayrılarak erkeğin ailesi ve bölgesine geçer. lévi-strauss, brüksel yerine malkara'da doğmuş olsa patrilokasyonu ele aldığı 1949 tarihli akrabalığın temel yapıları adlı kitabının epigrafına kesinlikle şu dizeleri yazardı:
yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
annesinin bir tanesini hor görmesinler
patrilokasyonun günümüzdeki en bariz örneği kızın, damadın babası tarafından kızın babasından "istenmesi" ve bunun ardından baba evinden ayrılıp koca evine gitmesi. burada söz konusu olanın bir matrilokasyon değil patrilokasyon, yani kadının erkekler arasında değiştokuşu olduğunu gösteren bir diğer örnek, kiliselerdeki düğünlerde, kızın babasının kolunda damada teslimi olsa gerek. dahası patrilokasyon sürecinde kadının erkeğin soyadını alması, değişenin sadece lokasyon değil soy olduğunu da ima ediyor.
patrilokasyona maruz kalıp erkekler arasında değiştokuş edilen kadının kendi bildiği, tanıdığı ve güvendiği bir çevreden kopup/koparılıp aşina olmadığı bir çevreye dahil olmaya çalışma süreci hayli tramvatik bir süreç. nitekim pek çok edebî tür bu tramvayı ele alır. örneğin kına, nişan, düğün gibi ayrılığa artık adım adım ilerlendiği sırada gelin ağıdı olarak yakılanlar aslında bir nevi patrilokasyon türküleri ve ağıtlarıdır. anadolu'da ağıdın yalnızca iki vesilede, ölüm ve evlenme halinde yakıldığını düşünürsek patrilokasyonun bu topraklarda yarattığı tramva daha net anlaşılır. hatta ceteris paribus deyip diğer bütün değişkenleri bir tarafa bırakırsak, akraba evliliklerinin bir amacının da kadının ait olduğu mezradan, köyden, şehirden uzaklaşmasını engelleyerek parilokasyonun sonuçlarını hafifletmek olduğunu ileri sürebiliriz. çünkü hatırlayın, o türküde sadece annesini, babasını değil köyünü de özlüyordu kızcağız:
uçan da kuşlara malum olsun
ben annemi özledim
hem annemi hem babamı
ben köyümü özledim
en trajik olan ise türkünün son dizeleri, kızcağızın artık kendi ailesinin ve çevresinin desteğinden mahrum olduğunu ve yaban ellere terkedildiğinin bilincinde olduğunu gösteriyor:
babamın bir atı olsa binse de gelse
annemin yelkeni olsa açsa da gelse
kardeşlerim yollarımı bilse de gelse
baba evinden koca evine giden kadının, olası bir ayrılık ve boşanma sonucunda tekrar "baba evine" dönmesi şeklindeki ters patrilokasyon, kadının yaşam döngüsüsünün bir patriyarkadan bir diğerine geçen bir kısırdöngü olduğunu ve "kendi evinin" bulunmadığını göstermekle birlikte "bir kadının kendine ait bir odası olmalıdır" diyen virginia wolf'u ve diğer bütün feminist literatürü, patrilokasyonun çarkına sokulan bir çomak olarak da okumak mümkün.