hesabın var mı? giriş yap

  • düşündüm taşındım ülkece başımıza gelen ne varsa, ülke olarak winrar programını satın almadan kullanmamızdan kaynaklandığını anladım. böylesi bir terbiyesizlik olmaz.

    adamlar efendi edendi bak kardeşim bu şirkette o kadar kişi ekmek yiyor. bak zorlamıyorum 40 gün denedin ettin gel şu programı satın al diye uyarı penceresi açıyor.

    biz ülkece hemen kapat tuşuna basıyoruz. haa gavurlar da aynısını yapıyor ama onlar zaten gavur. çünkü gavur olmak bunu gerektirir. yoksa ne anladım gavurluktan?

    o yüzden yıllardır açlıkla, haciz ile mücadele eden, çaycının bile maaşını veremeyen winrar gmbh şirketinin ahını almayalım.

    adam gelse, niye almıyon lan dese, en zengininden fakirine hepimiz utancımızdan yere bakarız.

    yapmayın a yiğitler!

  • burası müslüman ülke... arkasına sığınabildiğiniz en güzel cümle; değil mi?

    peki, adamın biri yol kenarında bir kadını dövse, "müslüman ülkede yapamazsın!" der miydiniz, ey sakallı amcalar?
    ya da bonzai içmiş bir çocuğa denk gelseniz, "müslüman ülkede gariban yalnız bırakılmaz" diye sahip çıkar mıydınız?
    müslüman ülkede milyonlarca insanın aç yatmasıyla ilgili herhangi bir eyleminiz, talebiniz yahut projeniz var mı?
    müslüman ülkede tecavüze uğrayan kadınlara, çocuklara, gençlere sahip çıkmayı hiç denediniz mi?

    müslüman ülkede torpil olmaz diyebiliyor musunuz? diyorsanız, bunu değiştirmek için ne yaptınız; bu çocukların üstüne yürüdüğünüz gibi, torpilci bir yöneticinin üstüne yürüdünüz mü hiç?

    her gün bu saydıklarıma defalarca denk geldiğinizi biliyorum. o anlarda nerede peki bu duyarlılığınız, bu bilinciniz?

    gücünüz dondurma yiyen çocuğa yetiyor ancak.
    biz sizi biliyoruz.
    biliyoruz.

  • "paris, teksas’ı yönettiğim zaman (...) new york times’tan, los angeles times’a kadar pek çok yerde ‘buna ihtiyacımız yok.’ gibi yazılarla karşılaştım. amerikalılar kendilerine dışarıdan gelen bir bakışa değer vermiyorlar. hâlbuki avrupa’da birbirine o kadar yakın gelişmiş kültürler var ki, bizler birbirimizi eleştirmeye açığız. amerika ile avrupa’yı veya almanya’yı karşılaştırdığım zaman beni ümitlendiren bir şey var: burada insanlar en azından sorunlar üzerine konuşabiliyorlar. buradaki kültür konuşmak ve sorunları çözmek adına daha açık. ancak amerikalılar dışarıdan görülmeye açık değiller. belki de kendi kültürlerini en üst düzeyde kültür olarak, amerikan sineması etiketiyle pazarlamalarının nedeni de bu."
    (bkz: wim wenders)

    edit: güncelleme

  • istanbul'da otel odasında hakkın rahmetine kavuşmuş kişi. gerçek ismi nihat özpolat'dır.

    hayır, istanbul'da evin var, "evlerin" var, mekanın var şeklin var acaba neden otel odasındaydın? yapmayacaktın sefa, o son cigarayı içmeyecektin, o son kokoyu çekmeyecektin. kuruyu suluyu karıştırınca olmadı sefa.

    "arkandan bağıran bunca kardeşin aşık sana sefa reis." o arkadan bağıran kardeşler, ibrahim'in, sahibi cezaevinden çıkınca kaçıp bıraktığı otoparkında bedava bilet alanlar değil mi? geçmiş zamanın parası, ceplerine 20 milyon koyup yanlarına da birer tane roj* verip ellerinde döner bıçakları ile doğubank'a yolladıkların değil mi?

    maç çıkışlarında, altıyoldaki lokalin arkasına çektirdiğin adamları dövenler değil mi kardeşlerin? tribünde davul tokmağı ile karısının, kızının, manitasının yanında dövdüğün çocuklar sana ne yapıyorsun dediğinde ağzını yüzünü dağıtanlar değil mi kardeşlerin?

    iş bilmez gün görmez çoluk çombalağın kalkıp da, karşı tribünden bile severlerdi, herkes saygı duyardı, adamdı reisti fenerbahçenin başı sağolsun dediği kişidir.

    sefa, beşiktaş inönü stadında, açık tribünde amigo yancılığı yapardı. bizim tribünlerdeki amigo adnan'ın yanındaki erkan gibi. daha sonra adı nam-ı diğer arap erkan olur. sonra arap erkan'ın yanındaki yücel gibi. sonra yücel geçti tribünün başına. işte sefa da yol yordam bilmeden beşiktaş tribününde daha yancıyken başa geçmeye çalıştı. bunu tribünden döve döve döve atıp kovdular.

    sonra, sefa'nın babası fenerbahçe'de kulüp üyesidir. bu sebeple sefa bir şekilde kapağı fenerbahçe tribünlerine atar. babadan sebep yönetimi destekler ve bu sebeple yönetim tarafından da semirilir.

    kendisi efsane, lider, tribünlerin saygı duyduğu, büyük amigo falan değildir. kendisi falandır filandır.

    "arkandan bağıran bunca kardeşin" bestesi bile çalıntıdır. ama sefa reis diyen yeni yetmeler bilmezler. kayda geçsin yazıyorum orjinalini ki öğrensin gençler de.

    "arkandan bağıran bunca kardeşin / aşık sana pepe metin"

    efsane tribün liderleri arıyorsan fenerbahçe'de; pepe metin, arap erkan, caymaz, menderes. bunların pislik işleri yokmuydu? vardı. sadece arap erkan hariç. arap en son taksimde kağıt topluyordu. temizdi çünkü. on numara adamdı. zaten tribünden uzaklaştırmışlardı onu.

    velhasılı kelam, çocuk çocuğa göre efsane, gerçek tribüne göre hikaye.

  • babamın işsiz oldugu sıralar veresiye ile alışveriş yaptıran tek bakkaldan ekmek almaya giderdim. kabaran veresiye nedeniyle sert bakışlar altında yaptıgım küçük açıklama (parasını babam sonra verecekmiş) sonrasında dükkandan dışarıya kendimi zor atardım. ancak evin en küçüğü olmam nedeniyle ve herhalde en az tepkiyi benim alacagım düşünüldüğünden her seferinde bu zorlu görevi yine ben üstlenirdim.

    aynı zamanlar kentkart dolumuna verecek paramın olmaması nedeniyle birkaç defa eshot şoförlerine yaklaşık 1200 metre ve çok dik bir yokuş olan okuldan dönüş yolunu yürüyerek çıkmamak için beni otobüse bedava almaları konusunda ricada bulunmuştum. otobüse binebildiğim zaman bedava binmenin mahcubiyetiyle oturamaz ve ayakta inecegim duragı beklerken gözyaşlarıma hakim olamazdım. şoför tarafından azarlanıp reddedildiğim durumlarda ise sırtımda agır bir çanta ile o yokuşu çıkarken epey ter dökerdim.

    o günler çok sıkıntı çekmiş olsam da şu an bunları tecrübe etmenin de faydalı oldugunu düşünüyorum. hayatın maddi ve manevi açıdan birçok sıkıntı ile dolu oldugu gerçeğini gözönüne alırsak, küçük yaşta bunları yaşamak hayata atılmaya hazırlanmak gibiydi.

    not: yaklaşık 12 yıl önceki bir zamandan bahsettim. çok şükür ki o günler geride kaldı. artık site'ye gidip peşin para ile 2 ekmek alabiliyor ve kentkart'ıma bir defada 5 liralık dolum yaptırabiliyorum.

  • durun sakin olun, gelecekte olacak birşey değil, çıkalı çok oldu.

    18 ekim 1963 tarihinde dallama fransızlar, herkes uzaya köpek, maymun, sinek veya insan göndermeye çalışırken elde ve evde bile zor tutulan bir kediyi uzaya gönderdi. ve bu kediye “catstronaut” adını verdiler.

    paris sokaklarında bir kedi olan félicette, aslında felix adlı başka bir kedinin yedeği idi. ancak fırlatma günü bir şekilde kaçan felix’in yerine, fransızların véronique ag1 roketi ile uzaya gönderildi. félicette dünya’dan 130 mil yukarı yörüngeye çıkıp sonra paraşüt ile sağ salim eve dönmeyi başarmıştır. zavallı kedicik!

    https://www.space.com/…51-on-this-day-in-space.html

  • "avrupa birliği neden mültecileri almıyor" gibi abuk sabuk bir rte beyanından daha mantıklı olan bir cümle.

  • dünyanın en büyük hava teleskobu sofia ile çekilmiş kızılötesi görüntülerdir.
    modifiye edilmiş boeing 747 üzerinde bulunan 106" 'lik teleskop, 16 yıldan uzun bir süredir hizmet veren spitzer uzay teleskobunun yerine geçecektir. (görev değişimi 30 ocak 2020'de)

    amaç, 600 ışıkyılı uzaklıkta ve 10 ışıkyılı çapındaki samanyolu'nun merkezinde bulunan kara deliğin çevresini inceleyerek buradaki yeni oluşan yıldız ve gezegenleri gözlemlemek, manyetik alanların evrenimizi şekillendirmedeki rolünü ve galaksilerin kimyasal evrimi hakkında veriler toplamak.

    sofia'nın en büyük artısı, yoğun gaz ve toz kıvrımları içindeki ayrıntıları ortaya çıkararak, büyük yıldızların nasıl oluştuğuna ve galaksimizin merkezindeki kara deliği neyin beslediğine dair bilgiler sunabilmesi. kendi galaksimizin merkezinde büyük yıldız doğumunun nasıl gerçekleştiğinin anlaşılması bize, diğer galaksileri öğrenmemize yardımcı olabilecek bilgiler veriyor.

    görüntü, temmuz 2019'da yeni zelanda taraflarından karelenmiş.

    kaynak

  • bu kazmalar topluluğunun başına bir de teknik direktör olarak aykut'u koysalar izleyen kör olur samimi söylüyorum.

  • kendi deneyimimden dolayı yazdığım bir entry (bkz: #49889020) yüzünden almadığım hakaret dolu mesaj, altına girilmeyen entry bıraktırmayan araba. lanet olsun, nasıl insanlarsınız siz? ulan ben haram yemedim, 2 yıl haftanın her günü geceleri 4 saat uykuyla durdum, bir gün tatil yapmadım, işlerimi yoluna koyayım diye uğraştım, didindim, hakkımla kazandım aldım. biriktirdiğim parayı kumarla çoğaltmadım, kredi çektim, riske girdim, inşaat yaptım, sonra onu da bıraktım. size girip çıkan ne arkadaş? ben mi elinizden aldım lanet olasıca hayatınızı? "naber kızlar zenginim" diyormuşum, gavatmışım falan. nedir olum sizin derdiniz?

    dünyanın en iyi arabası değildir, dünyanın en pahalı arabası değildir, almanya'da 2 yaşındakilerine çok rahat her türlü insanın binebileceği, taksi olarak da oldukça bol bulunan bir arabadır. ego tatmininizi benim üzerimden yapmayın. otoritenin elinizden aldığı hayatı ben elinizden almışım gibi davranmayın. sikmişim arabasını ulan, bundan 6 sene önce sürekli yağ yakan tempra'ya biniyordum, bir gün de yolda mercedes görünce sövmedim. tutup da 18 yaşımda babama yaslanıp coupe, cabrio araba almadım. üniversiteden beri görüştüğüm kız arkadaşımla tanıştığımda da cebimde fazladan ayıracağım 5 kuruş para yoktu. nasıl insanlarsınız olum siz, neyin derdindesiniz?