hesabın var mı? giriş yap

  • hayat kırıklarla doludur. beklentiler ve gerçeklik birbirini tutmadığında, ricalar yankı bulmadığında, verilen sözler tutulmadığında içimizden gelen 'çıt' sesini duymuşuzdur hepimiz.

    çoğu insan kırıkları sevmez. onları saklamaya, gizlemeye çalışır. bazen tekrar kırılmaktan korkar ve hayattan kaçınmaya, hayal kurmamaya başlar.

    japonların çok sevdiğim bir sanatı var: kintsugi.
    bu sanat kırılan nesnelerin kırıklarını altınla onarmak üzerine kurulu. kırıkları, çatlakları bırakın gizlemeyi, parlak bir altın rengiyle onararak görünür hale getiriyor kintsugi. çünkü nesne yaşanmışlıkla daha değerli hale geliyor. kırıklarına rağmen varlığını sürdürüyor. kintsugi, altınla kırıkları onore ediyor. yaşanmışlığı yüceltiyor ve bunu - en değerli madenlerden olan - altınla kutluyor.

    depresyon tanısıyla takip ettiğim bir hastama bu felsefeden bahsetmiştim. geçenlerde geldiği seansta bana 'senelerdir ne kadar güçsüz olduğumu düşünürdüm. siz bana bunlardan bahsettikten sonra aslında bütün olanlara rağmen ne kadar güçlü olduğumu fark ettim' diyerek teşekkür etti. ilginç şekilde, bu konuşmanın aldığı ilaçlardan çok daha etkili olduğunu düşündüm o an.

    gerçekten de kırıklarımız, bir anlamda bizim madalyalarımız. onlar bizim deneyimlerimiz, yaşamın tam içinde olduğumuzun kanıtı. onlarla var olmak aslında, onlara rağmen varlığımızı sürdürdüğümüzün ve ne kadar güçlü olduğumuzun ispatı.

  • linç edecekler belki ama ben imamoğlu'nda mansur yavaş'taki azmi ve icraatleri göremiyorum. nerede görülmüş 2 ay çalışıp 2 hafta yıllık izin yapmak? adam istanbul'dan çok tatilde veya başka gezilerde. en azından bugün acil dönüş yapmasını beklerdim.

  • sebebi insanlardaki 8. kromozomda meydana gelen bir mutasyondur. bu mutasyon sebebi ile, iris içindeki renk dağılımını belirleyen melanin pigmentinin çalışması iki gözde farklı olur böylece iki farklı göz rengi ortaya çıkar.

    en yaygın kombinasyonlar kahverengi, mavi ve yeşil rengindedir. genelde köpek, kediler ve atlarda çok daha yaygındır.

  • outliers'ta malcolm gladwell'in güzel örneklerle(şu an sadece beatles'ı hatırlıyorum. şöhrete kavuşmadan önce, hamburg barlarında, yıllarca sabahlara dek çalımışlar çalmışlar ve çalmışlar) desteklediği teorisi. yazara bakılacak olursa, bir işte gerçek manada uzmanlaşmak için 10.000 saat emek verilmiş olması gerekir.

    hesaplayan adamlar mantalitesiyle devam edelim;

    uzmanlaşmak istediğiniz alana günde 8 saat mesai ayırsanız, haftada 5 gün bu mesaiye devam etseniz, yılda da totalde 240 güne(haftasonu ve diğer tatiller sebebiyle 120 gün yan gelip yattığınızı farz edelim. yine de kçümsememek gerek. 240 gün oldukça iyi bir çalışma süresi bir yıl için) ulaşsa bu mesai,

    240 x 8 = 1920 saat ediyor.

    arzuladığınız yoda master seviyesi için geçmesi gereken süre ise;

    10000 / 1920 = 5 yıl(küsuratı bir kenara bırakalım. yoksa sayıların inandırıcılığını arttırmak için kullanılan "küsuratlı sayı vereyim de salladığım anlaşılmasın" modeline bağlı mı kalmalıydım?)

    görülen o ki, eğer gladwell'in yöntemi bir hakikati ortaya koyuyorsa(bir önemi var mı bilmiyorum ama, ben katılıyorum kendisine), kendinizi paralamadan ve fakat ciddiyeti de elden bırakmadan çalışacağınız bir 5 yılın sonunda alanınızda uzman olabiliyorsunuz.

    buradan hareket ederek önemli çıkarımlara ulaşılabilir;

    - alanınızda söz sahibi olmak için beyaz sakallı bir dede olana dek beklemeniz gerekmiyor(ara: yaşta değil başta).
    - bir yerlerinden ter akarak, insanlık dışı performanslar sergileyip tırnaklarınızla kazıya kazıya da çabalamanıza gerek yok(sakin olun şampiyonlar).
    - her gün, adım adım, sakince ve sükunet içinde emek vermek; duygusal patlamalarla yoğrulmuş, anlık sıçrayışlara göre çok daha mucizevi sonuçlar veriyor.
    - düzenli çalışan bir insan, ömrü boyunca birkaç alanda uzmanlık elde edebilir. doyumsuz ruhlar için muhteşem bir haber bu.
    - neye zaman ayırdığınıza dikkat etmeniz hayati bir değer taşıyor. 10 yıl sonra kendinizi twitter, facebook gibi sitelerin fenafili olarak bulmayın. öyle bulursanız da hayatınızdaki başarısızlıklardan dolayı başkalarını ve kaderi suçlamayın.
    - en fantastik olanı; 5 yılı bir insanı tanımaya adadığınızda o insanda kaybolabilir, sevdiğiniz kişide diğerlerinin görmediği muhteşem detaylar görüp onda yitebilirsiniz.

  • günün neredeyse her saati dolu, kasalarında sıra olan, 25-30 yıllık eteklerini giyip pazar arabalarıyla daracık ve ambar gibi dağınık koridorlarında ürünleri inceleyen yaşlılarla dolu polonyalı market zinciri. et ürünleri özellikle ucuzdur bu sebepten soğuk dolaplarının önünde ekseriyetle sıra bekleyenler olur.

    bulunduğu semte göre büyüklüğü ve içerisindeki ürün çeşitliliği değişebilir. misal, bir şubesinde yüksek alkollü içkiler* bulunurken daha ufak döşenmiş bir şubesinde biradan başka birşey bulamazsınız. yine büyük olanlarında kozmetik reyonu, büyük içki reyonları mevcuttur ve küçük şubelerdeki raf ve reyon düzenlerine göre daha çok çeşit ve ürün barındırır.

    gün itibariyle; 4-pack zywiec birayı 8.90'a, 360 gr kemiksiz yağsız domuz filetoyu 6.90'a, 400 gr dondurulmuş pizzayı 6.99'a, makarna soslarının kavanozunu 3.49'a alabileceğiniz öğrenci dostu bir markettir.

  • güzel film, hayatınızı değiştirecek film olmayabilir ama zaman kaybı demek de zalımlık olur. o kadar da şaabmayın gençler.

    --- spoiler ---

    başkanın özel kalem müdürünün bizzat başkanın oğlu olması, nasa'nın başında anestezi uzmanının olması aslında çok paralel evren sayılmaz, birkaç bin km ötede olabilecek şeyler bunlar. abartı olsun diye yapmışlar ama abartı olmamış bizim için.

    "kuyruklu yıldız aslında hiç yok" diyenler sanırım covid diye bir hastalık yok diyenlere ithafen eklenmiş.

    look-up'ı don't look-up olarak değiştirerek bunun üzerinden hamaset yapan siyasiler var...
    "size yukarı bak diyolar çünkü onlar size yukardan bakıyolar" falan gibi akp siyaseti var. gerçekten amerika da böyle mi lan?
    bizim kadar varoş ve kalitesiz mi siyaset?

    --- spoiler ---