ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
istanbul'daki donut fiyatlarının %30 artması
-
gece devriyesinde arabada bekleyen polisleri panikletmiş artış.
rus arşivindeki 1878 yılı istanbul fotoğrafları
-
1877 1878 osmanlı rus savaşı'nda istanbul'a kadar gelen rus ordularının çektirdiği fotoğraflardır. 138 sene evvelki istanbul'u tanımak bir hayli güç tabii ki.
küçükçekmece deresi kenarında rus askerler dinleniyor
http://i.hizliresim.com/yrw8o2.jpg
tarihi küçükçekmece köprüsü ve çevresindeki rus birlikler
http://i.hizliresim.com/jv1r09.jpg
büyük halkalı isimli köyde, küçükçekmece'ye yakın olmalı
http://i.hizliresim.com/dkzdpd.jpg
rus birlikler toplu resim çektiriyorlar. florya civarı olmalı, ileride yeşilköy feneri ve sağ tarafta adalar gözüküyor.
http://i.hizliresim.com/ylo1nm.jpg
safraköy(sefaköy)'de fin ve rus askerler
http://i.hizliresim.com/nrgnqp.jpg
http://i.hizliresim.com/ylo1ll.jpg
san stefano(yeşilköy)'de kamp kuran ruslar
http://i.hizliresim.com/pp6nk9.jpg
http://i.hizliresim.com/a56nvq.jpg
san stefano(yeşilköy)'de bir çiftlik
http://i.hizliresim.com/3yjmp9.jpg
galatarya(şenlikköy)
http://i.hizliresim.com/o79nda.jpg
şimdiki avcılar'a bağlı ambarlı köyü
http://i.hizliresim.com/yrwpda.jpg
http://i.hizliresim.com/xlqnl0.jpg
kalfaköy(mahmutbey)
http://i.hizliresim.com/7mxddr.jpg
boğaz'da top atışı yapmaya hazır türk askerler
http://i.hizliresim.com/a56nb7.jpg
ve içlerinden belki de en güzeli: bir rus askeri selimiye camii manzarası eşliğinde oturuyor.
http://i.hizliresim.com/ylo1qj.jpg
edit: boğazdaki resimde topun başındakiler rus değil türk askerleriymiş. uyaranlara teşekkür ediyorum.
edit2: gavur mahmut dayi'ya teşekkürler kalfaköy şu anki çatalca civarındaymış. ayrıca son fotoğraf istanbul'dan değil edirne'denmiş. yani sultanahmet değil selimiye camii.
edit3: mesaj atanlara teşekkürler. fotoğrafların kaynağını merak edenler olmuş. bu fotoğrafları çeşitli rus sitelerinden buldum. ayrıca başlığı rus uçak krizinden sonra açmam bir rastlantıdan ibaret.
edit4: zhang, sağ olsun, uyardı; kalfaköy şimdinin mahmutbey'i. çatalca'nın köyü olan kalfaköy'le karıştırmamak gerek
debe editi: (bkz: güvendik ilk-orta okulu yardım kampanyası)
yaran facebook durum güncellemeleri
-
kardeşim senin 5 yıldır sevgilin yok ellerin kuvvetlidir şu kavanozu açsan?
suriyelilerin türklerden üstün bir halk olması
-
savaştan kaçma, köz getirme ve zodiac bot kiralama gibi alanlardaki üstünlüktür. başka da bir hayırları görülmemiştir..
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
yillar once, bir otobus yolculugu sirasinda, sereflikochisar civarinda, arka koltuktaki ikilinin konusmasina kulak misafiri olunur:
- o beyazligin uzerindekiler ne oyle, aa ne ilginc! (tuz golu uzerinde yuruyen insanlari kastediyor)
+ hani bakiyim, nerde? aaa cidden cok ilginc, ne ki onlar?
- bilmem, penguen herhalde.
+ haa cidden ya. penguenler...ay ne sirinler!
ben: omfg
kenan sofuoğlu'nun vekilliği beceremedim demesi
-
--- spoiler ---
"-üç ayda bir maaş alıyorum. hepsi makbuzlu. ilk haftadan maaş bitiyor. ona yardım. buna yardım. onun kira ödemesi, bunun kira ödemesi vs. derken maaş yetmiyor bile.
--- spoiler ---
daha bitmedi. devam ediyoruz
--- spoiler ---
vekilliğin bana faydası değil, aksine maddi zararı var. meclis'e gidip gelirken aracımla 100 bin km. yapıyorum. bu kadar eleştiriyi hak ediyor muyum?
--- spoiler ---
ah canım ya ona yardım buna yardım zordur hakkaten.
100 bin km yapmış. gitmeseydin akp ve mhp oylarıyla reddedilen önerilerde bir kişi eksik olurdu. çok mu önemli bir insansın ?
24 mayıs 2016 evimin önünde bulduğum şey
-
suriyeli sığınmacının kira kontratı.
1 aralık 2016 dolar kuru
-
binali tüsiad ' da konuşmaya başladığında 3,41 idi
şimdi 3,46
allahını seversen inali o kürsüden.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
kızım geceleri benimle beraber gökyüzüne bakmayı çok seviyor. bir sürü soru soruyor. ben de anlatıp duruyorum. bir ellie arroway olsun hırsım yok ama ilgilenmesi acayip hoşuma gidiyor. daha önce gezegenlerden - yıldızlardan - aydan çok konuşmuştuk. yine öyle bir gece:
- bak baba... şurada yanyana üç yıldız gördüm.
- orion'un kuşağı o canım.
- kuşak ne demek?
- kuşak kemer gibi bir şey, insanlar giysileri düşmesin diye takarlar.
- ama niye ona kuşak demişler? kim takıyor ki?
- orion. avcı o. eski insanlar oradaki yıldızları bir avcıya benzetmişler. bak şunlar bacakları, şurası gövdesi, şurası...
- çok saçma. orada bir üçgen var, orada da bir dörtgen. eski insanlar da çok komikmiş. (boğa takımyıldızını göstererek) bari şuna da inek deselermiş hahahaha!
- (gulp)
ezel
-
benjamin linus'la john locke'ı topla, 4*8*15*16*23*42 ile çarp ramiz dayı' nın bıyıkları etmezler, o kadar da net söylüyorum.
otisabi
-
şahsi görüşüm sözlüğün en uzun en anlaşılmaz yazan yazarı. hiç bir entry'sini sonuna kadar okuyamadım. çok merak ediyorum bazılarını. filmi çıksın izleyeceğim.
jean-christophe grange
-
kitaplarının müdahil sayıldığı polisiye - gerilim ve macera türlerinde şimdiye kadar okuduğum açık ara en iyi yazar. tüm kitaplarını okudum, haziranın başında türkçeye çevrilmiş le passager adlı kitabını da an itibariyle yarıladım. ve şunu kesin olarak söyleyebilirim ki bu adam bir deha. tam anlamıyla hayranlık duyabileceğim cinsten, yeni kitaplarıyla beni heyecanlandırabilen ve kalbimin küt küt atmasını sağlayabilen tek adam. sebepleri var tabii, sıralamazsak olmaz.
grangé ilk başta tamamen farklı bir yolu benimsemiş bir yazar. bunu özellikle son birkaç kitapta daha rahat anlayabiliyoruz. oldukça klasik bir şekilde ilerleyen polisiye romanlardan çok farklı bir polisiye grangé'nin yaptığı. nasıl mı? diğer tanınmış günümüz polisiye yazarlarından tess gerritsen, maxime chattam, craig russell ya da ruth rendell'ı ele alalım. bu yazarların kitapları hep aynı taslakta gider. bir cinayet işlenir. muhtemelen bu cinayet farklı bir mizansene sahip olduğu için dikkat çeker. sonra ünlü polis ve ekibi soruşturmaya atanır. olaylar gelişir, en sonunda bir şekilde katil bulunur. bu tip hikayelerin zeka ve yaratıcılık gerektiren tek tarafı katilin umulmadık birisi olmasını sağlamaktır. son zamanlarda tess gerritsen ve craig russell kitabın başında falan katilin ağzından bölümler yazarak işi bi kovalamacaya ya da gizemli bir şekle dönüştürmeye çalışıyorlar ama bu, grangé'nin birazdan anlatacağım muhteşemliğine yetişmek için kesinlikle yeterli değil. 40 fırın ekmek yemeleri lazım.
grangé, kesinlikle okuyucuya bir polisiye hikaye sunma amacıyla yazmıyor. okuyucuyu düşündürmeyi, onunla oyunlar oynamayı, şüphelendirmeyi, okuyucu kitaba ara verdiğinde kafasının bir yerinde öyküdeki soruların cevabını aramasını istiyor. bunu yapmak için de öyle farklı şeyler deniyor ki, işte sizi ona hayran bırakan da bu. mesela, biraz önce saydığım günümüzün tanınmış polisiye-gerilim yazarlarının tamamı, kitaplarında tek bir karakter kullanır ve bu karakter cinayeti çözer. gerritsen'ın rizzoli ve isles'ı ya da russell'ın jan fabel'i her seferinde aynı ekiple aynı şekilde cinayeti çözmeye girişirler. ama grangé farklıdır, tekrara düşmemek için her kitapta bambaşka psikolojik yapılandırmalarla bambaşka karakterler yaratır. burada psikolojik sözcüğü anahtar kelime, grangé için psikoloji kesinlikle vazgeçilmez bir öğe kitaplarında. kişiliklerinin tam bilincinde olmayan karakterler, geçmişiyle yüzleşmek zorunda olan ama bunu beceremeyen karakterler, ve daha nicesi. dili inanılmaz derecede güzel kullanma becerisi -gerçi bunda çevirmenin de payı var ama- kitaplarındaki dozajı muhteşem ayarlanmış gerilim ve kasvet, her sayfada yeni bir şey öğrendiğiniz inanılmaz kültür öğeleriyle süslenmiş hikayeler... bütün bunları inanılmaz bir bağlamda yine inanılmaz bir olay örgüsüyle birleştirip üzerine bir de dünyanın bambaşka ülkelerinin bambaşka yakın tarihleriyle ve mitolojiyle de harmanlayınca grangé bu işin devrilmez kralı olup çıkıyor dostlarım.
bu adam feci derecede gizemli ve garip şekilde beni kendisine takıntılı hale getirmiş biri. bilmiyorum, abartıyor da olabilirim ama şu son kitabı le passager'ın her sayfasında içim kıpır kıpır. yazdığı her satırı okurken içimde aynı heyecan var, sürekli bir gün görebilirsem ne yaparım diye düşünüyorum. kitaplarına en çok ilginin gösterildiği ülkede yaşadığım için fazlasıyla şanslı sayılırım, bakalım olaylar nasıl gelişecek.
şu kesin ki, jean-christophe grangé benim için sadece bir polisiye-gerilim-macera kitabı yazarı değil, bunun ötesinde içten içe farklı bir hayranlık beslediğim ve görüp iki kelime muhabbet etmeden ölmek istemediğim biri.