hesabın var mı? giriş yap

  • bu dizi o kadar gerçek ki bir değil 10 kez izliyorum bölümleri. kaliteli senaristlerin-yapımcıların ölümü, işten çekilmesi, alttan gelen neslin beceriksizliği, siyasi baskılar, reyting kaygısı, parıltılı yaşam-güzel kız-yakışıklı oğlanın bir dizi için yeter kriter olması, kalitesiz izleyici derken bir zamanların efsane dizilerinden gün be gün gerileyip tamamen hayattan gerçeklikten kopuk dizilere mahkum olduğumuz bugünlerde çölün ortasında bir vaha gibi bu dizi. 80 lerin (bkz: bizimkiler) 90 ların (bkz: kaygısızlar)(bkz: süper baba) 2000 lerin (bkz: kurtlar vadisi) (bkz: asmalı konak)(bkz: hatırla sevgili)(bkz: ezel)2010 ların (bkz: behzat ç) leri ne kadar gerçekse (bkz: gibi) de 2020 ler için tamamen ve tüm eski dizileri de çok fazla bir şekilde aşacak düzeyde gerçek tek dizi. hem de bu gerçekliği absürt birbirine bağlanması neredeyse (bkz: sözlükçülerin başından geçen doğaüstü olaylar) a yazılabilecek kadar ihtimal dışı bir olay örgüsü içerisinde veriyor.

    --- spoiler ---

    mesela bence en efsane bölümlerden olan 3×2 keskin nişancı bölümünde: emlakçı ile kiralık ev bakan dizi kahramanları leş bir kiralık evde keskin nişancı ile karşılaşıyorlar, keskin nişancıya gazoz ikram ederken ilgili nişancı gazozu yakalayamadığı gibi korumakla mükellef olduğu fiji ticaret bakanının vurularak ölmesine neden oluyor, katil mahallenin delisi çıkıyor ama bunu polis istihbarat vs. değil yılmaz buluyor, mahallenin delisi aynı zamanda mahallenin en zengini ve lideri hamisi konumunda, mahalleli konunun örtbas edilmesini ve katilin korunmasını istiyor, fiji'de benzer bir talepte bulunuyor ve cinayet faili meçhul olarak kapatılıyor, fiji kahramanlarımıza maddi manevi ufak hediyeler yolluyor ve baş kahraman bu olaydan zararlı çıkabilecek tek kişi olan keskin nişancıya idari bir cezayı meslekten men edilmesini sus payı olarak engelliyor. böyle olay örgüsü bahsettiğim başlıkta yok. bundan daha doğaüstü daha hayal ürünü bir senaryo olabilir mi? bence olamaz olsa da yine (bkz: gibi) de olur ama bu absürtlükte ki her şey tamamen gerçek. gelelim gerçeklere:

    * ahırdan bozma evlerin kiralık diye itelenmeye çalışılması
    * adı yeri bile bilinmeyen gariban ülkelerle ticari ilişki kurma çabası
    * avokado'nun ilk denemede kimse tarafından doğru bir şekilde yenememiş olması
    * gelen madalyalardan birinin 2 kişi arasında paylaşılamaması ama bu 2 kişinin diğer madalyayı asıl hakedenden (bkz: yılmaz) verse dahi almaması
    * fiji'nin sadece 100 dolar ödül parası verebilmesi
    * bugüne kadar bize fiji'nin bakmamış olması
    * kargo paketi bandının anahtar ile açılması
    * madalya kutusunun çerezlik olarak kullanılması teklifi
    * kim ne taşıdı kavgası
    * nahoş olayda bir suçlu (emlakçı sait) bulunup cezalandırma kararı
    * 2 kişi tartışırken ve çok uzamışken araya giren 3. ye 2 kişinin bir anda kendi kavgalarını bırakıp bir olup dalmaları
    * iyi bakılmış deli ve horlanan itilen kakılan akıllılar
    * delinin zengin ve yönetici olması ama mahalleli tebasının da ondan nemalanması
    * önemli bir cinayet işlemiş dahi olsa mahalleli nin deliyi yedirmemesi bu durumun akan muslukları kapattırmamaya benzetilmesi
    * delinin zengin olmadan önce aynı mahalleli tarafından itilip kakılması
    * gece açlığı için dolapta fasulye aranması ama onun çoktan obur ev arkadaşı tarafından ayakta yenilmiş olması
    * sıradan çulsuz ev kiralayacak durumda olmayan adamın fiji ile ticari ilişkilerimiz için çok üzülmesi kendine dert etmesi
    * ölmüşün ardından güzel konuşulması
    * bir şey yapmaya çalışan adamın önünü sürekli paranoya ile kesen arkadaş vs. vs. vs.

    hepsi gerçek hayatta herkesin bir veya daha sık yaptığı yaşadığı şeyler ve birazı da gönderme tabii.
    --- spoiler ---

    edit: gunesle oynayan cocuk un uyarısı ile spoiler ibaresi eklenmiştir. gerçi bir çok entride spoiler yok ama olsun biz yabancı dizilere gösterdiğimiz ihtimamı türk dizilerine de gösterelim.

  • evet ben bugün avm'ye gittim ve yine hayattan soğudum.

    allahım bu kadar sıkıcı, iç daraltıcı yerler olabilir mi? yemin ederim eve döndüğümde üstümden tır geçmiş gibi oluyor. fakat gözlemimi de yaptım, döndüm. kimdir bu avm'lerin özellikle haftasonları vazgeçilmez karakterleri? ne yer ne içerler? nerede yaşarlar? hepsi fely farkıyla sizinle;

    yüzü boyalı aptal çocuklar; avmler özellikle haftasonları onlarsız olmaz. avm'lerin gürültü yükünü çeken çilekeş tipler. avm'lerdeki fiks uğultuda onların payı büyük. kendilerine teşekkür ediyor, alkışlarla uğurluyoruz.

    oyun alanındaki asosyal çocuklar: bunlar da tam site-apartman, konut projesi çocukları. çocuk hayatında bakıcısından başka insan görmüyor ve avm'de oyun alanında başka insanların da olduğunu görünce tribe giriyor. annesinin yanından ayrılamıyor ve asosyalliğini vurguluyor. annesi de çocuğunu sosyalleştirmek derdinde.

    bakışmaya gelen ikili kız grupları: evet tek amaçları bakışmak. ne sevgili olmak ne birisiyle birlikte olmak. bakışmak. tek amaç bu. ne kadar bakışıldı o kadar kar. ikili olunca güvende hissederler. ayrıca yeni kıyafetlerini giyecekleri en uygun mekan. en fazla 30 tl harcarlar. 6 saat avm'de takılırlar.

    marco reus saçlı 3-4 kişilik erkek grupları: evet bunlar da olmazsa olmaz. avmye girmeden önce mutlaka sigara yakarlar. favori bölümleri defacto, lc waikiki, coton ve media markt tarzı teknoloji mağazaları. bunlar olmadan avm kepenk açmaz.

    direkt yemek katına çıkan beyaz yakalı: arabayı park etmiş garaja. tchibo'ya uğrar belki. ordan bi şeyler alır. ordan starbucks'a ya da gloria jeans'e geçip kahve içer. bambaşkadır bizim beyaz yakalı. hey yabancı buralar asıl benim triplerindedir.

    ilişkilerini avm'de yaşayan tipler: bunlar da olmazsa olmaz. sevgililik daha avm'nin dışına çıkmamış. ilişki daha dış havada oksijen görmemiş. burada sinemaya gidilmiş, burada kahve içilmiş. burda birbirinden sıkılıp cepten nete girilmiş, burda çekilen fotolar paylaşılmış.

    kendini mila kunis sanan kozmetikçi ablalar: bunlar da ayrı bir tür. lan yüzündeki o makyajı atsan bildiğin yıldız tilbe'sin ama hava mila kunis. bir gerine gerine yürüme. bir odaklanarak, karşıya bakarak yürüme. dandirik kozmetik mağazasında 1300 tl'ye çalışmıyor da, new york borsası'nda çalışıyor sanki. sizi de eledim.

    avm'ye gidip gözlemini ekşi'de yazan tipler: bu da ben oluyorum. kendimi de kategorize edeyim :) herkese b.k attık kendimize de atalım. bunlar da sanki toplumdaki genel kitleden çok farklıymış gibi gelir ekşi'de entry yazarlar. sanane millet istediği gibi takılsın. öyle mutluysa öyle devam etsin işte.

    lan cidden benim ne işim vardı avm'de? :)

  • yeni yayınlanmış tekrarlanabilirlik sınavından nispeten sınıfta kalmış, çocuk psikolojisi alanının ünlü deneyi.

    1960'larda stanford üniversitesi'nden psikolog walter mischel'in gerçekleştirdiği bu deneyde yalnız başına bir masada oturan ve önüne konulan bir şekerlemeyi 15 dakika yemediği koşulda kendisine ikinci bir şekerleme verileceği söylenen 3-5 yaş arası çocukların, bu şekerlemeyi yeme hazzını erteleyip erteleyemediklerine bakılmış, ve hazzı erteleyebilen (yani freud'a göre ego'nun id'i bastırması da denilebilir) çocukların, diğer bir deyişle irade gösteren, otokontrol sahibi olan, öz-denetim mekanizmalarını çalıştırabilen, ödül almak için var olan güçlü ister duygusundan feragat edebilen çocukların, uzun dönem takip çalışmalarında 15 yaşına geldiklerinde hem akademik başarılarının hem de bilişsel kapasitelerinin irade gösteremeyip şekerlemeyi yiyen çocuklara göre daha yüksek olduğunu iddia etmişti. yani 3-5 yaşında önüne konulan şekerlemeyi 15 dakika boyunca yememe iradesi gösterme ile 15 yaşında akademik ve bilişsel yetkinliğin daha üst düzey olması arasında bilimsel/istatiksel ölçekte anlamlı bir bağlantı olduğu gösterildi.
    (bkz: correlation does not imply causation)

    bu deney, eğitim alanı ve aile/ebeveynlik eksenlerinde toplumsal çıktısı önemli bir sonuca dönüştü. nitekim çocuk gelişimi, erken yıllarda eğitim, pedagojik formasyon, ebeveynlik/yetişkin eğitimi gibi alanlarında orta sınıf ve yüksek gelirli sınıftaki ailelerin erken yıllarda çocuklarının otokontrol ve öz-denetim becerilerini desteklemesinin gelecek başarıları için mühim olduğu üzerine bir mesaj çocuğu ve aileyi ilgilendiren tüm mecralara yayıldı. öyle ki günümüzde, 3 ila 7 yaş arasında okula giden çocuklara sosyal-duygusal gelişim alanında öz-denetim becerileri kazandırılması hedefinin neredeyse tüm gelişmiş ülkelerdeki eğitim programlarının en temel bileşenlerinden biri olması, kısmen bu deneyin sonucuna dayanıyor. yani bu deneyin mesajı olarak “çocukların gelecekte daha başarılı olmaları için iradelerini kuvvetlendirin, otokontrollerini geliştirin” mesajı orta ve yüksek gelir sınıfındaki ebeveynlere verilen ve uygulanan bir tavsiyeye ve eğitim programlarını yapılandıran temel bir bileşen gibi çeşitli sosyal çıktılara dönüştü. deney son 30 yılda iyice ses getirdi, üzerine yeni deneyler yapıldı, hakkında envai çeşit mecrada konuşmalar yapıldı, psikoloji programlarının derslerinde sayısız kişiye aktarıldı vs derken deney bir kült halini aldı. kişisel bir dip not olaraki; şiddetli yoksunluk içinde yaşayan bir çocuğun önüne konulan şekerlemeyi yemeyi erteleyebilmesi ise eleştirel bir nokta, o ayrı.

    aslında çok da bu kadar vesveseye gerek olmadığı ise deneyin daha yeni yayınlanan en güncel tekrarlama çalışmasından anlaşıldı. new york üniversitesi’nden tyler watts öncülüğünde deney geçtiğimiz sene 1000 civarında çocukla tekrarlandı. ve sonuçlar gösterdi ki 54 aylıkken şekerlemeyi yiyen ve irade gösterip yemeyen çocuklar 15 yaşına geldiği zaman aralarındaki akademik başarı ve zihinsel kapasite farkı çoğu zaman görülmedi ve görüldüğü zaman ise oldukça kısıtlıydı. yani otokontrol ve hazzı erteleme yeteneği insan gelişimi boyunca stabil değildi. en önemli nüanslardan birisi de anne eğitim seviyesi ve çocuğun zeka seviyesi kontrol edildiğinde bu bağlantı neredeyse yok oldu. yani bu şu demek: 4-5 yaşında bir hazzı erteleyip ertelememek 15 yaşındaki akademik ve bilişsel yetkinliği, çocuğun içinde yaşadığı ortam (anne eğitim seviyesi vs.) ve zeka seviyesi kadar etkilemiyor. bir çocuğun irade gösterip göstermemesi ve bunun ileriki yaşamına etkisi, çevrenin (sosyal-kültürel koşullar) ve insan biyolojisinin (zeka) değiştirilmesi zor koşulları tarafından daha çok koşullanıyor.

    kıssadan hisse: çocuğunuzun otokontrol geliştirmesi için elbette destek olun, irade ve öz-denetim becerisi desteklenmesi gereken önemli bir beceri. ancak çocuğunuzun ileriki başarısı için çocuğun içinde yaşadığı çevreyi zenginleştirin, düzenleyin ve ebeveyn olarak kendinizi değiştirin. zeka mı? onun pek değişmediği söyleniyor. o biraz kader kısmet.

  • eyfel kulesi çok kötüydü yarısına kadar çıktımcılar derneği başkanı kendi yarı sahasından bildirdi.

    kendisi tam manasıyla komedyen değildir. ilk amacı güldürmek hiç değildir. bir de trajedi nedir bilmek gerek.

    güldürü unsurları sadece yüz kaslarına değil, soğancığa da hitap etmelidir.

  • defne samyeli'nin (46) acun'un (50) kaynanası olması hadisesi. deren talu'nun da (defne samyeli 2.0) üvey babası cem yılmaz (45) oluyor. aile ağacı büyüyor, büyük şehir çalışıyor.

    ozan güven'i de alın oyuna. yazık çocuk dışarıda kalmasın.

  • adam ülkenin paniğini görmüş ve açıklama yapma gereği duymus,

    "merak etmeyin, yuksek fiyatlara e-ticaret sitelerinden almayin, makarnamiz var" demis.

    simdi bu aciklama yapan adami sirf makarna üretiyor diye neden saçma sapan bir şekilde elestiriyorsunuz ki?

    acaba bu elestirileriniz " makarna eşittir akp" diyen beyninizdeki eşleşmeden olabilir mi?

    kaldı ki adam, ülkeyi en azından makarna konusunda merak etmeyin diye uyaran ve makarna ürettiği halde yüksek fiyata almayın diyen insan.

  • tipik bencil insan davranışı.

    trafik tıkanınca yol ileride zoraki 2 şeritken 2 şeritli yolu 3 şerit haline getirip, ileride daralan yerde birbirinin önüne kıran, oradaki it dalaşında darboğazı iyice yavaşlatan, totalde herkes 2 şeritte efendi efendi dursa daha hızlı geçecekken kendisi önündeki 5-10 aracı geçti diye bir avantaj sağladığını sanan gerizekalılar da bunlar.

    bu kadar aptal ve hesap kitap bilmeyen adamla yaşamak çok zor.