hesabın var mı? giriş yap

  • gerçek bir şeyler hissetmeyip karşı tarafı oyalayacağına yalnız kalmayı tercih eden kişidir.bana göre oldukça da cesurdur.zira yalnızlık cesaret işidir.

  • fatih altaylı'dan kazandığımız tazminatı, istanbul ve çevresinde bulunan ihtiyaç sahibi 7 barınağa yardım edecek şekilde harcadık. yardım ettiğimiz barınaklar, beylikdüzü, büyükçekmece, bolluca, mimarsinan, çınarcık, çiftlikköy ve şile barınakları oldu. bu barınaklara toplam 260 paket (4 ton) köpek ve kedi maması gönderdik. türkiye'deki tüm barınakların yardıma ihtiyacı var ancak hepsine birden makul oranda yardım edemeyeceğimizden istanbul ve çevresinde olan, ancak diğer barınaklar kadar göz önünde bulunmayan yerleri seçtik. bazı noktalarda yardımları direkt barınağa teslim ederken, şile gibi daha çok gönüllülerin çabasıyla işleyen yerlerde ise yardımları gönüllülere ulaştırdık.

    mümkün olan en fazla miktarda mama alıp yardım etmek istediğimizden, mama üreticileri ve tedarikçileriyle görüştük. bu noktada goody bize mamaları hem indirimli olarak verdi hem de ekstradan mama yardımında bulundu. kendilerine teşekkür ediyoruz.

    aşağıdaki linkten mama yardımlarının fotoğraflarına ulaşabilirsiniz.

    https://www.facebook.com/…8772855.510373.5862387854

    https://www.facebook.com/….187795.1556724608&type=3

    tabii hiçbir yardımın tek başına tüm ihtiyaçları karşılaması mümkün değil. oysa barınaklarda ve sokaklarda birçok hayvan kış şartlarında yemek bulmakta zorlanıyor. özellikle de okulların kapandığı şu dönemde bir çok barınak yemek bulmakta sıkıntı çekiyor.

    aşağıda paylaşacağım başlıktan size yakın olan barınaklara mama, ilaç, artık yemek yardımı yapabilirsiniz. emin olun sizin küçük yardımınız çok şeyi değiştirecektir. bunun için size küçük bir rehber hazırladık:

    (bkz: türkiye hayvan barınağı veritabanı)

  • patrilokasyon, kadınların evlilik yoluyla kendi akraba topluluklarını terk edip kocalarının akrabalarına katılması sürecine verilen ad.

    akrabalık ilişkilerini incelemek için antropolog claude levi-strauss tarafından ortaya atılan bağlaşma kuramı çerçevesinde "kadının değiştokuş" sürecini tanımlayan patrilokasyon uygulamasında kadın, kendi aile ve bölgesinden ayrılarak erkeğin ailesi ve bölgesine geçer. lévi-strauss, brüksel yerine malkara'da doğmuş olsa patrilokasyonu ele aldığı 1949 tarihli akrabalığın temel yapıları adlı kitabının epigrafına kesinlikle şu dizeleri yazardı:
    yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
    aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
    annesinin bir tanesini hor görmesinler

    patrilokasyonun günümüzdeki en bariz örneği kızın, damadın babası tarafından kızın babasından "istenmesi" ve bunun ardından baba evinden ayrılıp koca evine gitmesi. burada söz konusu olanın bir matrilokasyon değil patrilokasyon, yani kadının erkekler arasında değiştokuşu olduğunu gösteren bir diğer örnek, kiliselerdeki düğünlerde, kızın babasının kolunda damada teslimi olsa gerek. dahası patrilokasyon sürecinde kadının erkeğin soyadını alması, değişenin sadece lokasyon değil soy olduğunu da ima ediyor.

    patrilokasyona maruz kalıp erkekler arasında değiştokuş edilen kadının kendi bildiği, tanıdığı ve güvendiği bir çevreden kopup/koparılıp aşina olmadığı bir çevreye dahil olmaya çalışma süreci hayli tramvatik bir süreç. nitekim pek çok edebî tür bu tramvayı ele alır. örneğin kına, nişan, düğün gibi ayrılığa artık adım adım ilerlendiği sırada gelin ağıdı olarak yakılanlar aslında bir nevi patrilokasyon türküleri ve ağıtlarıdır. anadolu'da ağıdın yalnızca iki vesilede, ölüm ve evlenme halinde yakıldığını düşünürsek patrilokasyonun bu topraklarda yarattığı tramva daha net anlaşılır. hatta ceteris paribus deyip diğer bütün değişkenleri bir tarafa bırakırsak, akraba evliliklerinin bir amacının da kadının ait olduğu mezradan, köyden, şehirden uzaklaşmasını engelleyerek parilokasyonun sonuçlarını hafifletmek olduğunu ileri sürebiliriz. çünkü hatırlayın, o türküde sadece annesini, babasını değil köyünü de özlüyordu kızcağız:

    uçan da kuşlara malum olsun
    ben annemi özledim
    hem annemi hem babamı
    ben köyümü özledim

    en trajik olan ise türkünün son dizeleri, kızcağızın artık kendi ailesinin ve çevresinin desteğinden mahrum olduğunu ve yaban ellere terkedildiğinin bilincinde olduğunu gösteriyor:

    babamın bir atı olsa binse de gelse
    annemin yelkeni olsa açsa da gelse
    kardeşlerim yollarımı bilse de gelse

    baba evinden koca evine giden kadının, olası bir ayrılık ve boşanma sonucunda tekrar "baba evine" dönmesi şeklindeki ters patrilokasyon, kadının yaşam döngüsüsünün bir patriyarkadan bir diğerine geçen bir kısırdöngü olduğunu ve "kendi evinin" bulunmadığını göstermekle birlikte "bir kadının kendine ait bir odası olmalıdır" diyen virginia wolf'u ve diğer bütün feminist literatürü, patrilokasyonun çarkına sokulan bir çomak olarak da okumak mümkün.

  • türkiye hakkında fazla genellemeden de olsa bir fikir verebilecek konu olmuştur aynı zamanda.

    keyfine bu kadar düşkün, hangi an neyi tüketmek istiyorsa hiç çekinmeden tüketen, çocuğunu, ona basit bir görgü kuralını öğretmeyecek derecede çok seven (!), parasını ödemediği bir şeyi kendi malıymış gibi yiyip içen, hiç tanımadığı bir başka insanın önüne çöpünü rahatça uzatabilecek genişlikte insanlarımız oldukça biz burada alman disiplinini, ingiliz demokrasisini, fransız kibarlığını, amerikan hukukunu daha çoook över dururuz.

    boşuna akşama kadar dırdır etmenin anlamı yok, afganistan'dan hallice bir ülke burası. bu kadar sorun yumağını da getirip kucağımıza bırakmıyorlar, biz üretiyoruz onları.

  • biz lise okuduğumuz zamanlarda(sene dea 1997-2000 arası) akat perspektif isimli bir parfüm vardı birebir calvin klein one isimli parfümle aynı kokuya sahipti. ancak 100ml calvin klein one 160 milyon lira iken 100ml akat perspektif 20 milyon lira idi. ayrıca birebir aynı koku olmasına rağmen calvin klein 24 saat zor dayanırken perspektif 3 gün çıkmazdı kokusu. elif parfümeriye gider 1 şişe calvin klein one 2 şişe de akat perspektif alırdım. calvin klein olana pek kıyamazdım ama perspektif olanı da hunharca kullanırdım(hatta benim ekşi sözlük nikim bile biraz da o zamanlara dayanır). neyse üniversite ve sonrasında kendi paramızı kazanmamızla birlikte kullanmadığım parfüm kalmadı ancak. hiçbir parfümden lise ve dersane zamanlarının perspektifinden yediğim ekmeği yememişimdir(hızlı kazanovaydık tabi o zamanlar).

    sonuç olarak benim hayatımda gördüğüm en effective en progressive erkek parfümü akat perspektifdir arkadaş. ötesi de olabilemez. bilen de iyi bilir bu parfümü(1982-1988 nesli).

  • bakınız şimdiki tespitimde tamamen nesnel yaklaşıyorum:12 mayıs 2013 fenerbahçe galatasaray maçı sonu fenerbahçe taraftarı sahaya bir şeyler atar ve herkes eğile büküle polis kalkanları altında soyunma odasına girerken, dik duruşu ve takındığı şampiyonluğa giden lebron james surat ifadesi ile tam olarak "ulan ben afrikalardan, banliyölerden, iç savaşlardan geliyorum, iki su şişesinden, bozuk paradan mı korkacam allahsız tosbağalar" diyordu. büyük topçu..

  • kolin inşaat'ın beni zevkten dört köşe eden hareketi. zeytin ağaçlarının bulunduğu bölgede, kolin inşaat için çalışan ve zaman zaman köylülere saldıran 50 özel güvenlik görevlisi işten atılmış. güvenlik personeli "bize iş garantisi verip, köylülere saldırttılar. şimdi de işten attılar" diyor.

    beter olun lan. darısı para için millete saldıran tüm köpeklerin başına...

    http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27553732.asp