ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yavrusunu büyütmeyip bakıcı tutan dişi hayvan
umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları
-
arkadaşınızla vedalaştıktan sonra aynı yolda bir süre yan yana yürümeye devam etmek.
deprem
-
önsöz: temennim şu ki bu vahim olaydan ders alıp yapılaşma için daha iyi önlemler alır, daha iyi kanunlar çıkarırız ve bu kanunlar hiçbir zaman hiçe sayılmayarak bir çok insanımızın böyle olaylar yaşamasına bir daha izin vermeyiz.
şu haritaya bakınca türkiye'nin deprem bölgesi bir ülke olduğu yadsınılamaz bir gerçektir.
kaderciliği bir kenara bırakarak dünyada neden depremler olur diye bir bakalım. dünyanın yapısı gereği dört ana katmandan oluşur: bunlar, iç çekirdek, dış çekirdek, manto ve kabuktur.
işte yukarıdaki görselde de gördüğünüz üzere kabuk kısımları dünyanın yüzey dediğimiz kısımını oluşturur; bunların bazılarını gözümüzle gözlemleriz ve bizim yaşadığımız kara parçalarını oluşturur, bir kısmını ise gözlemleyemeyiz çünkü onlarda büyük su kütlelerinin altındadır.
ancak bu kabuk dediğimiz kısım insanın cildini kaplayan deri gibi yekpare bir yapıya sahip değildir. aynı bir yapboz parçaları gibi parçalardan oluşmaktadır ve bu yapboz parçalarına tektonik levhalar ismini vermekteyiz. önemli olan konu ise bu parçalar hareketsiz değillerdir. hareketleri esnasında birbirinin yanından kayarlar ve birbirine çarparlar vb. hareketler yaparlar. dünyadaki tektonik levhaların haritası
bu hareketlerin çoğunluğunun levhaların kenarlarındaki levha sınırlarında görmekteyiz . levha sınırları birçok faydan oluşur ve dünyadaki depremlerin çoğu bu faylar üzerinde meydana gelir. tabii ki bu kocaman levhaları hareket ettiren bir güç olmak zorundadır. yukarıdaki görüntüyü tekrar gözünüzün önüne getirdiğinizde kor diye bir katma olduğunu göreceksiniz ve bu katmanın sıcaklığının 5430 °c olduğu tahmin edilmektedir.(kıyaslamak için güneşin yüzey sıcaklığı 5500 °c ve çekirdeğinin sıcaklığıysa 15,6 milyon °c’dir.) işte bu muazzam ısı enerjisi manto dediğimiz katmanı hareketlendirir.
yukarıdaki görselden de görülebileceği gibi, manto tabakası içinde bulunan yüksek yoğunluktaki magma kor tabakasının verdiği ısı enerjisi sayesinde döngülenen bir hareket oluşturur. bu döngülerin ısınan sıcak tarafları yükselirken, soğuyan tarafları ise aşağıya doğru iner. işte bu döngüsel hareket, kabuk bölgesinde soğumuş magma olarak düşünebileceğimiz levhaları sürtünme etkisiyle farklı yönlere hareket etmesine neden olur. levhaların bu hareketi, çarpışmalara ve ayrılmalara sebep olur. bu çarpışmalar sonucunda ise ülkemizdeki gibi depremler oluşabileceği gibi everest dağı gibi dağlar da oluşabilir.
kaynak:1,2,3
3 yaşında tablet pc kullanabilen efsanevi nesil
-
ne sizden üstün ne de efsane olan nesildir. sadece sizin sahip olmadığınız bazı şeylere sahipler. bütün akranları da aynı durumda. muhteşem, olağanüstü ötesi filan olmayacaklar, muhtemelen sadece belli kalıplar içinde düşünebilen bütün gün internette oyun oynayan zavallılar olacaklar. bizim nesil de bilgisayarla büyüdü ne oldu? herkes facebook'ta koyun yetiştiriyordu bir ara.
seni aldattım diyen sevgiliye söylenecek ilk söz
-
muhasebeye git çıkışını yapsınlar.
zerdaliler
-
asıl adı bu olmalıymış hani şarkının, zerdaliler yerine.
ne çok dinlerdik seninle bu canım şarkıyı. sen orda ben burda.
bundan sonra ilk kim diyecek "gel" diye bilemiyorum. belki de olmayacak artık bu şarkı. kimse çağırmayacak birbirini.
çünkü ben seni üzdüm, çok yordum. en kötüsü de bu, asıl üzüldüğüm bu. sende ben kendimi vurdum.
"anlardım aklından geçenleri
sustukça konuştuk sanki
sevdaymış meğer o içimizde
yıllardır uyuyan deli
sessizlik sensin geceleri"
aramızda ince bir iplik vardı sanki. önce beni sana bağladı. öyle ki kalbine, düşüncene giden yolu bilirdim. sen söylemeden bilirdim bir sürü şeyi, hissederdim. zamanla o ince iplik senin de kalbine dolandı, bana doğru yol oldu. bir zaman geldi ki sen de hissetmeye başladın benim aklımdan geçenleri. susarken üstelik, bir kelime bile etmemişken, o susuş sonlarını "öyle işte" diye bitirdiğimizde, anlardık aklımızdan geçenleri.
arada uzaklıklar varken ve elimizde sadece kelimelerle birbirimize ulaşmak varken o susuşlar kıymetliydi. hele bir mektuba şöyle başlamıştın ya sen, benim içim erimişti okurken; "ne yazacağımı bilmiyorum, yanında susmaya geldim. öyle." sen burada olsaydın, ya da ben orada, velhasıl karşı be karşı olsaydık konuşmaya hacet yoktu zaten. öyle bakardım sana uzun uzun. arada ellerimle yüzümü kapatırdım belki, utanırdım biraz işte, ne var. hem güneşe o kadar uzun süre bakılmaz...konuştuğumda da çok konuşurdum bak, konuşmam gereken, söylemem gerekenin dışında ne varsa onu konuşurdum; heyecandan, korkudan, sevgiden...
seninle aynı şehirde yaşamadım, sana bir caddede rastlamadım mesela, eğer rastlasaydım mutlaka tanırdım seni. belki bu yüzdendir insanların yanımdan, içimden geçip gitmesi, benim onları bile görmeden yürümeye devam etmem. ne zormuş şu uzaklıklar, ah ne zormuş başka başka şehirlerde emanet gibi yaşamak. şarkılara, kelimelere, mektuplara tutunarak bir sevgiyi yudumlamaya çalışmak ne zormuş.
konuşurken ellerin, kolların nasıl hareket eder, kızınca nasıl çatılır kaşların, gülünce nice haller alır güzel yüzünün coğrafyası? daha ben bunları bilmez görmezken nasıl da bu kadar yandım ahh... o kırmızı iplik var ya hani, beni ruhuna ulaştıran, seni bana getiren o bağ; ruhunu sevmişim demek ki, ruhunla ışımış üstüm başım.
sen kiminle istersen yürü yaşadığın şehirde. görebildiğini, dokunabildiğini, yanında olabileni sev istersen.
ama bak bu kadar kahve içmişiz. hiç mi hatırı yok?
ben ipin öbür ucundayım. birazcık çeksen anlarım orda olduğunu, coşar, taşar, ışırım yine.
içimdeki mavi kuş yine şarkılar söylemeye başlar, büzüşüp bir kenarında oturmaz kalbimin kafesinde.
dedim ya, ben ipin öbür ucundayım.
fincana kahve koydum gel de bana lütfen.
sadece bu. sonra git istediğin yere.
bilsen ne çok şey aslında bu.
influencer'ın otelde ücretsiz konaklamak istemesi
-
(bkz: influencer terörü)
müslümanların son 500 yıldaki başarıları
-
(bkz: besmele çeken bardak)
(bkz: kıbleyi gösteren seccade)
(bkz: üzerinden kalemle geçince hoparlerinden duaları okuyan kuran)
(bkz: zikirmatik)
(bkz: peruk şeklinde başörtüsü)
benim aklıma gelenler bunlar.
edit1:(bkz: tüm hakları saklıdır) uyardı.ezan okuyan saati unutmuşum.hakikaten üzgünüm.
edit2:(bkz: cesve) uyardı. kıbleyi gösteren seccade ingiliz icadıymış.
6accdae13eff7i3l9n4o4qrr4s8t12vx
-
isaac newton'un leibniz'e yazdigi calculus ile ilgili bir mektupta bir bulgusunu aciklarken kullandigi bir kripto.
bu yazimi "aaaaaa cc d e ff iiiiiii eeeeeeeeeeeee lll nnnnnnnnn qqqq rr oooo ssss ttttttttt uuuuuuuvvvvv x" sekline donusturup ardindan anagram olabilecegini fark edip sonrasinda "data aequatione quotcunque quantitates involvente fluent, invenire fluxions: and vice versa" olarak latince dizmeyi akil eden insana da leibniz adi verilir.
ben bi soda açayım bari.
en sağlıklı sigara
-
sigara böreğidir.
beylik ve klişeleşmiş lafların ingilizceleri
-
- how are u my dick?