hesabın var mı? giriş yap

  • başlık: şu an üzerimdekilerin fiyatı 940 tl

    1. adidas adi specific ayakkabı- 165 tl
    french connection kot- 235 tl
    henleys gömlek- 110 tl
    ck boxer- 45 tl
    rayban gözlük- 385 tl

    2. yani üstünde bişi olmasa 5 para etmezsin.

  • bir insanla tek vücut olamamak , senin paran, senin araban, seninkiler gibi kopukluklar olduğu sürece insanlar boşanır,
    evlilik tek vucut olmaktır gerçekten. insanlar internet, tv gibi nedenlerle sürekli hayali ilişkilere özeniyor ilk başlarda güzel giden ilişki, zamanla kişiler gerçek yüzlerini gösterdikçe dağılıyor.

    saçma sapan evlilik adetleri yüzünden gerek kendi özentisi, gerek ailesinin ısrarı yüzünden kızlar hep bir prens bekliyor. pahalı ev eşyaları, pahalı takılar bir kere evleniyorum saçmalığı vs borç harç ile evleniliyor. gelinler ya da damatlar eve gelen dangalak misafirlere saçma sapan eşyalarını gösterip bununla hava atmak istiyor. sosyal paylaşımda kendilerini prens ve prenses gibi gösterip çevresine bunu paylaşmak tek amaçları oluyor.

    sonradan hayatın, evliliğin başlaması ile aylar önce gelinliğiyle ya da damatlığıyla olan çiftin karşısında atletle, pijama ile oturduğunu gece horladığını gören çiftler o hayal aleminden çıkıyorlar. evet evliliği düğünden, yılışık sevgi gösterilerinden sanan çiftler en kolayından birbirlerinden vazgeçip boşanıyorlar. sonuç o artık tanıdığım kişi değildi oluyor.

  • dünyanın çekilir hale gelmesine neden olan insanlardan yalnızca biridir. köpeği öldüren o pezevenk ise, bu adamın tırnağındaki kir kadar bile değerli değildir.

  • ön edit : ithalatçı değil, imalatçıyım.

    bir kobi olarak kanser olma sürecini yavaş ve emin adımlarla yürüyorum. imalatı durduramıyorum iflasın ilanı demek, fatura kesemiyorum saatler arasında %10 15 zarar edebiliyorsunuz, kimya sektöründeyim ham maddemin tamamı ithal dolar bazlı, satışlarım türk lirası.

    dolar artıyorsa sende arttır diye düşünen kafa tasının içi hava dolu arkadaşlara kısaca, o işler öyle işlemiyor canım benim demekle yetinmek istiyorum.

    kendimi piyasada şanslı hissediyorum çalıştığım iş ortağımın oldukça yüklü ithalat çalışması var.

    yarınım meçhul çünkü ham madde alımını durdurdum, bir iki haftada % 30 içeri girerken ne kadar zam alabileceğimi bilmiyorum.

    hadi bakalım hayırlı kanserler.

  • yav he he. ne güzel de tespit yapıyorsunuz. muhalifler mi antep'de, urfa'da, konya'da suriyeli dövüyor? senin kalelerin bunlar. artistlik yapıp, algı operasyonu kasmayın. git seçmenine sor bakalım, ne düşünüyor bu suriyeli işgalciler için?

  • (acemiliğin ilk günleri...)

    asker: hapşuu!
    komutan: çok yaşa!
    asker: emredersiniz komutanım!
    komutan: "emredersiniz!" denmez evladım, "sağol!" denir.
    asker: emredersiniz komutanım!

    (aradan bir yarım saat geçer...)

    asker: hapşuuu!
    komutan çok yaşa!
    asker: sağolasın.

    (böyle de level atlanmaz ki be canım kardeşim, sümüklü piyadem benim. sen çok yaşa e mi.)

  • yukarıdaki entry sahibi lavuk sözlüğün baş trollerindendir. sakın ciddiye alıp entry girmeyiniz.

    konu kilit.

    tanım: troll başlığı.

    edit: aga yazmayın demiyor muyum? yazmayın yahu.

    başlık sahibi zix isimli hıyar ağası. engelledi herhalde beni profilini göremiyorum.

    edit 2: ya sözlük yönetimi; ofisinize kimsenin tanımadığı yeni nesil ünlüleri çağırıp "soru&cevap" çekmekten başka bir şey yaptığınız oluyor mu sizin? bu şeriatçı tayfaya yönelik yaptırımlarda neden çok hantalsınız? en son gördüğümde ofiste hande lale sarıoğlu'na göbek attırıyordunuz.

  • napolyon'un gizli polis şefi ve güvenlik bakanı joseph fouche ile bismarck'ın baş ajanı wilhelm stieber gibi her durumu kendi lehine çevirmek için çabalayan, nefret edilesi bir karaktere sahip fbi başkanı.

    bu konuda az bilinen bir örnek vermeden önce ilginç bir bilgi paylaşayım; bu herkesi fişleyen, haklarında şantaj dosyası hazırlayan büyük biraderimizin atom bombası üretmeyi amaçlayan manhattan projesi'nden haberi yokmuş. izledikleri bir nkvd ajanı, suçüstü yakalanıp fbi tarafından sorguya alınınca nükleer sırlar peşinde olduğu görülmüş ve bu vesileyle hoover ve fbi'ın atom bombası girişimlerinden haberi olmuş. zaten venona belgeleri gösteriyor ki; klaus fuchs gibi atom casuslarının başarılı faaliyetleri sayesinde stalin bile abd'nin atom bombası çalışmaları konusunda neredeyse abd'li yetkililer kadar bilgi sahibiymiş.

    2. dünya savaşı sırasında japonlar'ın gerçekleştirdği pearl harbor baskınının ardından abd ve almanya karşılıklı olarak birbirlerine savaş ilan edince abwehr şefi ünlü amiral wilhelm canaris düşman ülke topraklarında bir dizi strajetik askeri ve endüstriyel tesisi hedef alarak abd halkının savaşma gücünü ve moralini azaltmayı amaçlayan bir sabotaj planı oluşturuyor. ira'nın ingilizler'e karşı yaptıkları sabotajlardan esinlenen, walter kappe önderliğindeki bu plana görünüşte philedelphia'ya bağlı germantown'da bir öğretmen ve saygın bir lüteriyen olarak yaşamını sürdüren ama esasen alman vatandaşlarını gizlice abd'ye yerleştirmekle görevli olan francis pastorius'un adı veriliyor.

    plana göre; 8 kişilik bir nazi ajan timi, öncelikle berlin kırsalında amerikan yaşam tarzına uygun bir şekilde hazırlanmış bir kasabada hem abd'deki gündelik hayata uyum sağlamayı öğrenecekler (bu arada ekipten 2 kişi zaten 10 küsür yıldır amerika'da yaşıyordu, hatta restoranlarda bulaşıkçılık yapmaktan amerikan ulusal muhafızlarına katılmaya kadar çeşitli tecrübeler edinmişlerdi ve bu iş için özel olarak berlin'e geri çağrılmışlardı.) hem de ingilizce ve aksan pratiği yapacaklardı. daha sonra da denizaltılarla gizlice amerikan topraklarına bırakılarak aralarında tren istasyonları, köprüler, hidroelektrik santralleri ve askeri tesislerin bulunduğu hedeflere sabotaj düzenleyeceklerdi. yine ingilizler'e cephane tedarik eden amerikan fabrikalarına sabotaj yapacak irlandalılar'la da ortak hareket edilecekti.

    ilk saldırı grubunun iki elemanı new york'ta long island kıyılarına bırakıldıktan sonra washington'a geçip fbi'la temasa geçerek teslim oldular. ikinci grup ise başarılı bir şekilde chicago'ya ulaşıp oradan ohio, illinois ve cincinnati'deki görev bölgelerine ulaşmayı başardılar.

    teslim olan ernst burger ve george dasch yanlarında operasyon için getirdikleri 84 bin doları da yetkililere vererek her şeyi anlattılar. işbirliği yapan bu iki nazi ajanı ile görüşen hoover onlara sabotaj timinin tamamını elevermeleri karşılığında önce koruyucu gözaltı ve ortalık yatışınca da serbest bırakılma sözü verdi. ajanların ifadelerinden yola çıkılarak diğer sabotajcılar da birer birer yakalandı.

    bu noktada hoover puştluğunu yaptı ve serbest bırakılmayı bekleyen iki nazi ajanına hayatının kazığını attı. ertesi gün gazeteler iki nazi hainin yakalandığını haber verirken bu ikilinin fotoğraflarını paylaşıp onları sözümona suçüstü yakalayan hoover'a övgüler düzüyordu.

    ikili diğer sabotajcılarla birlikte yargılandı ve idam cezasına çarptırıldı. ancak son anda hoover'dan ve yöntemlerinden haz etmeyen başkan roosevelt'in ikilinin dosyasına tekrar göz atılmasını istemesi ve ikilinin esasen kendi istekleriyle teslim olup gönüllü işbirliği yaptıklarını öğrenmesi üzerine idam cezaları iptal edildi. 6 arkadaşları elektrikli sandalye ile idam edilen ikili daha sonra harry s. truman dönemi'nde batı almanya'ya sınırdışı edildiler.

    görüldüğü üzere; hoover kendi ikbali ve itibarı için iki insanın haksız yere idam edilmesine göz yumabilecek böyle de şerefsiz bir şahsiyet.

    meraklısı için de belirtmiş olayım; abd'li yazar david alan johson'ın ''betrayal'' adlı kitabı, bu olayı ve hoover'ın puştluğunu konu alıyor.

  • adama, kişilere, gruplara, cemaatlere ,vakıflara, derneklere hizmet işinin bitmesiyle bir çok şey güzel oldu, olmaya da devam ediyor.

    çatlayın amk

  • bence bu fıkrayı anlatarak bitirmeli:

    büyük köpek maması fabrikatörü, şirketinin bütün müdürlerini, fabrikasının bütün şeflerini, amerika’nın tüm eyaletlerine dağılmış satış temsilcilerini, reklam, halkla ilişkiler görevlilerini toplamış.

    kürsüye çıkmış..

    “bu ülkenin en büyük köpek maması fabrikası kimin” diye bağırmış..

    yüzlerce kişi bağırarak cevap vermişler: “bizim..”

    patron yine sormuş: “besin değeri en yüksek köpek mamasını kim üretiyor?”
    “biz” diye haykırmış kalabalık.

    “en çarpıcı, en göze batan paketi, kutuyu kim yapıyor?.”

    “biz” diye haykırmış kalabalık.

    “en büyük reklam kampanyasını kim yapıyor” diye bağırmış patron..

    “biz” diye yanıt gelmiş yine hep bir ağızdan..”

    en büyük süpermarketten en ücra köydeki bakkala en iyi dağıtımı kim yapıyor?” diye bağırmış patron..

    “biz” diye haykırmış salon.. “o zaman” diye gürlemiş patron..

    “o zaman niye satamıyoruz bu mamaları?!..” salondaki ölüm sessizliğini arka sıralardan gelen cılız bir ses bozmuş..

    “lanet olası köpekler yemiyorlar ki!