hesabın var mı? giriş yap

  • kadınların bu hastalığa yakalanma oranı erkeklere göre 3-4 kat daha fazlaymış. ayrılık, boşanma, sevilen insanı kaybetme gibi travmatik olaylar nedeniyle kalbinin çevresindeki yoğun ağrılar, kalp kaslarının zayıflamasına neden oluyormuş.

    kalp kırıklığının bir deyimden ötesi olduğunu bilmek beni üzdü.

  • bu japonlar gerçekten enteresan millet. bilim desen bunlarda, sanayi desen bunlarda ama hurafe de bunlarda...

    japonya'da 1966 yılında onbinlerce, hatta yuzbinlerce kadın doğum yapmamış

    sebebi: japonların astrolojisi veya burçlara dair inançları.

    60 yılda bir denk gelen "ateş atı" senesinde (1966) doğan kadınların gelecekte tehlikeli/kötü bir kişi olacağına, kocalarına kötülük yapacaklarına ve hatta kocalarını öldüreceklerine inanıyorlarmış. bu yüzden de onbinlerce kadın o yıl doğum yapmamayı tercih etmiş.

    - haa o yıl doğanlarda bir anormallik var mıymış?
    + 2012 yılında yapılan araştırmaya göre, 1966'da doğan kadınlarda önemli bir farklılık yok. kendilerine ya da başkalarına zararları olmamış.

  • - eee peki sonra ne olmuş
    - işte onlar da şatoya gitmişler hep beraber
    - hangi şatoya
    - olm masalın başında dedim ya, büyük şato hani
    - kim gitmiş
    - hepsi
    - kim yani
    - yavrum gözünü kapat dinle sen böyle soru sorunca uyuyamazsın ki…

    - sonra kötü kraliçe çıkmış dışarı
    - en kötü olan mı?
    - soru yok!!!

    yemek yemeyi bilmese, yedirirsin; okuyamasa, okursun; kalem tutamasa, öğretirsin; oyun oynayamazsa, oynarsın da uykuya dalmayı bilmeyen çocuğa ne yapılır bilmiyorum. kaç masal okuduğumu kaç ninni söylediğimi unutuyorum bazen. yeri geliyor çocuk gelişimi kitaplarının çalışma kampını andıran, odasına kilitleyin bırakın ağlasın nasıl olsa uykuya dalacaktır türünden insanlık dışı önerilerini uyguluyorum ama bana mısın demiyor çocuk. uykuya dalmak nedir bilmiyor, öğretemiyorum.

    uykuya gidip de yarım saatte dışarı çıktım mı evde zafer turu atıyorum. uykudan ölen çocuğun nasıl olup da 1 saat yatakta beni soru yağmuruna tuttuğunu anlayamıyorum. gözünü kapatır uyursun, bunu çocuğa öğretemiyorum. sanırsız yarın iki vizesi var, sanırsın senedinin günü geldi, sanırsın çeki karşılıksız çıktı da sıkıntıdan uyuyamıyor. lan çocuksun, kafa pırıl pırıl devrilip uyutsana?!

    bir saat sonra, 10 dakikalık sessizliğin ardından…
    - kraliçe hani o siyah giysili olan mıydı?
    - ………
    - ………
    - o prenses değil miydi ki?
    - la uyusan ya!!

  • soner sarıkabadayı ile evlenmesini deli gibi istediğim hatun.

    işi gücü bıraktım, kendisine "serenay sarıkaya sarıkabadayı" denilmesini dört gözle bekliyorum. failatünlü şiirler gibi amk.

  • gün geçmiyor ki yeni bir gariplik yaşanmasın!

    dün akşam fox tv'de maymunlar cehennemi başlangıç filmi gösteriliyordu. maymun ekrana gelince farkettim ki, bizim ufak fırlama ekrana kilitlenmiş, tüyler kirpi gibi olmuş, gözler kamyon sellektörü gibi açılmış. hatta maymuna yakın çekim yapılan sahnede birden öyle gerildi, gözleri öylesine büyüdü ki, lan benim görmediğim ne görüyor demeye başladım. ama asıl gariplik sonrasında yaşandı.

    maymuna yakın çekim yapılırken bizim gergin kedi, kafasını kaldırıp bana bakmaya başladı. bir bana bakıyor bir maymuna. bir bana bir ona. ben zannetti zaar. dellendim. kerataya bak lan!

  • pantalonun orijinal ütü çizgisi kaybolana kadar beklemiycen. o çizgi kaybolmadan ütüleyecen. bu birinci kural.

    ikinci kural, pantalonu, ütü tahtasına çok düzgün yerleştirecen ve önce ellerinle ütüleyecen. pantalon tahtaya iyice yapışacak böyle.

    üçüncü kural, pantalonun bir bacağını, pantalonun beline doğru kaldırıp yatıracan. önünde tek bir bacak kalacak.

    dördüncü kural pantalonun üzerine tülbent serecen. tülbenti kaldırıp o orijinal çizginin bele yakın yerde bittiği noktanın düzgün olup olmadığını kontrol edecen ve düzgünse, tam o noktaya, tülbentin üstünden başparmağınla basacan. başparmak basılıyken, pantalonu paçadan biraz daha gerdirecen ki, orijinal ütü izi belirginleşsin.

    sonra tülbent üstünden, paçadan bele doğru yavaşça ütüleyerek gelecen. bu arada başparmağın tülbent üstünden, orijinal ütü izinin bittiği noktayı sabitlemiş durumda olacak. kolumu o kadar açamam yani bi elimin başparmağı pantalonun beline yakın bi yere basılıyken, diğer kolum paçasına uzanmıyo dersen, dizden bele kadar bi ütüle, sonra dizden paçaya bi ütüle. mevzua parmak basacan yani.

    aynı işlemleri, 4 çizgi için de yapacan. bi de pantalon bacaklarının birbirine bakan yüzünü ütülediğin gibi, dış yüzünü de ütüleyecen.

    küçük bir kaptaki suyla tülbenti ıslatıp sonra iyice sıkacan suyunu. onu demeyi unutmuşum. bi de ütü yüksek bi sıcaklıkta olacak.

    başparmağını yakmamaya da dikkat edecen tabii.

  • minik oğlum (8 aylık) epeyce kıvrandıktan, salyalandıktan, kaşındıktan sonra nihayet huzura erdi: pirinç tanesi gibi miniminnacık iki alt diş bize gülümsüyor :)

    öte yandan ablasının da (6.5 yaş) uzunca bir süredir iki alt dişi birden sallanıyordu. nihayet iki gün önce biri düştü, daha doğrusu son kalan kökü de dedesi ufak bir hareketle koparıverdi (benim de ilk dişimi babam çekmişti :)) hemen yanındaki diş ise desteksiz kalınca iyice sallanır oldu, hatta neredeyse düşey pozisyondan yataya geçti denebilir. sonra bugün, minik kardeşi onu sevmek için hamle yapınca yanlışlıkla kızımın çenesine vurdu, ikinci sallanan diş de düştü.

    şu anda birinin öndeki iki alt dişi eksik, diğerinin sadece o iki dişi var :) aynı anda kahkaha attıkları bir fotoğrafı yakalayabilirsem kocaman bastırıp ofisime asmak istiyorum :)