hesabın var mı? giriş yap

  • hep yakisikli erkeklerle dolu oldugundan, guzel kadinlara yer kalmamistir.

    biscolatalar, arkaya ilerleyelim, arkada yer var, kapi agzinda durmayalim...

  • çok iyi çalışmalara imza atmış ebru sanatçısı. geleneksel ebru sanatına kıyasla modern bir bakış açısı benimsemiş ve resim sanatıyla birleştirmiş çalışmalarını. el değmemiş sanat dalında yeni arayışlara girmek olarak tanımlamış kendisi de. hayran kaldığım bazı çalışmaları:

    ebru sanatıyla van gogh, inanılmaz: insta

    burda da çizdiği şeylerden birkaç hamleyle yeni şeyler çıkarıyor.

    bebeğin anne karnındaki hali, bu da favorilerimden.

    çok çok başarılı.

  • diyelim ki siyasi mesaj iceriyor, ne var bunda?
    ulan konusmak suc, twit atmak suc, sokakta hak aramak suc, insanca derdi dile getirmek suc..birakin da sarkilar serbest olsun..
    yeter aq..
    üstüne alinan alinsin, bir bok yapamazsiniz!

  • ne zaman düşünsem tüylerim diken diken..

    geçen hafta dolan otuz beş yıldan beri otuz beş kuruşla ev geçindiriyorlar. üç çocuk büyütmüşler, okutup adam etmişler. üç çocuklarına da aynı sevgi ile bakmışlar hep, gözlerinde hala o sevgi. hani olmaz da, göstermek istemeseler bile ele verecekler kendilerini, naif bir sevgi sızıyor gözlerinden. işe gitmek için evden çıkarken, arkamdan usulca aralanan perdenin arkasındaki annemin gözünde görüyorum, her sabah.

    nasıl başladığı değil nasıl yaşandığı önemli; onca yıl nasıl büyüdüğü, bizi büyüttüğü. onlar dolu dolu da yaşamışlar, damdan düşer gibi de. tepeden tırnağa sevdalılar, sevda nedir biliyorlar çünkü.

    çünkü yaşamışlar, yaşıyorlar bu hayatı. tüpsüz kalmışlar, vesikayla ekmek almışlar, kuru üzümle çay içmişler herkes gibi. kaç ihtilal kaç kriz görmüşler. ve hala, sabahın yedisinden gecenin körüne kadar haberlerde gördükleri "dünyaya" üzülüyorlar. yirmi dokuz yıldır onları sabır ve umut ederken gördükçe tüylerim diken diken oluyor benim.

    keyif almasını da bilmişler. uğrak lokantası’nda kızarmış yarım piliç ve haydari ile içmişler rakıyı, tam cam kenarındaki masada hem de. bizim gibi rakının yanına pırasa getiren, fasıl diye taverna müziği çalan, damsız girilemeyen yerlere, olmadığı gibi görünen insanların arasındaki masada birkaç arkadaş mahkum kalmamışlar. en son ne zaman sinemaya gitmişler hatırlamıyorlar, dilleri dönmüyor hatırlayınca da zaten filmin adını. o akşam televizyonda ne varsa, bir bardak da çay yanına, en seyredilir eser oluyor o akşam.

    bu sevgiyi anlamak istiyorsanız, görmeniz lazım. birbirine güzel söz söylemez, çarçur etmezler iltifatlarını. sevgilim, bir tanem bunlar sahte laflar, yer yok onların lugatında. her gün milyonlarcası gırla giden gerçek sevgi sözleriniz gerçek kıymetini biliyorlar.

    yıllarca işten gelirken kesik ankara soğuğunda yüzü kızaran emekli memur babam gibi yüzüm, aşk hakkında düşünürken, utancımdan. hayat bana daha ne öğretebilir? onlarla karşılaştırınca, hokkabazın ağzındaki yalancı alev gibi yabancıyım aşka. oysa onlar, birbirlerine sarılıp kenetlenmişler. ve kalbime bıçak sokar gibi kirpikleri bana, bize doğru dönmüş soruyorlar:

    "ya siz?"

  • lise mudurumden geliyor:

    degerli ogretmen arkadaslarim, lutfen ogrencilerinizi 10'ar gun arayla sinif baskani yapin ki ilerde baskan veya baskanlik gibi saplantilari olmasin.

  • tayyibin yalan yanlış videolarla mitinglerde izlettiği o kurgu videoları, halkın nasıl yuttuğunu gösteren tablodur.
    şu tayyipten gerçekten korkulur. (bkz: zübük) bile önünde diz çöker, tövbe ister yeminle.