hesabın var mı? giriş yap

  • evet chp başkanlarını sevmiyorum (ne tunç ne cemil), tunçtan sonra belediyecilik can çekişti bu da doğru.

    fakat merkezi hükümetten metro için 3000 tl ödenek verildiğini de biliyorum. çiğli tramvayı aylarca sadece 1 adet imza bekledi ankarada. 1 tane imza ya. rapor falan değil imza. evet süreci takip ettim. o süreçte dolar uçtu gitti maliyetler rekor seviyeye geldi. yapılacak işler maliyet uçuşundan dolayı aksadı. kalitesi düştü.
    bu ayrıştırıcı akpye oy vermeyecek kadar memleketimi seviyorum. öyle gün boyu sırıtan aday çıkarmakla olmuyor o işler.

  • antep fıstığı hacmen küçük olsa da, yağ oranı görece yüksektir. bu yüzden, tatlılarda daha başarılıdır.

    daha iri olan siirt fıstığı'nın (iran fıstığı da buna benzer) yağ oranı görece düşük, lif oranı yüksektir. bazıları tarafından sası veya yavan bulunmasının nedeni budur.

    aynı durum fındık için de geçerlidir:
    en iyi fındık, en yağlı olan "talaşlı yağlı", "tombul fındık" ve "yağlı fındık" adlarıyla da bilinen giresun fındığıdır. buna karşın, palaz fındık ve özellikle kara fındık daha iridir, ancak yağ oranı görece düşük ve daha liflidir.

    bununla birlikte, yağ oranı düşük fındık ve fıstığın da uygun işlem ve kavurma tekniği ile lezzetinin artırılması mümkündür.

    örneğin, iran'da fıstığa safran eklerler (ben bundan pek hazzetmem).

    altın sarısı kıvama gelecek şekilde biraz daha fazla kavrulan bir kara fındık ise, az kavrulmuş tombul fındıktan daha aromatik olabilir.

  • sebebini ilk kez burada açıklıyorum.

    uçak havalandıktan kısa bir süre sonra jetler takibe başladı. uçağın içindeki recep tayyip erdoğan'a bu söylenmedi ama dikiz aynalarından baktığında her şeyi kabak gibi görüyordu.

    tam jetler yüce başkanımızın (radiyallahu limen hamd) uçağına kilitlenmiş iken ezan vakti geldi ve jetin aporlöründen ezan okunmaya başladı. başkanımız pilota uçaüğı kıbleye çevirmesi talimatı verdi. jetler tam bombaları ateşlediğinde uçak aniden kıbleye döndüğünden bombalar ıska geçti.

    yüce başkanımız bir olaydan daha iman, nefs ve güzel ahlak sayesinde kurtulup ne kadar da allah'ın sevgili kulu olduğunu kanıtladı.

    bu olayı da mütevaziliğinden kimseye anlattırmadı ama ben doktorunun bir arkadaşının kuzenini tanıyorum. o dedi.

    edit: http://i.hizliresim.com/5v1v55.jpg facebook'ta paylaşın, bakalım yiyen olacak mı?

  • hangi salatayı yaptığınıza bağlı. ben size her salata için küçük tüyolar yazayım. bu hizmet de benden size kalsın. ölür gidersem bu yazardan öğrendiydim dersiniz, adımı anarsınız:

    - çoban salata: soğanları ince ince yarım ay doğradıktan sonra tuzla ovup domates ve zeytinyağı ile karıştırıp diğer malzemeleri ondan sonra doğrayın. salataya mutlaka küçük bir diş sarımsak koyun. ve asla ama asla marul koymayın ve maydanozu bol tutun. salatalık ile domates oranı aynı olsun. limon ve nar ekşisini bol tutmaya bakın.

    - patates salatası: sosunu önden hazırlayın. zeytinyağı, limon suyu, kırmızı toz biber, sumak, karabiber, çok az pul biber, tadı hissedilmeyecek kadar neredeyse bir çay kaşığı hardal ile bol ince doğranmış soğanı iyice harmanlayın. patatesleri doğradıktan sonra haşlayın. haşlanmış patates bu sosun içine koyun. sıcağıyla hölörölüpşöp diye çeksin sosu. üstüne opsiyonel olarak kırmızı lahana ve maydanoz koyabilirsiniz. ben pek marul sevmeyenlerdenim.

    - coleslaw: içine yoğurt ya da mayonez koymayın. kavurduğunuz çeşitli kuruyemişleri sıcağıyla yağa dökün ve lezzetleri geçsin. kırmızı ve beyaz lahanaları doğradıktan sonra ılımış zeytinyağını ve limon suyunu dökün. on on beş dakika bekletin ve içine ekşi elma, çok az miktarda armut, kırmızı pancar, bir miktar karabiber ilave edin.

    - sezar salata: bence temelde ekmekten başlamak lazım. ekmeğe zeytinyağı, sarımsak, kırmızı toz biber, pul biber, karabiber, limon kabuğu ve tuz koyun. tavada da yapabilirsiniz fırına da atabilirsiniz. sosu bir kenarda hazırlayın. ançuez sevmeyenler paket sardalya ya da ton balığı koyabilir. limonu ve ev yapımı mayonezi bol tutun. marulları elle parçalayın ve sosla başka bir kapta karıştırın. sosu komple marullara koyarsanız acayip sulanıyor ve ekmekler içinde yıvış yıvış oluyor.

    - piyaz: fasulyeleri haşlarken domates, maydanoz sapı, limon kabuğu, tarçın, yenibahar ve bol karabiber ile haşlayın. böylece temelden lezzetli bir fasulyeniz olur. opsiyonel olarak biber, yumurta vs. koyun ama domates koymayın. piyaza yakışmıyor. zeytinyağı, limon ve tahin mutlaka olsun.

    - şu an uydurduğum bir salata tarifi: aklıma gelen ilk malzemeleri yazıyorum. kırmızı kapya biber, ceviz, zeytinyağı, limon, pul biber, mısır, domates, limon yerine çok az turşu suyu.

  • yavuz bingöl'ün yüzyılın trollü olma ihtimalini aklıma getirmiştir. adam belki de tayyibin güvenini kazanmak için numara yapıyordu bir iki haftadır, şimdi de trollüyor olabilir mi acep?

    fuatavni de yiğit bulut çıksa bir christopher nolan filmi içinde yaşadığımı düşünmeye başlayacağım.

  • bir yazar karışmamasını sağlayan tek font budur demiş fakat tam doğru değil.

    times new romanı okunabilir kılan nitelik seriftir. nedir bu serif? harflerin uçlarındaki küçük çıkıntılardır. googlea serif yazarsanız daha iyi görürsünüz, zira sözlük fontu sans-serif yani serif olmayan bir font. iddia odur ki, serif sayesinde görsel işlemcilerimiz harflerin bitişlerini daha kolay ayırt edebilir, bu sayede beyin ve gözler de okumaktan daha geç yorulur. haliyle yazılı basında serif fontlar kullanılır. kitaplar gazeteler alayı seriflidir.

    sans serifin avantajı öncelikle görselliktir. minimalisttir bir kere, sade gözükürler. ama işte uzun uzun sans serif fontla yazılmış bir yazıyı okursanız harfler karışmaya başlar. bu yüzden başlıklarda, tabela ve posterlerde ya da reklamlarda sans serif fontlar kullanılır.

    e peki sözlük niye sans serif? wikipediyi kurarken ciddiye almamışlar mı bunu? işin aslı, baskı değil ekran üzerinde olan harfler için yukardaki kurallar biraz kayıyor. okuma kolaylığı konusu ve estetik konusu zaten tartışılabilir geliyor bana, işin uzmanları düzeltsin. ama ekranlar için şöyle bir sorun var; serif fontların bazı karakterlerinin serifleri bazen piksellerden daha küçük olabiliyor. böyle bir durumda ekran orada olması gerekenden daha büyük bir siyah nokta gösteriyor ve harflerin ince olması gereken bölgeleri gerektiği kadar ince gözükmediği için karakterler çirkinleşiyor. yani düşük çözünürlüklü ekranlı fakirler yüzünden hepimiz sans-serif fontlarla karşı karşıyayız. hatta bakarsanız sözlüğe ya da çoğu siteye, kullanılan fontlarda harflerin kalınlıkları çok değişmez. sebep benzerdir. times new romanda örneğin o harfinin üstü ve altı ya da a'nın üstü incedir.

    baskı metotları geliştikçe font tasarımında daha cesur olmuş insanlar. en eski baskılarda, teee 16. yy civarında falan bu ince kalın bölgelerden kaçınılırken, 18. yy sonlarında ortaya aşırı ince-kalın bölge farkları olan fontlar moda olmuş. times new roman bu iki dönemin arasında bir yerlerde ortaya çıkmış, o yüzden didone dedikleri incelik bakımından yüksek kontrastlı karakterleri olan akımla eski stil nerdeyse sabit incelikte karakterlerin olduğu akımın arasında, geçiş sınıfındaymış. kaynak vikipedi tabi ki. daha yazardm da ablamgil geldi. sevgiler.