• ah canlarım benim, ters dönen geminin hiçbir köşesinde kuru tuz kalmaz.
    günlerdir bir savunma mekanizması olarak bunu yazanları dehşet ve kahkahalarla izliyorum; tuz kuruluğundan kastın 1 ev, 1 araba, ortalama üstü maaş yahut bir şirket, kira geliri vb. olmasını hiç fark etmiyor, çok büyük isimli bir aile mensubu değilsen senin tamamen maddiyatla ilintili tuzunu öyle bir ıslatırlar ki, feleğin şaşar.
    1 kavanoz sele zeytinin fiyatı 50 tl'den 150 tl'ye çıktı misal, tamam bu sana bana koymaz. yine gidersin, mekanda istediğini yer içersin de tesadüfen o korunaklı zannettiğin mekana gelen malum parti yozgat sorgun ilçe teşkilatı başkanının yeğeni, sana kıl olup bıçağı takıverse tuzbuz olan sırça köşkünden paldır küldür, öyle bir düşersin ki, tuzu kuru olmadığı için katili yıllardır gevşek gevşek gezen rabia naz vatan'la aynı zeminde bulursun kendini. ne paran, ne eğitimin, ne de networkün ne de ambarlar dolusu tuzun kafi gelir bu çeteyi alt edip senin için adaleti sağlamaya. hakkını arayan ailene deli raporunu çakarlar, kadıköy'deki evlerin, hanların hamamların 10 sene önce sikindirik bir köyde 1 karış toprak için birbirini vuranlara güç yetiremez. öldüğünle kalırsın.

    bir gün gelir, afganın biri kafanda tuğla kırar, tecavüz eder, hayatta kalsan dahi solmuş bitkiye dönersin. intagramını delik deşik edip haberlerde bodrum'da, göcek'te, fethiye'de tatil yaparken çekilmiş mutlu fotoğraflarını servis ederler, ensonhaber yorumlarında bu aziz halk sana mı sahip çıkıyor afgan'a mı, görürsün. ne orospuluğun kalır ne özel hayatının ince ince detayları, koma yatağının başucunda "o da düzgün giyinseymiş", "zaten veriyormuş" yorumlarını okuyan ailen, arkadaşların kahrolduklarıyla kalır. afgan da 3 günlüğüne bir sınır giriş çıkışı yapar, 1 hafta sonra galata köprüsünde bir başka tuzum kurucunun götünü tiktokta peştunlara servis eder. işin acısı, kendine dayanışma, cadılar, inisiyatif diyen kadın oluşumları bile tek kelime etmez senin hakkında. yayın yasağı da gelir, tuzunu da mezarına serperler.

    bu artık para pul meselesi değil, bu korkunç bir örgütlenme içerisinde hayatta kalabilme meselesi. güvenlikli sitelerinize, kurtarılmış sokaklarınıza, rafine mekanlarınıza girilmez mi, malınıza mülkünüze çöküşlenmez mi sanıyorsunuz? hahaha bakın bakalım tarihte tuzum kuru diyip kenara çekilenlerin tuzunu kanla mı ıslatmışlar suyla mı? haa madem tuzun kuru, yapman gereken şey o tuzu kendin ve kendin gibiler için kullanmak. askıda bilmemne, hadi türkiyem üç beş ne varsa silkelen kampanyalarının aranan kerizi olmamak.
    şimdi dikkat et de, senin o kuru tuzuna erik banmasınlar. hadi eyv.
  • valla benimki değil.ev araba falan değil mesele.huzurum yok.sabahları parka yürüyüşe çıktığımda beş metrede bir çöp kovası varken her tarafa atılmış çöp yığınları ile karşılaşmak çok canımı sıkıyor mesela.
    göz göre göre yapılan ve cezasız kalan hırsızlıklar da canımı çok sıkıyor.

    zihniyeti köhnemiş toplumda yaşamak zorunda olmaktan nefret ediyorum.

    o nedenle tuzum kuru falan değil.ama yapabileceğimiz çok da bir şey yok maalesef
  • hacı babam yapmış bir şeyler diye devam eden masumiyet filmindeki bekir cümlesi.

    benim tuzum kuru değil mesela ama mesele tuz değil arkadaşlar tuzun kokması.

    yani benim midemi sağlıklı bir şekilde doyurabilmemden daha önemli değerler var. evet hak, hukuk, adalet gibi. bu değerler yoksa tuzumuz kokar er veya geç. sonra youtube'da adalet arayan mafya babasına dönüşürsünüz.
  • çok iğrenç bir cümle. burada, bu kaosun içinde yaşamak zorunda olan %48 var. içlerinde onlarca günahsız, elinde bir şeyi olmayan insanlar var. zaten şu an umutsuzlar. siz de gelip mallarınızla hava atınca insanları daha da dibe batırıyorsunuz. amacınız ne? napalım yani paranız pulunuz varsa? bunu duyurunca size madalya mı takıyorlar? tuzunuz kuruysa bunu kendinize saklayın. aklı başında olan ama bu düzende yaşamaya mecbur bırakılmış kıt kanaat geçinen insanlara biraz saygınız olsun ya.

    not: tuzum kuru değil.
  • tuzunuz kuru falan değil, daha en başta kadınsanız kuruluğunuz otomatikman ortadan kalkıyor, çünkü hüdaparlıları meclise soktular. memursan tuzun kuru değil, en düşük olacak 22 bin lira maaşın 1 senede eriyip gidecek. asgari ücretliysen tuzun hiç kuru değil, zaten yaşamıyorsun. çalışma saatlerin boktan, kendine ayırabileceğin bir vaktin yok, kendine vakit ayırman için bile para lazım. para sana o rahatlığı sağlıyor desem en son ne zaman bir şeyin parasını düşünmeden aldım hatırlamıyorum bile.

    onlara yakın olanlar zenginleşecek, kalanlar hep birlikte batacak. belki senin batışın diğerlerinden sonra olur, ama yine de batarsın, maddi olarak değilse bile manevi olarak. evden dışarı çıkar çıkmaz ülkedeki zihniyetle alakalı bir bok püsürün beni sinirlendirdiği en az bir olay yaşıyorum. ve bu olay bazen saniyeler içerisinde gerçekleşebiliyor, akıl almaz valla.

    hayatta hiçbir zaman tuzum kuru olamadı, hep bir şeyler dürttü beni. size tuzu kuruluğunuzda başarılar.
  • twitterda türeyen yeni bir tür. seçimleri hatırlatanlara daha geçen hafta amsterdam'a gitmiştim, istesem yarın paris'teyim, öyle böyle zengin değilim ehe ehe sen derdine yan türünde paylaşımlar yapıyorlar. bağcılar kekolarına böyle cevap yetiştirmeye çalışan birinin böyle imkanları olamaz.
  • osman kavala'nın da tuzu kuruydu. ne maaşı ne parası pulu, ne görgüsü, ne bilgisi, ne beşeri kabiliyetleri onun 2000 kusur gündür hapiste olmasının önüne geçebildi.
    hukuk yoksa elinizdeki, cebinizdeki imkanların, duvardaki diplomalarınızın bile bu sınırlar içinde size basılacak sağlam zemin sağlaması mümkün değil. hepimiz her an her şeyimizi yitirebilecegimiz savıyla yaşamaya çalışıyoruz, insan kendine ne kadar hayat kurabilirse. kaçan da o yüzden kaçıyor zaten. şu an tuzum kuru mesela ama kurduğum hayatın tabanı hep sallantıda, ülkenin istikranının bu derece bozulabileceğini öngöremeyip, bazı riskler de alıp, elimdekine ve zihnimdekine güvenip özgürlüğümü daha merkeze koyan bir yetişkinlik planlamıştım kendime. uzmanlığım bu coğrafyaya özel oldu, yirmi yıldır çalışıyorsam bunun on yılını bu coğrafyanın kültür varlıklarını, prosedürlerini, endüstri standartlarını, yasa ve yönetmeliklerini öğrenerek ve bunlarla çalışarak harcadım. ülkenin kapısından çıktığım anda hayatımın on yılı çöp. nihayetinde görece güvenli bir kariyer yaratamadım, emeğim gün geçtikçe ucuzlaşıyor, muhataplarım gittikçe niteliksizleşiyor, yapabileceklerim gittikçe sınırlanıyor, zihnim gittikçe bulanıyor, motivasyonumu gittikçe yitiriyorum, ben de kendi kayıplarımı izliyorum. tuzum kuru da nereye kadar bakalım. hayırlısı. biliyorum herkes içini rahatlatmak istiyor, barbaros şansal gibi sinirlenmek istiyor, belki yeniden güç toplayana kadar kafasını eğip çiçek böcek koklamak istiyor, hakkıdır da. ama burada kalıyorsanız tuzunuzun kuru olduğuna kendinizi gerçekten ikna etmeyin derim. en tuzu kuru olan gittiği hastanede doktor bulamayınca, ihtiyaç duyduğu ilaç ülke sınırları içinde bulunmaz olunca, hukuk lazimken ortada kalınca çaresizliği anlayacak.
    kaldı ki, t24'un şu haberine göre ülkenin yüzde 98'i yoksulluk sınırı altında. bizim tuzumuz kuruysa bile birlikte umutlandığımız çok büyük bir kitlenin değil. bu tuzum kuru söylemi maalesef çok yaralayıcı, birlikte verilmeye devam edilmesi gereken bir mücadeleyi baltalayıcı bir söylem. öğrencilerimin seçimden ne kadar umutlu olduklarını, gelecekleri konusunda da ne kadar karamsar olduklarını biliyorum, en çok onları düşünmek canımı yakıyor. nasıl bakacağım yüzlerine bilmiyorum. ama "amaaan benim tuzum kuru" deyip geçemeyeceğimi biliyorum. zaten bence bunu söyleyenler de aynı hissiyatta, bu da sadece bir kendini teskin etme çabası, onu da anlıyorum, ama bunu bu kadar gaddarca yapmasak daha iyi olur.
  • dünden beri benim de sosyal medyada gördüğüm ve son derece çirkin ve hatta terbiyesizce bulduğum söylem.

    şu kadar evim, şu kadar arabam var, mesleğim şu vs. diyerek devam ediyor üstelik. çok yazmayacağım, siz o saydığınız malvarlıklarınızın bu sistemde hep elinizde kalacağını düşünmeye devam edin madem.

    ben de akp'ye oy veren seçmene acıyor değilim bu arada, yanlış anlaşılmasın. ama ben artık uzun vadeli düşünemeyen, kılıçdaroğlu'na saldıran güya muhalifleri seçmene de acıyor değilim.

    ama biz akp'ye bile isteye oy veren, kendisinden ve çıkarlarından başka kimseyi düşünmeyenler için çaba göstermedik ki zaten! tarikat yurtlarında çocuklar istismar edilmesin, kadınlar şiddet görmesin, atanamayan öğretmenler intihar etmesin, gençlerin hayatını ve umutlarını çalmasınlar diye uğraştık. demek ki yetmedi. demek ki bundan sonra daha farklı ve agresif şekilde mücadele edeceğiz.

    ben şahsım adına "benim tuzum kuru" diyenler için değil bir üstteki paragrafta yazdığım kesim için mücadele edeceğim yine.
    siz tuzunuzun kuru kalacağını düşünmeye devam edin, olur mu? tuz koktu, farkında değilsiniz.

    edit : kılıçdaroğlu kaybetmedi. aksine kazandı gerçekte. kendisine sürekli saldırıp, karşı tarafın eline koz veren güya muhalif lümpen tayfa olmasaydı, mülteci ve çakma vatandaşların oyu tayyip erdoğan'ı seçmeye yetmeyecekti. biraz sakinleyin, saçma sapan konuşmaktan vazgeçin ve şunları idrak edin artık. sizin de tuzunuz kokacak çünkü.
  • bu kodumun sözlüğünün de yüzde 80'i yurtdışında yaşıyor. kalan yüzde 20'nin yüzde 80'i de bu seçimden sonra yurtdışına yerleşiyor.

    burayı okuyan gençler varsa söyleyeyim, sözlükte yazılanları okuyup da karalar bağlamayın. bunların çoğu karamsar ve loser tipler. hayat dışarda, çıkın temiz hava alın, bir sürü pırıl pırıl insan var, siz bu gerizekalıların moral bozmasına aldanıp karalar bağlamayın.

    hatta mümkünse bu sözlüğü de okumayın, depresyona girer bunalıma sürüklenirsiniz. yazanların çoğu kin ne nefret kusan boş teneke tipler. madem yurtdışına gittin ve tuzun kuru, o halde bunun şovunu sözlükte yapma ihtiyacı neden duyuyorsun? çünkü tuzun kuru da olsa mutlu değilsin. çünkü sen etrafa mutlu görünmeye çalışan doğuştan bir losersın.
  • izole bir hayat yaşayarak her şeyden uzak kalacağını sanan tiplerin kurduğu cümle.

    adam diyor ki "ben alırım evimi bilmem hangi sahil kasabasında, orada paşalar gibi yaşarım." yaşa, hobi olarak yine yaşa ama kardeşim insanlar afganistan, iran, venezuela olur muyuz korkusu yaşarken bu nasıl bir düşünce? git afganistan'a ve o dediğin hayatı mutlu mesut orada yaşamaya çalış. bak bakayım oluyor mu. burada da olmaz. batarsak da çıkarsak da hep beraber.

    yok "yurt dışına giderim, kalanı da umursamam" diyorsan o zaman ben de sorarım; geride bıraktığın aile, arkadaş grubu, tanıdık arasında 1 kişi bile mi yok, senin imkânlarına sahip olmayıp burada kalacak olan ve başına bir şeyler gelirse üzülmeyeceğin? tanımana da gerek yok. seninle aynı endişelere sahip olan insanlara da mı acımıyorsun?

    sağlıklı yaklaşımlar değil bunlar. kendimize gelelim bence artık biraz.
hesabın var mı? giriş yap