• musterisiyle arasinda ozel bir iliski olusan insan. homofobiyi bir kenara birakirsak; bu boyledir.

    berberimin adiydi sukru. berberimdi sukru abi... ah ulan sukru...

    kucuktum ufaciktim, saclarim uzamisti. babam tuttu elimden kendi berberine, cafer amca'ya goturmeye kalkti; korktum, istemedim. cok ufaktim ve cafer amca hastaydi, kafasinda tuhaf bir seyler vardi. korkuyordum cocuk aklimla alacali kafasindan... babam israrciydi; annemse dominant. "su kosedeki berbere gotur illa gotureceksen, benim ogluma cok yakisiyor uzun sac!" dedi ve babam soylene soylene goturdu beni kosedeki berbere. anlayamamistim o zamanlar babamin israrciligini ve soz vermis de tutamamis utangacligini. simdi simdi anliyorum bir berber ne demek, bir berber bir berbere gel beraber bir berber dukkani acalim ne demek...

    kucuk bedenim urkerek girmisti iceriye babamin elinden sikica tutarak. kara simsegin hastasiydim ya, saclarim da michael knight gibiydi; ortuyordum yuzumu gerektigi zamanlarda. babam dukkanin sahibiyle hemsehri cikmayi basarmisti iki dakikada; hemen cay soylemislerdi ona. bana da gazoz teklif etmislerdi ama, icinden sac cikar diye reddetmistim bu ustun nimeti... "oooo bu kuzunun kirpilma vakti gelmis" dediginde berber dukkaninin sahibi, oturacagim sandalyede de yukseklik koymak icin altyapi calismalari hizla devam ediyordu. koltugun kolcaklarina dayanmis tahtadan kirma yukseltme mekanizmasina oturup aynaya baktigimda, hayatimin en igrenc insanini goruyordum karsimda... sonradan adinin sukru oldugunu ogrendigim, sukru abi...

    biyiklari yeni terlemis, gozlerde kavanoz dibi gozlukler, saclar kisa, dalgali ve karisik. genizden gelen bir ses, memelere kadar cekilmis bir pantolon. ilk cumlesini hic unutamam: "nasil keselim?". nutkum tutulmustu. bir an oradan kacmak istedim ama, evi bulamamaktan, buldugum evde babami bulmaktan korktum. "babaaa?!?!" dedim, "bir seyler yap! beni bu musluman cyborg'a yem etme! kurtar guzel saclarimi!" dercesine. babamsa, "makine vurma da, kes iste." dedi. (bkz: babalarin sonu gelmeyen nihilist yaklasimlari)

    durdu dunya o an ve sukru abi makasina davrandi. saclarimi islatti ve taradi. aynadan dayanilmaz yakisikliligimi seyrederken, gozum bir yandan sukru abiye kayiyordu. kaymayacak gibi degildi cunku. ardindan tirasa basladi sukru abi ve catir cutur kesti saclarimi. agzim gozum sac doldu, gozlerim kan canagi oldu. artik aglayacaktim neredeyse... dokulen her tanesini toplamak istedigim canim saclarima mi yanayim, sukru abinin makasin ucunu israrla kulak arkama takmasina mi, kil dolan deliklerime; gozlerime mi... tam o sirada, sira enseme geldi. tiras makinesini enseme dayamasiyla irkildim, butun tuylerim diken diken oldu, buz gibiydi...

    kirpmaya basladiginda ise, usume hissi yerini deli gibi gidiklanmaya birakmisti. feci gidiklaniyordum! hayir gulmek icin uygun hicbir kosul da yoktu aksi gibi. babama trip yapiyorum, tasak gecen gecene, icime kapanigim zaten, guzelim saclarim artik yok, sukru abi igrenc bi adam, annemden uzagim, her tarafimda killar var, salon bir suru kaba sakal imitasyonu dingille dolu... zira o kisa sure zarfinda artik dayanacak gucum de kalmamisti. yasadigim gidiklanmayla karisik urperti, one dogru koyun gibi egdigim kafami siddetle geriye savurmami gerektiriyordu. kafami geriye dogru tepmemle, "ehiiieh!" gibi bir kahkaha da atmistim istemeden. birkac sut disim dusmustu; tuhaf bir ses cikartiyordum o yuzden. ortamsa buz gibi olmustu, cit cikmiyordu...

    aynadan babamin gozlerine kilitlenmistim, "ne yapacagim ben simdi!" der gibi bakarak. babam, "gidiklandin mi lan? eheheh. gidiklama abisi." diyerek sessizligi bozmustu. yasadigim rahatlama inanilmazdi. orgazm olabilseydim, oyle bir sey hissederdim sanirim. "eet!" diye costum. "ehihihie!" diye bir sesli tebessum daha patlattim. "cok soguk cunku!" dedim. babam ne kadar dallama olsa da, baba neticede. dunyanin en buyuk elleriydi onunkiler! "soylesene olm bastan. usutmesenize kardesim cocugu! alla allaaa..." diye parladi birden. fircayi yiyen sukru abi, ne yapacagini bilemedi. nasil isitilir ulan hakikaten tiras makinesinin basligi? ben "yok bi sey olmaz" dedim ama, pek nafileydi. sukru abi'nin intikamini alacagi o pis ani beklerken, en efendi halimi takinmistim insafli olmasi icin. yarim kalan enseme dalmaya yeltendiginde, "kocaman adam olmus bu ya, erkek adam usur mu makineden?" diye sormustu yumusak bir tonla. elbette olmazdi! olamazdi! oh be! "olmaz!" dedim ben de. artik gulmemeliydim de ama. erkek adam siritmazdi da oyle pismis kelle gibi. hele birkac disi yokken hic de delikanli durmuyordu aynada o tebessum. tiras makinesi tekrar enseme dokundugunda tuylerimin diken diken olmasina yine engel olamamistim ama; gidiklanmiyordum artik. "erkek adamlik" muessesine attigim bir adimdi o berber. sukru abi ile dost olmustuk o an... sukru abi idolumdu artik... (nasil yalan)

    gel zaman git zaman, hakikaten buyumeye basladim. artik berbere tek basima gidiyordum. tasindik, uzaklastik; yine de sukru abi'ye gidiyordum. biraz daha buyudum, dukkanda sukru abi yoksa onu beklemeye basladim, "sukru abi'ye tiras olacagim!" diyebildim. yillar icerisinde, yeni gelen kalfalar haricinde kimse atlamiyordu beni tiras etmek icin. cunku beni sukru abi tiras ederdi. "iyi gunler"den "selamun aleykum"e, "baban nasil? calisiyor mu?"dan "n'apiyorsun? okul nasil gidiyor?"a, "nasil keselim?"den "oyle yakismaz sana"ya kadar epey yol katettik sukru abi ile. saclarimi uzatip yurt disina ciktigim donemde bile beni unutmamis, dondugumde ayni sefkatle saclarimi kesip, kafami yikamisti. kah hasladi, kah dondurdu; sukru abi tam bir duygu adamiydi... ama simdi oyle mi...

    son gidisimde de cabbar bir sekilde daldim dukkana yine, "selamun aleykum! sukru abi yok mu?" dedim. "yok" dedi dallama kalfa.

    - ne zaman gelir?
    - gelmez.
    - ha tatilde mi?
    - degil. hic gelmeyecek.
    - ne diyorsun abi allasen, nerede ki sukru abi?
    - ayrildi temelli.
    - nasil ayrildi yahu?
    - birakti isi.
    - iyi anladim onu. bi anlasmazlik mi oldu ki?
    - yok kendisi birakti.
    - soylemek istemiyorsan "soylemeyecegim" de arkadasim. ugrastirma adami.
    - kendisi birakti. kendi dukkanini acti kucukyali'da.
    - aaaa... ondan bozuksun sen.
    - yok canim bozulmalik bi durum yok...
    - cok sasirdim yahu... vay be. sukru abi artik yok burada ha?
    - yok...

    iste o an dunya basima yikildi. "iyi bari tamam. sen kes." dedim o sersemlikle. bir berber bana seneler sonra "nasil keselim?" diye soruyordu; ben bir berbere seneler sonra nasil kesecegini anlatiyordum. ustelik sonunda kafamin neye benzeyecegini bilmeden. sukru abi de pek freestyle bir berber degildi evet. degisik bir sey yaptirmayi dusundugum zaman, bunu sukru abi'ye anlatmam gerektigi aklima geliyordu ve hemen vazgeciyordum. sonuc husran olmuyordu yine de. mevsimine gore bir tiras yapiyordu sukru abi. o asmis bir insandi.

    dallama kalfa tiras etmisti beni sonunda. kendimi kirpilmis koyun gibi hissediyordum 20 sene sonra tekrar...

    "yikayalim mi?" dedi, "evet" dedim. igreniyordum ellerinden ipnenin. eli agzima degecek diye odum kopuyordu. oysa sukru abi'm yuzumdeki butun killari temizlerdi kafami yikarken. koluma surttugu penisi bile batmazdi onun... bu ipnenin elinin donmedigi her halinden belliydi. uvey berber gibi yikadi kafami serefsiz, daha yolda kasinmaya basladim zaten. sicak sudan porsuyen kafa derimin hesabini ise obur tarafta verecek. sonunda bitti yikama fasli da. boklu havluya kafami sarip kuruttu saclarimi fon makinesiyle. "nasil tarayayim?" diye sordu. "tarama!" dedim. kalktim, parami odedim, cirak'a 1 ytl bahsis verdim ve uzaklastim oradan arkama bakmadan...

    aklimda binbir dusunce vardi... simdi kim tasak gececekti benim kupelerimle? kim makasini takmayi basarip kulagimi kanatacakti? kim favorilerimi duzeltirken keci sakalima dalmayi basaracakti, kim o kadar sevimli sabotajlara girisecekti? kim bes vakit namazini kilarken bana kotu davranmadan tiras edecekti? kim iki saat suyun sicakligini ayarlayacakti, yikarken su kaynadigi zaman kafami yanmayayim diye kenara itip mermere carptiracakti? kim yuvarlak hesap alacakti? kim berber parfumu sikacakti, cifte yikama yapacakti kavun kokulu sampuanla? kim suyu yuzumden gozumden gecirip, hic bitmesini istemedigim dakikalar yasatacakti? kim haberleri izlemeye dalip beni tiras etmeyi unutacakti? elektrikler gidince kim beni sokagin karsisindaki buz gibi tesisatciya tasiyip orada tiras edecekti? kim ha kim? ah ulan sukru... sukru abi'm...

    simdi at hirsizi gibiyim... caresizim... korkuyorum berbere yeni dukkaninin adresini sormaktan, urkuyorum seni yeni adresinde ayni bulamamaktan... ah ulan sukru... sukru abi'm... bir obsesife bu yapilir miydi ulan sukru abi'm... senin canin sagolsun... hakkini helal et... benim de -varsa- helal olsun... surtturdugun omuzlarda beni aramani istemiyorum sadece... tek istegim bu senden ve bunun hakkim oldugunu dusunuyorum. iyi ol. bye.
  • sayesinde 3 haftada 1 insan olduğumu hatırlıyorum ya. kapıda güler yüzle karşılıyor, halimi hatrımı soruyor, gönlümü hoş ediyor. terli görünce fön makinesini soğuğa alıp serinletiyor. "yorgun görünüyorsun" diyor, halden anlıyor. "çok çalışıyorum ya bu saatte işten geliyorum işte bi dünya goygoy, hala da zengin olmuş değilim" diyorum, "iş var ki çalışıyorsun hocam çok şükür, o da olur" diyor. o kadar optimist ki, bütün negatifliğimi dementor gibi emiyor. "nasıl keselim?" diye soruyor, cevap veriyorum. o kadar tatlı soruyor ki, sonrasında kafasına göre takılmasına ses edemiyorum. "bişi biliyo da kesiyo" diyorum. "daha da kilo almışsın hocam göbek büyümüş ha" diyor, incitiyor belki... ama davranışlarında hiçbir değişiklik olmadığını görünce kendimi yeniden iyi hissediyorum, dış görünüşümün onun için önemli olmadığını anlıyorum ve sağlığımı düşündüğü için mutlu oluyorum. burun kıllarımı islah etmeye çalışıyor; yıllarca bütün sıvılarımız birbirine karışmış gibi hiç iğrenmiyor benden. burnumdaki siyah noktaları kafasına takıyor, başkalarına daha iyi görünmemi istiyor. o kadar samimi ki, beni ağda yapmaya ikna edebiliyor. "niye yapmıyorsun?" diye soruyor tatlı sert. "ne bileyim aklıma dahi gelmiyor öyle bir şeyin olabileceği, saçlardan anlarsın zaten pek sallamıyorum öyle şeyleri, bi de ağda mağda, kulağa hoş gelmiyo" diyorum, içine sinmiyor. öyle önemsiyor ki beni, "ben ayda 1 kere yaparım mesela, mis gibi olur ne siyah nokta kalır ne kıl tüy" diyerek delikanlılığını ortaya koyup beni yüreklendiriyor. ağda yapışıp sonsuza kadar burnumda kalmasın diye çocuğuna paşa çayı veren bir anne gibi üfledikçe üflüyor. sonuç olarak aynada bana yaptığı işi gösterirken hala bir sürü siyah nokta durduğunu müthiş bir soğunkanlılıkla alttan alıp, "önümüzdeki ay 1 kere daha yaptırdın mı onlar da çıkar" diyerek profesyonelce topluyor durumu. saç sakal tıraşı ve burun ağdasıyla birlikte kendimi maymun götü gibi hissettiğimi anlayıp "kıpkırmızı yaptık burnunu ama geçer birazdan, gel bi yüzünü yıkayalım" deyip beni rahatlatıyor. ikna olmuyor, kafama gözenek açtığını iddia ettiği mentollü mavi bi şey sıkıp süper ötesi bir kafa masajı ile taçlandırıyor. bütün bunları yaparken de dünyanın en yüzeysel konularını açıp bütün kafamı boşaltıyor. o koltukta kalayım, hiç bitmesin istiyorum yemin ederim. üstelik bunları hiç dayamadan yapıyor. yani hiçbir menfaati olmadan yapıyor. ha eet, saç sakal burun ağdasına 20 lira verdim pardon... yani bi kıza frappuccino ısmarlamış gibi oldum eet... 20 lira ya para değil. saçlarım en çok uzasa da her gün tıraş olmaya gitsem. tam 1 saatini sadece ve sadece beni mutlu etmeye adadı 20 liraya. ki patronla yarı yarıya çalışır berberler genelde. albarakatürk gibi adam, 10 liraya 100 liralık mutluluk veriyor. hangi kıza "al 10 lira beni 1 saat mutlu et" diyebilirsin. adamın ağzına sıçar valla "orospu muyum ben ulan!" diye. bu adam orospu mu? yo. ama işte her güzel şey gibi onun da bir sahibi var. evli ve iki çocuklu. nasip kısmet hep diyorum ben.
  • sabah babam uyandırdı. uyandırdı dediysem gitarını alıp başucumda "wakey wakey!" diye "faust arp" söylemeye başlamadı tabii. kapıdan, "şşşt, lan sığır. uyuyo musun?" dedi. nefes sesine bile uyanmak gibi lanet bir huyum olduğu için, babamın herkes uyansın diye piçliğine çıkardığı seslere kayıtsız kalmam mümkün değildi. sabah sabah çıldırtıcı internet aramalarına asistan olmamak için uyuyormuş gibi "hı n'oldu söyle?" dedim. "berbere gidicem gelcen mi sen de?" dedi. ne kibar bi babam vardı, resmen "hayvana benziyosun." dememek için çırpınıyordu. hemen atlamadım, "sen mi ödicen?" dedim. eğer ben ödeyeceksem daha makul bir saatte gidebilirdim neticede. "ben ödicem." dedi. 30 saniye sonra küpelerimi çıkarmış üstümü giymiş çıkmaya hazırdım.

    yola çıktık, bir yandan çapaklarımı temizliyordum. "kime gidiyorsun tıraşa?" diye sordu. "hakan'a gidiyorum işte." dedim.

    - orası öküz gibi kesiyodu lan?
    - eet ama yıkama dahil 8 lira veriyorum. zaten benim saç şekil tutmuyo biliyosun o yüzden sorun olmuyo.
    - ben yıkatmam!
    - hahahahah ben veririm farkını ya korkma. ısmarlıyim mi sana da?
    - hadi len bok. iğreniyorum berber lavabosundan.
    - sen nerde oluyosun ki harbiden? rasim amca da kanserden ölmedi mi?
    - öldü ya, dükkanın karşısındaki berberde oluyodum.
    - ee niye benimle geliyosun şimdi?
    - kavga ettim orospu çocuğuyla.
    - hahahhhaah anladım.
    - görsün orospu çocuğu başkasına tıraş olduğumu kudursun.
    - hahahahah berberini mi kıskandırıyosun baba ya.
    - o da benden alışverişi kesti!
    - hahahah haa tamam o zaman.

    ne kadar inkar etse de işte yine berber yine berber. bir erkeğin hayatında babası ve akrabalarından sonraki en önemli erkek figürü, maalesef berber.

    keçi sakal falan olunca seviyor da, komple bırakınca çizdiğim medeniyetten uzak portreden rahatsız olmuş sanırım:

    - sakalı da kestircen mi?
    - yok.
    - niye?
    - niye kestirim ki?
    - kızlar sevmez böyle sakal.
    - bıyıkları oluyo onların da boşver bi şey olmaz.
    - toplatcan mı?
    - yok.
    - sakal mı bırakıyosun?
    - hahahah eh yani. yakıştı bence çok seksiyim?
    - yakışmış da toplat istersen.
    - hahahah toplatmıcam ya o ne metroseksüel gibi. çıkıyo işte sakal nesini toplatcam boşver.
    - eh peki.

    neyse geldik berbere. duble "selamün aleyküm" çekip girdik. berberde tanıdıkla karşılaştı, sohbete başladılar ergenekon falan. ustayı da çağırdılar. tam su isteyecektim ki ramazan olduğu aklıma geldi, yüzümdeki ebleh konuşma öncesi ifadeden, çırağa "n'aber?" diyerek kurtuldum. oturduk sandalyelere. "nasıl kesiyoruz aynı mı?" dedi benim berber. "eet" dedim. dedim de, 400ms sonra içimden de "acaba nasıl kestiğini hatırlıyor mu ki amına koyim sdlfkjsdklfsdjk tavuk götü yapmasa bari." dedim. babama döndüm, daha pelerini (?) takılıyordu. "sen nasıl kestircen?" dedim. aynadan buğulu buğulu baktı... "sıfır..." dedi sdlfkjsdklfsjdk. güldüm, "hahahah annem nefret ediyo o halinden biliyosun, tosbağaya benziyosun." dedim. "kestircem!" dedi. adam haklı. yanlış yaklaştım. şimdi "doğru sıfıra vurmayayım." dese, kılıbığın önde gideni olacak ortamda. bir berberde hiç hoş olmaz. durun hemen üzülmeyin daha bitmedi. durumu toplamak için, "hava soğudu, üşürsün." dedim. "bi şey olmaz." dedi. kafaya güveniyor yani. usta "0 olmaz 1'le alcam." dedi direkt vurdu makineyi. saçların yarısı gitti, babama bir hüzün çöktü sdlfkjsdlfk. uzun zamandır bu kadar üzgün görmüyordum ve mekan maalesef yine berberdi. "çok kısa oldu lan." dedi. tutamadım kendimi güldüm, "hahahah keloğlana benzedin. aykız nerde baba? hahahh" dedim.

    - sen kendine bak lan tarikatçı kılıklı.
    - ?????? o ne ya. ben mi?
    - ayı gibi sakal bırakmışsın, abuk sabuk adamlarla takıla takıla hacılara hocalara mı karıştın naptın.
    - ?????????????? daha neler ya...
    - doğru oruç bile tutmuyosun imansız herif.
    - ???????????????? ya ne alakası var ya..................
    - sus lan şerefsiz seni. keloğlanmış.
    - hayret bi şeysin ya... ((((((((((ühühühühühü))))))))))

    sdlkfjsdklfsdlfjk düşüncelerini 20 saniye içinde balyoz gibi indirdi beynime beynime; itin götünün nasıl bir yer olduğunu hatırladım. o kadar erkeğin arasında çok savunmasız hissettim. kadınların olmadığı bir dünyanın ne kadar boktan olacağını anladım berberde. mahalle baskısının basınç gibi değme yüzeyi daraldıkça arttığını anladım. babamın beni kazdığım mezara gömdüğü yer oldu maalesef berber. futbol stadyumlarına daha çok kadın seyirci lazım, arada onu da anladım. çok anlayışlı bir keser sapıyım.

    benim tıraşım erken bitti, babamın ustası makine kullandığı halde yaşlı olduğu için hala kırpıyordu. ortamdan bir an önce kaçıp atmosferden kurtulabilmek için "yıkatmıcam gerek yok." dedim. "hadi ben kaçıyorum." deyip napoleon dynamite gibi ortamı terk ettim yüzüm gözüm kıllı kıllı. 1 saat sonra falan babam aradı.

    - alov?
    - söyle.
    - n'oldu lan?
    - ne milletin içinde oğluna mahalle baskısı yaratıyosun ya!
    - babaya keloğlan derken iyiydi ama piç?
    - n'oldu niye aradın sen?
    - sen kaç para veriyorum dedin berbere?
    - yıkatınca 8.
    - ee nası 20 aldı benden pezevenkler?
    - hahahahahhah giydirmişler ne güzel.
    - ama sakal tıraşı da oldum.
    - hahahahah ama kafayı makineyle tıraş oldun.
    - geçirdiler mi diyosun?
    - bi güzel.
    - oruçlu oruçlu haram olsun kaktırdılarsa.
    - allan sopası yok baba.
    - sus ulan eşoğleşek. demek berberinden şaşmıcaksın.
    - hahahhah git "pişmanım" de barışın bari.
    - gitmem o orospu çocuğuna yeni berber bulcam.
    - hahahah ya kapat baba ya kapat.
    - taam. hadi.

    edit: o "pelerin"e "penuar" deniyormuş. kızıllık'a teşekkür ediyoruz bu bilgi için ve kaç berber onun adının "penuar" olduğunu biliyordur diye merak ediyoruz sdlkfjsdfkljsdlk.
  • "(...) berber boynuna pamuk sikistiriyordu. bitirince sordu:
    - nerede tiras olursunuz beyim?
    tumu de bu dumeni kullanirdi. hicbiri ondan oncekini begenmezdi. bir kere salt konusmaktan kurtulmak icin ingilizce bir seyler geveleyince, herif yari turkce yari el isareti acayip bir saklabanliga baslamis, sonunda fazladan iki buçuk lirasini almisti. pantolon cebinden bir lira cikarip masanin ucuna koydu.
    - tiras bitinceye kadar konusmazsan bu teklik senin olur; konusursan geri alirim, dedi.
    oteki koltuktaki adamin gulerken dudagi kesildi. berberin nesesi kacti ama o rahatti. tiras bitince eve gidip yikandi. yikanmazsa boyuna kasinirdi. (...)"
    (bkz: aylak adam)

    berberde sessizlik isteyen istanbul ahalisi icin: besiktas. carsi. balikcilar saginizda. meydanciktan (kara kartal heykeli var/vardi) saga (kuzeydoguya) dondukten on adim sonra sagda. soluk yesil. bu sevimli dukkandaki sevimli berber, kemal bey, sagir ve dilsiz.
  • az konuşanı makbul meslek erbabı.

    bulabilirsen.
  • günümüzdeki kurulu düzenlerini, kapalı ortamda bir dükkanda faaliyet göstermelerini osmanlı sultanı ikinci mahmut'a borçlu olan bir meslek grubudur.
    vakayi hayriye sırasında ve sonrasında yeniçerilerin toplanma ve buluşma mekanları olan istanbul kahvehanelerin yüzlercesinin yerle bir edilmesi ve hemen hepsinin kapatılması yüzünden bu kahvelerde seyyar olarak faaliyet gösteren berberler de dışarıda çalışamaz hale gelmişler ve mecburen dükkanlara taşınmışlardır. böylelikle berber dükkanları da toplumsal hayattaki yerlerini almış, berberler de bu vasıta ile evrimlerini tamamlamıştır.
    ha istanbul'u anladık da peki anadolu ve rumeli'deki berber dükkanları nasıl ortaya çıktı diye soran olursa, eski bir tanıdık dersin sevgilim.
  • kimisi korkutucu derecede konsantre iş yapıyor.

    kendi aralarındar:

    - saçı yıkadın mı?
    - enseyi de temizle.
    - sakalı yumuşat.
    - yüze krem sür.
    -

    insan oturuyor o koltukta be? ben oturuyorum. yok ama... kendimi hiç bu kadar küçük hissetmemiştim. enseyim ben.
  • berber,bir öğrenci için,aylık mutad bir gider kalemi olabilmektedir. ayda en az bi kere gitmeyince,saçı tırtıl otlamış bir görünüm alan kişiler az değildir.
    berberde kendinizi seyrettiğiniz geniş ayna,aynı zamanda arkadaki duvara yerleştirilmiş televizyonu yampiri yampiri izlemenizi de sağlar.
    başarısız berber;ağzınıza burnunuza milimetrik saç kesikleri düştüğü vakit,o rahatlatıcı fırça darbesini vurmakta geciken, ya da hiç vurmayan berberdir. elinizi beyaz örtü altından çıkartıp,yüzünüzü kaşımanıza mahal vermişse,o berber berber bile değildir.
    bu müessese içindeki en muğlak an ise, çoğunlukla traş seansının bitip bitmediğini anlamadığımız anlardır. kalkmaya teşebbüs ederiz,omzumuza bastırıp oturtur bizi geri...
    e mırıl mırıl konuşma kardeşim o zaman?!
    de ki aslan gibi; "bitti,kalk" veyahut, "du yanan pamukla woodoo yapıcam yüzüne daha"...
  • degdirdikleri soylenir.
  • insanı bir ay keanu reeves sonraki ay çiçek abbasgibi ortaya salıverebilen zanaatkar.

    not: ulan ya! ben dedim ki, aynı dedim, geçen seferki gibi dedim yanlar kısa olcak dedim, napalım olmadı: herrrkese benden çay. şakir e çay yok
hesabın var mı? giriş yap