• dokuzuncu nesil sabirtasi yazar.
    (bkz: hoşgelmiş)
  • evcimen yazar.
    bu satırlara bakıp arada dışarı çıkmayı hatırlar umarım.*
  • en zor anlatılacak olanı bir çırpıda ve en güzel şekilde anlatan*, en acayip şeylere en komik şekilde kafa patlatan*, on numara yazar. part time süper kahraman, full time gurme. öğretisi bile var, padawanıyım.
  • yüzüstünün anlamını bir türlü çıkarmamasıyla bulduğum, bir saattir az ama muhteşem entryleriyle beni mutlu eden yazar.
  • bak bunu bilmiyorum bir ben mi yapıyorum (bir ben yapmıyorumdur heralde, sanmıyorum. hepiniz yapıyosunuzdur) bir entryi ciddi ciddi beğenmişsem yazarına doğru ufaktan tıklıyorum kimdir nedir diye.

    iş bu yazarın kimdir nedir ine ilk defa hangi entrysinden dolayı girdim bilmiyorum fakat her birinden ziyadesiyle memnun olarak çıktığımı çok net hatırlıyorum. son hamle olarak nikini aklımda tutmak adına dikkatlice bakıp "sivaslı polis hah tamam unutmıyım bunu" diyerek çıktım.

    takribi haftalar sonra tekrar aynı yazar olduğundan habersiz bizim polisin bir başka entryisin hoşlanıp diğer entrylerini görmek adına yine aynı prosedürü uyguladım. karşıma çıkan ilk entrye tıkladım. güldüm. ama sanki bi... neyse deyip ikinciye geçtim, yine güldüm. ama sanki bir, allah allah daha önce buna benzer bişi okumuş gibi miyim neyim derken 3. sünü okurken ciddi bir aydınlanma yaşadım. evet bu bizim sivaslıydı, ta kendisi. indim nikine baktım, bi terslik vardı. nasıl bir kazmalık yapmışsam sivitas sosis i sivaslı polis okumuştum. yaptığım bu ilginç yanlış okuma sonrası ekek keke şeklinde kendi kendime kikirdeyerek işime baktım, yaklaşık 10 saniye içerisinde de "enee şabaniye başladı" modeliyle hayatıma geri döndüm.

    allah benim bin belamı versin ki an itibariyle #14929258 şu tanımı okuduktan sonra bu prosedürü 3. kez sanki ilk defaymış gibi uyguladım ve badiler arasına aldıktan sonra yazarın nikini oturup ciddi ciddi okuma gereği duydum. okudum...

    çok utanıyorum sözlük.
  • kasko şirketlerinin "black list"e aldığı 9.nesil otomatik vitesli yazar.
  • öncelikle şunu söyleyeyim güneş ülkesi'ni okumadım.. ama sivitas solis'i bir senedir okuyorum, tanıyorum, bundan da gurur duyuyorum.. hemen dilim döndüğünce izah edeyim..

    sığ bir dünyada yaşıyoruz.. hayır, dünya basit olduğundan değil, günlük koşuşturmaları içinde insanların derinlemesine bakmaya vakit bulamamaları ya da tembelliklerinden buna gerek duymamaları ile ilgili bir durum bu.. vakit ayırıp baksak o kadar çok görecek şey var ki, o kadar hikaye var ki.. bakmıyoruz, topluca sığ yaşıyoruz..

    asık suratlıyız.. hayır, dünya gerçekten yaşamak için bu kadar boktan bir yer olduğundan değil.. gerçekten o kadar kötü olsa bunca insanın ne işi var kanlı canlı etrafta? biz elimizdeki en kötüye odaklanmaya meyilliyiz, bir kaç dakika gülmek, günün geri kalanında surat asmak standart olarak bellenmiş, topluca surat asıyoruz..

    neyse ki istisnalar var, neyse ki kara koyunlar arası beyazları da var..

    işte bu sivitas solis insanı tanıdığım en bembeyaz koyunlardan, hatta kendisi fosforlu sarı, öyle bir farklı duruyor sürüden..

    tatsızlıklar yaşasa bile her zaman ışıltılı gülümsemesi için enerji bulabilen, "sokaktaki adam ne der?" diye tereddüt etmeden içinden gelen tüm coşku ile yaşayan, atlayan zıplayan yerinde duramayan, ama bunları yaparken durup ne olup ne bitiyor diye etrafına bakan, detayları bir güzel görüp, daha da bir güzel işleyen, türk dil kurumununki ile değil kendi sözlüğü ile konuşan, kendi gözlüğü ile bakan, canından çok sevdiği kalemleri ve yetenekli parmakları ile yazan, uzun lafı yaşayan, güzel yaşayan ve insana da uzaklardan bile yaşadığını hissettiren bir güzel insan sivitas solis..

    varlığında tebessüm ettiren, yokluğunda merak ettiren, özlettiren..
    tanıdığımdan dolayı gurur duyduğum, mutlu olduğum..
    badim madim değil.. bildiğin arkadaşım, dostum, canım..
  • kozmik rastlaşmalardan sorumlu tanrılara kaderin cilvesiyle bizi tanıştıran basket topunun aşkına dile benden ne dilerseniz desem de, yıllar sonra karşıma çıkardığı eski dost için ne kadar tapınsam az! bu bir zamanların uzun mu uzun, mis gibi kaslı caanıım insanların aradan geçen 10 yılı aşmış bir süre sonra 1.68lik bir acı tecrübe anısıyla tekrar karşılaşmaları evrensel bir gün ilan edilmeyi ziyadesiyle hak etmez mi? bunca yıla yazık değil mi?

    değişmiş mi? görüntü ziyadesiyle..ne o eski bol tişörtler, fantastik saç kesimleri, sıkmalık tontiş yanaklar kalmış..farkettim ki ben de yanaklarına ve saçına tav olmamışım zaten taa zamanında..bir kere zihni ışıl ışıl parıldayan cin fikirli bir mimar olmuş görmeyeli..o kadar çok şey konuştuk ki daha onlara doğru düzgün sıra gelemedi. hala deli! hem de mumla aransa bulunamayacak kadar sahicisinden..benimle çatıda uyur musun teklifime tereddütsüz eveti veren ilk insan ömrü hayatımda..demek ki artık yıldız hikayelerini paylaşacak, gökteki mufasa'dan, iştar'a, her türlü fantastik yaratığa kadar uzanan gece dostlarıma bir yenisi hem de sahiden etten kemikten olanı katılacak..yine yaşayan bir insan olarak hayallerin asla yargılanmadığı bilakis pohpohlanıp şımartıldığı buluşmalar yaşanacak..potalara asla yaklaşılmayacak, vejetaryan yemeklere tamam güzel hoş da bir et yok mu yanında denilecek, kaygılar biraya meze edilirken kendiliğinden uçup gidecek..daha bir sürü bir şey işte..

    hobiler de öyle ama daha görüşemeden başlayan uzunca telefon konuşmaları bile zaman kavramının insan ilişkilerindeki frekans heyecanının yanında sözünün bile edilemeyecek kadar ufak bir ayrıntı olduğunu gösterdi. an itibariyle dilimde sezilen akademik tınıları atar atmaz* daha güzelini vaadettiğim sivitas solis hakkında kafamdaki ve yüreğimdeki sesleri içimde tutmayacağım gibi, yanından kovana, perliva bir git azıcık kafamı dinleyeyim deyinceye kadar peşini bırakmayacağımı da belirtmeyi bir borç bilirim :)

    yahu insan 6 saat konuşur da hiç sıkılmaz mı? 12 senelik bir rötarın etkisini hissetmez mi? sıkılmıyor arkadaş, bir iki saat önce görmüşçesine taze hisler..
  • "şu sözlükte yazarlarda aradığım bir sentez var. yapaylaşmadan, komik ve kendine özgü üslupla derdini anlatabilmek. bu karışım zaman zaman eksenin dışına çıkabilir, olağandır ama 'öz'ü bu olmalı benim için."

    herbert fischte uberzingen/ meydan larus üzerine notlar (1913)

    sonuna kadar katılıyorum ve sivitas solis'in bu tanımlamaya denk düştüğünü iddia ediyorum. okuyorum,okuyorum,okuyorum.
hesabın var mı? giriş yap