• bir hırsla bütün sayıları topladım, sahaflardan, kitapçılardan, internetteki satıcılardan, hatta iletişim yayınlarının kendisinden. nihayet tamamlandı. evde kütüphanede koyacak yer yok çekyatın bazasında kuzu kuzu yatıyor hepsi.

    32 yaşındayım, temiz bir 40-45 senem kaldığını varsayıyorum. ya hepsini okuyacağım ya da oğlum (ki kendisi şu anda 1 yaşında) bir gün yerini keşfedecek ve kiloyla eskiciye satacak.
  • 1975'ten bu yana eksiksiz bir koleksiyonunu bulundurduğum ve genişletmekte olduğum mecmua...
  • eski sayılarını buldukça okuduğum güzel bir dergi. bilhassa ulus baker'in vefatından önce ara ara yazdığı yazılarına denk geldikçe oldukça seviniyorum. fakat yazarların makalelerine attıkları başlıklar öyle içimi sıkıyor ya yazıları okumadan tiksiniyorum bazılarından. mesela atıyorum şu şekilde oluyorlar genelde "tonbalık konservesi ya da metal işçileri; post-yapısalcı süreçte sırtından ekmek yenen emekçi", "olmak ya da zincirlerimizden başka kurtulacak neyimiz var?; yarım kalmış bir shakespeare okumasına marksist bir bakış", "bağyan size bir şey sorabilir miyim?; feminizmin t16 otobüsüne tezahürü ve metro turizm" gibi şeyler. hakikatten uygun sade başlık bulmak, belli bir akademik eğitim aldıktan sonra zorlaşıyor diye düşünüyorum. bilirsiniz akademik camiada anlatılacak şeyi uzattıkça uzatmak neredeyse modadır, fakat bu sadeliğin yok olmasının başlıklara yansıması şahsen beni çok rahatsız ediyor. tabiî ki isteyen istediği gibi yazar ama ya "yuvarlağın köşeleri" gibi zaten akademik metin okumaktan beyni sulanmış bir insan gibi yarım yamalak yaratıcı bir başlık atılsın, ya da adam gibi "yapısökümcülüğün demokrasi üzerindeki etkileri" falan gibi açıklayıcı bir başlık yazılsın. ikisi birden olunca nazarımda çok komik, arada kalmış bir şey duruyor.
  • dergide 1992-1993 yılında hararetli bir medine vesikası tartışması olmuştur. islamcı cenahtan ali bulaç da yazılarıyla tartışmaya katkıda bulunmuştur. tartışma medine vesikasından yola çıkarak, sosyalistlerin ve islamcıların ortak bir paydada buluşup buluşamayacakları ve türkiye'de birarada yaşamanın yollarının araştırıldığı bir çalışmaya dönmüştür. aslen ufuk açıcı ve ezber bozucu olan bu güzel tartışma sivas katliamı ve islamcıların bu katliam karşısında tavır alamamaları yüzünden bitmiştir.
  • covid-19 salgını ve karantina koşulları sebebiyle 2020 nisan sayısını dijital ve herkese açık olarak yayımlamış dergi.
  • 400. sayısını yayımladığını “kapaktan” iddia eden mecmua.

    oysa '89'dan sonra 400 mecmua yayımladılar.

    peki, benim bahçedeki mecmualar müştemilatında koç gibi duran,1975-80 arasındaki 61 sayı birikim'lerim ne olacak?

    .

    neyse ki, ahmet insel, lütfetmiş de, “içerde”, yedinci sayfada o 61 sayıdan da söz etmiş yeni yetmelere.

    .

    22 sayfalık ahmet insel-ömer laçiner konuşması, 47 yılın iyi bir özeti olmuş.
  • şöyle bir yazı yayınlamış rezil rüsva liberal oluşum.

    türkiye'de iki sol damar vardır. kurtuluş savaşı ve cumhuriyet devrimlerini yürekten sahiplenip tamamlamak isteyenler bir tarafta, tüm siyasi görüşünü kemalizm ve cumhuriyet düşmanlığına endeksleyip bu grup dışında şeriatçılar dahil herkesle empati yapabilen, devrim ve karşı devrim süreçlerini ayırt etmekten aciz bu leş kitle diğer taraftadır. birikim, taraf, radikal iki, gazeteduvar gibi oluşumların temel amacı solu yukardaki yollardan ikincisine sokmaktır. gerekirse soros bile övülür bu dergide. çünkü bunlara göre sosyalizmin karşısında liberalizm değil piyasacılık değil finans kapital değil kemalizm yer alır.

    işin ironik yanı, osman can anayasasına hayır diyememiş bu liberal artıkları bugün (kendi siyasi kanatlarına prim vermedikleri, akp'nin panzehiri olarak görmedikleri için) insanlara akp'li suçlaması yapmakta, akp'nin tr tarihinin en kritik referandumu kazanmasını "boykot zaferi" olarak tanımlayan demirtaş'tan devrimci lider çıkarabilmektedir.

    şunu da iddia ediyorum ki bu birikim vs. tedrisatından geçmiş olan, özelikle 20'li yaşlardaki insanlara mahirlerin, denizlerin, karadenizlerin yazdıklarını, eylemlerini, sloganlarını, mahkeme savunmalarını isimleri kapatarak okutsan "bu ne mk mhp bildirisi mi bu" derler.

    emperyalizm, gizli işgali altında bulunan ülkelerde iktidarı da muhalefeti de kontrol eder. bu yüzden emperyalizmin her savaşına tuzlukla koşan bir 15 yıllık iktidarımız, cia milliyetçisi mhp'miz, onun sözde karşısında olup nato'ya biat eden seküler milliyetçisi partimiz, tüm dünyada solu kendi kanında boğan abd'nin ağır silahlarla donattığı çook solcu ve devrimci pkk/ypg'miz, onun barış elçisi siyasi kanadı hdp'miz ve en kötüsü de kurucu gelenekten geldiği halde çıkardığı aday seçim döneminde sabah akşam nato'ya ve ab'yağmaya bağlılık yemini eden chp'miz var.

    bu grupların hiçbiri, cumhuriyet düşmanı akp'nin panzehiri değil, cumhuriyete milliyetçi cepheden, islamcı cepheden, sosyal demokrat cepheden, sosyalist cepheden saldırının farklı formlarıdır. akp'nin ayağı kayınca yerine gelsin diye tutulan ikameleridir.

    emperyalizm geçtiğimiz yüzyılda en çok kendi ülkesinin köklerine bağlı olan ulusal kurtuluşçulardan, üçüncü dünya milliyetçiliğinden, milli hareketlerden çektiği için siyasette, medyada, akademide hep yukarda saydığım türden solcu ve sağcıları kollamış, öne çıkarmış ve fonlamıştır. çünkü gayet iyi biliyorlar ki bu sol hareketlerin kitleselleşme imkanı yok. burdan güçlü ulusal veya sınıfsal hareketler çıkmaz. burdan sol yumruk havada, elde ülke bayrağıyla yapılan madenci yürüyüşleri çıkmaz. ancak üç beş üniversite öğrencisinin yaptığı, o da milyon tane falsolu slogan içerem cılız eylemler çıkar.

    birikim dergisi, sermayeye zararsız, kullanışlı aptal, kimlikçi, etnikçi, metre kareye 15 solcu düşen sokaklarda slogan atmacı zararsız solu beslediği ölçüde tam da emperyalizmin ve sermayenin her ülkede desteklediği soldur.
  • taliban'ın kabil'e girmesi boğaziçi sosyoloji ve birikim'de muhafazakar demokrat inkılap olarak ne zaman yazılır? merak ettiren dergi.
  • birazcık mantık sahibi olan herkesin türkiye sol literatüründe çok önemli ve kalıcı bir yer tuttuğunu dile getirdiği dergi. özellikle 2000'lere girerken ve gelişen süreçte soldan daha geniş bir perspektife geçmiş; fakat marksizmden kopmamıştır. islamcılardan liberallere kadar birçok yazara sayfa ayırmıştır. bugün türkiye sağının önemli isimlerinden ali bayramoğlu olsun, ali bulaç olsun birikim'e az da olsa bir şeyler karalamıştır ve bu imkan verilmiştir. bu imkanı yaratması perspektifinde çok önemli bir sığınaktır. solun o kasvetli ve dışa kapalı havasını kırmış ve bir tartışma alanı yaratmıştır. her bir sayısı beni şahsen heyecanlandırıyor. alıyorum elime, bakıyorum, inceliyorum. bir köşeye bırakıp boş vaktimde okuyorum.

    açıkçası ben tam koleksiyonu elinde tutan arkadaşlara da saygılarımı iletiyorum. ciddi bir uğraş birikim koleksiyonu oluşturmak. evinizde, ofisinizde büyük bir literatürü, türkiye solunu yatırıyor olmak demek.
hesabın var mı? giriş yap