• çeşitli şeker, çikolata markalarının duygu sömürüsü dolu bayram reklamlarından çok daha gerçekçi olmuş. bayram olgusunun gitgide yitirilmesi, black mirror üslubuyla vurucu biçimde anlatılmış. böyle yaratıcı işlerin hastayız.

    düzenleme: girdinin ilk halinde yazdığım kreatif kelimesi, yaratıcı ile değişti. türkçe kullanıma özen göstermek lazım.
  • efsane bir video ile yasa boğmuştur. iyi bayramlar.

    link

    edit : daha uzun olan youtube versiyonu eklendi.
  • şimdiye kadar yapılmış en güzel bayram reklamı olmaya aday video.

    yıllardır torun tombalak yolu gözleyen dedeli videolardan sonra birinin aklına yaratıcı bir fikir gelmiş.
  • çok etkilendim ve kendimi bayram bulaşıklarına adamaya karar verdim. "bayramda tatile gitmeyin, kasvetli bir salona tıkılıp aynı muhabbetleri 250. kez dinleyin çünkü büyüklerimiss :((" sömürüsüne yeni bir soluk getirmişler, bir de başımıza ne geldiyse pelinsulardan gelmiş, "amcık"larıyla değerlerimizi mahvetmişler. anneanne salonu özlemi içindeki dalyarak o zaman tatile gitmeseymiş, başına silah mı dayamışlar? oysa pelinsu bütün yıl eşşekler gibi çalıştıktan sonra bayramda kaynanasının mutfağına kitlenip 90 kişinin yağlı yemek tabaklarıyla şerbetli tatlı tabaklarını ovayalıp 100 mllik bardakta servis edilen sıcak sıvıyı 100'er kez tazelemeye kendini adasaydı, oturmaya vakti olunca da seçim tekrarı - siyaset - bayat nostalji, "eee çocuk ne zaman??" sohbetlerini dinleseydi muhteşem geleneklerimize zeval gelmeyecekti. bir kadın twitter'da "bayramda da yazlığın mutfağında mesaideyim" yazmış, o kadar ağrıma gitti ki. reklamdaki mağdur berkecan bir dahaki bayram klimasız mutfakta, tabaktaki kavurma yağını sökmekle cebelleşirken içeriden "berkecann bi bardak su alabilir miyim" anırmasına "kalk da suyunu kendin al haymana davarı" cevabı vermemeyi göze alıyorsa buyursun, özlediği ortam orada duruyor.
  • ınsanlar artik gunde 12 saat calisip kendilerine vakit ayiramiyorlar. 4 gunluk bayram tatilinde de gercekten tatil yapmak isitiyorlar ve bence haklilar. o yuzden yasa bogmayan videodur.
  • yaşlıların ne zaman evleneceksin sorusu olmadığı için eksik kalmış sanal gerçeklik modeli.
    bandersnatch usulu seçenekler çıkıp,
    göz devirmekle yetin,
    dehşet saç
    opsiyonlarından biri seçilip daha hareketli hale getirilebilirdi.
  • black mirror artık duyguların tercümesinde bir tokat gibi gösteriyor şu an yaptıklarımızı ve gelecekte yapacaklarımızı. hepimizin bilip görmezden geldiği gerçeği çok güzel anlatmışlar. ellerine sağlık.
  • bir tek ben etkilenmedim sanırım. bayram dediğiniz şey, normalde hiç görüşmeyeceğiniz akrabalarla bir araya gelip aralarındaki sidik yarışını dinlemekten öte değil. “benim çocuğum x okulu kazandı, sen kaç puan aldın?” “x yerden yazlık aldık, sizin 576554 yıldır ödeyemediğiniz borçlarınız ne oldu?” “ne zaman evleneceksin?” “evde ne yapıyorsun böyle, iş güç yok mu hala?”
    yani karşı tarafın durumuna göre sidik yarıştıracak illa bir şeyler bulunur.

    konu anneanne, babaanneyse, onları görmek için illa bayrama gerek yok diye düşünüyorum. haftasonu da kimsecikler yokken ziyaret edebilirsiniz. hem başbaşa kalır, akbaba akrabalar yokken kafanız rahat rahat hasret giderirsiniz.

    akrabayla bu kadar lirik bir bağ kurma gayretini anlamıyorum. bütün aileyi dolandıran dayılar, sonradan görme amcalar, kıskanç yengeler, samimiyetsiz kuzenlerin suratını görmek için deniz-kum-güneş kombosundan olmak genetik aptallık.
  • bu reklamı beğenenlerin tatile gidenlere zoru var. öyle olmalı. çünkü kendisi akraba akraba gezmeli, kocasının o çirkefler çirkefi muşmula suratlı anasına gülmelidir. hayatında yılda bir kez gördüğü insanların hassas konular hakkında yaptığı densiz ve cüretkar yorumlarına göğüs germelidir. erkeklerin ayağına terlik götürmeli, deterjandan kuruyan elleri için el kremi aramalı, sabah yaptığı makyajın bütün gün eşşşşekler gibi hizmet ettikten sonra dağılmasına zerre takılmamalı ve bitap düşmüş halde olmasına rağmen kocasının ergen triplerini çekmeye devam etmelidir. sofraya önce misafirler ve evin beyleri oturmalı, mutfakta masa yoksa onların kalkmasını beklemelidir. çünkü onlar beşinci tabaklarını bitirirken senin aç kalman veya kalan artık yemeklerle doyman kimsenin sikinde değildir. kendi yaptığın salatadan bir lokma dahi alamaman garipsenecek bir durum değildir. yatıp uyumak bir hayal olmalıdır. çünkü gecenin 11'inde gelen ve yüzsüzce çay, baklava bekleyen misafirler vardır. sen içinden onlara sövüp diğer kadınlarla bilmem kaçıncı kez mutfağa yollanırken kocan ve bütün gün malak gibi yatmaktan göbekleri halıyla öpüşen diğer erkek cinsi canlılar çoktan onlarla dünyanın en kafa siken sohbetine başlamıştır. bu böyle devam eder. şansın varsa arada dışarıya çıkılır da senin de çayın önüne gelir. çocuğun yoktur da en azından hem hizmetçilik yapıp hem çocuğunu kilerde emzirmek zorunda kalmazsın.

    hadi dürüst olalım, hiçbirinizin akrabalarınızı sevdiği yok. elinizde olsa kaş'a gider instagrama günde 932 tane hikaye atarsınız. ama elinizde değil işte. gelenek görenek altında sömürülmeye razı olmanız kimsenin suçu değil. isterseniz kusura bakın.
  • ah ah nerde o eski bayramlar!

    nerde alakalı alakasız 20-30 kişinin eve doluştuğu, anne ya da babanızın ailedeki hiyerarşi sırasına göre muamele gördüğünüz, ileride dükkan, arsa yüzünden birbirine gireceğiniz gerizekalı kuzenlerinizle aptal aptal oyunlar oynadığınız, yaşça sizden büyük olan gerizekalı kuzenlerinize abi abla çekmek zorunda olduğunuz, mal akrabaların sırayla "sen hala okuyor musun," "bizim oğlan-kız falan bölümde falan fakültede/maaaşı şu kadar/pozisyonu şu," muhabbeti yaptığı, densiz yenge/teyze takımının "ne zaman evleneceksin, çok geç kalma," şeklinde sıkıştırdığı o eski bayramlar.

    mümkünse arifeden bir iki gün önce gidip bayram sabahı erkenden anne, babanızın elini öpün, beraber kahvaltı yapın, öğleden sonra uzayın.

    bu bayram noel gibi her sene aynı tarihe de denk gelmiyor. noel'in tarihi standart olduğu için avrupalılar kısa noel kutlamasının ardından yıllık izinlerinin bir bölümünü kullanıyorlar, çocukların okulu da iki hafta tatil oluyor zaten, 2-3 gün beraber noel kutlayıp sonra tayland'a falan uçuyorlar.

    senin avrupalı kadar yıllık iznin var mı? senin bayramının tekrar yaza denk gelmesi ne kadar sonra gerçekleşecek? bayram olmasa yazın o kadar rahat tatil yapabilir misin?

    huzurevinde kukumav kuşu gibi oturan anne ve baba vakti zamanında çalışan hakları için doğru düzgün mücadele etmiş olsa, çocuklarına böyle bir ülke bırakmamış olsa üzülürdüm, ama ne ekersen onu biçersin. sen 40 yaşında emeklilik verecek diye demirel'e oy ver, o emekli maaşını çocuğunun maaşından kessinler sonra bizim oğlan gelmiyor. gelmiyor çünkü sen onun geleceğini gasp ettin teyze. 40 yaşında erken emekli olup günde marul içi kısır kemirirken hiç şikayet etmiyordun.

    bir de huzurevi işletmecisi olsam dava açarım bu reklamlara. benim babaannem 91 yaşında kendi evinde vefat etti. hem de evi satmaya çalıştığı esnada. o güne kadar da kendi evinde kaldı. yaşlı diye aciz olmak zorunda değil. hadi diyelim aciz. düzgün bir huzurevi sadece bakım değil sağlıklı bir sosyal çevre sağlıyor. yaşlılar yalnız kalmadıkları gibi araştırmalara göre gençliğindeki ortam tekrar yaratılan yaşlıların hafızası ve psikolojisi düzelmiş. yani hep beraber oturup ortak dinledikleri müzikleri, izledikleri filmleri, dizileri konuşmak iyi geliyor.

    çocuğunun evinde bir köşede altına sıçıp gelini tarafından azarlanmaktan daha iyi gibi huzurevi. paranla kralsın.

    hayır bir de sizi zorla mı tatile yolluyorlar, bu reklam canınızı sıkıyorsa gitmeyin tatile. yoksa derdiniz tatile gidenler üstünde mahalle baskısı yaratarak sik sok örf, adet, anane ayağına milleti tek tip yaşamaya zorlamak mı? black mirror bu muydu ilk başladığında? o bandersnatch rezaletinden sonra black mirror'un dedikoducu mahalle karılarına benzeyeceği belliydi gerçi.
hesabın var mı? giriş yap