• sakarya'da yaşanan patlamada iş güvenliği uzmanı aslı bozkurt'un ifadesinde geçen cümledir.
    tam hali şu şekildedir;
    "olayın olduğu gün sakarya’daydım. o bölgenin güvenli olmadığını bildiğim için fabrikaya gitmedim."
    "işçilerden sürekli kendisine şikâyet geldiğini aktaran bozkurt, "işçiler bana, ‘burası patlayacak, başımıza bir şey gelecek, bir şey yapın’ diyordu. yapmış olduğum incelemeler sonucunda her şeyi iş sağlığı güvenliği kurul toplantı tutanaklarına yazmama izin verilmiyordu"

    yani iş güvenliği uzmanı raporları yalan yanlış bir şekilde doldurması için çalıştığı firma tarafından mobinge uğruyor. aksi taktirde patlayan fabrika, firma ile anlaşmasını fesih ederek istediği gibi rapor dolduracak başka bir firma ile anlaşacak. bunu yapabiliyor çünkü sistem-yasalar-yönetmelikler buna müsaade ediyor. buna müsaade edenlerin* umurunda olan iki şey var; bir fabrikatörlerin* "rahatsız" olmaması, iki ab standartlarında denetim mekanizmalarının göstermelikte olsa yapılarak ilgili akreditasyonların ab kurumlarından alınması. ve maalesef tıpkı gıda kontrol görevlileri, yapı denetim firması çalışanları,çevre mühendisleri* gibi iş güvenliği uzmanları da benzer mobinglere yönetmeliklerin-kanunların yardımı ile kolayca maruz kalıyorlar. yani yediğimiz yemekler,içtiğimiz sular, oturduğumuz binalar, çalıştığımız fabrikalar, yaşadığımız doğa bizzat şirketler ve devletin işbirliği ile sadece göstermelik kontroller yapılarak önümüze sunuluyor. bize kalan ise kanser*, patlamada ölmek, doğanın talan edilmesi gibi felaketler zinciri oluyor.

    haberde çok daha ilginç detaylar var. mesela emniyet müdürlüğünün denetimlerinden önceden haberleri oluyormuş. bu nedenle denetim öncesi göstermelik önlemler alıp denetimi sorunsuz geçiriyorlarmış. fabrikatörlerimizin emniyette bağlantıları olduğu iddiası yani. şaşırdık mı?

    neresinden tutsan elinde kalan bir olay. allah ölenlerin ailesine sabır ve bütün bu yozlaşmışlıklara direnecek dirayet versin.

    edit: suçu iş güvenliği uzmanlarına atanlar esas meseleyi kaçırıyorlar. denetim mekanizmaları şirketlerin insiyatifine bırakılacak şekilde düzenlenirse o imzaları atanlar her zaman olacaktır.
    özetle yaşananlar iş kazası değildir, planlı-örgütlü cinayetlerdir.
  • yazıklar olsun!! yazıklar olsun!! yazıklar olsun!!
    aslı bozkurt' a taziye diye arayıp 'çok beğenmiyorsa çalışmasaymış' diyen kişi!!! ahirette tokatlayabilsem keşke seni.. bu dünyada sizi utandırabilecek bir yöntem olamaz çünkü..
  • cevaben ‘patlarsa patlasın’ denildiği, hatta 12 defa denildiği anlaşılan cümle.
    ölürseniz ölün, üretimden, kazançtan önemli değilsiniz mesajının beyinlere iyice kazındığı havai fişek fabrikası yangınını, vicdansız, insanlık dışı yaşam formlarınca cinayete kurban edilmiş işçileri hatırlatacaktır hep.
  • her hangi bir denetim kurumu özgür olmadığı sürece yaptığı denetleme asla yapılmış sayılmaz... nasıl bir saçmalık olduğunu hepimiz biliyoruz ama birileri ağzımızın tadı kaçmasın modunda olduğu için her şeyin ceremesini sen ben halk çekiyor...
  • işçiler bu kadar şey söyledi, sen bu kadar şey gördün de ne yaptın diye doğal olarak sorarlar. bu kadar risk görüp de bir şey yapmamak da ilginç. geçim kaynağı tamam da şimdi yıllarca hapiste yatma ihtimaline, ölenlere, kalıcı sakatlananlara değdi mi aldığın iş güvenliği maaşı peki?

    ülkede yanlış kurulan sistemin acı bir örneği. "gel bi imza atcan bi şey yok yea" denilerek, iş güvenliğini formalite iş olarak görenlerin/gösterenlerin tekrar tekrar bakması gerekir bu olaya. osgb'ler üzerinden bile hizmet alsalar, pek sıkmayan ek maliyet getirmeyen yerler tercih sebebi oluyor. firma kendisi iş güvenliği uzmanıyla anlaşsa bu kez de ben denetim defterine gerekenleri yazarsam işimden olurum kaygısı başlıyor. geçinmek zorunda olan birileri arasından da böyle patlamayı bekleyen yerlerin iş güvenliğini birileri üstleniyor. bir kaza durumunda da ilk önce isg uzmanı gözaltı, tutuklama, yargılama süreçlerine tabi tutuluyor.

    sistemin düzelmesini beklemiyorum ancak böyle firmaların iş güvenliğini almayın arkadaş! ondan sonra bana yazdırmadılar, yaptırmadılar demen hiçbir şeyi telafi etmez!..
  • iş ahlakı hakkı;

    kişisel durumları irdelemeye gerek yok. belki babası kanserdir para lazımdır, belki hermes çanta istiyordur para lazımdır, belki de sadece işini doğru düzgün yapamıyordur,
    ama benim aklıma gelen tek şey bu piyasanın böyle çalıştığını biliyor olmak.
    sen onaylamazsan başkası onaylar. sen imza atmazsan başkası atar. iş ahlakını terk edip etmemek seçenek gibi duruyor olsa da, aslında bulunduğumuz şartlarda kariyerini bu şekilde planlamış birisi için kaçış nereye kadardır? hadi bu firmaya dedin ki;
    -ben işçilerin sağlığını tehlikeye atamam, al işini başına çal, eeeee?
    eee yani ne yapacak bu insan? bu sektör tamamen böyle işte. ahlaklı işverenlerin olduğu şanslı bir zümreye ait değilse aç mı kalacak?

    iş güvenliği sistemi devletin, sorumluluğu üzerinden atıp, sistem içerisinde 3-5 garibanı ya da fırsatçıyı eriterek yoluna bakma sistemidir. bu ülkede sen sinekten yağ çıkartan adamlara "hadi kendi aranızda ahlaklı olun" derseniz o iş yatar.

    buradaki arkadaş belki fırsatçıdır belki kader kurbanı. belki oraya imza atarken 100 kere içini karalar bağlamıştır, belki de "ben arabama bakarım kardeş" demiştir bilemeyiz. ancak seçeneğin olmadığı aşikar. kariyerin iş güvenliği içerikli ise, bu potada "ahlak" seçeneği işaretlemek için, "ekmek" seçeneğini riske atman lazım.
  • beyinsizlik ve cehalet her yerde.

    sorsan en büyük manevi duygulara sahiptir bu orosbu cocukları!

    oysa şeytanın yeryüsü temsilcisi hepsi.

    müdüre değil sahiplerine hapis istiyoruz!
  • boyle bir ihbarin isciler tarafindan surekli yapilmasi durumunda ıs guvenligi uzmaninin yapacagi 1) iscilerin topluca bakanligi arayip sikayet etmelerini saglamak, 2) kendisinin firmayi cimer uzerinden ihbar etmesi, 3) risk analizini detayli sekilde yapmak, 4) onayli deftere yazmak deftere ulasamiyorsa mail atmak. 5) ıstifasini verdigi zaman diliminde isgkatipten atamasini dusurmek. fakat uzman sadece kurul toplanti tutanaklarindan bahsetmis, tespit oneri defteri, egitim, risk analizi, saha denetim raporu, mail gibi durumlardan hic bahsetmemis. keske bakanliga yazili bildirimde bulunup ifadesine en azindan bunu ekleyebilseydi. haftada 3 gun gittigini iletip fabrika mudurunun 2 gun geldigini soyluyor olmasi da ayri bir detay. baska uzmandan daha bahsetmis, o uzmanın calistigi bolumde aksakliklardan haberdar oldugunu ifade etmis bu durumda sen ne yaptin sorusuna verecegi yazili bir kanit sunamiyor anladigim kadariyla. tum bu ifadelerden anlasilan su ki uzman iyi niyetinin kurbani olmus, yazili kaniti yok elinde, ifadesine gore engel olunmus. yesil binaya hic gitmedim demesi fecaat. benden de saklanan bolumler oluyordu, bu is icerdeki isciden bilgi almakla olur, yonetim bilgi vermez saklar, yonetime guvenmesi cok uzucu. denetlemekten bahsetmis kendisini denetci durumuna sokmus oysa ki uzmanlar denetci degil rehber ve danismandir. ha bu durumda tek sorumlu isg uzmani mi hayir, osgb'nin de bence takip ediliyor olmasi gerekiyor. son olarak umarim gorevlerini tam yapmistir, savsaklamamistir zira bu ifadelerinden yola cikarsak uzmanin gelecegi karanlik gorunuyor.
  • lan benim kayınpederin fabrikası var. orda çalışıyorum. bende işveren temsilcisiyim. isg uzmanı gelip üstün körü denetlerse ağzına sıçıyorum. o deftere gereken her şey net olarak yazılacak. bir problem olmaması için çözülecek. çözülmez ise o firmayı bırakırım. net söyledim.

    bu arkadaşlardan çok var. üzülmedim ise uzmanına. sesini çıkarasaksın. insanların canına kast ederken bana mobbing yapıyorlardı derlerse bende siktir git derim.
  • 2015 yılında aldığım isg belgemi kullanmama sebebim bu ve bunun gibi olaylardı.

    fatura kestiğin, sana ödeme yapan fabrika sahibine yaptırım uygulamanı bekliyorlar.

    o deftere gördüklerimi yazamayacaksam neden o riski alayım ki?
hesabın var mı? giriş yap