• "bütün sınıf kopmuş"
    ile
    "sınıftaki tüm kızlar zil takmış oynuyor"
    arasındaki farktan alaşılabilir.
  • biraz da whole ile all arasındaki farka benzer. yani bütünü tek bir parçanın tamamı için kullanırken, tümü çok parça şeyin tamamı için kullanırız genel olarak.

    (bkz: whole)
    (bkz: all)
  • "bütün kızlar toplandık" yanlış mesela. sanki yarım kızlar değil de vücudunda eksik parça olmayanlar toplanmış gibi oluyor.

    - bütün karpuzu tek başına yemiş.
    - tarladaki tüm karpuzlar çürümüş.
  • ekleme: dil derneği'nin tanımını da eklersek biraz daha netleşecek konu.
    dernek, bütün için şöyle diyor:
    1. eksiksiz, tam: bütün gün resim yaptı. “güler bütün güller bu sabah / bir ağızdan şarkı söyler gibi açıyor her bahçede.” -n. cumalı.
    2. parçalanmamış: bir bütün ekmek. bir bütün elma.
    3. çok sayıdaki varlık ve nesnelerin hepsi, tümü: bütün ağaçlar çiçek açtı.

    tüm içinse şöyle diyor:
    1. bir şeyin olancası, bütünü, topu, °tamamı: parasının tümünü kaybetti. “gençliğin ve aşkın tüm içtenliğiyle pembe düşler görmeye başladı.” -a. behramoğlu.

    tdk, bütünü şöyle tanımlar:
    1 eksiksiz, tam.
    2. sıfat çok sayıdaki varlık ve nesnelerin hepsi.

    tdk, tüm için de şu tanımı yapmıştır:
    1. bir şeyin bütünü, tamamı, hepsi.

    örneğin, sait faik'in bütün öyküleri, orhan veli'nin bütün şiirleri basılır; ordunun tümü teslim olur.
  • bütün parçalar toplamı, tüm tek parça
  • uydurmadır.

    tüm ve bütün sözcüklerini gelişigüzel kullanıyoruz. bunu kabul etmeli. öte yandan, bir dilde aynı anlama gelen iki sözcük olamaz. bunun istisnası o dile başka dillerden girmiş sözcüklerdir. hâlbuki “tüm” ve “bütün” türkçe kökenlidirler, istisna olmadıkları için aynı anlama gelmemeliydiler. türkçe kökenli bu iki sözcüğün aynı anlama gelmesinin asıl sebebi, türkçenin özünde, “bir nesnenin tamamını” ya da “birden çok nesnenin tamamını” anlatmakta ne “tüm”ün ne de “bütün”ün kullanılmasıdır. başka deyişle, asıl ifadeler unutulmuş, yerlerine “tüm” ve “bütün” sözcükleri koyulmuş, neticeten olmamaları gereken yerde oldukları için şu an aynı anlama geliyorlar.

    gerçek şu ki, biz bu kelimeleri, cümlenin ses özelliğine göre gönlümüzce seçiyoruz ve aynı anlama getirmek üzere kullanıyoruz. bu durumda, "şu hâlde “tüm” kullanılmalı, o hâlde “bütün” kullanılmalı" diyerek olmayan bir kuralı biliyormuş gibi yapmak, insanları kendi kurallarınıza uydurmak doğru değildir. önce kuralın yokluğunu kabul etmeli, sonra da niçin bir kural olmadığını izah etmeli.

    tüm, “tümsek” sözcüğünün kökünü oluşturan ve esasen, höyük, tepecik, yığın, öbek anlamları taşıyan bir sözcüktür. bütün ise, zayıf ihtimalle, millet-boy anlamına gelen “budun” ile kökteş, bir ihtimalle de “bitmek” ile kökteştir—nesnenin bittiği yere dek, dolayısıyla tamamı. tek nesnenin tamamını anlatırken ikisi de rahatlıkla kullanılıyor fakat bir arada bulunan birden çok nesnenin tamamını anlatırken bir karışıklığa sebep oluyorlar. bu sebepten ötürü, kimileri, “insanların tümü, diyebiliriz. ancak bütün insanlık demeliyiz. bütün kızlar toplandık, olmaz, tüm kızlar toplandık, olur.” gibi iddialarla karmaşaya bir düzen getirmeye çalışmış.

    ortada bir ikilem var. bu öncelikle, iki sözcüğün de, “eksiksiz” anlamı taşımasından ötürüdür. bir anlamdaki sözcükler, hangisinin daha isabetli olduğu sorusunu doğururlar. ikilemin sonralıklı sebebi ise, “bütün”ün veya “tüm”ün aykırı çağrışımının “yarım” olmasıdır; “bütün insanlar” ifadesi, “tüm insanlar” ifadesi gibi, “yarım insanlar” olgusunu düşündürebilir. yanı sıra, türkçede sayı sıfatlarının ardından gelen isimler çoğul hâle getirilmez. örneğin, “üç erkek”, “beş kadın”, pek nadir rastlanan istisnalar haricinde asla “üç erkekler”, “beş kadınlar” olmaz. dolayısıyla da ana dili türkçe olanlar, bu uyuşmazlıktan ötürü de dilin tabii mantık örgüsünde bir sapma sezmiş ve bu sebepten de ifadeleri içselleştirememiş olabilirler. olmayan bir kuralı arayışın bir sebebi de budur.

    ikilemin ilk sebebine atfen, iki sözcüğün de mevzubahis terkipte birbiri ile değiştirebileceği kanaatindeyim. bu konuda yapılmış açıklamaların hepsi tutarsız. kimi “bütün”ün bir nesnenin tamamını, “tüm”ün ise bir arada olan birden çok nesnenin tamamını anlattığını söylüyor; “bütün kızlar toplandık” cümlesinde birden çok kızın bir arada oluşu anlatıldığı için “bütün”ün yerine “tüm”ün kullanılması gerektiğini söylüyor. aynı “ekşi şeylersayfasındaki üçüncü yorum, “bir şairin bütün şiirleri basılır, ama ordunun tümü teslim olur” diyor. bu açıkça tutarsızlıktır. “bütün kızlar” derken birden çoğun bir aradalığından bahsettiğimiz için “tüm kızlar demeliyiz” diyorsak, şiirlerin de bir aradalığından bahsederken “tüm şiirler” demeliyiz. ancak ortada bir kural yok, herkesin kendi başına uydurduğu kurallar haricinde. doğrusu bence şudur, tüm ile bütün bu soydan terkiplerde aynı anlama gelir ve birbirinin yerini tutabilir. zamanın dilde meydana getirdiği bir karmaşa uydurma teşrihlerle açıklığa kavuşturulamaz. bütün kızlar da toplanır, tüm kızlar da…

    ikilemin ikinci sebebi içinse, esasen şu söylenebilir, yalnızca bir nesnenin tamamı kastediliyorsa, bütün veya tüm bir “sıfat” olarak kullanılabilir, fakat bir takım nesnelerin birlikteliğinden bahsediliyorsa, bütün veya tüm kelimeleri bir “zamir” kabul edilerek kullanılabilir. zamir adın yerini tutandır, bu itibarla da zıt anlam düşündürmez, aksine yerini tuttuğu ismi düşündürür. sıfat ise nitelik bildirendir, ilgili niteliği düşündürdüğü gibi, o niteliğin zıddını da düşündür. bir aradaki insanların yarımlığından ya da çeyrekliğinden bahsedilemeyeceği için, orada “insanların hepsini” anlatan “bütün” ya da “tüm” sözcüğü zamir kabul edilmeli. bu da “bütün insanlar” ya da “tüm insanlar” ifadelerinin, niçin “yarım insanlar” ifadesinin zıddını bildirmediğini kolaylıkla öğretir. bildirmez çünkü orada artık zamirdir. ne var ki, bu ifadelerdeki “tüm” ile “bütün” sözcükleri de türk dil kurumunun sözlüğünde sıfat addedilir. tdk burada da pek zayıf bir iş çıkarmıştır.

    bu sözcüklerin ardından gelen isimleri çoğul hâle koymamız mevzuu beni bu kullanım üzerine düşünmeye sevk etti. kanaatimce, nasıl “üç erkek” “üç erkekler” olamazsa, türkçede birden çok nesnenin bir arada oluşunu anlatan sözcük de arttaki isimleri çoğul hâle dönüştürmemeliydi. kodeks kumanikus’taki bir iki sözcük gözüme takıldı. bunlardan biri “barca”. kuman dili türk dillerinin kıpçak koluna aittir. oğuz kolundaki diller “b” harfini “v” yapmaya eğilimli olmuşlardır; kıpçak’ın “sebmek”i, oğuz’un “sevmek”i dir; onlarda “bar” bizde “var”dır. “barca” sözcüğü de böyledir aslında, bizde de vardır, yalnızca oradaki “b” bizde “v”dir: “varca”. “varca”, var olan sayıda, miktarda demektir. örneğin, “varca insan yola koyuldu” demek, “bütün insanlar yola koyuldu” ya da “tüm insanlar yola koyuldu” demektir. “varca” tdk’nin yalnızca tarama sözlüğü’nde bulunuyor. tdk’ye göre anlamı: mevcut, olanca. sıfat ya da zarf olduğu söylenmemiş. “olanca” anlamı bence isabet etmiştir.“olanca” olan sayıda, miktarda demek ise, “varca” da pek tabii, var olan sayıda, miktarda demektir.

    varca”nın 14. yüzyılda kullanılışına bakalım. önce kuman türkçesi, sonra bire bir çeviri, sonra günümüz türkçesine tercümesi gelir:

    1- tengrini svgil barca stnde.
    tanrını sev varca üstünde.
    tanrını sev olanca (şey) üstünde.

    2- “kristus alay aytti kelepenlerge: barungiz krngiz papazlarga. ol szin kristus bugn aytir barca yazug(li)larga kim kerti kelepenler tengri alinda.”
    kristus şöyle söyledi cüzamlılara: varınız görününüz papazlara. o sizin kristus bugün der varca yazıklılara kim gerçi cüzamlılar tanrı alnında.
    isa cüzamlılara şöyle söyledi: varın görünün papazlara. bu sözleri isa bugün, tanrının önünde gerçek cüzamlılar olan, olanca günâhkara söylüyor.

    3- “ınanirmen barcaga erkli bir ata tengrige, kokni yerni barca krnr krnmezni yaratti dey.”
    inanırım varcaya erkli bir ata tanrıya, göğü yeri, varca görünür görünmezi yarattı diye.
    inanırım kadirimutlak tek tanrı babaya, göğü yeri ve olanca görünür görünmezi yarattı diye.

    4- dagi bir beyimiz yesus kristusga barca zamanlardan burun atadan tuwgan turur.
    dahi bir beyimiz yesus kristus’a varca zamanlardan burun atadan doğan durur.
    ve tek beyimiz isa’ya , bütün zamanlardan önce babadan doğmuş olan.

    5- tengri tengriden, yarix yarixtan, cin tengri cin tengriden, etilmey, ataga tzdes tuwupturur, andan ulam bar barca bolgan-turur.
    tanrı tanrıdan, yarıh yarıhtan, çin tanrı çin tanrıdan, edilmez, ataya tözdeş doğupdurur, ondan olan var, varca olan durur.
    tanrı tanrıdan, ışık ışıktan, gerçek tanrı gerçek tanrıdan; o yapılmış değildir, tanrı babaya özdeş nesneden doğmuştur, her şey ondan ötürü olur.

    6- yesus kristus, bitik tilince, tatarca qutqardaci, ol kertirir barca elni qutqardaci.
    yesus kristus, bitik dilince, tatarca kutkardacı, ol kertirir varca eli kutkardacı.
    isa, kitap dilince, tatarcada kurtarıcıdır, o da demektir ki olanca halkın (elin) kurtarıcısıdır.

    ezcümle, bütün ve tüm sözcükleri bugünkü türkçede aynı anlama gelirler, biri öbürünün yerini tutabilir, bu hususta bir kural yoktur. türkçenin özünde, “bir aradakilerin hepsini” anlatan sözcükler, varca ve olancadır. bireylerden bahsederken de, kanaatimce, olanca ve varca daha anlamlı ifadeler ortaya çıkarır. öte yandan tek nesnenin tamamından bahsederken, tüm ve bütün de pek yakışıklı durabilir.

    “zamanımın tümünü burada harcadım.”
    “olanca sığınmacı kayıt altına alındı”

    kodeks kumanikus’ta, (bkz: codex cumanicus) “hepsi, tümü, bütünü” anlamında bir de “tegme” sözcüğünden bahsediliyor. tegme, bir ihtimal, “değme ustalara taş çıkartır.” cümlesindeki deyimde geçen “değme” olabilir. kaldı ki, yapısı itibariyle “silme” sözcüğünü de andırır. “fransa milli takımı silme afrikalıydı.” cümlesindeki silme’nin görevi, tegme’nin işlevine bir açıklık kazandırabilir: hepten. tegme, hakikaten “değme” ile kökteş ise, ilgili deyimdeki “değme”nin değip dokunmakla bir alakası ya azdır ya yoktur.
  • başlıktaki en beğenilen ve ekşi şeyler'e seçilen iki entrinin yanlış bilgi içermesinden anlaşılacağı üzre, sözlüğün tefrik edemediği farikadır.
  • tümler 90'a tamamlar, bütünler 180'e.

    (bkz: tümler açı)
    (bkz: bütünler açı)
  • butun parçaların toplamı; tüm hic parcalanmamis yek paredir benim icin.
hesabın var mı? giriş yap