• huy: adet, üslup.

    +bu olumsuz söylem bize neyi ilka eder?

    -adetlerin, tavırların değişmesi ölümden zordur.

    olumlu bakış: ten diyarına konmuş can kuşun uçana kadar onun suyunun akışını, toprağının tavrını, üslubunu değiştir mana ürünlerini yetiştir.

    +nasıl olacak bu değişim?

    -ölmeden evvel ölerek.

    +nedir ya hu tasavvufçuların ağzında sakız yapıp gevelediği bu maneviyat pratiği?

    en basitinden yılanın her sene deri değiştirmesi gerçeğine benzer şekilde, insanda her yedi senede bir derisini ve onun altındaki organlardan kanına varıncaya kadar eski hücrelerinin ölümleri gerçekleşip baştan aşağı bir değişim geçirir. insan aslında defalarca kez ayakta ölür. ölüm yaşam denilen döngünün bir çarkıdır.

    bir istisna vardır ki vücutta sayıları yüz milyarla ifade edilen beyin ve sinir sisteminin hücreleri yenilenmez. işimiz sadece özet olduğu için kısa geçersek bu bölge değişmeyince diğer bütün organlarda buranın hükmü altında olduğundan dolayı sadece kabuk olarak bir değişim geçirmiş oluruz. komuta merkezi değişmediği için pratiğimiz olan ölümden evvel ölme olayı gerçekleşmemiş ve bizde hakikati anlatılan biçimde tecrübe etmemiş oluruz. aynı düşüncelerin, aynı ortak yargılar ile varlıklarını sürdürmesi ile tüm vücut iklimi değişse dahi düşünceye dokunulmadığından gerçek değişimin gerçekleşmesinin önünde perde olan saplantılar, yargılar, ithamlar devam eder ve kişinin zahmetli, sancılı yanışları bitmez. o sadece sürekli kanamakta olan yaralara sosyal ve sanrısal pansumanlar yapıp durur.

    (burada zahmet hayatımızın huzur bulması için adeta köle gibi didinmeye, yük ve gerilim altında sürekli çalışmak, başkaları ve diğerleri ile uğraşmak zorunda olma mecburiyetimiz vardır. bu noktada hakikat ürünleri yoktur. problemler icad edip o problemin icabına bakmakla elde edilen ürünler ile övünmek, büyüklenmek, kibir avazları vardır. eğer hakikatten olan paya/dala ulaşılmaz ise ölüm gerçekleştikten sonra düşünceler ve fikirler sürekli yenilenen derilere kavuşup son derecede zorlu koşullarda sonsuza kadar azap, pişmanlık, yoksunluk içinde mahkum kalınacaktır. aslında biz, sürekli yenilen derilerimizin içinde bu azabı zaten yaşamaktayız fakat bu henüz ahiretin taslağı niteliğinde)

    hakikat değişimi için beyin ve sinir sisteminde cevelan eden düşünce ve fikirlerinde ölmesine izin vermek, bunun yolunu bulmak gereklidir. bu kainattaki en zorlu, en sancılı değişimdir. insanın hatalar içinde yanmasına sebep olan şey düşüncelerinin de sahip olduğu deri/kalıplardır. yanmaz özellikte zırha sahip olan kelimelerin/kelâmın, şuur altına nüfuz etmesi ile eskilerin temizlenmesi için ölmesi gereklidir.

    düşünce duyguları tetikler, duygular vücut sularını yani hormonları. şuuren yükselmemiş bir vücut hormonların iktidarı/baskısı altındadır. hormonlar harekete geçince duyular vasıta ile düşünce üzerinde tekrar bir feedback/geri alım oluştururlar. kişi açığa çıkan köpüklerin tepkimelerinden duyumsadığı, tattığı acı, endişe, zevk ve hazzı gerçek olarak kabul eder. bu kabul çıktılara göre de dünya görüşünü/yaşam felsefesini belirler hayatının sonuna kadar köpük banyosunda öylece yaşar.

    işte bu kişi/kişiler sadece okyanus dalgalarının kıyıya vuran suyun sebep olduğu köpürmeyi görerek, okyanusa açılıp ona dalmayı düşünmeyerek; ya köpükle avunmuş ya köpükten korkmuş ya köpüğe aşık olmuş yada köpüğe sövmektedir. bu kişi hakikati ıskalamakta basit yüzeysel döngülerin tezahürleri ile eğlenmektedir.

    tavrı, üslubu tek bir şey değiştirir, şuuruna hücrelerine nakşeder.

    yoga minderi, değil.
    sakinleştiriciler, uyuşturucular, değil.
    derin transandantal meditasyon, değil.
    cinselleşmek, değil.
    kitlelerin oluşturduğu yargısal kuru tabular, değil.
    dogma haline gelmiş kültleşmiş her türlü yönelişler, değil. (kültür yüklenilmesi ile huy değişimi gerçekleşmez. kisinin bağlandığı yaşam cihazları elinden alındığında maske düşer.)

    huy namazla değişime uğrar. hür iraden, samimiyetin ve en halis niyetin ile varlık zannın iflas etmişcesine yöneleceğin namaz, senin yakanı, paçanı, aklını, düşünceni, uzuvlarını, hücrelerini her defasında alır en üst şuur semasına çıkarır sonra yere tertemiz yıkanmış olarak geri indirir. sen gününü namaz vakitlerine bölersin, namazda senin düşüncelerini, fikirlerini, hücrelerini, sohbetini, işini, uykularını böler. böyle bölüşle varsın her şeyi bölsün. bizi bülbül gibi ''böl böl'' diye şakıtsın. namazla olan vakitlerin arttıkça vakti gelir ay misali olan şuurunu da ikiye böler. bölünmüş ay ile bir tarafta gece gibi karanlık olan nefsin diğer tarafta nurların dolacağı kalbin ortaya çıkar. sen kendi karanlık nefsini görüp hata, kusur ve günahlarını bir bir allah'a ihbar ettikçe nefs alanı daralır, bükülür, bölünür. nefs alanı daralınca kalbin genişler sonra oda yarılır, bölünür. kalbin bu yarıkları genişledikçe etrafındaki kuru topraklar, susamış dudaklar kalbindeki yarıklardan su içer. başına ne gelirse gelsin artık sen dünyalı değil, dünyada iken huyu değiştirilmekte olan bir ahiretlisin. senin huyunun değişmesi ile nasibi olanlarında huyları değişir...

    gerçektir, namazın yıkadığı kişiyi, dünyada başka hiç bir şey yıkamaz.

    ekleyelim ki namaz; iradesine zan, samimiyetine nefs, niyetlerine dünya hevesi pullarının yapıştığı ruh mektublarını teslim almaz. onun bütün hakikat teşebbüsleri okunmaya layık olmadığı olmadığı için kişinin omuzlarında ve sırtında hesabı sorulmak üzere bir yük olarak bırakır.

    olan oldu bir de dua edelim:

    ''allah'ım huylarımızın en dikenlilerini, en alevlilerini sökmeden, söndürmeden canımızı ten kafesinin içinden çıkarmasın. ölünce kötü huylarımız toprağın altında setredilmiş olarak kalsın, canımız onun kutlu semasında ki nurlarla arınmış olarak tertemiz tevhidine dahil olsun. cümlemize bu uğurda gayret, azim ve başarı nasib olsun. amin. ''

    hay'dan gelen hû'ya gider,
    hû'nun ipine sarılmazsan;
    huyun seni dibe çeker.
  • gelmiş geçmiş en doğru söz.
  • huy da çıkar elbet yeterince emek verirsen. insan doğruları bulmakla, bilmekle kalmamalı, hayatında da yaşamalı çünkü. emek ve sabır ister törpülenmek; dilde kalmamalı, akla yatmalı, yüreğe de inmeli. yine de bir kez daha anladım, insan söyledikleri değildir. çelişkiler insana mahsustur.

    bugün, söyleyen atamın ellerinden öpmek istediğim söz.
  • üniversite yıllarında arkadaş grubumuzun içinde zamanlama sorunu olan bir arkadaş vardı. ama öyle böyle değil.. hani şu ekmek almaya gidip birkaç gün eve dönmeyen tiplerden. hep konuşulurdu bu çocuk adam olacak mı filan diye. her neyse aradan yıllar geçti. okul bittikten on yıl kadar sonra ekip bir şekilde farklı şehirlerden gelerek tekrar buluştu. buluşma saati 13.00 olarak belirlenmişti. herkes ordaydı, bir kişi hariç. bazılarımız ne kadar gecikeceği konusunda bahse tutuşurken, bir kısmımız da "yok artık aradan yıllar geçti koca adam oldu, olgunlaşmıştır" diye düşünüyordu. arkadaşı en son aradığımızda saat 23.00 civarıydı ve henüz şehirler arası yoldaydı. bizle buluşması da ertesi günün akşamını bulmuştu. o gün bugündür bu lafın karşısında saygıyla eğilirim.
  • doğru bir tespit niteliği taşıyan atasözlerindendir. huy yani `mizaç, kişiliği oluşturan üç alt katmandan biridir. diğer ikisi karakter ve yetenektir. mizacı karakterden farklı kılan ve tanımındaki en önemli özellik doğuştan getirilmesi ve kalıtımsal özelliklere dayanmasıdır. ortak kanı değişmeyeceği veya sadece çok sınırlı bir değişim gözlenebileceği yönündedir ki; bu değişimin de nicelik bakımından gerçekleşeceğidir.

    bu nedenle doğru bir tespit özelliği taşıyan atasözü olmakla birlikte yanlış yerlerde, yanlış durumları ifade etmek için sıkça yanlış kullanılan atasözüdür.
  • bu durumda genelde işin cılkı çıkar.
  • huy girerse de can gelmeli o zaman?

    şimdi reklamlar.
  • "ever tried, ever failed, no matter, try again, fail again, fail better" yolcularinin icinde barindirdigi atasözü.

    (bkz: samuel beckett)
  • insanlarin alışkanlık ve davranışlarını degiştirmelerin güç olduğunu belirten atasözümüz.
hesabın var mı? giriş yap