• soma'da maden faciası olduğunda oradaydım ve bir ömür yetecek kadar gördüm
  • çok ceset gördüm, hem de o kadar çok ceset gördüm ki aklınız kalır... ama beni asıl şoke eden şey insanların bu cesetleri afiyetle yiyişini izlemekti. şu anda dünya'da milyonlarca insan ceset yiyor. üstelik hayatta kalmak için ceset yemek zorunda olmadıkları halde yemeye devam ediyorlar. bakın tabağınızdaki yemek bu işte. (+18)

    (bkz: inek)
    (bkz: keçi)
    (bkz: koyun)
    (bkz: tavuk)
    (bkz: balık)

    ceset yemeyin.

    (bkz: vejetaryen)
    (bkz: vegan)
  • 99 depreminde birden fazla gormus biri olarak eklendigim liste.
    aksam aksam hatirladim, icimi huzun kapladi yine.
  • suç oranı bol bir yerde jandarmalık yapmış olanların aralarında bulunduğu yazarlardır. hatta içlerinde ağzına tüfek namlusu sokup beynini duvara püskürten bir gencin bulunduğu odada iki saat adli tıbbı beklemiş olanları bile vardır :/
  • suda boğulan birini kurtarmak için uğraşırken öldüğünü farkederek içinde olduğum grup.
  • eğer bir göz kırpma zamanı içerisinde hayatını kaybetmiş bedenler ceset haline dönüşüyorlarsa evet gördüm. ölümden korkmamın sebebi olan olaydır aynı zamanda...
  • ilk görüneni travma yaratabilir. bir kaç sene evvel cesaret edip yazabilimiştim. buraya da yapıştırıyorum aynı metni.

    "ırmaktan bir ceset çıkarılıyormuş. ben tahminen 5 veya 6 yaşlarındayım. üstümde hayatımdaki tek sarı tişört ve siyah pantolon. pantolon dediysem, annemin yaz vaktidir, iyidir diyerek makasla kırpıp şort haline getirdiği, seneyede giyer türü bir keten.

    ırmağın yanı narenciye bahçesi, bi sonrası köyler arası asfalt yol, yanı sulama kanalı. henüz polis ve asker arasındaki ayrımı çok da ciddiye almadığım zamanlarda, lacivert olmayan kıyafette silahlı adamlar çalılıklarla uğraşıyor. altımda ön tekeri patlak bi biskilet, yanımda da indikçe şişirmek için bi el pompası, arkada da musti.

    telleri kesen bi köylü amcanın çevresi kalabalık. etrafta yaşıtlarımın olması içimi biraz olsun rahatlatan tek şey. zira bu kadar öldürücü malzemenin ellerinde bulunduğu koca koca adamların arasında, kendi türümün kalabalıklığından anlamsız bi güven hissi duyuyorum.

    yaklaşıyoruz, benden tarafa gelenler var. nolmuş, nolmuş–biri boğulmuş...

    yanlarına vardığımızda, çocuklar siyasi bir programın rehaveti içerisindeymişcesine tartışma içinde. bi çok şey dinliyorum ama sonra haklı çıktıkları az konu kalıyor.

    bahçenin tel örgüleri makas yardımıyla kesilip bi yol yapılıyor, uzaktan bi kalabalık geliyor akabinde, bir şey taşıyorlar.

    saçları uzun, sanıyorum vücudunun bi kısmını kapatmak için kullanılma fikrini verecek kadar hem de. şefaf muşamba (laylon, naylon, her neyse işte) ile kaplı, çıplak bi kadın ceseti. ruhum bedeninden ayrılıyor da bi an o bedene ziyarete gitme çabası içindeymişçesine kalbime efor harcatıyor, öyle ki kulaklarımda davul sesi duyar gibiyim.

    herneyse işte. bir battaniye ile sarılıyor kadın. öldürülmüş, bahçenin sahibiymiş telleri kesen amca, onun yanında konuşulmuş. o da oğluna söylemiş sorunca, oğlu da benim türden o vakit. etrafına topluyor o bölgedeki, kendi boyutlarındakileri. ondan biliyorum. yaşım 5 veya 6.

    o yaşa kadar manzara resimleri çizen ben ilkokul boyunca karakalem yapmaya başlıyorum akabinde, yeni farkediyorum. hep kusursuz çizdiğim yan profil kadın suratı da yüzünü bilinçaltımda sildiğim o kadına aitti belki de.

    bi anda 20 yaş büyümeyi haketmemiş/istememiştim. o kadın ölmek istememişti. musti de orda unutulmak. ben ertesi sabah ilk defa okula gitmeyi unuttum, ama gittim. o kadın ölmeyebilirdi, ama öldü. musti hatamı unutabilirdi ama unutmadı, bi daha hiç aynı seviye arkadaş olmadık.

    devam ede..rdi de canım sıkıldı gene ya. konu başkaydı, yazmak istemeye istemeye bu denli değişmesine göz yumdum. ha ne dicektim, öldürmeyin olum şu kadınları!!"
  • karda kışta sınırı yürüyerek geçmeye çalışan, lakin başaramayıp donan, çoğunluğu bangladeşli mülteciler sebebiyle dahil olduğum grup.

    adaletsiz dünya ulan..
  • ogrish ve liveleak sayesinde sözlüğün büyük kısmıdır.
  • gürcistan'da mola vermek üzere durduğumuz, adını bilmediğim bir şehirde yol üstünde gördüğum bir parkın içine daldım. meğer bir kilise bahçesiymiş içeri girip bir göz atayım derken camdan bir tabuta konulmuş meftayı gördüm aniden. çok da gençti allah rahmet eylesin.
hesabın var mı? giriş yap