• geçenlerde canlı yayında yao mingin bu yıl asla 19 sayı atamayacağını iddia eden ve iki gün sonrasında ming'in lakers'a 20 sayı atması sonucunda bugün-yarın diğer yorumcu kenny smith'in kıçını öpecek olan eski basketbolcu.
    habere geçelim...
    yao ming'in bir maçta 19 sayı atıp atamayacağı üzerine tnt yorumucusu kenny smith ile canlı yayında iddiaya giren charles barkley bundan tam iki gün sonra ming'in la lakers'a 20 sayı atmasıyla renk değiştirmişti. işin kötü yanı iddia sırasında verdiği söz gereği barkley'nin smith'in poposunu öpmesi gerekmekteydi. o ana kadar 3.3 sayı ortalaması ile oynayan ming bu iddiadan tam iki gün sonra 20 sayı atınca ünlü yıldız da hiç ummadığı bir duruma düşmüştü. o günden bu yana ise herkes bakley'nin sözünü tutup tutmayacağını merak ediyordu. sir barkley bugün yaptığı açıklamayla bu tartışmaları noktaladı ve bu gece canlı yayında sözünü tutacağını açıkladı. "borcumu perşembe akşamı 'talkback live" programında ödeyeceğim. şayet bir iddiaya giriyorsanız bunun sonuçlarına da katlanacaksınız. benim kenny'den tek istediğim programa gelmeden önce duş alması. bir söz verdim ve bunu ne pahasına olursa olsun tutacağım" diyerek delikanlılığından taviz vermeyen sir charles barkley herhalde bundan sonra bu tarz iddialara girmeden önce birkaç kez düşünecektir. poposundan öpülecek olan kenyy smith ise "bazen kazandığınızı sandığınızda aslında kaybetmişsinizdir" sözleriyle barkley ile dalga geçmekten geri kalmıyor.
  • 1984 nba draftinde birinci tur beşinci sıradan seçilen genç herkesi korkutuyor, seçen takım philadelphia'ya* diğerleri "iyi oyuncu ama zaptedemeyeceksiniz." diyorlar, bir bakıma doğruyu söylüyorlardı. kolejde sert bir tartışmanın ardından baseball sopasıyla dört kişinin kaburgalarını kıran; kendisine küfür eden üst sınıf öğrencisine yangın söndürme tüpü (oha) fırlatan fırlamanın tekiydi sir barkley. o zamanlarda da iyi reboundcuydu ve yine sg boyuna rağmen kimi zaman pivot, çoğunlukla power forward oynardı. birçok maçta 24-25 rebounda ulaşmış, kısa boyuyla nice oyuncuları bloklamıştı. hala auburn onu bir kahraman olarak hatırlamaktadır.

    çaylak sezonunda 15-16 maç sonra ilk 5 çıkmaya alıştı charles. en büyük sorunu olan sinirleri sık sık teknik faul almasına neden olsa da diğer philadelphia oyuncuları kendisini sakinleştirmeye çalışı ve başarılı oluyorlardı. (şaka maka arada onlara da geliyordu iki tokat) ilk sezonunda 14 sayı 8 rebound ve 1 blokla oynayan charles; kimi zaman fazla heyecanlı, kimi zaman gereğinden fazla olgun ve cesur oyunuyla philadelphia'nın en sevilen oyuncularından olmuştu. %55'e yakın şut yüzdesi de gelecekteki parlak günlerinin habercisiydi.

    philadelphia'da ilerleyen sezonlarda 40+ maçlık seriler oynadı, seksenlerin sonunda iyice moda olan monster jam ve jackknife tarzı smaçları kendi deliliğiyle farklı şekillerde yorumladı. bununla birlikte şut yüzdesi ve rebound sayısı gittikçe yükseliyor, savunduğu adamları sadece maçtan değil hayattan bezdiriyordu. yılın savunmacısı olarak düşünüldüğü çok oldu, ancak bu ödülü hiç alamadı. play-off'larda her zamanki gibi kat kat arttırdı istatisklerini, ancak kendini yeterli bulmadığını söylemekten çekinmiyordu. 1990 play-off'larında kavga nedeniyle maçtan atılmasının üzerine sinilerini kontrol etmek konusunda daha dikkatli olmaya karar verdi.

    jeff hornacek, tim perry, ve andrew lang karşılığında 1992'de transfer oldu phoenix suns'a. kariyerinin en iyi dönemini burada oynayacağını kendisi de bilmiyordu. ancak buranın kendisi için bir farkı vardı: tamamen barkley'nin üzerine kurulmuş bir takım ve istediği pozisyonda oynama hakkı. sezon boyunca öyle oldu zaten. istediğinde point guard oynadı, kısa forvet/swingman gibi iceriye saldırıp smacı vurdu. çılgınca rebound çekti 221'lik bir pivot gibi. 30 rebound çektiği bir maç sonrası kendisine yöneltilen "bunca reboundu nasıl elde ediyorsunuz?" sorusuna "çok basit: yakala şu allahın belası topu!" yanıtını veriyor; bu oyunu severek, yürekten ve amaçlı oynadığını ortaya koyuyordu.

    phoenix'teki ilk sezonunda mvp secildi sir charles. kanımca bu ödülü en az beş sezon hak etti, ancak sadece bir kere alabildi. phoenix'te gecirdigi 4 sezondan geriye 3 sezon kalmıştı. salmadı ipleri, savaşmaya devam etti. nba finallerine çıktılar; ancak pippen* ve jordan* ile başedemediler. sakatları vardı.

    (kendisi de oldukça kötü durumda, kolunda kopan eklem bağlarına dienerek 38 ve 42 sayı atmıştı peşpese. tren çarpsa kalkar oynardı, böyle yürekliydi.)

    1996'da robert horry, sam cassell, chucky brown ve mark bryant karşılığında -ki bu oyuncuların her birinde yetenek vardır, hiçbiri boş oyuncu değildir.- houston'a* gitti. şampiyonluğa oynamayı seven sıcak iklimle buluştuğu icin bir kez daha mutluydu. ancak yine olmadı. play-off'larda yine geri düştüler, sakat verdiler; üstüne üstlük bu sakatlıklar hakeem olajuwon'u da vurunca elenmeleri doğal oldu.

    hic unutamadığım, duygulandıran bir sözü vardır:

    "kazandığınız ödüller, yattığınız kadınlar, gittiğiniz takımlar, sarıldığınız dostlar ve diğer oyuncular.. bir şampiyonluk yüzüğünüz yoksa bunlar hiçbir şeydir, anlamsızdır."

    buyuk oyuncuydu sir charles, adeta 196'lık "takım"dı.
    eminim şimdi o kilosuna rağmen 8-9 rebound ortalamayla oynar; epeyce sayı atar ve lafını kesinlikle esirgemez..
  • jay leno'nun,michael jordan'ın kendisi hakkındaki "dünyanın en kötü golfçüsü" lafını söyleyerek giriş yaptığı "10'da 10" da "michael jordan'dan daha iyi olduğun bir spor dalı" sorusuna basketbol cevabı veren efsane.
  • grant hillin geçmek bilmeyen sakatlıkları hakkında "fila gibi boktan ayakkabıyı giyersen böle olur" şeklinde şuursuz bir yorumda bulunmuştur.
  • uzun süren gözlemlerin sonucu, bu adamın nba'in sinan engin'i olduğunu fark etmiş bulunmaktayım. bütün shaqtin a fool bölümlerinde hangi oyuncu çıkarsa çıksın muhteşem bir yıl geçiriyor, zaten pırıl pırıl bir çocuk diyor lan. *
  • http://www.clintcam.com/barkley/
    charles barkley quotes
    en güldüğüm ise;
    ernie: "here's shaquile o'neal, he's put on 15 pounds in the offseason, all muscle he says."
    charles: "that's what all fat people say - 'it's all muscle'"
  • olimpiyatlara katılacak profesyonel basktbolculardan kurulu ilk dream team açıklandığı zaman barkley takım kaptanı olarak seçilmiştir. pek çok kişinin en büyük korkusu her biri birer yıldız olan bu kişilerin egozim tuzağına düşmeleri ve takımın kötü neticeler almasıdır. takım kampa girdikten sonra bir gün oyuncular soyunma odasına girdikleri zaman ortada asılı şu yazıyı görürler: "olimpiyatlarda bugüne kadar kimseye, daha çok sayı attı diye daha büyük bir madalya verilmemiştir. imza barkley". dream team o günden sonra daha bir takım olmuştur denir. işte barkley gibi oyuncular bunun için çok değerlidir ve yerlerinin doldurulması zordur.
  • sir, inside the nba programında kenny smith ile cavs-celtics konferans yarı finali hakkında konuşmaktadır. sunucu serinin sonucunu sorar. barkley hiç tereddüt etmeden "5 maçta (4-1) cavs" der. sunucu kenny smith'e döner. celtics'i favori gören ama buna kendi bile inanmayan kenny eveleyip geveler ve cevap vermekten kaçınır. sunucu tekrar kaç kaç der. kenny "boston kazanır" demeye götü yemediğinden sessizce uzun uzun düşünür. o anda barkley "ass kissing mevzusu"ndan beri tahmin konusunda her daim alt ettiği kenny'yi cesaretlendirmek için sırtına vurur ve "talk kenny talk. this is america. it is a free country. you can talk" diyerek izleyicileri yere yatırır.
  • bir all-star maçından önce soyunma odasının önünde "hell, there ain't but 15 black millionaires in the whole country and half of them are right here in this room(bu ülkede 15 siyah milyoner var ve bir yarısı şuan bu odada)" gibi yaran bir tespit yapmış efsane.
  • zaten hali hazırda nba medyasının shaq ile beraber goygoy kalitesi en yüksek adamıyken 92'de de durum böyleymiş. 1992 olimpiyatlarında amerika'nın açılış maçı olan angola maçı öncesi basın toplantısında angola ile ilgili "i don't know anything about angola; but angola is in trouble" diyerek takım arkadaşlarıyla beraber bütün gazete muhabirlerini gülmekten kırıp geçirmiş oyuncudur.

    hatta takım arkadaşları bu saçma / saf / belki de salakça söylemden sonra kendisini kenara çekmişler ve "hacı sen ne yapıyon ya? ulan biz mütevazi olmaya çalışıyoruz -ki zaten öyleyiz- senin yaptığın şeylere bak. bizim düşündüğümüz hiçbir şeyi söylemiyorsun. kameraları görünce gaza geliyorsun." demişler.
hesabın var mı? giriş yap