• her ne kadar sanatsal olarak sinema tarihinde bir jean luc godard, jean cocteau veya ne bileyim stanley kubrick kadar yer edinmeyecek olsa da tam hayatin toz pembe olmadigini ogrendigimiz, arkadasliklarimizin para ve sex gibi hayatimiza yeni giren kavramlar ile bozuldugunu dehsetle ve korkuyla izledigimiz, onumuzdeki yasamin hic de kolay olmayacagini ancak farkedip alkole ve uyusturucuya sarildigimiz, kendimize ve hayata guvenimizin yerlerde surundugu o toy ama yine de inadina masum yillarimizda cektigi shallow grave ve trainspotting ile hep bizim icin cok ama cok onemli olarak kalacak ingiliz yonetmen. hala bir yerlerde "choose life" lafini gorsem tuylerim diken diken oluyor, gozlerim doluyor...
  • şu ana kadar hakkında bu kadar az entry olmasına anlam veremediğim derecede başarılı bir yönetmen.
    illa ölsün mü yani ?
  • 2010 127 hours
    2008 slumdog millionaire
    2007 sunshine
    2004 millions
    2002 28 days later...
    2000 the beach
    1996 trainspotting

    gibi bir film geçmişi olan yönetmen.
  • bir kubrick bir welles ayarinda olup da, bunu caktirmayandir.
  • ingiliz yönetmen; kendi yağıyla kawrulan, bir güzel insan... shallow grave ile başlayıp, akıllara durgunluq veren, derinden etkileyen trainspotting 'le dewam etti ve benim için en önemli filmlerden biri olan, a life less ordinary 'yi çekti. zaten bu filmle tawladı beni, özellikle "cennet" imgeli, komidinlerin bile beyaz olduğu sekanslar dayanılmazdı, pek bi severim, akar gider, "boyle" de bi insandır...
  • oscar kazandiktan sonra heykelcikleri, dogup buyudugu manchester yakinlarindaki radcliffe isimli ufacik kasabanin uc pubindan babasinin islettigine getirmis, bar masasina dizmis. bu pubda babasi, babasinin arkadaslari ve kendi cocukluk arkadaslari ile heykelciklere karsi ale icerek bir radcliffe'linin basarisini kutlamislar.

    bu arada yaklasan gazetecilere, babasi, filmi izledigini fakat begenmedigini, danny'den daha iyisini bekledigini soylemis.

    (bkz: http://news.bbc.co.uk/…gland/manchester/7917566.stm)
  • beni kandiramazsiniz! bildigin harry potter bu adam be?
  • sıkı bir post-rock dinleyicisi olduğunu düşündüğüm yönetmen.
  • ingiltere'nin manchester şehrinde 1956 yılında bugün doğan ingiliz sinema insanı.

    boyle, kariyerine tiyatroda başladı ve royal court theatre upstairs'de sanat yönetmeni (1982–85) ve royal court theatre'da yönetmen yardımcısı (1985–87) olarak görev yaptı.

    ilk uzun metrajlı filmi shallow grave'i (1994) çekmeden önce çeşitli televizyon projelerinin yönetmenliğini yaptı. sık sık birlikte çalıştığı john hodge tarafından yazılan suç gerilim filmi, boyle'un çalışmalarının alametifarikası haline gelen enerjik görsel tarzıyla dikkat çekiyordu.

    yönetmen 1996 yılında trainspotting'le büyük çıkış yakaladı. hodge tarafından yazılan ve shallow grave'in yıldızı ewan mcgregor'un da yer aldığı bu film kendi beklentilerinden bile büyük bir hit oldu.

    macgregor, romantik komedi a life less ordinary'de (1997) boyle'la yeniden bir araya geldi, ancak önceki çalışmaların başarısını yakalayamadı.

    boyle daha sonra ilk büyük bütçeli hollywood filmi the beach'i (2000) yönetti. senaryosu hodge tarafından, alex garland'ın uzak bir tayland adasındaki görünüşte ütopik bir topluluk hakkındaki popüler romanından uyarlandı.

    film, leonardo dicaprio'nun başrol oynamasına rağmen negatif eleştiriler aldı ve izleyici bulamadı.

    2002'de boyle, postapocalyptic zombi filmi 28 days later'yla büyük bir başarı elde etti.

    annesiz bir çocuğun yürek ısıtan öyküsü millions (2004) ile çok yönlülüğünü göstermeye devam etti.

    bilim kurgu gerilim filmi sunshine'ı (2007) yönettikten sonra boyle, hindistan'da geçen alışılmadık bir aşk filmi olan slumdog millionaire'i (2008) yönetti.

    filmle ilgili ilk şüphelere rağmen (filmde çok fazla çocuk istismarı ve işkencesi olduğu, amerikan ve ingiliz izleyicilerin hintçe konuşulan bir filmi izlemeyeceği konuşuluyordu) büyük bir eleştirel ve ticari başarı elde etti.

    boyle en iyi yönetmen dalında akademi ödülü'nü aldı ve slumdog millionaire, biri en iyi film ödülü de dahil olmak üzere yedi oscar daha kazandı.

    boyle, slumdog millionaire senaristi simon beaufoy ile birlikte yazdığı bir sonraki filmi 127 hours (2010) ile beğeni toplamaya devam etti. gerçek bir hikayeye dayanan film, düşen bir kayanın koluna sıkışan bir yürüyüşçünün hayatta kalma mücadelesini konu alıyordu.

    film biri en iyi uyarlama senaryo da dahil olmak üzere altı akademi ödülü adaylığı aldı.

    gerilim filmi olan trance'i 2013'te, apple'ın kurucu ortağının kariyerini, üç büyük apple ürününün piyasaya sürülmesindeki sahne arkası olayları anlattığı steve jobs 2015'te büyük başarı yakaladı.

    boyle daha sonra orijinalin uzun zamandır beklenen devamı olan t2 trainspotting'i (2017) yönetti.

    boyle, 2018'de petrol baronu j. paul getty'nin ailesini konu alan trust adlı antoloji dizisinin birkaç bölümünü yönetti.

    boyle, beatles'ın hiçbir zaman var olmadığı alternatif bir evreni hayal eden komedi yesterday (2019) ile sinemaya geri döndü.

    boyle, 2011 yılında royal national theatre'da mary shelley'nin frankenstein (1818) adlı eserinin uyarlamasıyla sahne çalışmalarına geri döndü. prodüksiyonda aktörler jonny lee miller ve benedict cumberbatch her gece victor frankenstein ve monster rollerini dönüşümlü olarak canlandırıyordu.

    (bkz: frankenstein/@justin mcleod)
    (bkz: mary shelley/@justin mcleod)

    londra 2012 olimpiyat oyunlarının açılış töreninin sanat yönetmeni olan boyle, büyük britanya'nın sosyal ve kültürel tarihine saygı duruşunda bulunan şaşalı bir gösteri tasarladı.
  • az ama öz film çeken çok sağlam yönetmen.
    tüm filmlerini izlemek gerekir çünkü karavana iş yapmaz.
hesabın var mı? giriş yap