• az önce bir hakimin, ''oğlumun sünneti var da, ehi ehi'' diyerek uzattığı şey. davetiye okumak adetim değildir de, nezaketen hımmm ne zamanmış derken metne gözüm takıldı. ahanda bakın;

    ''oğlumuz mahmut'un
    doğuştan otomatik tabancasının ruhsat alma merasiminde bilir kişi* heyeti olarak bulunmanız bizi onurlandıracaktır.''

    ali atıf abi, aradığın hakimi buldum, bu bizi skertir.
  • atsız'ın çok pis gaza gelip yazdığı belli olan şiiri.

    ey benito musolini! ey gayet yüce,
    italyanlar başvekili muhterem duce!
    duydum ki, yelkenleri edip de fora
    gelecekmiş orduların yeşil bosfora.
    buyursunlar... bizim için savaş düğündür;
    din arabın, hukuk sizin, harp türklüğündür.
    açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
    türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
    hem karadan, hem denizden ordular indir!
    çarpışalım, en doğru söz süngülerindir!
    kalem, fırça, mermer nedir? birer oyuncak!
    şaheserler süngülerle yazılır ancak!
    çağrı beğ'le tuğrul beğ'in kurduğu devlet
    italyalı melezlerden üstündür elbet;
    bizim eski uşakları alda yanına
    balkanlardan doğru yürü er meydanına;
    çelik zırhlı kartalları göklere saldır...
    fakat zafer sizin için söz ve masaldır...
    dirilerek başınıza geçse de sezar
    yine olur anadolu size bir mezar.
    belki fazla bel bağladın şimal komşuna,
    biz güleriz cermenliğin kuduruşuna,
    tanıyoruz atilla'dan beri cermeni,
    farklı mıdır prusyalı yahut ermeni?
    senin dostun cermanyaya biz nemşe deriz,
    bir gün yine bec önünde düğün ederiz.
    söyle, kara gömlekliler etmesin keder;
    ölüm-dirim savaş bir gün mukadder!
    gerçi bugün eskisinden daha çok diksin;
    fakat yine biz osmanlı, sen venediksin!
    tarihteki eski roma hoş bir hayaldir,
    hayal bütün insanlarda olan bir haldir.
    bu hayaller zamanları hızla aşmalı,
    gök türklerle romalılar karşılaşmalı!
    görmüyorsan gönlümüzün içini, körsün!
    kılıçlarımız kınlarından çıkmayagörsün!
    top sesleri, bomba sesi bize saz gelir;
    17'ye karşı 44 milyon az gelir.
    arnavudu yendim diye kendini avut,
    yiğit türkle bir olur mu soysuz arnavut?
    kayalara çarpmalıdır korkunç türküler!
    dalmalıdır gövdelere çelik süngüler!
    sert dipçikler ezmelidir nice başları!
    ecel kuşu ayırmalı arkadaşları!
    en yiğitler serilmeli en önce yere!
    kızıl kanlar yerde taşıp olmalı dere!
    ülkü denen nazlı gelin erde şan ister!
    büyük devlet kurmak için büyük kan ister.
    damarında var mı senin böyle bol kanın?
    türk'ün kanı bir eşidir lavlı volkanın!
    tarihteki eski roma hoş bir hayaldir,
    kurulacak yeni roma boş bir hayaldir,
    karşısında olmasaydı şanlı "türk budun"
    belki gerçek olacaktı bir gün umudun,
    insan oğlu ümitlerle dolup taşmalı,
    aryalarla turanlılar karşılaşmalı.
    tabiatın yürüyüşü belki yavaştır;
    hız verecek biricik şey ona savaştır!
    keskin olur likörlerden ayranla kımız,
    karnerayı yere serer tekirdağlımız.
    yurdumuzun çok tarafı olsa da kuru
    makarnadan kuvvetlidir yine bulguru...
    biz güleriz façyoların felsefesine,
    dayanır mı kırkı bir tek türk efesine?
    bizim yanık fuzuli'miz engin bir deniz!
    karşısında bir göl kalır sizin danteniz!
    bizler ulu bir çınarız, sizler sarmaşık!
    "general"ler "paşa" larla atamaz aşık!..
    ey italyan başvekili! ey musolini!
    iki ırkın kabarmalı asırlık kini...
    hesabını göreceğiz elbette yarın
    yedi yüzlü, yedi dilli italyanların!
    irkınızı hiçe saydı hazreti fatih.
    biraz daha yaşasaydı hazreti fatih
    ne venedik kalacaktı, ne floransa...
    hoş geldiniz diyecekti bize fransa!
    haydi, hamle kafirindir... ilkönce sen gel
    ecel ile zaman bize olmadan engel!
    burada tanklar yürümezse etme çok tasa;
    süngülerle çarpışmadır savaşta yasa.
    olma boyle sinsi çakal, yahut engerek!
    bozkurt gibi, kartal gibi döğüşmek gerek!
    kılıç arslan öldü sanma, yaşıyor bizde!
    atilla'nın ateşi var içimizde!
    kanije'nin gazileri daha dipdiri!
    sınırdadır plevne'nin kırkbir askeri!
    edirne'de şükrü paşa bekliyor nöbet!
    dumlupınar denen şeyi bilirsin elbet!
    şehitlerden elli milyon bekçisi olan
    aşılmaz bir kayadır bu ebedi vatan!

    (1940)
  • bilhassa nişan, düğün vs. için yaptırılanları, param varsa istediğim şekilde harcayabilirim israflarının en ibretlik örneklerini sergileyebiliyor.

    geçen gün eve geldiğimde, masanın üzerinde, kadife kaplamalı ve kurdeleden kulplu minik bir çantacık gördüm. içinde de yine o cinsten kaplı bir plaka görünüyordu. babam da hayatta değil artık, bu plaket kime ola ki hayrolsun diye geçti içimden. evdekilere sorduğumda, çantacığın, yakın bir akrabanın özel şoförü tarafından bırakıldığı söylendi. açtım baktım, düğün davetiyesiymiş! yiğidi öldürsem de hakkını teslim etmemezlik yapamam; ilgili aile, insanlara ve topluma iyilik yapma konusunda çok cömert ve örnektirler. lakin ona rağmen, o davetiyeye yapılan gereksiz masrafı düşünerek üzüldüm. zira insanların sadece bir günlüğüne bakıp sonra bir tarafa atacağı bir "duyuru" için sade bir tercih de gayet zarif ve anlamlı olabilirdi...

    hattâ, hayati harcamalar haricindeki her şeyin parasını kitaplarla ölçtüğüm için, o davetiyelerin her birinin bir öğrenciye alınıp hediye edilebilecek bir kitap pahasında olduğunu da hesap etmeden edemedim, itiraf ederim.
  • son zamanlarda inanılmaz çirkin örneklerini görmek mümkün. ne kadar görgüsüz olduğumuzu bakın görün demenin en pratik yolu bunlardan geçiyor sanırsam. beş santim kalınlığında a4 dosya kağıdının yarısı boyutlarında kocaman bir zevksizlik örneği. sonrasında mangal yaparken yelpaze niyetine kullanalım diyeceğim ama üzerine yapıştırılan pullar maalesef sökülemiyor. hele bir de bunca şatafat yaratıp davetiyenin altına da davetiye iki kişiliktir yazmak var ki o kısım için yorum yapmaya mecalim kalmıyor...
  • sizin için özel birinin davetiyesiyse atılmaz, saklanır. yıllar sonra elinize geçtiğinde de ya ağlayarak ya da gülümseyerek yad edilir.
  • hayatını kazanmak için ne yaptığın beni ilgilendirmez.

    senin ne için can attığını ve kalbinin özlemiyle buluşma cesaretinin olup olmadığını bilmek istiyorum.

    kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmez.

    aşk adına, düşler adına, yaşıyor olma macerası adına aptal gibi görünmeyi göze alabilip alamayacağını bilmek istiyorum.

    hangi gezegenlerin senin ay’ın ile dik açı yaptığı beni ilgilendirmez.

    senin kendi acının tam merkezine dokunup dokunmadığını, hayatın ihanetleriyle yarılıp yarılmadığını veya daha fazla acı çekmek korkusuyla büzülüp de kapanıp kapanmadığını bilmek istiyorum.

    benim acımla ya da kendi acınla on saklamaya, zayıflatmaya ya da tamir etmeye kalkışmadan kalıp kalamayacağını bilmek istiyorum.

    benim sevincimle ya da senin sevincinle olup olamayacağını bilmek istiyorum.

    vahşilikle dans edip edemeyeceğini ve

    coşkunun; dikkatli olmaya, gerçekçi olmaya ya da insan olmanın sınırlarının hatırlamaya doğru bizi uyarmaksızın, parmak uçlarına kadar ulaşıp ulaşmayacağını bilmek istiyorum.

    anlattığın hikayenin gerçekliği beni ilgilendirmez.

    kendine ihanet etmeyerek bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratmayacağını bilmek istiyorum,

    kendi ruhuna ihanet etmediğin için hainlikle suçlanmayı kaldırıp kaldıramayacağını.

    sadık olup olmadığını ve bundan dolayı güvenilir olup olmadığını bilmek istiyorum.

    gelen her yeni gün güzel olmasa da bunun güzelliğini görüp göremeyeceğini ve kendi yaşam gücünün tanrı’nın varlığından alıp alamadığını bilmek istiyorum.

    hem benim hatalarımla ve hem de kendi hatalarınla yaşayıp yaşayamayacağını ve yine de bir gölün kıyısında oturup dolunaya bakarak “evet!” diye bağırıp bağıramayacağını bilmek istiyorum.

    nerede yaşadığın ya da kaç para kazandığın beni ilgilendirmez.

    kemiklerine kadar acılı, ümitsiz, yorgun, incinmiş bir gecenin ardından uyanıp da çocukların ihtiyaçları için yapılması gerekenleri yapıp yapmayacağını bilmek istiyorum.

    kim olduğun ve buraya nasıl geldiğin beni ilgilendirmez;

    benimle birlikte ateşin ortasında durup duramayacağını, geri çekilip çekilmeyeceğini bilmek istiyorum.

    nerede, ne ile ya da kiminle olduğun beni ilgilendirmez.

    geri kalan her şey ortadan kalktığında seni içeriden destekleyenin ne olduğunu merak ediyorum.

    kendinle yalnız kalıp kalamadığını ve o boş anlar içindeki bu arkadaşlıktan gerçekten hoşlanıp hoşlanmadığını bilmek istiyorum.

    oriah dağ düşçüsü tarafından yazılmış olan bu davetiye 1994 yılının mayıs ayında, native american elden dergisinde yer almış. ben ise bu davetiyeyi danah zohar tarafından dr. ian marshall’ın yardımları ile yazılmış “ruhsal zekamızla bağlantı kurmak” isimli kitapta okudum. ancak yazar da, bu yazıyı jean houston’un, ‘a passion for the possible’ adlı eserinden alıntı yapmış...

    sonuçta referansın referansı olarak sözlüğe kadar gelen davetiye yazısı, hakikatten de, kişinin hayatının devamını beraber geçirmek istediği kişiye ithaf edebileceği kadar anlamlı ve güzel....
  • organizasyonlar için çağrı kartıdır. ama biz ilk duyduğumuzda bizde genelde düğünü çağrıştırır, bizde düğün ile davetiye özdeşleşmiş durumdadır. bir çok çiftin davetiye seçimi sırasında burun kıvırmaları, tartışmaları hatta kavgaları mevcuttur. hatta davetiye için ayrılan çifte de şahit olunmuştur.
  • konu evlilik ise başa bela olabilen konsept çalışması.
  • sirkecide vapurdan inip üstgeçitten geçip yukarı doğru çıkarsınız sol tarafta ki muhteşem köfteciyi geçtikten sonra (ismini unuttum valla) sol sola doğru döner ve arnavut kaldırımı başlar. orada da sağa baktığınızda 2-3 adet davetiyeci görürsünüz. onlara sormayın, kazık onun yerine hemen 5 metre ileride sağdaki pasaja girersiniz içinde pazarlık yapıp sağa sola da sordunuzmu ucuzundan bulursunuz. işte o bulduğunuz şey davetiyedir (konsepte de uydurduk)
    ayrıca orada işiniz bittiktensonra mercan yokuşu, tahtakale tarafına giderseniz oradaki oyuncakcıların yakınlarında, caminin 2 sokak üzerinde nikah şekercilerinin olduğu pasaj var, sorun gösterir herkes, orada da işinizi halledip 2 saatte bütün bu dertlerden kurtulabilirsiniz
  • dâvetiye

    izinsiz ayrılması kıt'asından bir askerin
    yâhut arşive gönderilmesi bir klasörün...
    sizi cenâzeme behemehâl beklerim!
    bakın, gelmezseniz ölümü görün!

    yağmur atsız, "fânîler ve zebânîler" isimli şiir kitabından...
hesabın var mı? giriş yap