• bu seri yuzunden bir ara her yere el feneriyle gitme aliskanligi edinmistim, misafirlige gidiyoruz elimde el feneri, piknige gidiyoruz elimde el feneri, tuvalete gidiyorum yine elimde el feneri. bu yetmezmis gibi nerde karanlik, izbe yer var toto uc bucuk ata ata oralara girmeye calisiyordum bir de. belki bir gizemli olay, bir bilinmeyen guc cikar diye. bir gun karanlikta takilip dustum, ve o el feneri bir yerime girdi...demek istiyorum ama girmedi. keske girseydi ,daha akilli uslu bir adam olurdum simdi belki.

    simdi hatirladigim bir detay var bu cocuklarin yasi butun seri boyunca bir kere buyumustu. adamlar aksiyona girmekten dogum gunlerini kutlayamadilar bir turlu. lilo'yu cok begeniyordum bir de. saclari iki yandan orguluydu. cilleri vardi. canini yidigim. aksel'le karsilikli yavsarlardi bazen. speaking of aksel, kendisi kisa boylu ama cok hizli kosan biriydi. avrasya maratonunda ikinciligi vardi. kafasinda her zaman sapka olurdu. mazhar alanson'un sapkasiz cikmam abi ekolundendi. bitlenip saclari dokulmustur insallah pezevengin. dominik kila tuye sinirlenir, kendini kanitlama yarisina girerdi. sopalikti tam. poppi ise kediye, kopege, muhabbet kusuna falan sarmisti. hayvan dostu bir insandi.

    hic unutamadigim kolpa bir taktikleri not defterinin ikinci sayfasindan azami faydalanmalariydi. aciklamak gerekirse; kotu adamlar not defterine bir seyler yazar, notu koparir giderlerdi. ama ne hikmetse arkadaki sayfada hep izi kalirdi yazdiklarinin. bunlarda hemen gidip yazinin ustunden gecer. isim, adres, telefon numarasi, banka hesap numarasi, gizli kasa sifresi, altili ganyan tuyolari gibi seyleri ogrenirlerdi. ben daha hayatimda o kadar bastirarak yazi yazan bir insan evladi gormedim gerci. hastir ulen. ne kadar sacmaymis.
  • bu serideki veletlerin kendilerine özgü fısıldaşma biçimi vardı, bunlar haricinde kimse seslerini duymuyordu. sıkıldığımda böyle fısıldama çalışmaları yapardım kendi kendime. adam götünden sallamanın en büyük örneğini gerçekleştirmiş, ben hala fısıldıyorum kendi kendime. bi kere daha deneyeyim belki olur be.
  • çocukken 32 tanesini de soluksuz okuduğum, bana bir anlamda kitap okuma sevgisini edinmemi sağlamış olan kitaplar serisi. sonra bir gün bir kitapçıda gördüm, 32'de kalmamış almış yürümüş. sonra bir baktım bende 12-13 yaşında kalmamışım almışım yürümüşüm. rafına bıraktım gülümsedim yürüdüm. *
  • bildiklerimin (ki az şey bilmiyorum şimdi doğruya doğru (bkz: ukala olduğunu belli etme yolları)) abartısız aşağı yukarı %15'ini öğrendiğim müthiş kaynak (bkz: sallamaya inanmamak). en büyük eksisi gerçekten de alındıktan 70, bilemediniz 80 dakika sonra kitapların bitmesiydi. bu yüzden her kitabı 3-4 kere okudum, gizemin ilk okumada çözülmüş olmasını hiç umursamadım. her bölüm başka bir ülkede geçiyordu, o ülkeyle/bölgeyle ilgili bir yığın bilgi içerirdi (ünlü binalar, ünlü şahsiyetler, tarih vs vs). her kitabın sonunda o bölgenin haritası da vardı üstelik, akıllara durgunluk verecek coğrafya bilgime büyük katkıları olmuştur (ama ne yaptı milli eğitim coğrafya derslerinde? dedi mi yavrucuğum bana tirol bölgesini anlat, sordu mu luksor nerdedir ne yapar, çin'in limanlarını sordu mu ha.. hayır. zaten coğrafya kitabımı çok değil bir kere aynı heyecanla okusaydım böyle olmazdı). bir de itiraf etmeliyim ki yaklaşık 20 bölüm boyunca şu lilo'yla aksel büyüsünler de olaya yeni heyecanlar katılsın diye bekledim, boşuna...
  • bütün öyküleri ''numarası sonda ortaya çıkan yapay fantastik olaylar/kişiler'' üzerine inşa edilen, arkadaşlarımızın maşallah dünyanın dört bir yanını gezdikleri fakat kafa karıştırıcı biçimde 18 yaz tatili, bilmemkaç yılbaşı tatili, bir sürü paskalya yortusu boyunca bir yaş bile büyümedikleri seri. her kitabın ön kısmında bulunan karakter tanıtımlarındaki resmi hiç ilgimi çekmeyen lilo'ya bir kitabın arka kısmına öylesine çizilmiş resmiyle aşık olmuştum.
  • harfler öküzi* boyutlarda olduğundan 1 saat 20 dakikada biterdi bu kitaplar. o yüzden bir yaz tatilinde hepsini okumuştum. lilo ve axel kavga falan ederlerdi arada bir liderlik konusunda. ortaokul döneminde her okuyana böyle bir grup kurma, kaçakçı, dolandırıcı ve diğer bilumum kötü adam türevlerini yakalama isteği veren kitaplardı. hatta ben bir ara saçlarımı lilo gibi örmeye kalkıp rezil rüsva ettiydim kendimi... seri bitince yenilerinin çıkmasını heyecanla beklemiştim hatta rüyalarıma falan girmişti yenileri çıkıyor ben alıp okuyorum hemen, hala aklımda o rüya... gördüğüm kadarıyla yenileri çıkmış, ama ben büyüdüm ne yazık ki, saçlarımı örmüyorum artık hiç...*
  • çocukluğumun unutulmaz anılarına fon oluşturan, deliler gibi severek okuduğum, yaşadıkları her yeni maceranın sürükleyiciliği ve sinematografikliğiyle hem hayal gücümü daha o yaşlarda böylesine geliştirmiş, hem genel kültürüme sayısız bilgiyi katmış, hem de günler ve geceler boyunca nefes kesen maceralarda o 4 kahramanına eşlik ederken sanki ben de aralarındaki bir 5.ymişim gibi hop oturup hop kalkmama, sevinç ve neşeyle dolmama sebep olmuş şahane kitap serisidir. ne güzeldi o günler...neden sinemaya aktarılmadığına hiçbir zaman anlam veremediğim, yazarı thomas brezina'nın kendisi de yönetmenlik deneyimi olan biri olduğu için müthiş sinematografik öyküler tasarlayıp bunları film kareleri gibi canlı bir şekilde okuyucunun zihnine kazıyan, görsel yönü müthiş, hikayeleri son derece zengin ve sinemaya uyarlanmaya son derece müsaitken üstelik. her kitaba ve her kitaptaki maceraya dair en büyük heyecan ve merak unsurlarından biri de o kitapta kullanılan çizimlerdi örneğin benim için. hem kitaba dair daha da merak uyandırıcı hem de kitabın gizemini müthiş şekilde tamamlayıcı etkiye sahiptiler. özellikle ilk 16 kitabın çizimleri çok daha başarılıdır. iyi bir senaryo yazarı eşliğinde ele alınacak seçme bölümleri yerinde eklemelerle gayet de uzun metraj bir film serisine dönüştürülebilecek potansiyeli içermektedir. zannımca barındırdığı korku / gerilim öğeleri ve bunun yanında son derece canlı bir sinematografik dile sahip olması nedeniyle 80'ler sonu 90'lar başı gençliğinin harry potter serisine deli gibi bayılmasının bir nev-i sebebidir, zira harry potter serisi de temelde aynı rotayı izlemiştir.

    80'lerin sonunda 90'ların başında çocuk olan efsane neslin büyük çoğunluğu bu serinin ilk 32 kitabını okumuştur. sonrasında gelenler artık yaşlar büyüdüğü ve o yeni serinin çevrilmesine kadar aradan biraz da zaman geçtiği için pek okunmamışlardır. yurtdışında 60'dan fazla kitaba uzayan (ve bence tadı kaçan) seri bu nesil için aslen 32 kitaptan ibarettir diyebiliriz. bu 32 kitabın da 1990 yılında yazılan ilk 16'sı daha çok avusturya ve almanya'nın çeşitli eyaletlerinde geçerken, 1993 yılında yazılan ikinci seride 17. kitaptan itibaren hikayeler farklı farklı ülkelere yayılmaya ve iyice lezzetlenmeye başlar. şahsen ilk 16 kitap içinde çok sevdiğim bir çok kitap olmasına rağmen 17 - 32 arası kitapları gizem, heyecan, orijinallik ve sürükleyicilik açısından ben çok daha iyi bulmuşumdur her zaman. ilk defa ilkokul 5 ya da ortaokul 1'de serinin 16 numaralı kitabı hayalet gemiden s.o.s ile okumaya başlamıştım, devamı da iki - üç yıl boyunca gelmişti. şüphesiz ki çocukluk günlerinden büyük özlemle anılan çok güzel bir anıdır ama unutulmaması gereken, bence nesilden nesile aktarılması gereken bir seridir. en azından ilk 32 kitabı. o 32 kitabın tam listesi de şu şekilde :

    1. kar canavarının esrarı
    2. uzaydan gelen yaratıklar
    3. karanlıklar ejderhası
    4. saat on üç kez vurunca
    5. okuldaki hayalet
    6. zehirli variller
    7. göl korsanları
    8. milyarlık leylek nerede?
    9. hayaletler değirmeni
    10. kara şövalyenin laneti
    11. vampirlerin gecesi
    12. dehşet çikolatası
    13. uğursuz kuşun ötüşü
    14. limandaki canavar
    15. sultanın büyülü kılıcı (türkiye)
    16. hayalet gemiden s.o.s
    17. kızıl mumya'nın intikamı (mısır)
    18. katil sazanlar (bahamalar)
    19. baron pizza'nın mezarı (italya)
    20. canavar adası (yunanistan)
    21. frankenştayn'ın gökdeleni (amerika birleşik devletleri)
    22. dövmeli fil (güney afrika)
    23. ejderha yelkenlisi (çin)
    24. beyaz goril (ispanya)
    25. yeşil zangoç (fransa)
    26. vahşi ormanda gizli kent (brezilya)
    27. dinozor vadisi (japonya)
    28. titanik, neredesin? (titanic * )
    29. buz cini (norveç)
    30. ruhlar kralının ülkesi (rusya)
    31. kötülük silahı bumerang (avustralya)
    32. parola zehirli pençe (hindistan)

    yine de benim ilk göz ağrımın enid blyton'ın serüven çocukları serisi olduğunu da söylemem lazım. dört kafadarlar takımı bu anlamda beni bu tür maceralara sokarak kitap okuma sevgisini kazandıran ilk seri değil belki ama serüven çocukları'nın hemen ardından başladığım ve ondan çok daha komplike ve başarılı bulduğum için iki seri arasında asıl unutulmaz olanıdır. serüven çocukları serisinin serüven şatosu , serüven adası ve tabii ki serüven dağı gibi müthiş kitaplarını da yabana atmadan elbette *
  • ülkemizde dört kafadarlar takımı ismiyle bilinen kitap serisi. on küsür kitabı mevcut bende, arkadaşlardan ve okul kütüphanesinden alıp okuduklarımla birlikte ilk ve ortaokulun hatrı sayılır kısmını beraber geçirdik denebilir. okuldaki hayalet, yeşil zangoç, vampirlerin gecesi ve hayaletler değirmeni favorilerim. bununla birlikte karakterlerden en çok aksel'i sever, narsist kişilik bozukluğundan muzdarip lilo'ya ise feci şekilde uyuz olurdum. baş karakter aksel'di benim için yani. ana karaterlerden üçünün kendilerine has ve çoğunlukla işe yarar özellikleri olmasına rağmen, aralarında en küçükleri olan poppi'nin tek olayının hayvanlarla iyi muhabbet kurabiliyor olması da ayrı enteresandı.

    bir de her kitabın başında dört kafadarlar marşının söz ve müziği yer alırdı. orga başladığım döneme denk geldiği için bir hevesle başına oturup şarkısını çalmıştım da, sözleri müziğe uymayınca fena bozulmuştum. orjinal değilmiş sözler ya, nerden bileyim lan o yaşta. insan bir uyarı koyar başa, şerefsizler.

    bu muhteşem marşın sözlerinin daha bir muhteşem türkçe çevirisi ile noktalıyorum entry'i.

    dört afacan kafadarız.
    her zaman hep ayaktayız.
    zorluklara hiç aldırmaz,
    hiçbir engel tanımayız.

    bir yarışmada tanıştık,
    birbirimizle kaynaştık;
    olduk harika bir takım,
    hemen işlere bulaştık.

    nerde bir kötülük varsa,
    bizler hemen ardındayız.
    kötünün şahı da olsa,
    onu yine yakalarız.

    biz dört yaman kafadarız.
    her işe burun sokarız.
    her taşın altına bakar,
    hep "neden?" diye sorarız.
  • ilk 37 kitabını okuduğm,şimdi bile düşününce içimin kıpır kıpır olmasına sebep olan ve serinin 11. kitabı ''vampirlerin gecesi'' ile bana 'kitap fetişizmini' aşılayan seri.
    no 5. okuldaki hayalet
    no.11 vampirlerin gecesi
    no.9 lanetli değirmen
    no.15 sultanın büyülü kılıcı (türkiye'de geçen bir macera) aklıma gelen ilklerdir.

    ayrıca serininin 150 kitaptan oluştuğu bilgisinin pek doğru olmadığını üzülerek belirtirim.şu aralar 60'lı numarlar (yurt dışında) piyasada efem.
hesabın var mı? giriş yap