• geçen gün yeğenime kitap almak için girdiğim kitapçıda yıllar sonra yine karşılaştım bu seriyle. bütün çocukluğum gözümün önünden geçti..
    hala piyasada bulunabiliyorken, hepsini alıp yılllaaaar sonra çocuğuma armağan etmek istediğim seridir.
    bütün kitapları yer gibi okumuştum, hayalgücünü inanılmaz geliştiren kitaplardır.
    yaşadığım şehirden ayrılıp bir akrabamın yanına tatile gittiğimde herşey gözüme şüpheli gelirdi.
    "aksel, lilo falan burda olsaydı çıkardık şu dağa işte, bakardık ne var ne yok" diye hayıflandığımı hatırlarım..

    bir de; aksel'in büyük annesinin yaptığı rendelenmiş patates kızartması ve fil kulağı snitzel'i ne ballandıra ballandıra anlatırdı be..

    (bkz: yaşlandık mirim)
  • bu serinin 15. kitabı sultanın büyülü kılıcı adıyla türkçe'ye çevrilmişti ve türkiye'de geçiyordu. serinin 32 kitabını ilk ve ortaokulda alıp okumuştum, sonra bıraktım. az önce serinin 64 kitaba kadar çıktığı haberi geldi.
    bir de her romanın farklı bir ülkede geçme olayı 8. ya da 9. kitaptan sonra falan geldi, ama yine de arada avusturya ya da almanya'da macera yaşamayı ihmal etmedi kahramanlarımız.
  • ilk kitabını alıştan son kitabının çıkışına kadar geçen sürede, o kitabı defalarca okuyabilirdiniz. yani demeye çalıştığım, sular seller gibi akardı kitap, hem de esrarı çözmenin gazıyla, deli gibi hızlı okurdunuz, fakat ben küçükken türkçe'ye yeni yeni çevriliyordu bu kitap serisi 16'dan 32. kitaba gelinceye dek ne çok bekledik, ne çok gidip gidip baktık megavizyon'a "yenisi gelmiş midir acaba?" diye...

    rafa bakarsak 32'ye kadar okumuşum, sonra büyüyünce 64'e kadar ilerlediğini görmüştüm, belki şimdi daha da artmıştır. içimden bir ses "thomas brezina bunları dünyadaki ülke sayısına tamamlamadan rahat edemeyecek" diyordu, etmesin de zaten... çünkü kitaba dair en sevdiğim şey, verdiği bilgilerdi. küçükken ansiklopedi okumam, okuduğum ansiklopedileri üstüste koyup üst raflara erişmem, yerdekilere oturup diğerlerini okumam meşhurdu aile arasında, hele coğrafya ansiklopedilerine bayılırdım, ülkelerin nüfusunu, iklimini filan okurdum. ahanda bu seride de bu vardı işte, öncelikle "çocuğu aptal yerine koymayan" bir anlayışa sahipti, bahsettiği ülkenin adam gibi haritasını koyardı, hikayenin geçtiği yerleri işaretlerdi thomas amca.. sonra çocuklar da boş beleş dolaşmazlardı, ne yeraltı mezarlıkları, ne müzeler, ne şatolar gezdiler yavrucaklar (ben bu yaşta necropolis gezerken ürkerim lan!) ve dahi onlarla birlikte biz de pisa kulesi'ni, luksor'u falan öğrendik... yerel yemeklerin adları, yıllar sonra yiyeceklerimize zemin hazırladı, yerel kültür örneklerine atıflar yapar, geleneklerini filan öğretirdi, hala o kitaplardan hatırladıklarımla alıntı yapabilirim ulan, öyle de yazmış işte adam!

    başka pratik bilgiler de verirdi, karanlıkta parlayarak ışık veren, flörür içeren çubukları vardı mesela aksel'in ya da arsenik badem ezmesi gibi tatlı tatlı kokardı, suya karışan atıklar ihtiva eden zehirli variller'de öğrenmiştik öyle olduğunu (yıllar sonra geyiği geçti "arsenik neden en çok kullanılan zehirlerdendir?" diye, tak diye cevabı verebiliyorsun "çünkü badem ezmesi gibi kokuyor, adamın tatlısına karıştırabiliyorsun rahatlıkla ve dikkat çekmeden öldürebiliyorsun böylece" diye, çünkü tee o yaşta nakş olmuş beynine!)

    bir de, çocuğa düşünmeyi öğretirdi, çaktırmadan bilmece çözer gibi olurdun, thomas brezina'nın deyimiyle "boz hücrelerimiz çalışırdı." (bak misal yoğun bir şekilde düşündüğünde beyinde ışıldayan bölgelerin boz hücreler olduğunu ben bu adamdan öğrendim, hala da günlük hayatımda kullanırım bu bilgiyi!) kaldı ki, toplum-birey çekişmesi alttan alta yedirilmişti ve tıpkı küçük prens'teki gibi "büyüklerin hayal güçleri yoktu, fil yutan yılanı hep şapka sanırlardı", bu çocukçağızlar birini uyarmaya çalışır, sırf çocuklar diye dikkate alınmazlardı (hala aynısı olmuyor mu?), oysa "çocuktur anlamaz" diye çocuklar karşısında büyüklerin tedbiri elden bıraktığı düşünülürse, bence çok mantıklıydı çocukların o kadar çok şeyi görmeyi duyması... üstüne, bu tipler çok da sıradan değildi, zekiydiler, yetenekliydiler, onca ülke görüp gezmeye insan alim olur lan zaten!

    ve heyhat, kendi hayatına bakınca, bazen de aradaki sosyal uçurumu görürdün.. avrupa'daki çoğu yaşıtının aksine, türkiye'de kaç çocuk her yılbaşı-doğumgünü-bayram tatilinde yurtdışına çıkar, çıkabilir? içten içe, burulurdun belki, ama sonra hikaye seni alır götürürdü, unuturdun...

    baron pizza'nın mezarı beni en çok duygulandırandı, hala hatırlarım, ama lanetli değirmen ya da uğursuz kuşun ötüşü'nü de çok severdim... kim bilir daha hangilerini severdim...

    şimdi, diğer tüm çocukluk kitaplarımla beraber, 32 kısım tekmili birden, duruyor aile evindeki rafta... çocukluk kitaplarını atanları hiç anlayamadım zaten, hem güzel bir kitap atılır mıymış yahu? heyhat, kitaplarımı alıp getirmeyenler oldu tabii yıllar içinde, ancak bunlar hasarsız neyse ki... bekliyorlar, bir gün bir başka ufaklığın okuması ümidiyle...

    not: enid blyton'dan girdik, thomas brezina dört kafadarlar filan derken hep beraber hatırlayıp entari yazdık, ne güzel lan, şu an bir kaç kişi hep beraber çocukluğumuzdayız :)
  • küçükken okuyup sevdiğim bir seriydi. bugün kuzenlerime hediye olarak aldım. umarım aradan geçen zamanda zevkler değişmemiştir de beğenirler. zira harry potter, ben 10 kuşağı bunlar, belli olmaz.

    (bkz: kişinin yaşlandığını anladığı an)
  • çocukluğumun unutulmaz anılarına fon oluşturan, deliler gibi severek okuduğum, yaşadıkları her yeni maceranın sürükleyiciliği ve sinematografikliğiyle hem hayal gücümü daha o yaşlarda böylesine geliştirmiş, hem genel kültürüme sayısız bilgiyi katmış, hem de günler ve geceler boyunca nefes kesen maceralarda o 4 kahramanına eşlik ederken sanki ben de aralarındaki bir 5.ymişim gibi hop oturup hop kalkmama, sevinç ve neşeyle dolmama sebep olmuş şahane kitap serisidir. ne güzeldi o günler...neden sinemaya aktarılmadığına hiçbir zaman anlam veremediğim, yazarı thomas brezina'nın kendisi de yönetmenlik deneyimi olan biri olduğu için müthiş sinematografik öyküler tasarlayıp bunları film kareleri gibi canlı bir şekilde okuyucunun zihnine kazıyan, görsel yönü müthiş, hikayeleri son derece zengin ve sinemaya uyarlanmaya son derece müsaitken üstelik. her kitaba ve her kitaptaki maceraya dair en büyük heyecan ve merak unsurlarından biri de o kitapta kullanılan çizimlerdi örneğin benim için. hem kitaba dair daha da merak uyandırıcı hem de kitabın gizemini müthiş şekilde tamamlayıcı etkiye sahiptiler. özellikle ilk 16 kitabın çizimleri çok daha başarılıdır. iyi bir senaryo yazarı eşliğinde ele alınacak seçme bölümleri yerinde eklemelerle gayet de uzun metraj bir film serisine dönüştürülebilecek potansiyeli içermektedir. zannımca barındırdığı korku / gerilim öğeleri ve bunun yanında son derece canlı bir sinematografik dile sahip olması nedeniyle 80'ler sonu 90'lar başı gençliğinin harry potter serisine deli gibi bayılmasının bir nev-i sebebidir, zira harry potter serisi de temelde aynı rotayı izlemiştir.

    80'lerin sonunda 90'ların başında çocuk olan efsane neslin büyük çoğunluğu bu serinin ilk 32 kitabını okumuştur. sonrasında gelenler artık yaşlar büyüdüğü ve o yeni serinin çevrilmesine kadar aradan biraz da zaman geçtiği için pek okunmamışlardır. yurtdışında 60'dan fazla kitaba uzayan (ve bence tadı kaçan) seri bu nesil için aslen 32 kitaptan ibarettir diyebiliriz. bu 32 kitabın da 1990 yılında yazılan ilk 16'sı daha çok avusturya ve almanya'nın çeşitli eyaletlerinde geçerken, 1993 yılında yazılan ikinci seride 17. kitaptan itibaren hikayeler farklı farklı ülkelere yayılmaya ve iyice lezzetlenmeye başlar. şahsen ilk 16 kitap içinde çok sevdiğim bir çok kitap olmasına rağmen 17 - 32 arası kitapları gizem, heyecan, orijinallik ve sürükleyicilik açısından ben çok daha iyi bulmuşumdur her zaman. ilk defa ilkokul 5 ya da ortaokul 1'de serinin 16 numaralı kitabı hayalet gemiden s.o.s ile okumaya başlamıştım, devamı da iki - üç yıl boyunca gelmişti. şüphesiz ki çocukluk günlerinden büyük özlemle anılan çok güzel bir anıdır ama unutulmaması gereken, bence nesilden nesile aktarılması gereken bir seridir. en azından ilk 32 kitabı. o 32 kitabın tam listesi de şu şekilde :

    1. kar canavarının esrarı
    2. uzaydan gelen yaratıklar
    3. karanlıklar ejderhası
    4. saat on üç kez vurunca
    5. okuldaki hayalet
    6. zehirli variller
    7. göl korsanları
    8. milyarlık leylek nerede?
    9. hayaletler değirmeni
    10. kara şövalyenin laneti
    11. vampirlerin gecesi
    12. dehşet çikolatası
    13. uğursuz kuşun ötüşü
    14. limandaki canavar
    15. sultanın büyülü kılıcı (türkiye)
    16. hayalet gemiden s.o.s
    17. kızıl mumya'nın intikamı (mısır)
    18. katil sazanlar (bahamalar)
    19. baron pizza'nın mezarı (italya)
    20. canavar adası (yunanistan)
    21. frankenştayn'ın gökdeleni (amerika birleşik devletleri)
    22. dövmeli fil (güney afrika)
    23. ejderha yelkenlisi (çin)
    24. beyaz goril (ispanya)
    25. yeşil zangoç (fransa)
    26. vahşi ormanda gizli kent (brezilya)
    27. dinozor vadisi (japonya)
    28. titanik, neredesin? (titanic * )
    29. buz cini (norveç)
    30. ruhlar kralının ülkesi (rusya)
    31. kötülük silahı bumerang (avustralya)
    32. parola zehirli pençe (hindistan)

    yine de benim ilk göz ağrımın enid blyton'ın serüven çocukları serisi olduğunu da söylemem lazım. dört kafadarlar takımı bu anlamda beni bu tür maceralara sokarak kitap okuma sevgisini kazandıran ilk seri değil belki ama serüven çocukları'nın hemen ardından başladığım ve ondan çok daha komplike ve başarılı bulduğum için iki seri arasında asıl unutulmaz olanıdır. serüven çocukları serisinin serüven şatosu , serüven adası ve tabii ki serüven dağı gibi müthiş kitaplarını da yabana atmadan elbette *
  • son olarak, sinemaya hiç uyarlanmadı dedik ama televizyon dizisi olarak ekrana uyarlandı dört kafadarlar takımı. orf kanalında yayınlandı. birçok bölümüne youtube üzerinden ulaşabilirsiniz.

    kitap serisinde olduğu gibi dizisinin de ilk bölümü olan kar canavarının esrarını paylaşayım ben. bakalım yıllar önce çocukluk heyecanlarınızı süsleyen maceraların yerini tutabilmiş mi?? *

    https://www.youtube.com/watch?v=ay0l7jir6di
  • serinin bütün kitaplarını okumakla beraber günde bir kaç kitabını bitirmişliğim de söz konusudur. yanılmıyorsam geçen sene evdeki yer kıtlığından ötürü kitaplarımın bir kısmını (en azından artık okumayacaklarımı) elden çıkarma kararı aldım ve semtimizdeki güzide sahafa gittim. yaklaşık 60 tane kitabımı komik bir paraya vererek dört kafadarlar serisini mümkün mertebe çocuklara hediye etmesini ya da ucuza vermesini rica ettim. eve dönerken aklıma takıldı, ben çocukken kitapların arkasında bulunan thomas brezina'nın fotoğrafını mahsun kırmızıgül zannediyordum. vay arkadaş kitap hakikaten bana fantastik düşünmeyi öğretmiş filan dedim. akşam da aldığım parayla gençlerin şerefine bira içtim.
  • ülkemizde dört kafadarlar takımı ismiyle bilinen kitap serisi. on küsür kitabı mevcut bende, arkadaşlardan ve okul kütüphanesinden alıp okuduklarımla birlikte ilk ve ortaokulun hatrı sayılır kısmını beraber geçirdik denebilir. okuldaki hayalet, yeşil zangoç, vampirlerin gecesi ve hayaletler değirmeni favorilerim. bununla birlikte karakterlerden en çok aksel'i sever, narsist kişilik bozukluğundan muzdarip lilo'ya ise feci şekilde uyuz olurdum. baş karakter aksel'di benim için yani. ana karaterlerden üçünün kendilerine has ve çoğunlukla işe yarar özellikleri olmasına rağmen, aralarında en küçükleri olan poppi'nin tek olayının hayvanlarla iyi muhabbet kurabiliyor olması da ayrı enteresandı.

    bir de her kitabın başında dört kafadarlar marşının söz ve müziği yer alırdı. orga başladığım döneme denk geldiği için bir hevesle başına oturup şarkısını çalmıştım da, sözleri müziğe uymayınca fena bozulmuştum. orjinal değilmiş sözler ya, nerden bileyim lan o yaşta. insan bir uyarı koyar başa, şerefsizler.

    bu muhteşem marşın sözlerinin daha bir muhteşem türkçe çevirisi ile noktalıyorum entry'i.

    dört afacan kafadarız.
    her zaman hep ayaktayız.
    zorluklara hiç aldırmaz,
    hiçbir engel tanımayız.

    bir yarışmada tanıştık,
    birbirimizle kaynaştık;
    olduk harika bir takım,
    hemen işlere bulaştık.

    nerde bir kötülük varsa,
    bizler hemen ardındayız.
    kötünün şahı da olsa,
    onu yine yakalarız.

    biz dört yaman kafadarız.
    her işe burun sokarız.
    her taşın altına bakar,
    hep "neden?" diye sorarız.
  • ilk ve ortaokul yıllarındayken 3-5 kitabını okuduğum seri. korku, gerilim, macera tarzında dört arkadaşın yaşadıkları olaylar anlatılıyor. ulan ne güzeldi haa, bak şimdi çocukluk yıllarım geldi aklıma. ne güzel dert tasa yoktu şimdiki gibi. tek derdim ''ulan şu kitabı okuyayım da biraz heyecanlanayım.'' tarzı şeylerdi. hey gidi bee.
hesabın var mı? giriş yap