• dışını beğenip de içini merak etmemek de var. en sevdiğim
  • illüzyondur kanmayın!
    ne yazıktır ki birçoğumuz, dış görünüş aldatmacası sayesinde hiç olmayacak birine kapılır, saçma sapan bir ilişkinin içinde sürüklenirken buluruz kendimizi. ancak bir müddet sonra puff büyü bozulur. hazin son bizi tüm sevimsizliğiyle kucaklar...
    muhabbeti olmayan, iki lafı bir araya getiremeyen, konuştuğu vakit ise ya homurdanan ya da mırıldanan ne dediğini anlamadığınız, hemen susmasını hatta hiç konuşmadan yaşamasını arzu ettiğiniz insanlar var. asla sohbet edemeyeceğimiz, sözlü iletişim kurmanın neredeyse imkânsız olduğu biriyle bir ömür nasıl geçer? doğrudur fiziksel güzellik/çekicilik anlık cazip gelir. peki ya sonrası? zamana yayılmış hali ile cansız bir fotoğrafa bakmaktan başka bir fark yoktur. insan anlatmak anşılmak ister, paylaşmak ruhumuzun en temel ihtiyaçlarındandır. bir çin atasözü der ki; "sevişerek bedenimizi, konuşarak da ruhumuzu besleriz."
    gönül ister ki herkese; hem iç, hem dış güzellikler eşit oranda yüklenmiş olsun. ama gönül bu, her dediği olmaz elbet...
    ne yapalım biz de güzel bakalım, güzel görmek için...
  • tersini deneyimlemek için en mükemmel yerdeyiz,

    içini beğendiklerimizin dışını görmek istiyoruz.
  • (bkz: içini beğendiğin insanın dışını önemsemezsin)
    edit:
    yazımsal yanlışlıklar
  • dış görünüşünü görmediğin, yazı dili ile tanıştığın kişilerin önce iç dünyasını keşfettiğinden dış görünüşünü umursamazsın. görselliğin bu kadar popüler olduğu çağımızda dış görünüşü herkes merak eder, üzülerek yazıyorum, gerçek budur.
  • bazen merak oluşturabilir. kesin şudur demek yanlış olur. cevizin dış kabuğunda merak edilecek beğenilecek bir şey yok ama uğraşıp kırıp içini yiyorsun sonuçta. hatta bazılarının kabuğu sert olur inat edersin kırmak için ve kırıp uğraşıp yersin. her zaman istenildiği gibi bir sonuç da çıkmayabilir. bazen uğraşır eder kırarsın ama içi çürüktür, uğraşlar boşa gider.

    ilişkiler de böyle. kimin içinden ne çıkacak bilmek kestirmek zor.
  • 95 ve sonrası tüm nesiller bu kafadadır. içinde doğup büyüdükleri sosyal medya ve sanal ortam, kendilerini gösteriş meraklısı, paraya tapan, şekilci bir insan durumuna getirmiştir.

    bu nesillerin büyüme çağı toprakla oynamaktan çok apartman aralarında ve akıllı telefonların hapsinde geçti. süreç böyle hızlı ilerlerken nesillerde de bu hayat tarzına karşı en ufak bir direnme olmayınca maalesef yoz bir yaşantıya kurban gittiler.
  • bir engelli olarak ve tecrübelerime dayanarak malesef çok doğru olduğunu söyleyebileceğim önerme. hayır çok tipsiz falan da değilim aksine gayet ortalama üstüyüm ama işte. hayat...
  • kesinlikle doğru. amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, attraction üzerine teoriler defalarca kez bunu ele almış ve aşamalandırmış durumda. konuyla ilgili sevdiğim bir hocam olan emre selçuk ve meslektaşlarının bir makalesini aşağıya bırakıyorum. kısaca özetlersem de “o” kişiyi bulma yolunda ikinci aşamada bireylerin ele aldıkları bir başlık fiziksel görünüm, süzgeçten geçip de kişinin çekici bulunması için must değilse de önemli bir husus.

    finding the one
  • şimdi konuya göre değişir.

    manken çalıştırmayı arıyorsak içine bakmam güzelse yeter. ama ne bileyim kalifiye elemanın içi daha önemli tipi bizi bağlamaz.

    he bir de, dünyanın en güzel olarak gördüğün kadını gelsin. sana 1-2 yanlış yapsın. gözün daha 1 gram güzel görüyor mu acaba?

    o klasik dizeleri söyleyelim.

    meryem leyla'ya dönerek:
    -mecnun senin gibi birisi için mi perişan oldu? sen de sıradan diğer kızlar gibi bir kızsın der

    leyla ise;
    sen mecnun musun ki?
hesabın var mı? giriş yap