• uterus ameliyatlarinda bobreklerden mesaneye inen kanallara plastik tup gecirmesi gerekirken tekgecip kanallarida ozene bezene dikis atarak uterise birlestiren sorada hastanin damarlarina bol miktarda ure naklettiren doktorlara ameliyata girmeden once bir zahmet kanallarin uzerine plastik tup gecirip onlarini korumasi gerektigini hatirlatmaniz tavsiye edilir.
  • ameliyat, te$his vs. gibi oldukca ciddi addedilen hatalari geciyorum ve olayin bir de pek dile getirilmeyen, hatta daha onemsiz gozukmekle birlikte, oldukca sinir bozan bir ba$ka tarafina deginmek istiyorum.. devlet hastanesinde bir tanidigimin ba$ina $oyle bir olay gelmi$ zamaninda.. adamcagiz hasta yataginda yatan annesinin durumunu ogrenmek icin doktor bey'in yanina gittiginde, doktor son derece yuzeysel ve kestirme bir cevap vermi$ ("bir kac gun daha yatmasi lazim, ilaclarini veriyoruz").. dogal olarak annesinin durumundan son derece endi$e duyan ve merak icinde olan adamcagiz daha detayli bir $eyler sormaya yeltenince de doktorun hi$mi ile kar$ila$mi$ ve ukala bir $ekilde "anlatsam ne anlayacaksin ki.." diye bir kar$ilik almi$.. tip fakultelerinde doktor-hasta ili$kilerinin nasil olmasi gerektigi okutulur, fakat tabi doktorlarimizin da insan oldugunu unutmamak lazim, bazen kontrolu kaybedebiliyorlar, hele ki devlet hastanelerimizin durumu ortada.. eger kafamizda her insani en az kendimiz kadar akilli, zeki kabul eder, ona kendi ailemizin bir ferdi gibi deger verirsek ve bunu bir huy olarak benimsersek hic bir problem kalmayacak diye du$unuyorum..
  • george w bush ne anne baba,ne tanrı,tam anlamıyla bir doktor hatasıdır. babayı biliyosun,olayı biliyosun,baktın çıkmaya çalışıyo geri it be adam!
  • ramazan ayının biri. annemin 36 yasında oldugu seneydi. babamın kardesimlerimden birini subay okulu sınavları icin istanbula goturdugu bir pazar gunuydu aynı zamanda. bir gun onceden annem ramazan hazırlıklarına baslamisti. butun gece uyumadigini sahurdan sonra da o bitmek bilmez enerjisi ile surekli bir seyler yapmaya calistigini ve geride kalan dort cocukla hasir nesir oldugunu hatırlıyorum. evin nedendir bilmem o gün beni ne kadar bunalttigini ve en kucuk kardesimi alip mobiletle tum sehri gezdigimizi, gezecek yer kalmayınca anneanneme gittigimizi, ve adeta evdeki o havadan kactigimi hatırlıyorum. vedat'ı kapıda gorunce kactıgım seyin beni orada buldugunu anladıgımı da hatırlıyorum. annemin bayıldıgını soyledi. mobiletle hızla eve gittigimizde annem mutfakla salonun arasında kalakalmısti. gozleri bakiyor fakat ne yazık ki hareketsiz duruyor gibiydi. hemen bir taksi cagirip -telefon olmayan yıllardı nasıl cagirdik ki hic hatırlamıyorum- alıp saglik karnesiyle beraber tepebası sskya goturduk. yolda aglamak, aglamamak arasında gidip geldigimizi hatırlıyorum. taksiye para verdik mi? kim verdi? hatırlamıyorum. ancak yol boyu ablamın -anne nolur ölme- diye agladigini hatırlıyorum. ben de icimden dua ediyor, bir yandan da soguk kanlılıgımı korumaya calisiyordum. annemi acile aldilar. annem suursuz konusamadan sedyede yatıyordu. doktor (??) gelip ayaklarının altını sivri bir seyle cizdi. annem buna ayaklarını karnına dogru cekerek tepki verdi. doktor (??) "alın bunu goturun, ac bu, bunu doyurun" dedi. acil servis ramazan ayının ilk gunu vakaları ile doluydu. oruc tutup ayılan bayılan insanlarla belki de. biz bir baska taksiyle annemi eve getirdik. bahcede saatlerce gelen giden cahil komsuların onerileri, agzina tepmeye calisilan gıdalar, komsunun hemsire olan iki kızının durumu anlayamama salaklıkları (doktorunkinden sonra) arasında havanın karardıgını ve annemin hala kendine gelmedigini ve devlet demiryolları hastanesine kaldırıldıgını, orada ilgili servis doktorunu bulamama, mobiletle her verilen adrese gitme ve nihayet beyninde emboli / kan pıhtısının sebep oldugu tıkanma ile bir sure hafıza kaybı, daha sonra 22 yıl birlikte yasayacagi ve sonunda olumune sebeb olacak olan sol tarafının felc olması ile sonuclanan bir medikal uygulama oldugunu derin bir uzuntu ile hatırlıyorum. acaba "hemen bir baska hastaneye goturseydik", "babam sehir disinda olmasa idi", "acaba o islemi yapan adam doktor mu idi", "adı neydi", "serefli miydi, serefsiz miydi" ile gecen yıllar. bizler icin hersey cok ama o kadar cok guzel olacakti eger o kisi isini bilen biri olsaydı. o gun bugun ne is olursa olsun isini iyi yapan insanları cok seviyorum, isini iyi yapmayan herkesten nefret ediyorum. iyi yapmayacaksan lutfen kaybol. bugun bilinen bir gercek ki bu "stroke"larda ilk uc saat icinde yapılan mudahele hastayı tamamen eski haline dondurebiliyor.
  • (bkz: malpractice)
  • olmaması gereken ;sonucu ölümcül olabilecek hatalar
  • sonu ölüm olabilecek hatalardır. örnek vermek gerekirse; eski tahlilleri dikkate almadan yapılan yanlış ilaç uygulaması sonucunda anneannemin kalbi durmuş ve elektro şokla son anda geri getirilmiştir. işin en acı yanlarından birisi de, doktorun hatasını kabul etmeyip üstüne bir de ukalalık yapabilmesi olmuştur.
  • doktor hatası olan "malpractice" ve bir uygulamanın getirdiği bilimsel risk "komplikasyon" arasında daima ince bir çizgi vardır. bu çizginin yanlış yorumlanması doktorların baş belasıdır.
  • insanların anlayamadığı bazı durumlardan bahsetmek lazım doktor hatalarını değerlendirmezden önce.

    tanı dediğimiz şey ya direkt (doğrudan) ya da indirekt (dolaylı) yolla konur. nedir direkt ve indirekt tanı?

    direkt tanı; bahsi geçen hastalık/sıkıntı/sorunun doğrudan gözlenebilmesi ile konabilen tanıdır. hasta karşınıza gelir, bakarsınız elinde bir kesik vardır ve dersiniz ki "hastanın eli kesilmiş". bu durumda tanıya yönelik palyatif ve kesin tedavi alternatiflerini düşünürsünüz. o anki acil semptomları ortadan kaldırıp, akabinde kalıcı olabileceklere karşı ikincil savaş sürdürürsünüz. kanamayı durdurur, yarayı ve yara çevresi bölgeyi kontrol altına alır, daha sonrasında ise yara içinde kalan alandaki sinir ve benzeri dokuların ileriye yönelik hasarlar almasına engel olur, sonra enfeksiyon riskini engellersiniz vesaire. bu noktada bahsettiğim müdahalenin şekli değişkenlik gösterebilir ama bahsettiğimiz "direkt tanı" kalıcıdır.

    indirekt tanıda ise koyacağınız tanının temsil ettiği hastalığı doğrudan görme şansınız yoktur. hastadaki diyabetik nöropatiyi, başlangıç düzeyindeyken "aaa sinirlere bak lan, nöropati görünüyo" diyerek tanıyamazsınız. bahsi geçen hastalığı temsil ettiği bir şekilde bulunmuş olan indirekt değişiklikleri değerlendirmeye alırsınız. bazen tek bir parametre, bazense birden fazla parametrenin ortaya çıkardığı bir bileşke üzerinden bu olası tanıya ulaşmaya çalışırsınız. idrardaki x değişkeninin belirli bir seviyenin üzerinde olması durumuna kandaki y değişkeninde a kadarlık bir değişken ilave edildiyse ve diyelim ki hastada bir anemi varlığında eğer karaciğer de ele geliyorsa ve hasta bilmemne bölgesinde terleme yaşıyorsa "muhtemelen" şu sendrom veya bu hastalık olabilir dersiniz. insanların bunu anlamalarını bekleyemezsiniz zira "hastalık yoktur, hasta vardır" sözünü algılayabilmek için doktorların geçtiği eğitimi her aşamasını hissederek geçmiş olmak gerekir bu sözü anlamak için. çok sayıda "hasta" görmek lazımdır vesaire vesaire.

    şimdi;
    hiçbir hata makul kabul edilemez, hiçbir hata olağan kabul edilemez, günde 120 hastadan ayda yaklaşık 3000 hastaya bakan bir doktorun ayda bir tane dahi yanlış tanı koyması kabul edilebilir değildir çünkü ucunda can vardır, ancak; her bilmemkaçbin otoda bir hatalı şanzuman, motor vesaire üretip insanların hayatlarını çatır çatır ellerinden alan otomotiv şirketlerine, kesin kanserojen olduğu kanıtlanmış maddeleri besinlere ekleyerek yüzbinleri mahveden gıda üreticilerine, trafiğe çıkarken alkol alarak çıkan ana babasına ve benzeri bir çok ölümcül eyleme imza atanlara gık çıkaramıyorken tutup da günah keçisi olarak doktorları bulmak, kusura bakmayın ama insafsızlıktan başka bir şey değildir. ne kadar iyi bilirseniz bilin, hiçbir şeyin tam anlamıyla kesin olmadığı bir sektörde, sıfır hata oranıyla çalışması beklenen doktorların hata yapmalarını olağandışı bulmak çok olağan değildir. hata yapılmasın evet, ancak son yüz yıldır aynı kalan bir hastalık söylerseniz ben bırakayım bu işi. her şey değişir, kriterler değişir, hastalıklar, hastalar, alışkanlıklar ve her şey değişir. insanlar da hata yapar.

    neyse efendim, kimseyi aklamaya çalışmıyorum ben. hata hatadır evet, ama insafsızlık sınırının ötesine geçerken dikkat etmek lazım. ben buraya "liseden yeni mezun olmuş ve öss sonucunu yeni eline almış öğrenci hataları" diye başlık açıp altına da "doktorlara bok atmak" yazmıyorsam, insafsız olmadığımdan sanırım.

    bu konuyla ilgili daha çok yazacağım şey var ama mantı bekliyor sofrada.
  • - doktor hatası mı sayılır bilmesem de:
    http://www.foxnews.com/story/0,2933,339270,00.html

    özet: kadın bacağından ameliyat olmaya gider, sfinkteri yenilenmiş olarak kalkar.
hesabın var mı? giriş yap