• gittiğim her düğünde ve hatta kendi düğünümde başıma gelmiş, lanet olası olay.

    abi, uzun saçlı metalci bir insanın düğünde oynama zorunluluğu var mıdır? bence yoktur ve olmamalıdır da. fakat insanların senden beklentisi böyle olmaz. zaten takım elbiseli, tayyörlü, şıkıdım giyinmiş insanların yüksek topuklarla, kösele ayakkabılarla oynaması kadar saçma bir şey yok ama gelgelelim oluyor. neyse, bir süre masanda takılırsın, yemekle, mezelerle falan ilgilenir idare edersin. ama bir dakika gelir ki düğün sahibi gelir ve "haydi bakalım, düğünde oturulmaz hede hödö" diyerek seni ayağa kaldırır. o yerin dibine geçme hissi, gözler senin üzerinde hissi başladıktan sonra da iflah olunmaz. kimisi hiç bozuntuya vermeyerek çıkar, birkaç oyun oynar, göbek atar, oturur. kimisi kraldan çok kralcı olur, en çok o eğleniyor gibi gözükmek için çırpınır durur. dışarıdan ne kadar garip ve iğrenç gözüktüğünü ben tarif etmeyeyim, düğün videosunda zaten çıkıyor. hayır, zaten bilmiyorsun oynamayı, bilmediğin de ortada. nedir bu ısrar yani? sen konser verirken milleti tutup kaldırıyor musun, "a-aa mümkün değil, mutlaka bir davul solo atmalısın, hadi koçum kap ordan bası, gir bir riff" diyor musun? yapmayın, etmeyin. acı çektirmeyin insanlara.
  • yüzde doksana yakın bir oranla çözülebilir bir sorun. şöyle ki: "düğünde oynama kâbusu yoktur az votka vardır" .
  • kendi kendini yargılamaktan ileri gelir....ben bunları yapacak adammıydım ulan şu halimize bak diye düşünürken ki halini videoya çekseler 5 gün aynaya bakmazsın.
    peki ya kendi düğünün genco? o zaman ne olacak? o oyuna kaldırmaya çalışan adam sen olmayacak mısın? aslında o adam da memnun değil halinden, o da manowar slayer dinliyordu belki...o da civcivleri eziyor,inek götünde dinamit patlatıyordu..hepimiz gençken yaşadık bunları.. ancak aslolan ringo ringo şişelerdir, aslolan aman bulguru gaynatırlardır, aslolan atım araaaaaaaaaaaaapptır.. o zaman ne slayer kalır ne manowar kalır ne heavy metal kalır.... tek benzer yanı enstrümanların "elektro"luğudur.
    kısacası kaçış yok bu kabustan.
  • her düğüne gidene kadar binbir bahane üreten, habire sorun çıkaran, gitmemek için ayak direyen biri olarak, kapıdan girdikten sonra duyduğum ilk oyun havası ile kendimi pistte bulur, bütün gece göbek atar, yanımda gelenleri de şoktan şoka sokarım.
    evet bu tarz eğlenceyi kendi isteğimle tercih etmiyorum, ama o kadar direnmeye rağmen madem gitmişim, hiç de somurtup oturamam, kalkıp göbeğimi atarım arkadaş.
  • düğün bir trakya düğünüyse kabus olamayacak durumdur. elinizde bir kadeh rakı , dilinizde '' aaaadi beyaa uyyynayalımmm '' cümlesiyle vücudunuz şuursuzca hareket edecektir.
  • daha da kötüsü için
    (bkz: nişanda oynama kabusu)
  • kaçışı çok zor bir durumdur. bitmeyen kabustur. annenizi, teyzenizi ikna etseniz bu sefer kuzenleriniz ısrar eder. siz kaçtıkça onlar sizi kovalar yani. birileri mutlaka kaldırmak için sözlü ya da fiziki tacizlerde bulunurlar. sonunda fırlarsınız sahneye, 1-2 dk el şıklatıyım da otururum sonra diye. kenardan kenardan görünmemeye çalışarak, kollarınızı falan açıp kapatır, alkış falan tutarsınız. en sonunda da mahçup bir edayla yerinize kaçarsınız hemen.

    ulan bilmiyorum işte, zorla 1000 insan içinde neden beni rezil etmek istiyorsunuz anlamıyorum!!! ayrıca biraz bilsem bile oynamayı sevmiyorum. koca adama gelip tabağını bitir bak diyip, pilavı zorla kaşıklatmaktan hiç bir farkı yok bu oynama ısrarlarının haberiniz olsun.
  • insanı durduk yere 3-5 yıl yaşlandıran durum. özellikle de çevreniz oynamaktan, ortamın odak noktası olmaktan çok hoşlanan insanlardan kuruluysa. artık düğünlerde, düğünün başlangıcından itibaren, nikahtır, fake pastanın kesilmesidir, takı törenidir, oynamaya kalan süreyi kafamda hesaplayabilme yeteneği kazandım. 45 dk kaldı, 30 dk kaldı. özellikle de evlenen kişi yakın arkadaş - akraba ise.

    bu konuda çok da öküz sayılmam aslında, halay türü ve senkronize oynanan kalabalıklar içerisinde kendinizi unutturabileceğiniz, takım çalışması ile icra edilen oyunlara kendi isteğimle katılarak, çiftetelli türü oyunlarda oyunlara çağırılınca, "aabi yorulduk be, siz oynayın" diyebilme çakallığını keşfettim kendimce. çünkü göbek atmalı oyunlarda her türlü hırboluğa maruz kalıp kendinizi bi anda el ayak çırpan 8 - 10 kişinin ortasında zenne gibi bulabilirsiniz. düşman başına.

    hayır bir de ailede bu konudaki tek sığır adam benim diğerleri, utanmasalar "düğün olsa da ortada dönsem" diye evde pratik yapan insanlar, sırf bu yüzden bile "lan acaba gerçek anam babam kardeşim mi lan bunlar" diye düşündüm. abim, tam bir disko kralıdır. benimse kenarda el çırpma yeteneğini kazanmam 25 yılımı aldı. adam bi dalar ortaya bi damadı çeker kenarı 1-2 dakika altından üstünden girer ordan burdan fırlar, bi anda yanınızda biter. adam tam olarak şöyle. tövbeler tövbesi, ben bu özgüvene sahip olabilmeyi rüyamda bile göremiyorum lan.

    abim evlendiğinde bile damatlıklarla pistin orta yerinde hani şu romanların mı bilmiyorum tam, yerde dizlerinin üstünde çamaşır yıkarcasına yaptıkları dans figürünü icra edip, müstabel kayınpederini renkten renge sokmuş adamdır. off yazarken bile içim şişti yeminne. adam orda "noluyo lan, kimlere veriyoruz bu kızı, bu nasıl damat, azcık ağır ol lan" demiştir içinden. ama yeni taktik de buldum tabi fotoğraf makinasını kullanıyorum artık, insanlar oynarken ben fotoğraflıyorum, nerden baksan 1 saat kazandırıyo bana, 4 kere de sigaraya çıksam 10'ar dakikadan 40 dakika. 1 kere de telefonla konuşuyorum ayağı çektim miydi. nerden baksan 1 saat falan kalır köşe kapmaca oynayacağım.

    bak gerçekten, yılların birikimi bunlar, biliyorum bizim sayımız çok fazla, sessiz bir kalabalığız biz oynayamayanlar. partisini kursak iktidarı sallarız. örgütlensek, liderler seçim öncesi ziyaret eder.
hesabın var mı? giriş yap