• 17 yılda 49,000 küsur entry girmişim. bir sayfaya ortalama 10 entry sığdırsan 5000 sayfalık kitap ediyor. hepsini boş vaktinde okuması aylar belki yıl sürer.

    entry 17 yıl boyunca yaşam döngümün önemli bir parçası oldu. sözlük olmasa bu kadar düşünceyi nasıl derli toplu tutardım bilmiyorum. sosyal medyada akıp gidiyor. burada çat diye erişip, bulup, yapıştırabiliyorum. hem de karşıt düşünceleriyle, eleştirileriyle bir arada. beynimin çeşitli parçalarının derli toplu halleri. istersem güncelliyorum. artık kendime yakıştıramıyorsam, bayağı buluyorsam siliyorum. ama öte yandan normalde tamamına yakınını çoktan unutmuş olacağım 49,000 bambaşka konularda düşünce zincirini kalıcı kılmışım.

    bu konuda daha önce yazmıştım (bkz: bilgiyi sözlüğe emanet etmek). oha şimdi baktım 13 yıl önce, facebook henüz mark zuckerberg'in yediği portakalda vitaminken yazmışım. oğlum 13 yıl önce bırak ürettiğin bir fikri, bir akıl yürütmeni, o sene yaptığın tek bir eylemi net hatırlayabilsen helal olsun. anca büyük bir olay olmuşsa onla eşleştirirsin. oysa ki ben bu konuda ilk defa 15 eylül 2003'te sabah 11'de pazartesi mesaisine başlarken yazdığımı biliyorum. çat diye erişiyorum. günlük olsa bulamazsın. bunu buluyorum. çünkü aklımda düşünce zincirleri değil kavramlar ve isimler kalıyor onlar üzerinden arayıp çat diye bulabiliyorum. o zamanki dil kullanımımla, o zaman umursadığım kavramlarla, bugün belki burun kıvıracağım bir şekilde yazmışım. o zamanki bana da pencere oluyor, vesileyle ne kadar değiştiğime de. bazen kendi kendimi hayran hayran okurken bulabiliyorum (bkz: yapılmış en aptalca dalgınlık/#3522694).

    17 yıl. bir sene sonra neredeyse yazdığım entry'ler benden bağımsız toplanıp içmeye gidecekler artık. bu 17 yılda öğrendiğim en önemli şey insan hafızasının gayet boktan olduğu. çok doğru hatırladığıma inandığım pek çok şeyi sözlükte yazmış olmam sayesinde aslında tam da doğru hatırlamadığımı fark ediyorum. bazılarını tamamen yanlış hatırlıyormuşum. e tabi beyin evrimleşirken bu kadar komplike bir hatırlamaya ihtiyaç duymamış. zannediyorsun ki mükemmel bir makina. değil. baya sapıtıyor.

    bazen 7-8 yıl sonra birebir aynı espriyi yapmaya kalkıyorum sözlük uyarıyor. "zaten yazılmış bu". yuh. halbuki çok orijinal bir fikir bulmuş gibi atlıyorum. değil. o konuyu çoktan geçmişsin, dünyanın çevresini dolanıp aynı konuya yeniden gelmişsin. insanın kendisini böyle tanıması kadar sıradışı bir tecrübe yok. bütün hayatını filme alsan bu tarz ayrıntıları yakalayamazsın.

    hiçbir kaynak sana kendini kendinden daha iyi anlatamıyor. entry bireysel olarak bile çok zengin bir tecrübe. blog tutuyor olsam üçüncü gününde sıkılmış, pek çok şeyi de "blogluk değil" diye yazmamış olacaktım. buradaki star wars kantini havası insanı fikrini belirtmeye, kendisini anlatmaya teşvik ediyor. arada biri gelip kolunu ışın kılıcıyla kesse de, birileri lazerle birbirini vursa da grup sahnede müziğini çalmaya, ortamın sakinleri de muhabbetine devam ediyor.
  • sozlukte yazilan her madde.. bazen halk arasinda ba$lik icin de kullanilir. (bkz: baslik)
  • bugun yazilan her entry halden istikbale bir habercidir.
  • uzun süreli gözlemlerim sonucu sözlüğün yapı taşı ile ilgili vardığım sonucu açıklıyorum:
    tıpkı analiz gibi iyi bir entry de güzel bir mini eteğe benzer. nesneyi örtebilecek kadar uzun ama dikkat çekebilecek kadar kısa olmalıdır.
  • üzerinde kontrolünüz bulunmuyor. yani bir entry'yi yazdığınız an onu silme ve değiştirme hakkınızdan feragat etmiş oluyorsunuz.

    dahası ekşi teknoloji şirketi bunu yayabilir, değiştirebilir. siz silseniz de bunu geri getirebilir.

    facebook, twitter, reddit gibi mecralardan böyle keskin bir şekilde ayılıyor.

    hukuken muhtemelen diğer mecralar da sizin yazınıza bunu yapabiliyordur, bilmiyorum.

    mesele şu ki, mesela twitter tweetleri alıp bunların etrafında sizin kontrolünüz dışında editöryel içerik üretmiyor.

    dahası mesela twitter'da bir tweet sahibi tarafından silindiğinde twitter api'si ile bu verilere erişim sağlayan platformlar da bu içeriği silmekle yükümlü.

    entry demek, ekşi sözlük demek, ekşi sözlük demek fikir mülkiyetinize tecavüz edilmesi demek. ha öncesinde imzanızı alıyorlar ama duygusal seviyede olan şey budur.

    (bkz: #58958339)
  • tdk'yi baz alarak "girit" denilebilir belki .

    (bkz: yazik)
  • - turkcesi yok mudur yani?
    - yoktur abi
  • memento'daki leonard'ın daha sonra unutmamak için sağa sola hatta vücuduna yazdığı notlarla bir benzerlik gösterdiğini farkettiğim şey. (bkz: bilgiyi sözlüğe emanet etmek)

    şöyle ki: diyelim aslında gerçek olmayan fakat inanmak istediğiniz bir şey var. bunu gösterişsiz bir entri olarak yazıyorsunuz ve beklemeye geçiyorsunuz. aradan bir 5-10 sene geçtikten sonra o entriye tekrar denk geldiğinizde ulan bunu sallamış mıydım yoksa gerçek miydi diye düşüncelere dalıyorsunuz. bundan da bir 5-10 sene sonra yine aynı entriyi görüyorsunuz. bir önceki görme deneyiminiz de aklınıza geliyor ve artık gerçekliğinden kesin eminsiniz: küçükken resmen uçabiliyordunuz, ampülleri patlatıyorsunuz diye öğretmen kulağınızı çekmişti ve o günden beri uçmuyorsunuz. pencereyi açıp boşluğa bırakıyorsunuz kendinizi.
  • her insanin etrafina baksa bile bulabilecegi,
    sözlügü zenginlestiren kelime ya da cümleler.
    en ilgincini bulacagim diye kasarsaniz saatlerce ekrana bakarsiniz ona gore...
  • bir zamanlar 17 yıl öncenin tatlı hatıralarıyken bugünün internet fahişeleridir. değişik mecralarda pazarlanıp üzerinden sağlam para kazanılır.

    başındaki de tam türk filmlerindekiler* gibidir. seni bu hayattan çekip çıkaracağım desen olmaz çünkü silemezsin, izin vermez gitmesine.
hesabın var mı? giriş yap