1171 entry daha
  • fransa deyince insan tek nefeste pek çok şey sayabilir. turizm, sinema, moda, futbol... bir sürü şey var. ancak işbu entry fransa'nın siyasal sistemiyle ilgili olacaktır. olur da siyasal sistemlerle ilgili bir dizi yapacak olursam bu da zincirin ilk halkası olsun. başlamadan önce, burada yazacaklarım zamanında aldığım notlar ve aklımda olan bilgilerin karışımı olacak. bu sebeple yanlış/eksik vs. olan kısımları için uyarabilirsiniz, düzeltirim.

    evet, şimdi başlayabiliriz.

    siyasi tarihin kısa özeti

    fransa, merkezi-üniter devlet yapısının ilk örneğidir. bu bağlamda en çok ingiltere'nin yapısıyla karşılaştırılır. ancak bu noktadaki ayrım, ingiltere yerele yetki devri ile özdeşleştirilirken fransa ise yetkiyi merkeze toplamakla anılır. yine ingiltere'de magna carta'dan beri merkezi parlamento bulunmaktayken, fransa'da belediye meclisi gibi çalışan feodal parlamento bulunmaktadır. bu parlamento lonca gibi grupları temsil etmektedir. merkezi parlamento benzeri ise etats generaux'dur, ancak bu parlamento sadece vergi toplamak için olsa da 1617-1789 yılları arasında hiç toplanmamıştır.

    idari yapısı saray merkezlidir. iller préfet*, ilçeler ise sous préfet* tarafından yönetilmektedir. merkez güç paris yapılmaya çalışılmıştır. bu nedenle, örneğin sendika eylemleri için insanlar paris'e gider. bu durum bize türkiye'de ankara'ya gidilmesine benzerdir. fransa'da türkiye'deki gibi kamu mülkiyeleri bulunmaktadır ve kamu görevlileri burada yetiştirilmektedir. idarenin merkezileştiği, siyasetin bürokrasinin elinde olduğu bir yapı söz konusudur. merkeziyetçi-otoriter yapısından dolayı osmanlı yönetim yapısına benzetilse de ab reformları ile bu sistemi değişmiştir.

    fransız siyasetinin en ateşli dönemi şüphesiz 1789'dur. 1789 öncesi dönem "eski rejim" olarak adlandırılır. bu süreçten sonrası ise biraz karışıktır:

    1789-1799 arası i. cumhuriyet
    1799-1815 arası birinci imparatorluk dönemi (napolyon bonapart dönemi)
    1815-1830 arası restorasyon dönemi (monarşinin restorasyonu)
    1830-1848 arası anayasal monarşi dönemi (buradaki sistem biraz ingiliz sistemine benzemektedir. meclis ve kral olarak ikili bir yapı vardır; kral hükmederken meclis yönetmektedir. anayasal monarşi taraftarları orléaniste olarak adlandırılırken, karşıtları bourbon hanedanlığını savunan kralcılar ise légitimistes olarak adlandırılmaktadır)
    1848-1852 arası ii. cumhuriyet dönemi (1852'de cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyor, adaylardan biri napolyon'un yeğeni iii. napolyon'dur ve cumhurbaşkanı olduktan sonra tekrar imparatorluğu ilan eder)
    1852-1870 arası iii. napolyon dönemi
    1870-1940 arası ise iii. cumhuriyet dönemi (bu dönem ile krallık önemini yitirir, katolik ağırlıklı bir sağ kanat ve aşırı milliyetçi taraflar oluşur. merkezde ise daha liberal ve sosyalist isimler bulunur. yine bu dönemde sekiz kez seçim sistemi değiştirilir. meşhur dreyfus olayı da bu dönemde gerçekleşir ve bu dava ekseninde ülke ikiye bölünür)

    ii. dünya savaşı sonrası fransa'nın işgali gerçekleşir ve almanlar paris'e girmekle kalmayıp ülkenin kuzey kısmını doğrudan işgal ediyorlar. kuzey işgal altındayken, güneyde ise cohabitation kurulur. fransa'nın kuzeyi cezayir'e kadar uzanırken, cezayirli birliklerin başında charles de gaulle vardır. de gaulle özgür fransa hareketini başlatarak fransa'da mücadele vermiştir. 1944'te fransa alman işgalinden kurtulmuş ve de gaulle de fransız başkanı olmuştur. 1946 yılında fransa'da iv. cumhuriyet kurulur. iv. cumhuriyet parlamenter sistemi öngören bir yapıdadır. de gaulle'e göre bu yapı güçsüz bir yürütme ve çok partili bir yasamayı öngördüğü için iyi değildir. bu sebeple istifa eder. esasın de gaulle'ün öngördüğü şey olur ve fransa'da on iki yılda yirmi beş hükümet değişir. mecliste on beş parti grubu vardır. bu grupların en büyüğü komünistlere aittir, ancak diğer on dört parti grubu komünistleri engellemek için ittifak oluşturur. ancak bu ittifaklar da sürekli olarak bozulmaktadır. sonuç olarak bu sistemin temsilde adaleti sağlayacağı düşünüldüğü için yönetimde istikrardan taviz verilmiştir.

    tüm bu siyasi istikrarsızlığa rağmen fransız bürokrasisinin iki noktada oldukça başarılı olduğu söylenebilir. bunlardan biri yeniden inşa ve kalkınma, diğeri ise avrupa birliği'ndeki ağırlığıdır. en büyük başarısızlığı için dekolonizasyondur. ii. dünya savaşı sonrası başlayan dekolonizasyon süreci en çok fransa'yı etkilemiştir, çünkü en büyük koloni imparatorluğu fransa'ya aittir. vietnam'ı kaybetmeyle başlayan süreç cezayir'in kaybına kadar devam eder. cezayir sorunu de gaulle'ün tekrardan göreve çağrılmasına sebep olur. de gaulle geri dönmeyi tek bir şartla kabul eder, o da rasyonelleştirilmiş parlamenter rejimdir. böylece fransa'da 1958'de v. cumhuriyet dönemi başlar. yeni anayasaya göre meclis kalacak, ancak meclisten bağımsız bir yürütme olacaktır. yürütmenin başında devlet iktidarını temsilen cumhurbaşkanı bulunacaktır. yani, cumhurbaşkanı için siyaset üstü bir konum oluşturulmuştur. öte yandan hükümet iktidarı da olacaktır. yasama, halkın fikirlerini yansıtırken yürütme alanına karışması oldukça sınırlandırılacaktır. ayrıca v. cumhuriyet anayasası ile referandum hakkı cumhurbaşkanına verilecektir.

    v. cumhuriyet'in ilk senelerinde en önemli sorun cezayir olmuştur. bu sorun, de gaulle'ün cezayir kurtuluş cephesi ile anlaşmasıyla çözülür. ancak de gaulle'ün bu hareketi hem onu göreve çağıran milliyetçi kanadı hem de askeri kanatta tepkilere neden oldu. askeri cunta de gaulle'ü devirmeye çalışsa da başarısız oldu. ancak sonuç olarak ateşkes sağlandı ve cezayir fransa'dan ayrıldı. bu olaylardan sonra de gaulle yaptığı bir referandumla anayasa değişikliğine gitmiştir. bu değişiklik, cumhurbaşkanının direkt olarak halk tarafından seçilmesidir. bu değişiklikle beraber fransa'da yarı-başkanlık sistemi oluşur.

    bonapartizm

    de gaulle örneğinde de olduğu gibi, her şeye halka sormak siyaset bilimi literatüründe referandum değil, plebisiter bir yönetimi işaret etmektedir. bu da bonapartizmin temel unsurlarından biridir. basit olarak bu durumu "yetki verin sorunu çözelim" şeklinde açıklayabiliriz.

    yürütme

    yürütmenin başı cumhurbaşkanıdır. anayasaya göre, cumhurbaşkanı hakemlik yoluyla kamu düzeninin işleyişini sağlar. cumhurbaşkanı siyaset üstü bir konumda tanımlanır. buna karşın cumhurbaşkanının çok geniş yetkileri vardır. bunlar neler peki? ilk olarak başbakanı seçer (başbakan meclis dışından da olabilir). başbakanın göreve başlaması için güvenoyuna ihtiyacı yoktur. cumhurbaşkanı fiilen başbakanı istifa ettirebilir. kanun hükmünde kararnameler ancak cumhurbaşkanın imzası ile yürürlüğe girer. hükümet tek başına kanun hükmünde kararname çıkaramaz. cumhurbaşkanı tek başına referanduma gidebilir. parlamentoyu feshedebilir, ancak yılda bir kere bu hakkını kullanabilir. meclisten gelen yasa tasarılarını tekrar görüşmek üzere geri gönderebilir ya da anayasa konseyi'ne başvurabilir. olağanüstü hal ilan edebilir ve ohal'de parlamentonun birçok yetkisini üstüne alır. vatana ihanet dışında herhangi bir siyasi sorumluluğu yoktur. eskiden yedi yılda bir seçilirken, 2002 sonrası seçimler beş yılda bire düşmüştür ve en fazla iki kere seçilebilmektedir.

    yürütmenin ikinci ayağı başbakanlık, yani hükümettir. başbakan, hem cumhurbaşkanına hem de parlamentoya karşı sorumludur. çünkü cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor ve güvensizlik oyu ile de parlamento tarafından düşürülebiliyor. başbakan ve bakanlar göreve geldiklerinde meclis üyesi iseler görevlerinden istifa ederler. hükümet üyeleri meclis çalışmalarına katılabilir, kanun tasarısı sunabilirler.

    cohabitation

    bu terim, cumhurbaşkanı ve başbakanın birbirinden farklı siyasi gruplara ait oldukları dönemi tanımlar. parlamentonun çoğunluğu cumhurbaşkanını desteklemediğinde, sistem parlamenter sistem gibi çalışır. 1962'den 1986'ya kadar her zaman cumhurbaşkanı parlamentoya da hakim olmuştur. ancak 1986'da sağ kanat kazanmış; de gaulle destekçileri egemen olmuş; sosyalistler kaybetmiştir. bu sebeple 1986-88 arası dönem cohabitation dönemi olarak adlandırılır. yarı-başkanlıktan parlamenter sisteme evrilinen bu dönemde, başbakan hükümet siyasetini belirler, esas yetki başbakana geçer ve cumhurbaşkanının yetkileri sembolik hale gelir. ancak bu durum bazı sıkıntılara neden olduğundan, 2002'den beri cohabitation oluşmaması için hem parlamento hem cumhurbaşkanı seçimleri beş yılda bir ve aynı zamanda yapılmaktadır.

    yasama

    yasama organı iki kanatlıdır: senato (343) ve meclis (577). senatonun yetkileri azdır. yasamanın güvensizlik oyu hakkı vardır ve 58 milletvekili imzası şarttır ve mutlak çoğunlukla (577/2 + 1) kazanılmalıdır. aynı zamanda her milletvekili bir yasama yılında, bir tane başarısız güvensizlik oyu teklif edebilir.

    yasa tasarıları meclisteki altı komisyondan hangisiyle ilgiliyse orada görüşülür. meclise tekrar oylanma için geldiğinde, hükümetin tasarısı ile komisyonun değişiklikleri ayrı ayrı oylanır. ancak hükümetin tek oylama isteme yetkisi de bulunur. yasama herhangi bir tasarının meclisten geçmesini güvenoyuna bağlayabilir. bu durum, hükümetin yasama üzerindeki etkinliğini sağlar. yasama bütçe tasarısıyla, vergilerin azaltılıp harcamaların artırılmasını öneremez. 70 günde onaylanmayan bütçe tasarıları khk ile yürürlüğe girer.

    parlamento üyeleri birden fazla göreve sahip olabilirler. bu da nispeten parlamentonun önemsiz görüldüğünü ifade eder. zira fransa'da, ingiltere'de olduğu gibi siyasetin merkezi parlamento değildir. siyasetin merkezi elysee sarayı'dır. çünkü 1958 anayasası ile parlamentonun etkisi oldukça zayıflamıştır.

    senato altı yıllığına seçilir, bu seçimler doğrudan olmayıp seçilmişlerin seçimiyle gerçekleşir. senatonun bu şekilde dolaylı olarak seçilmesi demokratik meşruiyetin azalmasına yol açmaktadır. senatonun yerellerden seçilmesi, senatonun yerel özelliğini ve yerellerin çıkarlarını korumasını sağlamaktadır.

    yargı

    anayasa konseyi 1958 anayasası ile kurulmuştur. dokuz üyeden oluşmaktadır: üç üye cumhurbaşkanı, üç üye meclis başkanı, üç üye senato başkanı tarafından seçilir. konsey başkanı cumhurbaşkanının seçtiği üç üyeden biri arasından seçilir. üyeler dokuz yıllığına ve bir defalığına seçilir. ayrıca eski cumhurbaşkanları siyasetten çekilmişlerse anayasa konseyi üyesi olabilirler. konseyin gündemini senato ve cumhurbaşkanının önüne getirdiği konular oluşturur. sadece meclisten çıkan ve cumhurbaşkanının onayını bekleyen yasalar konseye gelir ve konsey bu yasaların anayasaya uygunluk denetimini yapar.

    seçim sistemi

    iv. cumhuriyet nispi temsil sistemine göre işlemekteydi. 1958 anayasası ile dar bölge çoğunluk sistemine geçilmiş, en son dar bölge mutlak çoğunluk sistemi ( /2 + 1) kabul edilmiştir.

    siyasi partiler ilk turda seçilemezse ikinci tura geçilir. amaç, birbirine yakın siyasi partileri işbirliğine yöneltmektir. eğer partiler birbirlerine destek vermezlerse "triangulaire (üçleme)" olur. ikinci turda hangi parti çok oy alırsa o seçilir, diğer aday çekilir. buna "désistement" denir. özetle, fransız sisteminde seçim iki tur olup birinci tur mutlak çoğunluk aranır, ikinci tura %12.5'tan fazla oy alan partiler katılır.

    1962 yılından beri fransa'da cumhurbaşkanı doğrudan seçilmektedir. ancak cumhurbaşkanı seçilebilmek için seçilmiş 500 kişi tarafından aday gösterilmesi gerekir. cumhurbaşkanı beş yıl için iki turlu seçimle seçilir. ilk turda %51 sağlanırsa seçilmiş olur, ancak bu çoğunluk sağlanmazsa en çok oyu alan iki aday ikinci tura katılır. ikinci turda en çok oyu alan aday seçilir.

    siyasi partiler

    1. merkez sağ: rassemblement pour la république* ve union pour un mouvement populaire*. daha çok de gaullecülük ile eşleşir. de gaulle sonrası halefi georges pompidou olmuştur. pompidou'nun ölümünden sonra parti ikiye bölünmüştür. ortaya çıkan yeni parti -halk hareketi için birlik (ump)- aynı zamanda nicolas sarkozy'nin partisidir.

    2. merkez sol: parti socialiste*. fransız sosyalist partisi, iv. cumhuriyet döneminde büyük oranda itibar kaybına uğramıştır. bunun en büyük sebeplerinden biri de guy mollet'nin parti başkanıyken seçimler esnasında sol jargon kullanırken hükümeti kurarken tavır değiştirmesidir. sonraları küçük sosyalist gruplar birleşerek bugünkü pfs'yi kurmuşlardır. başkan da françois mitterrand olmuştur. psf 1970'lerin başında, komünist parti ile ittifak anlaşması yapmış ve 1981'de mitterand'ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle dört komünist bakan dahil edilerek hükümet kurulmuştur. psf'nin diğer sosyalist partilerden farkı, tabanı sendika üyeleri değil, öğretmenlerden oluşmasıdır. aynı zamanda parti içinde de çok farklı kanatlar bulunmaktadır. 2002 seçimleri sonrası psf'nin adayı ikinci tura katılamamıştır. bu tarihten sonra psf daha merkeze kaymış, parti içinde iki kanat oluşmuştur. psf dışında kendini ekososyalist olarak tanımlayan la france insoumise* de sol partiler arasında yerini almaktadır.

    psf, fransa'nın batı ve güney kesimlerinde daha etkilidir. kuzey ve doğu bölgelerinde ise ump etkilidir.

    3. aşırı sağ - milliyetçi: front national*. 1960'larda jean-marie le pen tarafından kuruldu. parti söyleminin temelinde fransız eylemi*, antisemitizm ve islamofobi yatmaktadır. le pen ilk defa 2002'de büyük bir çıkış yakalamıştır. v. cumhuriyet tarihinde ilk defa de gaullecü aday ile le pen ikinci tura kalmıştır. bu noktadan sonra parti içinde bir isyan başlamış ve partinin normalleşmesine dair sesler yükselmiştir. 2011'den beri partinin başında jean-marie le pen'in kızı marine le pen yer almaktadır.

    4. aşırı sol: parti communiste français*. pcf daha çok sendikalarda etkilidir. 1980'lerden sonra destekçileri azalsa da hala fransa'daki en büyük komünist partidir.

    son not: en başta dediğim gibi, bunlarda yanlışlık olabilir. söylerseniz düzeltebilirim. ayrıca partiler daha geniş bir şekilde ele alınabilirdi, ancak yoruldum. belki daha sonra bir edit olabilir.

    edit: la france insoumise eklendi. katkılarından dolayı @ambre'ye teşekkürler.
807 entry daha
hesabın var mı? giriş yap