5 entry daha
  • şehir hayatının bana kazandırdığı bir özellik otobüsleri tanımak oldu.hangileri çok ses çıkartıyor,hangisinin koltukları kaygan,hangisinde klima var,hangisinde düğmeye ayağa kalkmadan basabilirim,hangisi yağmur damlacıklarını üzerime damlatacak,hangisinde bir yaşlıya yer vermem gerekecek,hangisinde rahatça kitap okuyabilirim,hangisinde yanıma elinde ipod (walkmen i erimiş olsa gerek)bol “beat”li şarkılar dinleyen biri oturacak az çok tahmin edebiliyorum artık.bu hangileri daha fazla uzatmak mümkün.böylece kısa süreli eve dönüş yolculuklarımda beklenmedik bir olayla rastlaşmıyorum.yolculuk boyunca otobüsten inip eve yürüyeceğim anı da aklımdan mümkün olduğunca geçirmemeye çalışıyorum çünkü o yol bana pek güven vermiyor.hayır panikler sarmıyor dört bir yanımı gölgemi göreceğim o
    yol beni rahatsız ediyor sadece.
    the clientele de emniyetli bir yolculuk.kendimi teslim etmem zor olmuyor.farkındayım ki alasdair macleanyanıma oturmuş pencereden bakıyor.aklından tonlarca şey geçiyor olmalı belki bir önceki gece rüyasında gördüğü bayan jones u düşünüyordur ya da ne kadar b.o.ş. olduğunu.ben onlardan sonra biniyorum otobüse ve oturacak başka boş yer varken yanlarına oturuyorum.öyle kendi hallerinde görünüyorlar ki bana da aldırmazlar nasılsa diyorum.bisiklete binmeyi tercih ederdik aslında.umursamıyoruz birbirimizi aynı pencereden varoş ışıkları seyrediyoruz sadece.şanslıyız hem the velvet underground un aynı şarkısını duyuyor kulaklarımız.içimizden siviiiiiiiiit ceeeyn diye bağırıyoruz avaz avaz hiç bozuntuya vermeden.gece yavaş yavaş iniyor ben kanatlanıp uçmak üzere olan bu seferi için.hayal mahsulü olup olmadığını anlamam için birinin bana çimdik atması gerek diye düşünüyorum.halbuki düşünmeme gerek yokmuş hiç.otobüste uyuyakalıp rüya da görmemişim.iniyoruz beraber .beraber yürüyebiliriz diyorlar.yürüyoruz… dört gölgeyiz şimdi.eve döndüğüm patika yolun da bana korku vermesi yersizmiş.
17 entry daha
hesabın var mı? giriş yap