20 entry daha
  • büyük babannemin köyü. gittiğimde evini buldum; evi müze gibi korumuşlar, avlusu güzel bir kafe-bistro olmuş. bir ouzo içiyim dedim. yanımdaki ingiliz arkadaşım tuttu "burayı almaya geldik, arkadaşımın babannesinin burası"dedi... aman allaam mekanın işletmecisi geldi, "burası hep yunandı yunan kalacak"dedi; karısı kötü kötü baktı durduğu yerden. bir sinirlilik hakim oldu mekana... "yok" dedim, "bakmayın siz o ingilize, ortalığı karıştırmaya çalışıyor, ben sadece bir ouzo içip oturmak istiyorum biraz". herşeye rağmen huzurlu olabildim; insan anlıyor: hayat sürerken bir anda biri çıkıp geliyor, "burası arkadaşımın" diyor, ne rahatsız edici... güzel bakmışlar en azından eve, avlusuna... ouzo'mu bitirdim babamın bir anısı aklımda: gençliğinde istabul'a gelip bir daha memleketini hiç görememiş büyük babannem. ölmeden önce mandalina istemiş vakitsiz bir zamanda, dedem de bulmuş nereden bulduysa... kendi yiyemeyip 3 yaşındaki babama yedirmeye çalışmış neneh. "memleketimin kokusu" diyerek mandalina kabuklarının kokusunu içine çekmiş... babam her mandalina yediğimizde, burnunu uzun uzun kabuklara gömer... lindos tüm turistikliğine, karşılaştığım ürkekçe düşmanlığa rağmen sevgiyle hatırladığım bir yer, kendi anılarımın canlı hayali ve kentin kendi güzelliğiyle.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap