1179 entry daha
  • "yaşıyor gibi göründüğümüz halde, yaşayabilme olanağımız ortadan kalktı."
    temel mesele budur. günümüzün tüketim toplumlarında malesef durum böyledir,
    bu tüketim toplumlarında, genel ideoloji olarak idiokrasi hakimdir.
    günümüzde artık dünyadaki en yaygın ideoloji, idiokrasidir.
    salak insan, herşeyi ele geçirdi. müziği, sanatı, felsefeyi, siyaseti herşeyi ele geçirdi.
    bu tüketim toplumlarında, herşey o kadar hızlı tüketilir ki bir süre sonra o şey kitleler
    tarafından kitsch'leştirilir; yani tüketilir, içi boşaltılır ve bir daha hatırlanmaz; çok değerli birşey olsa bile kitleler tarafından o kadar manipüle edilir ki ve öyle reklamı yapılır ki hakikaten onu bir değer olarak gören insanlar bile ondan soğur.

    nedir bu kitsch?: ilk olarak sanatta ortaya çıkan bu kavram, daha sonra siyaset felsefesi, politik felsefe, müzik, edebiyat gibi alanlara sıçramıştır. kitsch'in net tanımını yapmak zordur ancak tüketim toplumlarında herşeyin hızlıca tüketilmesi ve herşeyin metalaştırılmasına yol açan kavram olarak nitelendirilebilir. geçen zaman içerisinde toplumlar da kitsch'leşir. toplumun kendisi bu kavrama dönüşür. kitsch'leşmiş toplumu bir fabrika olarak düşünebilirsiniz. kitsch doktorlar, siyasetçiler, müzisyenler, psikologlar ve sanatçılar üretilir bu fabrikada, hepsi birbirinin kopyası ve toplumun aynasıdır. doktorlar için hasta değil bir para kaynağısınız, kâr, siyasetçiler sizin sorununuzu çözmek yerine sorun yaratır, sorunu çözmek işine gelmez çünkü para etmez. müzisyenler müzik yapmaz gürültü yapar, psikologlar sizi tedavi etmek yerine daha çok hasta eder, sanatçılar sanat yerine bok üretir. derinlik, çoşku, sanat aşkı, yaşama hevesi böyle toplumlarda sömürülerek gösterişe, saçmalığa, vasıfsızlığa dönüştürülür. idioraksinin ve oluşturduğu kitsch'leşmiş toplumların omurgası yoktur,
    efendileri neyi isterse, akım neyse gerçek odur. herşey metadır. metaya dönüştürülemiyorsa değeri yoktur. sosyal medya fenomenlerinin çok büyük bir çoğunluğunun katıksız salak olması basit bir olgu değildir. kitchleşmiş toplum, kitsch fenomenler yaratır. öyle tipler var ki insanlıktan soğursunuz. televizyondaki tartışma programlarına baktığınızda aklı başında çok az siyasetçi, politikacı insan görürsünüz. aklı başında biri ya da kendine saygısı olan biri zaten o programlara çıkmaz. bu dünyada, amerika birleşik devletleri gibi bir süper gücü trump gibi bir gerizekâlı yönetmiştir.

    sanattan, müzikten, edebiyattan hepsinden örnek verelim.

    örnek verelim: 1980 darbesi, türkiye'nin üzerinden tır gibi geçmiştir. iyiye, güzelliğe ve umuda dair herşeyi yok etmiştir. 1980 darbesinden sonra çıkan birçok albüm var, müzikal anlamda çok değerli albümler; 1980 darbesi gibi yıkıcı bir olaydan sonra
    insanlar motivasyon bulup nasıl o müzikleri yapabildi diye soruyor insan kendine ancak çağımızda öyle değil. amaç çağımızda müzik yapıp değer yaratmak, sanat yaratmak değil.
    piyasaya her an yeni bir müzik pompalanıyor çünkü müzik yapmak çok kolay bu çağda. müzik yapmak için enstrüman öğrenmeniz, konservatuar okumanız, nota bilmeniz gerekmiyor. hemen hemen her tür müzik türünde 'kitsch' hakim. sözler, ritimler, geçişler birbirinin kopyası, hepsi birbirinden çalıntı. müzikal anlamda incelendiğinde hiçbirisinin belki de müzikal değeri yok, yani müzik değil. çağın sorunu nedeniyle metal müzik de azalarak yok oldu. metal müzik, sadece müzikal anlamda değil pek çok alanda sisteme bir başkaldırıyı ifade ediyordu onu da kitsch'leştirerek yok ettiler. bu çağda, müzisyen olmak için büyük bir çaba sarfetmeniz gerekmiyor. dünyaya neredeyse dj ihraç eden bir ülke var. her birisinin müziklerini ayrı ayrı dinlediğinizde, bir süre sonra aralarında hiçbir farkın olmadığını görüyorsunuz. müzikal anlamda, büyük bir çoğunluğu konservatuvar bile mezunu değil dj'lerin. 1 aylık kursla dj olabiliyorsunuz, dekolteli bir kıyafet ve güzel bir manzara buluyorsunuz olay bitti. sonrası sizin kendinizi nasıl sattığınızla alakalı. önceden böyle değildi, siz müzik yapardınız sizi beğenen olursa ön plana çıkardınız.

    gelelim kitsch dışında kalanlara; bu kitsch dışında kalanlar da bir süre sonra kitsch'leşmek zorunda kalır. fotoğrafçısınızdır örnek, çok özgün fotoğraflarınız, tarzınız ve teknikleriniz vardır ancak öyle pek de etki yaratmadığını görürsünüz
    kitlelerde, diğer kişileri incelediğinizde mesela, sanat anlamında hiçbir anlamı olmayan hesapların binlerce takipçisi olduğunu görürsünüz mesela nu fotoğraf kategorisine geçersiniz, bu alana geçerseniz kısa süre içerisinde fark edilirsiniz çünkü piyasa onu ister. çok güzel özgün müzik yapıyorsunuzdur ancak müzikal değeri sıfır saçma sapan şeylerin milyonlarca dinlendiğini, isminin önüne müzisyen, sanatçı sıfatının getirilmesinin resmen küfür olduğu kişilerin gördüğü ilgiyi görünce sizin müziğiniz de bir süre sonra piyasada varolmak için kitsch'leşir.

    durum edebiyatda da böyledir. sistem, farklı şeyler söyleyenleri, kitleleri rahatsız edenleri, orjinal şeyleri dışlar. edebiyat dünyasında nitelikli ve kaliteli yazarların hemen hemen hepsi öldükten sonra meşhur olmuştur ve bu yazarların
    yazdıkları ile bir ekol oluşmuştur.
    (bkz: oğuz atay)

    kitsch'leştirme sadece bizim çağımıza özgü de olmamıştır her dönem olmuştur ancak teknolojinin gelişimi ile bizim çağımızda doruk noktasına varmıştır. kitsch'leştirme ile olan savaşa dair edebiyatta en güzel örnekler her zaman yeraltı edebiyatı kategorisinde bulunur. yeraltı edebiyatında 'sistem kırıcı' diye tabir edilen tiplemeler bulunur. bu adamlar, sadece kendi bireysel yaşamlarında mücadele etmez, tüm sistemle, medeniyetle savaş halindedir. en güzel örnekleri; john fante-toza zor, hunter s.thompson-las vegas'ta korku ve nefret, bukowski-pis moruk itiraf ediyor, henry miller-yengeç dönencesi, oğlak dönencesi ve son olarak ingvar ambjörnsen'in beyaz zenciler kitabıdır.
    kitabın ilk sayfalarında beyaz zenciler için şöyle bir tanımlama geçer:
    asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, yola çıkmaktan çekinmeyenlerin, uçurumdan atlayanların dili, sesi .daha birçok şair ve yazar var, niceleri.
    henry miller, oğlak dönencesi adlı kitabında kendisini şöyle tarif eder:
    "molekül kadar değişken, atom kadar dayanıklı, dünyanın kendisi kadar kalpsiz."

    en başta salaklığa, sıradanlığa, teorik olarak kitsch denilen olguların bütününe savaş açan bu adamlar, sistemin dışından sistemi izleyerek kıs kıs gülmüşlerdir. çağlarının akımına kapılmamışlardır çünkü olayların bireyselde değil global bir sorun olduğunu fark etmişlerdir. çünkü sistem kurucular, her zaman kitleleri salaklık temelli şeyler üzerine kurar ve salak insanları yönlendirebilecekleri, manipüle edecekleri alanlarda
    yoğunlaştırırlar.
437 entry daha
hesabın var mı? giriş yap