8 entry daha
  • türkiye'nin 1973 sonrasını ancak 12 eylül'le bitirilebilen bir kan banyosu ve toplumsal infial dönemi olarak geçirmesinin arkasındaki esas unsurlardan birisi. chp'sinden msp'sine, bir şekilde düzen değişikliği hedefleyen tüm aktörlerin gözündeki/hedefindeki "bozuk düzen"in ta kendisi.

    ithal ikameci sanayileşme, başlı başına kötü bir şey değildir: sanayi devrimi sıçramasına hazırlanan büyük britanya'da da, asya mucizesi tacını paylaşan güney kore'de de uygulanmış; dozajı ve süresi iyi ayarlandığında gayet başarılı sonuçlar veren bir ilaçtır. türkiye'de 1950'lerin sonlarında "fiilen" yerleşmeye başlamış, 1961'de dpt'nin kurulması ve ülke ekonomisinin plan esasına göre yönetilmesi kararı alındığında yasal bir zemine de kavuşmuştur. 1962-1977 yılları arasında hiç küçülmeden büyüyen bir ekonomi vardır karşımızda. ücretlerin, konuyla ilgili çalışmalarda sıkça söz edilen güney kore-türkiye kıyasında görüldüğü üzere benzer gelişmişlik düzeyindeki ülkelerden fazla olduğu, satın alım gücünün de tüm dalgalanmalara rağmen fena seyretmediği bir dönemdir.

    sorun, bu kadar görkemli biçimde inşa edilen binanın temellerindeki çürüme ve yapı tamamlandıktan sonra gereken bakımların ihmal edilmesindedir. ithal ikameci sanayileşme modelini tamamlayan ülkelerin ekonomilerini zamanla dışa açmaları hem gerekli hem de o güne kadarki örneklerde (örneğin, britanya) tekrarlanmış doğal yoldur. yaşı gelen çocuğu bebek arabasından çıkartıp yürütmeye benzetilebilir.

    1960'ların ortalarından itibaren türkiye'de işler biraz farklı seyreder. dışa kapatılan, sübvansiyon alan ve böylece istediği gibi top koşturabileceği bir pazar bulan sanayiciler, dışa açılmayı bir türlü kabul etmez ve üretim altyapısını bu doğrultuda geliştirmez. dpt'nin deyim yerindeyse piç edilmesi ve zamanla kamu yatırımlarının da azalması üzerine tuz biber eker.

    70'lere gelindiğinde, ithal ikameci modelde bir fasit döngü başlamıştır: sınai malların üretilmesi için gereken her şey dışarıdan ithal edilmekte ancak ekonomi döviz, yani gelecek ithalatı karşılayacak kaynağı getirecek şekilde ihracat yapmamaktadır. dönemin genelinde türkiye'nin toplam gsyh'sinde ihracatın payı yüzde 2-3 civarında çok komik bir düzeydedir. bu ihracat içinde katma değeri yüksek ürünlerin payı daha da düşüktür. kendi kendine yetmek, bu yüzden başlı başına iyi bir şey değildir; hele ki kendine kendine yetmek için sürekli dışarıdan bir şey almak gerekiyorsa.

    zaten dönmekte zorlanan tekeri kıran çomak, 1973'te tüm dünyayı kapsayan ekonomik durgunlukla gelir. petrol fiyatları artar, işsizlik ve enflasyon hemen her yerde birlikte yükselir ve böylece türkiye'nin kör topal ilerleyen sisteminin sonu gelir. üretimi iç talep nedeniyle sürekli artan ekonomiye dışarıdan döviz ve petrol alınması gerekirken bu dönemdeki kriz iki kalemde de ülke ekonomisine büyük bir yük bindirir. dövizler kesilir (yetmiş cente muhtacız lafının anlamı budur) , tüketimi sürekli artan petrolün fiyatı israil ve arap ülkeleri arasında atılan her top mermisinde biraz daha yukarı çıkar.

    ayaklarını bebek arabasından aşağıya sarkıtması gereken türkiye isimli bebek, 1977'ye gelindiğinde neredeyse erişkinlik çağına gelmesine rağmen sürekli mama ve abur cuburla beslenerek obez olmuş, olduğu yere tuvaletini yapan ve sürekli bağırıp çağıran atarlı bir "şey" olmuştur. fabrikalar petrol ve döviz olmadığı için çalışamaz, ülkenin eskiyen enerji altyapısı da krizden nasibini alır ki o dönemde enerjinin önemli bir bölümü fuel oil ile karşılandığı için yangına benzin dökülmüş olur. chp'nin 1973 ve 1977'teki yükselişinin arkasında, bu düzendeki temel bozukluğu görmüş olmasında (bkz: bu düzen değişmelidir) yatar ama chp bu konuda yalnız değildir. milli görüş de ülkenin avrupa'dan parça ithal edip montaj üretim yapan sanayisine karşı ağır sanayiyi savunan bir çizgi izlemektedir. sol, zaten daha önce olmadığı ve daha sonra olamayacağı kadar radikaldir.

    dünya iktisat tarihinde ülkenin sanayileşmesini sağlayan bir uygulama, türkiye'deki iktidarların, koalisyon kavgalarının ve muhatap olunan bölgenin dengesizliği nedeniyle ülkenin mahvına yol açar. türk ekonomisinin, ekonomi biliminin kurallarının ötesinde mantığın gereğince dışa açılması ancak 1980 sonrasında mümkün olur ancak o dönemde de ithal ikameci yılların ücret yüksekliğinin esamesi yoktur.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap