146 entry daha
  • 20 ocak 1920, rimini doğumlu ve 31 ekim 1993, roma'da hayata veda eden italyan film yönetmeni.

    fantastik ve barok imgeleri dünyevilikle harmanlayan kendine özgü tarzıyla tanınır. tüm zamanların en büyük ve en etkili film yapımcılarından biri olarak kabul edilmektedir. filmleri, cahiers du cinéma ve 1963 yapımı 8+1/2 en büyük 10. filmi listeleyen sight & sound gibi kritik anketlerde üst sıralarda yer aldı.

    fellini, kariyeri boyunca 16 akademi ödülü'ne aday gösterildi ve en iyi yabancı film kategorisinde toplam dört ödül kazandı (ödül tarihindeki yabancı bir yönetmen için en yüksek sayı)

    los angeles'ta 65. akademi ödülleri'nde yaşam boyu başarı onur ödülü aldı.

    fellini ayrıca 1960'ta la dolce vita ile altın palmiye, 1963 ve 1987'de moskova uluslararası film festivali'nde iki kez ve 1985'te 42. venedik uluslararası film festivali'nde kariyer altın aslanı'nı kazandı. tüm zamanların en iyi yönetmenleri arasında yer alan fellini, yönetmenler anketinde 2., eleştirmenler anketinde 7. sırada yer aldı.

    kendisiyle yapılan bir söyleşide, “sinema var olmasaydı, bir sirk yöneticisi olurdum.” demiştir. sirk, metafor ve gerçek anlamıyla fellini’nin filmlerinde yoğun olarak karşımıza çıkar.

    filmlerini hiçbir zaman açıklamaya çalışmamış, kendisini hiçbir akıma dahil etmemiştir.

    fellini; ona bu konuda soru soran bir gazeteciye şöyle cevap vermiştir: “sanatta tanımlamalar anlamsızdır. etiketler bavullara konur… sanatta bütün yolların geçerli olduğu kanısındayım.”
    filmindeki tüm karakterleri izleyiciye yaşamın ta kendisi olarak yansıtan ve aktaran fellini sineması, otobiyografik türdedir.

    federico fellini, sanat dünyası hakkında ve filmlerindeki yapıyla ilgili şöyle bahsediyor; “utanarak itiraf ediyorum, sinemanın klasiklerini, murnau’nun, dreyer’in, eisenstein’ın filmlerini hiç görmedim. ne gençliğimde ne de daha sonra yaşamak üzere gittiğim roma’da… belki roma’da biraz daha fazla sinemaya gidiyordum ama yalnızca filmden önce başka bir gösteri varsa … birçok filmi, perdenin arkasında, bir sandığın kenarına ilişerek kürküne sarılıp kahvesini içen bir dansözün yanında izledim.”
    “bir yazarın kendi eserleri hakkında bilinçli bir biçimde konuşabilecek son kişi olduğunu savunan kişilerle kesinlikle aynı görüşteyim. bunu söylerken, züppelik ya da gösteriş amacıyla yaptıklarını azımsamaya ya da bir miti yıkmaya çalışan bir kişi olarak görünmek istemiyorum…”

    toplumu aynı kültürel, siyasal, toplumsal değerlere indirgemeye çalışanlara karşı fellini, bağımsız ve marjinal kabul edilmiş sınıfları kahramanlaştırıp diğerlerinin dünyasına karşı koymuştur. bunu amarcord filminde net bir şekilde görebiliriz. “hatırlıyorum” anlamına gelen amarcord, fellini’nin çocukluğuna, rimini’ye götürür bizi. sinema kariyerinde en önemli filmlerinden biri olan bu film, bernardo bertolucci ve marco bellocchio gibi italyan yönetmenlerin faşizme lanet okuduğu yılların modasını takip eder. film şöyle açılır:

    “eğer karahindibalar geldiyse, kıştan kurtulduk demektir.”

    birçok filmi siyah beyaz olan fellini bunu tercih etmekteki sebebini şu sözlerle dile getirir:
    “bir denizi siyah beyaz olarak fotoğraflarsanız, seyirci kendi denizinin mavisini, o siyah beyaz fotoğraflanmış denize atfedecek bu yüzden onun gözünde gerçekten deniz olacaktır. eğer renkli fotoğraflarsanız, o denize seyirci tarafından kabul edilmeyecek bir mavi vermiş olabilirsiniz, seyirci onu kendi mavisi olarak tanımlamayacaktır.”
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap