26 entry daha
  • fiskos deyince aklıma dedikodu, masa deyince aklıma 1.2 metre enli, 2 metre boylu masalar geliyor. mutfak veya balkon işi. fiskos mantığım doğru da, neden küsüratlı bir masa ölçüsü aklıma geliyor onu bilmiyorum. el oğlu aynı masayı; büyük, dört kişilik veya dikdörtgen deyip tanımlarken neden ben tanımlama yerine dolaylama seçiyorum. karşımdaki tanımımdan bezerken, "keşke sussamdım da kendi bulaydı" diyorum. var bende bir şey. paradokslardan paradoks beğenmek gibi olmasın ama ben, benim evladım olsaydı, "ay bu çocuk olmamış. toplam yaş + 1 kere ctrl+z yapsak da gitse" derdim. burada bile dolaylama yaptım. ühühühüh.

    fiskos masası denen şey küçücük bir şey. buna kim niye böyle ad verdi çözemedim. deniz hıyarı ismi kadar saçma. bilmeyenler için ifade edeyim; bildiğimiz hıyar değilmiş o! birkaç sene önce izmirli bir arkadaştan öğrenmiştim.

    insanlar bu masanın etrafında toplansalar, mümkün değil sığmazlar. "yuvarlak masa etrafında toplandık" deseler, kral arthur ve yuvarlak masa şövalyeleri kadar havaları olmaz. ama "mahallelinin dedikodusu yapıyoruz. çıkın çıkın gelin" deseler, şövalyeler bile yanlarına gelir. çaya bandırdıkları bisküvileri ham yaparken "aaa, ooo, öyle miiii, vay zilli" diye ünlemler çakarlardı.

    bizim evde de var bundan. alanı o kadar dar ki, üstünde sadece bir çerçeve ve orkide barındırıyor. yer kaplama haricinde başka vasfı yok. yangında ilk kurtarılacaklardan hiç değil. gerçi çerçevedeki foto mühim. ben çocukkene, annemle birlikte çekindiğimiz ilk fotolardan. afilli kıyafetleri giyip fotoğraf stüdyosuna gittiğimiz bir günden. gerçi şu masayı atsak, ben o çerçeveyi xbox'ımın üzerine de korum. ne de olsa keramet fotoda. akla her türlü dedikoduyu getiren fiskos masasında değil.
hesabın var mı? giriş yap