5 entry daha
  • aysun kayacı gibi medyatik bir yüzün düşünsel ürünü olduğu için bu önerme halkımız tarafından pek ciddiye alınmamıştır.

    ciddiye alınmadığı gibi, kişilik ihlaline varan aşırı ve haksız yorumlar yapıldı, yazıldı, çizildi.

    bu düşüncenin doktrindeki fikir babası milli egemenlik teorisidir. tarihi kökeni ise fransız ihtilaline dayanmaktadır. ve evet, yanlış duymadınız. bu görüşü eleştiren kimseler ironik bir biçimde "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." ilkesini de benimsemektedirler.

    teorik bir milli egemenlik tanımından evvel, egemenlik bağlamında millet kavramını incelemek yerinde olacaktır.

    millet, devletin üç aslî unsurundan bir tanesidir. konumuz üzerinden bir millet tanımı yapmak gerekirse, bir ulusun geçmiş ve gelecek nesillerinin iradi varlığı, bütünlüğü ön plana çıkacaktır. bu irade soyut ve bölünemez bir yapı şeklinde tezahür eder. egemenliğin getirdiği yetkiyi kullanmakla yükümlü makam, bu görüşe binaen milletin iradesinden ibarettir.

    soyut bir irade, temsil edilmesi gereken bir iradedir. zira tek başına soyut bir irade hukuk ve siyaset bilimi bakımından anlamlı değildir.

    bu sebeple milli iradenin ağzını teşkil eder bir yapı bulunmalıdır: temsili vekalet esasına dayanan temsili demokrasi ve çift meclisli yapı milli egemenlik teorisi ile bağdaşan düşüncelerdir.

    temsili demokrasi sistemi oy ve seçim kavramlarını öngörür. arend lijphart'a göre bir ülkede demokratik bir sistemden bahsedilebilmesi için gereken asgari altı koşulun büyük bir bölümünü seçim unsuru işgal etmektedir.

    öncelikli olan milletin soyut iradesi ise, belirli bir zamanın çoğunluğuna kurban gitmeyecek bir temsili sistem geliştirilmelidir. anlık çoğunlukların * anayasa değişiklikleri, siyasi hayatın düzenlenmesi gibi mühim konularda köklü reformlar yaptığı vakit, soyut ve esas olan iradenin pratikte bir ihlale maruz kaldığı çıkarımını yapabiliriz. dolayısıyla, çoğunluk kararlarının temel iradeyi göz ardı etmemesi adına bazı ilkeler kabul görmüştür. (bu ilkelere konumuzun haricinde olduğu için şimdi değinmeyeceğim.)

    sınırlı oy ilkesi, bu ilkelerden bir tanesidir. aysun kayacı'nın felsefi bir temellendirme yapmaksızın ifade ettiği, fakat doktrinde kabul gören ve mana arz eden bir düşünceden bahsediyoruz.

    milli iradenin temsili, bu görevi yerine getirmeye en yetenekli kişilerin oy vermesi ile gerçekleşmektedir. burada, yetenekli kişilerden kasıt eğitim seviyesi gibi kıstaslara dayandırılabilmektedir. bu vesileyle "dağdaki çoban ile 'benim' oyum bir değil" önermesinin sanıldığı kadar yanlış olmadığını görmekteyiz. çünkü oy vermek bir hak değil, bir görevdir, sorumluluktur. bu vazifeyi ifaya yetenekli kişiler ise halkın tümü değil, bir kısmı olacaktır.

    netice itibarıyla günümüz türkiye'sinde teorik anlamda çelişkili olsa da genel oy ilkesi benimsenmiştir. ki uygulamada, millet egemenliği teorisini benimsemiş neredeyse hiçbir devletin bu felsefi öze sıkı sıkıya bağlı kaldığı görülmemiştir.

    arz ederim.

    not: bu, düşünceye katıldığımı beyan etmek amaçlı yazılmış bir entry değil. neden fikrin değil, şahsın bir takım acımasız eleştirilere maruz kaldığını merak etmekteyim.
392 entry daha
hesabın var mı? giriş yap